İnsanlıktır Ölen, Gazze’de…

Savaş kurallarının egemen güçler için geçerli olmadığı İsrail-Filistin savaşında, bir hastane vuruldu Gazze’de...
Bu saldırı sonucunda, içinde pek çok günahsız yavrunun da yer aldığı yüzlerce kişinin ölümüne hep birlikte üzülerek tanık olduk.
Üstelik 2. Dünya Savaşı’nda, Japonların Pearl Harbor’a yaptığı hava saldırısı sonucunda, ABD donanmasında isabet almayan tek geminin, hastane gemisi olduğu hafızalarımızdayken…

Bu vahşete Filistinli bir hekimin çığlığı ses oldu ve vicdanı olanların yüreğini sızlattı. Şöyle sesleniyordu çaresizce, duymak istemeyen mutlak kötülere:

“Yalnızca Araplara, yalnızca Müslümanlara seslenmiyorum.
İnsanlara sesleniyorum!
İnsansanız, bizi kurtarın
Acilen ACİL YARDIM koridoru açılmalıdır.
BU BİR İNSANLIK KRİZİDİR !..”

‘İnsanlık krizi’ ne doğru bir tanım!..

Bu büyük insanlık sınavında, insanlık ve yaşatmak adına bir hekim büyük bir savaş veriyor, hem de hayatını hiçe sayarak…

Adanmışlık aslında tam da budur. İnsanı yaşatmaya çalışan hekimler, insanı hiçe sayan, yok eden, onun bedenine ve zihnine zarar verecek her eyleme karşıdırlar.

Ve meslektaşım, insan(!) olmanın erdemini hatırlatmaya çalışıyor dünyaya seslenirken... Saygı diyor; cana, masuma, çocuğa… Bir hekim olarak o çığlığa tüm benliğimle katılıyor ve bu acıyı paylaşıyorum.

Neden insanlar ötekileştirilir, ayrıştırılır diye hep düşünürüm. Yaşayacağımız coğrafyayı, dinimizi, ırkımızı, nerede, hangi ailede doğacağımızı biz seçemezken…
Barış içinde sağlık ve huzurla yaşamak varken, birbirimize öfke kusuyor, dünyayı cehenneme çevirerek, kibir ve nefretin tutsağı oluyoruz…

Ve tam bunları düşünürken gözüme bir haber ilişiyor;
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), İsrail'in, 7 Ekim'den bu yana Gazze'deki sağlık tesislerine yönelik onlarca teyit edilmiş saldırıda bulunduğunu bildiriyor.
DSÖ Sözcüsü Tarik Jasarevic, ablukanın tam bir kapan olduğunu vurguladıktan sonra, diğer hastanelerin tamamen dolu olduğu bilgisini aktarıyor. Önceden temin edilmiş ilaçların kullanıldığına ve şehirdeki tüm yakıt stoklarının tükenmek üzere olduğuna işaret ediyor.

İsrail, Gazze’nin kuzeyindeki hastaneleri de boşaltın çağrısı yapıyor ancak, tüm hastaların durumunun taşınmaya uygun olmadığını nedense düşünemiyor ve böylece bu uyarının hiçbir anlamı kalmamış oluyor. Ayrıca, yeterince güvenli bir koridorun olmayışı da, temel ihtiyaç malzemelerinin bu hastanelere ulaştırılmasını güçleştiriyor.

Uluslararası Af Örgütü, İsrail ordusunun Gazze'nin yoğun nüfuslu sivil bölgelerinde, ölümlere ve korkunç acılarla tedavi edilemez yaralanmalara neden olan beyaz fosforlu top mermileri kullandığına dair kuvvetli kanıtlar bulunduğunu iddia ediyor.

Bir yanda acımasızca süren bir savaş, diğer yanda onu daha da çirkinleştiren savaş suçları, ilaç, su ve elektrikten yoksun bırakılmış çocuklar, kadınlar ve yaşlılar…
Bunun ötesi olabilir mi derken, içimi daha büyük kötülüklerin yaşanabileceği korkusu sarıyor; çünkü artık, iyilikle mutlak kötülüğün, zulümle merhametin, suçluluk ve masumiyetin iç içe olduğu bir çağdayız…
Bu kadar duyarsız, menfaatleri için zulmü görmemezlikten gelenlerin egemen olduğu bu dünyada, acıların azalacağına dair umutlarım da her geçen gün azalmakta…

…Ve bu vahşetin ortasında, aklıma Aziz Nesin’in şu yürek burkan şiiri geliyor:

“Öyle bir ağlasam
Öyle bir ağlasam ki çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa.
Öyle bir aç kalsam
Öyle bir aç kalsam ki çocuklar
Size hiç açlık kalmasa.
Öyle bir ölsem
Öyle bir ölsem ki çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa.”

Keşke masumlara kısacık ömürlerin, yokluk ve sefaletin biçildiği böylesi bir düzen hiç olmasaydı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bengi Başer Arşivi