Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Heykeli de Gürültüyle Patırtıyla Diktik

Türkiye Kadın Voleybol Milli Takımı ile Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı’nın kaptanı Eda Erdem Dündar’ın Ülker Stadyumu'nda törenle açılan heykeli hak etmediği tartışmaların içine düştü doğrusu. Yanlış ışıklandırmanın azizliği sonucu heykelin cinsiyeti sorgulanır oldu hayli. Erdem’e benzemediği, aslında Erdem’in özellikle bir erkek olarak betimlendiği bile ileri sürüldü.

Erkek egemen toplumda kadını yok saymanın bin bir türlü biçimi var, bu yüzden Eda Erdem’in özellikle erkek gibi betimlenildiğinin düşünülmesi normal. Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ, Erdem’i överken “kaptan gibi kaptan, adam gibi adam” demedi mi? Heykeli Üstündağ yapsaydı ortaya nasıl bir Eda’nın çıkacağı, bu ifadelerinden belli. Ne mutlu ki heykeli yapan da bir kadın, Pınar Öktem Doğan’ın kadını erkek gibi göstermeye meraklı olanlardan olmadığı ortada. Daha uygun bir ışıklandırmayla bakıldığında heykelin son derece güzel olduğu, Erdem’i de hayli başarılı yansıttığı görülüyor zaten.

Çok önemli heykeltraşlarımız var bizin. Ama ne yazık ki onların eserlerinden çok şu kentlerin girişlerine dikilen sözümona yöresel özelliklerin betimlendiği korkunç tuhaf şeylerle karşılaşıyoruz. Devasa çay bardağından tut, bina büyüklüğünde bir karpuz ya da kentin ortasına dikilmiş testi gibi “heykeller” örneğin.

Egemen ideoloji ile heykel arasında ciddi bir bağ var, makum. Abartı sanatının da yardımıyla heykeli yapılan figür, gücü, hakimiyeti temsil eder çoğunlukla. Heykel başta devlet propagandasında olmak üzere çoğu zaman “araçsallaştırılmıştır” da. Bunun bugüne özgü olduğu da söylenemez elbette, geçmişi eskidir. Değer verileni heykelle “ölümsüzleştirmek” bu sanatın büyük bir “taklitçi” olmasıyla ilgili. Yapaylığa olan ihtiyacımızı da heykel kadar iyi karşılayan başka bir sanat yoktur herhalde. Yapıldığı dönemin toplumunu, ait olduğu zamanı yansıtmak gibi bir faydası da var. O nedenle Fenerbahçe Kulübü’nün Eda Erdem’e gösterdiği vefaya şapka çıkarmalı. Bütün o saçma tartışmalar unutulacak ama heykel tüm güzelliğiyle uzun yıllar boyu orada kalacak.

Not almışım, 1939’da Almanya’da Hohlenstein-Stade mağrasında bulunan heykelcik bugüne kadar keşfedilen en eski heykellerden biriymiş. Aslan yüzlü bir insanın betimlendiği bu fildişi heykel MÖ 30. 000 yılına tarihleniyor. Yolunuz Londra’ya düşerse sergilendiği British Museum’a gidin görün, ödüm patlamıştı benim küçük bir şey ama. İnsan gerçekten ürküyor. İki eli yanlarında aslan yüzlü bir insan: Kime bakılarak yapıldı ya da neyi simgeliyor, düşündükçe korktum açıkcası. Ben korktum ama belki de yapıldığı dönemde çocuk oyuncağıydı. Tanrı olabileceğini söyleyenler de var.

Uzmanlara göre, Mezopotamya'da M.Ö. 3.400 ila 3.300 yılları arasında tam harfli çivi yazısının geliştirilmesinden on binlerce yıl önce yapılmış bu heykel. İşin garibi bu heykeli tanımlayan hiçbir yazı olmadığı gibi, onu kimin yarattığını, yaratıcısının hangi insan grubuna ait olduğunu, özellikle neye inandıklarını, Aslan Adam'ın bir bütün olarak kültürün göstergesi olup olmadığını bilmenin hiçbir yolunun olmadığı söyleniyor.

Şöyle bir bakayım dedim, şu bilgilere ulaştım: Taş Devri Sanatı Ansiklopedisi'nin açıkladığı üzere, Aslan Adam -doğru adıyla Hohlenstein Stadel'in Aslan Adamı- M.Ö. 40.000 ila 25.000 yıllarını kapsayan insan sanatının "Aurignacian Dönemi "nden geliyor. İnsanlar bu dönemi genellikle mağara duvarlarına bastırılmış insan ellerini tasvir eden şablon sanatıyla ilişkilendirmektedir. Yani, Aslan Adam, bir ele kırmızı aşı boyası üflemekten beceri, adanmışlık, yetenek açısından oldukça büyük bir sıçramadır. Şu kent girişlerindeki o korkunç şeyleri hatırlayınca taş devri insanının ileriye yaptığı sıçramayı biz tekrarlayabilmiş değiliz diye düşünüyor insan ister istemez.

Heykeller ya da heykelsi formlar toplumların gerçek imgelerini, fikirlerini yansıtır. Eda Erdem’in heykeliyle de bu yansıtılıyor tabii. Aklını kadınlarla bozmuşların çok olduğu memlekette bir kadının, diğer kadın arkadaşlarıyla birlikte, sadece rakiplerini değil bir zihniyeti de yerle bir etmelerinin anımsanmasına yarayacak o heykel.

Düşünenin aklına, yapanın da eline sağlık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi