Güzellik denildiğinde ilk akla gelen renklerden biri olan sarı, altın ve sarışınlık ile bütünleşerek aşk ve meleksi güzelliğin simgesi haline gelmişti...Sarının güzellik algısı ile bağdaştırılması özellikle Antik Yunan ve Roma’da kutsallığın sarı saçla sembolize edilmesini de beraberinde getirmiştir.
Eski Romalılar sarı saçları genellikle Galya ve Almanya'dan genelevlerde "çalışmak" üzere köle olarak getirilen kadınlarla ilişkilendirdiler. Bu nedenle, karışıklığı önlemek için Romalılar, eski mesleğin tüm temsilcilerinin saçlarını beyazlatmak zorunda olduğu bir yasa çıkardı. Yani ilk bakışta saygın, koyu saçlı Romalı kadınlardan ayırt edilebiliyorlardı.
Antik Yunan mitolojisine göre Güneş Tanrısı Helios ve tüm sanatların tanrısı Apollon altın sarısı saçları ile özdeşleşmiştir. Parlak sarı kıyafetleri ile ünlenen Helios’un cennetin semalarında ateş saçan dört at tarafından çekilen altın bir arabaya bindiğine inanılmıştır. Altın sarısı saçlara sahip olmaya kutsiyet atfedildiğinden saçları sarıya boyatmak veya güneşin altında saç renginin açılması için beklemek bir akım haline gelmiştir.
Ayrıca Rönesans resimlerinde Yunan mitolojisindeki Güzellik Tanrıçası Afrodit ve Roma mitolojisindeki Aşk Tanrıçası Venüs, Meryem Ana ve diğer kutsal karakterler de her zaman sarışın olarak resmedilmiştir.
Tanrısallığı sembolize eden altın sarısı saçların bu denli önemli ve özel algılanması doğal sarışınların dikkat çekmesine ve güzellik tarifinde ön plana çıkmalarına neden olmuştur. Henüz sentetik saç boyalarının olmadığı bu dönemde, koyu saç tonlarına sahip kadınlar bu güzellik algısından faydalanmak için saçlarının rengini açmaya ve mümkün olduğunca sarıya yakın renklerde bir saç rengine sahip olmaya çalışmış; bu amaçla dönemin imkanları çerçevesinde sarı çiçeklerin suyunu ya da zararlarını da göze alarak potasyum suyu gibi zararlı karışımları kullanmışlardır.
Antik Yunan ve Roma’da sarışınlığın kutsallık ile özdeşleşmesine tezat bir şekilde, sarı saçlar bir dönem Roma İmparatorluğu’nda fahişe olarak çalışan kadınların da sembolü olmuştur. Bu özdeşleştirme Gaul, Britanya ve Almanya bölgelerinden Roma’ya getirilen köleler arasından seçilen bu kadınların genellikle doğal sarışın olmalarından kaynaklanmıştır. Çoğunlukla koyu renk saçlı olan Romalı kadınlardan ayrıştırabilmek amacıyla, toplumda fahişe olarak çalışan kadınların sarı saçlı olmaları bu dönemde yasa ile zorunlu kılınmıştır.
Öte yandan, kadın kölelerin güzel saçları nedeniyle sarı saçlara olan ilgi artmış; kısa zamanda sadece erkeklerin değil soylu kadınların da dikkatini ve beğenisini toplamıştır. Romalı kadınlar safran çiçeğinden yapılan infüzyonları kullanarak saçlarını daha açık renklere boyamaya başlamıştır. Hatta boyaların ve ağartıcıların saçlarına kalıcı hasar vermesinden dolayı bazı kadınlar bu boyaları kullanmak yerine köle kadınların doğal uzun sarı saçları kesilerek yapılan sarı perukları takmayı tercih etmiştir.
Antik Yunan’da tanrıları, Antik Roma’da ise fahişe olarak çalışan kadınları simgeleyen sarı saç, Orta Çağ’ın ortalarına gelindiğinde yeni bir temsil boyutu kazanmıştır.
Antik Yunan’da tanrıları, Antik Roma’da ise fahişe olarak çalışan kadınları simgeleyen sarı saç, Orta Çağ’ın ortalarına gelindiğinde yeni bir temsil boyutu kazanmıştır.
Özellikle şövalyelik hikayelerini konu alan Arthur efsanelerinde hem kadın hem de erkek kahramanlar altın sarısı saçları ile toplumun geri kalan sıradan kesiminden ayrılarak farklı görüntüleri ile göz doldurmuştur. Orta Çağ’ın farklı yazarlarının eserlerinde sarışınlık hem erkekler hem de kadınlar için önemli bir güzellik kriteri olmuştur ve bu eserlerdeki farklı karakterlerde çeşitli tonlardaki sarı saçlar ile okuyucu nezdinde pozitif bir imge oluşturulmuştur. Bu eserlerdeki sarı saçlar, gençliği, nezaketi, güzelliği, asaleti ve çekiciliği vurgulamıştır.
Orta Çağ’ın sonlarına gelindiğinde ise erkekler arasındaki sarı saç modası azalarak, yerini kahverengi ve siyah saça bırakmaya başlamıştır. Günümüz kültürel ve sosyal hayatında ise sarışınlık daha çok kadınlar ile özdeşleşmiştir.
İlk Aptal Sarışın: Rosalie Duthe
Aptal sarışın stereotipinin kaynağı net olarak bilinmemesine rağmen, kültür tarihçisi Joanna Pitman ilk aptal sarışın olma durumunu Rosalie Duthe ile ilişkilendirmiştir.
Rosalie Duthe 18. yüzyılın ortalarında Fransa’da dünyaya gelmiştir. Herkesçe bilinen güzelliğinin başına dert açmaması için henüz çocuk yaştayken ailesi tarafından manastıra gönderilmesine rağmen, bu durum Duthe’nin güzelliğinin dönemin yüksek sosyetesi tarafından fark edilmesine engel olamaz. Zengin ve evli bir İngiliz’in koruması altında manastırdan çıkar ve onun sevgilisi olur. Sevgilisinin yüksek sosyete sınıfından olması sebebiyle bu ortamlarda sıkça boy göstermeye başlar ve uzun, parlak, ışıltılı sarı saçları ile “Paris’in en güzel kızı” olarak nam salar. Rosalie Duthe, sonraki süreçte dönemin güçlü ve zengin elit sınıfına mensup başka erkekler ile de aşk ilişkileri yaşar.
Rosalie’nin ilk aptal sarışın olarak anılmasının sebebi ise, konuşmadan önce uzun süre duraksamasıdır. Konuşacak bir şeyi olmadığı için mi yoksa konuşmadan önce düşündüğü için mi sustuğu merak konusudur. Neticede, güzel olmasına rağmen sohbet etmekte zorlandığı ve fikirlerini iyi bir şekilde ifade edemediği için güzel ama beyni boş anlamında “aptal” olarak anılmaya başlar.Yaşadığı lüks hayatı ve edindiği serveti göz önüne alırsak “aptal” sıfatını çok da hak ettiği söylenemez.
Erkekler Sarışın Sever! Sarışınlığın Özdeşleştiği isim: Marilyn Monroe
Asıl adı Norma Jean olan Marilyn Monroe’nun kaderi farklı markalar için manken olarak poz verirken bir şampuan firması için kahverengi saçlarını sarıya boyatınca değişir. Platin sarısı bukleler, ağır makyaj, belirgin göz kapağı ve gülüşündeki şehvetli, baştan çıkarıcı ifade birçok kişi tarafından dünyanın en güzel sarışını olarak görülmesini sağlar. Zamanla kalıplaşmış mitolojik mükemmel güzelliğin bir sembolü haline gelir. Howard Hawks’ın yönettiği, Jane Russell, Marilyn Monroe ve Charles Coburn’ın başrollerini paylaştığı “Erkekler Sarışın Sever” filmi ile dünya çapında bir üne kavuşur. Marilyn Monroe’nun bu filmde oynadığı karakter aptallık ve sarışınlık arasındaki ilişkiyi herkesin hafızasına kazımıştır.
Zaman içinde sarışınlık büyük bir moda akımı haline gelirken, 2015 yılında The Economist dergisinde yayınlanan “The case against tipping” adlı çalışma sarışın garsonların diğerlerine göre daha fazla bahşiş aldığının gözlemlendiğini ortaya koymuştur. Avustralya’da David W. Johnston (2010) tarafından yapılan başka bir araştırmada da sarışın kadınların maaşlarının koyu renk saçlı kadınlara göre % 7 daha fazla olduğu ve sarışın kadınların daha yüksek gelirli erkeklerle evlendiği kaydedilmiştir.
2018 yılında Minnesota’da Augsburg Üniversitesi’nde 110 erkeğin katılımıyla yapılan bir araştırmada ise erkeklere birçok kadının fotoğrafları gösterilerek, hangilerini daha güzel buldukları sorulmuştur. Aslında farklı renklerdeki saçlarla fotoğrafları çekilen aynı kadınlar olmasına rağmen, erkeklerin %76’sı sarışın kadınları daha güzel bulduklarını ifade etmişlerdir.
Kaynak:onedio