Ünlü türkücü Mahmut Tuncer, kızı popçu Gizem Tuncer'in otomobiliyle çarpışan motosikletin sürücüsü Merhaz Elçi'nin kendisinden önce 5 bin lira para istediğini, vermeyince de karşılıklı tutanak tuttuklarını belirterek, ardından da tutanağı kabul etmeyip 50 bin lira para istediklerini söyledi.
Mahmut Tuncer, iş ziyareti için geldiği Gaziantep'te, kızı Gizem'in karıştığı trafik kazasıyla ilgili açıklama yaptı. Tuncer, İstanbul Şişli'deki Halaskargazi Caddesi'nde 3 Mart gecesi 'U' dönüşü yasağı bulunan yerden dönen kızının kullandığı araca, Merhaz Elçi'nin kullandığı motosikletin çarpmasının ardından kendilerinden 5 bin lira para istenildiğini ve kabul etmeyip karşılıklı olarak tutanak tuttuklarını anlattı.
Merhaz Elçi'nin, tutanağı imzaladıktan bir gün sonra arayıp vazgeçtiğini ve sonrasında kızı Gizem ile karakola gidip ifade verdiğini belirten Tuncer, Çağlayan Adliyesi'nden kendisini telefonla arayan arabulucunun Elçi'nin uzlaşması için 50 bin lira istediğini ancak bunu kabul etmediğini söyledi. Motosiklet sürücüsü Elçi'nin hastaneye götürülmesi sırasında kızının da kendisine yardımcı olduğunu anlatan Tuncer, şöyle dedi:
"Mart aylarındaydı herhalde kızımız bir trafik kazası yapmıştı. 'U' dönüşü yapılmayacak bir yerde yapmış, insanoğludur, unutabilir. O anda da bir motosiklet geliyor çarpıyor kendisine. 'Polis çağıralım' diyor. O anda da 'Abla benim kaskım yok' demiş. Hastaneye götürüyorlar, kızımız da yardım ediyor, hiçbir şey çıkmıyor.
"Benden para istediler"
Bir gün sonra aramışlar kızımızı tabi bana da söylemediler evde. Bir gün sonra kızımızı arayıp para istemişler, 'Bu kadar para vereceksin' demişler, tabi Mahmut Tuncer'in kızı olduğunu öğrenince. O zaman kızımız şöhret değildi, yeni yeni şöhret oluyor. Bunu sıkıştırmaya başlayınca kızımız da bize söyledi. Ben aradım konuştuk, benden de para istediler. Ben dedim ki kardeşim para mara vermem.
Bizim arabalarımız sigortalı, bu tür durumlarda sigorta karşılıyor. Bunların tutanaklarını tutturalım, sigortaya bilgi verelim, sigorta da ödesin. 'E bizim motorumuz yeni, darbeli olduğu için fiyatı düşer. Biz dışarıda yaptıracağız. Siz bize elden para verin.' Ben de dedim elden vermem. Yani hem motorunu yaptıracağız para vereceğiz, bir de karşılığında ayrıca yanlış hatırlamıyorsam 5 bin lira para istediler, vermedik. Arandık, aradık finalinde gelin bir rapor tutalım, karşılıklı halledelim.
Benim de televizyon çekimim vardı Beşiktaş tarafından bir Kültür Merkezi'nde. Onlar da 'Ağabey biz de zaten o bölgede çalışıyoruz' dediler. Benim yanımda da Sinan diye bir arkadaş vardı. Çekimlere gittiğimde yanımda götürürüm. Sonra bekledik gelmediler. Tam ben çekime girecekken aradılar 'Biz geliyoruz' dediler. Ben de Sinan'ı gönderdim. Onlar 3 kişi gelmişler, Sinan da oturup karşılıklı imzalamışlar. Kağıdı aldık 2 gün sonra tekrar dediler 'Ağabey biz vazgeçtik, biz mahkemeye vereceğiz sizi ya da bize bu kadar para verin.' Ben de dedim verin. Sonra biz de karakola gittik, ifademizi verdik, imzaladığımız kağıtları verdik."
'TELEFONUM NÖBETÇİ ECZANE GİBİ 24 SAAT AÇIKTIR'
Mahmut Tuncer, kendisine ulaşılamadığı yönündeki iddialara da tepki gösterirken, şunları kaydetti:
"Ondan sonra Çağlayan Adliyesi'nden uzlaşmacı arkadaşlar aradı; 'Sizi anlaştırmak istiyoruz. Onlar uzlaşmaya hazır' dediler. Peki ne istiyorlar? Dediler ki '50 bin lira istiyorlar.' Dedim valla ben 50 bin lira vermem. Yani bir motor çarpmasına 50 bin lira verilir mi, vermem. Ondan sonra da bugünkü gazetelerde okuduk, imza benim değil diyormuş, sahte diyormuş. Şimdi sahte olan imzayı ben niye vereyim veya arkadaşım niye sahte kendi imza atıp bana verecek. Devleti mi dolandırıyoruz, insanı mı dolandırıyoruz, bankadan para mı çekiyoruz? Ben o evrakı versem ne olur, vermesem ne olur? Eğer imzalamamışsa arkadaşın niye imzalayıp bana veriyor.
Şimdi gazetelerde falan da tek taraflı yazıyor Mahmut Tuncer ile ilgili. Yani hoş bir şey de değil. Ama büyük olunca isim maalesef motoru değil karıncayı bile ezsen diyecekler ki 'Mahmut Tuncer karıncayı ezdi, haberiniz olsun.' Benim telefonum nöbetçi eczane gibi 24 saat açıktır. Hele ben şu aralar dışarıdayım, İstanbul dışındayım ev için bile olsa 24 saat açık. İnsanlık hali evde bir şey olabilir. Onu da boş verin zaten benim telefonum sürekli açık.
Şimdiye kadar da kimse beni aramadı sizin dışınızda. Siz aradınız ulaştınız. Bana ulaşamayan hanımıma ulaşır, Gizem'e ulaşır, yapımcıma ulaşır. Yani ben bunun için telefonumu kapattım? At ile deve değil ki trafik kazası bu herkesin başına gelir. Benim yüzüme 180 dikiş attılar. Ölümden döndük, uçtuk. Trafik kazasıdır dedik, Allah böyle yazmış dedik."