Anne A.Ş'nin avukatı Tülay Bekar, "Biz kızımıza söz vermiştik; 'bir daha baba sana uzanamayacak, adalet yerini buldu, bir daha mahkemede kimse seni dinlemeyecek' demiştik. Biz şimdi kızımıza ne diyeceğiz toplum olarak" diyerek karara tepki gösterdi.
C.Ö.K., 2 çocuğundan küçüğü Z.H.K'ye 2011 yılından itibaren 3 yıl boyunca cinsel istismarda bulundu. Eşinden 2014 yılında boşanan A.Ş., aynı dönemde kızının davranışlarından bunu fark ederek, savcılığa şikayette bulundu.
Gözaltına alınan baba C.Ö.K., mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, savcılık soruşturması sonunda hakkında, 'çocuğun nitelikli ve zincirleme cinsel istismarı' suçundan dava açıldı.
Boşandıktan sonra İstanbul'a yerleşen ve en son eylemini kızını yanına aldığında otelde gerçekleştirdiği için İstanbul 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuksuz yargılan C.Ö.K., geçen 10 Temmuz'da önce 60 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, yargılama sürecindeki davranışları, duruşmaları düzenli takip etmesi indirim nedeni sayılarak, ceza önce 50 yıl 7 ay 15 güne, sonra da süreli hapis cezasının 30 yıldan fazla olamayacağı gerekçesiyle 30 yıla indirildi. Sanık, hükümle birlikte tutuklanarak, cezaevine gönderildi.
İstinaf mahkemesi kararı bozdu
C.Ö.K., dosyayı istinaf mahkemesine taşıdı. Dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25'inci Ceza Dairesi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 172-2 ve 3 maddelerinde belirtilen 'kovuşturmaya yer yok' kararı verildikten sonra yeni delil elde edilmesi ve bu hususta Sulh Ceza Hakimliğince bir karar verilmedikten sonra aynı fiilden dolayı kamu davası açılamayacağının düzenlendiğini belirterek, söz konusu kamu davasının açılması için daha önce kovuşturmada bulunmayan ve yeni tespit edilen bir delilin varlığının ileri sürülmediğini belirtti. Mahkeme, kararı usul yönünden bozarak, dosyayı yeniden incelemek ve hüküm kurmak üzere ilk derece mahkemesine gönderdi. Bozma kararı üzerine baba C.Ö.K. tahliye edildi.
'Ben böyle bir karar hayatımda görmedim'
Anne A.Ş.'nin avukatı Tülay Bekar, karara tepki gösterdi. 30 yıldır avukatlık yapan biri olarak kararı algılayamadığını ifade eden Bekar, "10 Temmuz’da verilmiş bir kararın gerekçeli kararının yazılması 20-25 gün sürüyor ki araya adli tatil girmişti. 25 Eylül’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili ceza dairesine ulaşan bir dosya sizce 20 günde karara bağlanabilir mi? Türkiye’deki en yoğun iş potansiyeli olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde 20 günde bu dosya incelendi, karara bağlandı. Bizim dosya esas numaramız 1700’lerde; ama bölge adliye mahkemesi 900 numaralı dosyalarla uğraşıyor. Bizimkinin öne çekilmesi bizim kafamızı çok fazla karıştırdı. Karar daha da ilginç. Ben böyle bir karar hayatımda görmedim. Hukukçular bilir, usul hükümleri ileriye doğru yürür; ama bu olayda ceza usul hükümleri geriye yürütüldü" dedi.
Kızımıza ne diyeceğiz toplum olarak?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın görevli psikologlarının Z.H.K’nın gönderdiği mektuplar ve çizdiği resimler sonucunda yazılan rapor ile savcılığın dava açtığını belirten Bekar, "2016 senesinde ceza usul kanunun ilgili maddesinde sulh ceza hakimliğine başvurma şartı yoktu. Ama bölge adliye mahkemesi biz dava açıldıktan, kavuşturma başladıktan 2 yıl sonra OHAL ile çıkmış olan ceza usul değişikliğini bize uyguladı. Şimdi sorarım biz kızımıza söz vermiştik; 'bir daha baba sana uzanamayacak, bir daha kimse mahkemede seni dinlemeyecek, adalet yerini buldu' demiştik. Kızımıza ne diyeceğiz toplum olarak. O kararı veren sayın heyet, sayın hakimler kızımızı ileride bir yerde gördüklerinde kızımıza ne diyecekler. Biz hep onun yanında olacağız; ama biz şimdi kızımıza böyle bir kararı nasıl anlatacağız? Elbette ilgili yerlere, HSK’ya şikayet etmek, sulh ceza hakimliğine başvurmak, Anayasa Mahkemesine başvurmak gerekirse AHİM’e kadar gitmek, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı oralara başvurmak, hepsini yapacağız" diye konuştu.