Kızılcık Şerbeti’nin en başarılı bulunan yanı ise gündelik hayatımızın her alanında gördüğümüz çatışmaları, çözülmeleri ve karşılaşmaları bize anlatması. Hem de bunu Türkiye siyasetinin de uzun zamandır en hayati ikilemi olan sekülerlik ve muhafazakarlık üzerinden gerçekleştirmesi…
Birbirine zıt olan iki aileden birbirlerine aşık olan iki genç gibi klişe bir konudan yola çıksa da diziyi ailelerin çatışması değil, aile üyelerinin birbirleriyle temas ettikleri yerde değişip, dönüşmeye başlaması ilginç kılıyor.
Bu da kimileri için siyasetin ötekileştirici ve kutuplaştırıcı dilinin yorucu üslubu yerine, birbirimizle tekrar konuşmamız umudunu ortaya çıkarıyor.
BBC Türkçe'nin haberine göre, Akademisyen Feyza Akınerdem, “Kızılcık Şerbeti’ni izlerken hepimiz toplumda gri bir alanın açılması, polarizasyonun biraz da olsa sönümlenmesi gibi ihtimalleri hayal ediyoruz. Çünkü yorulduk, yorgunuz düşmanlaşmış olmaktan” diyerek özetliyor bu durumu.
Akınerdem, toplumun hangi kesiminden olursa olsun kadınların şiddete tahammülünün kalmadığını aktarıyor. Bu yüzden senaristlerin de bu sosyolojik değişimi gözlemlediği görüşünde.
Akınerdem, ayrıca şunları ifade etti:
“Çok tanıdık gelen bu hikayenin cezalandırılması şaşırtıcı değil. Tam da kadının güçlenmesi, kadının kendi refahını, iyiliğini, ailenin normlarına öncelemesi kararı istenmiyor; ki Nursema bu kararı verdi, bütün kırılmış ve incinmişliğiyle…”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Nursema’nın camdan atıldığı sahneyi kadına şiddet kapsamında kötü örnek olarak değerlendirmiş ve beş hafta yayın durdurma cezası vermişti.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi ise RTÜK’ün aldırdığı kararı bozdu ve yürütmeyi durdurdu. 28 Nisan itibarıyla dizi yayınlanabilecek.
'Salt iyi salt kötü olmadıklarını izliyor'
Mor Çatı gönüllüsü Tuğçe Canbolat ise şunları belirtti:
“Kadınların itaat etmediği, şiddet karşısında sessiz kalmadığı gerçek karakterler görüyoruz. Kadınların bütün bu süreçler yaşanırken nasıl ikilemlerde kaldıklarını, salt iyi salt kötü olmadıklarını izliyor, tek yönlü karakterler görmüyoruz.”
Her ailede erkek egemenliğin ve toplumun her kesiminde cinsiyetçiliğin varolduğunu söyleyen Canbolat’a göre Kızılcık Şerbeti kadın hareketinin bütün kadınları kapsama başarısını yansıtıyor.
'Nursemalar yine AKP’ye oy verecek'
Siyaset bilimci ve akademisyen Dr. Betül Doğan Akkaş’a ise Kızılcık Şerbeti’nin gerçek hayattaki siyasi değişimleri ve tercihleri nasıl etkilediği soruldu:
Akkaş, “Nursemaların oy tercihi değişmedi, Nursemalar yine Ak Parti’ye oy verecek” diyor.
Akkaş’a göre bunun nedeni Türkiye’deki muhafazakarların hem dindar hem tutucu olması.
“Muhafazakarlık, dindarlıkla aynı şey değil, dindar olup hiç muhafazakar olmayanlar var. Ancak Türkiye’deki muhafazakarlar hem dindar hem tutucular” diyen Akkaş, mütedeyyin camiada da oy tercihlerini bireysel refaha ve toplumsal haklara göre belirleyen kişilerin bulunduğunu belirtiyor.
Ancak Akkaş’a göre Türkiye’deki muhafazakarlar, geçişken değişiklikler yapmak noktasında daha tutucu bir tavra sahip:
“Tabii ki Nursemalar arasından CHP’ye de Yeşil Sol Parti’ye de oy veren çıkacak. Ancak Nursemaların çoğu sandığa siyasi bagajıyla gidecek.”