Sakızın sindirilemez olduğu bir efsane değil. Boyaların ve tatlandırıcıların altında, elastomerler, mumlar, reçineler ve dolgu maddeleri gibi bileşenler için genel bir terim olan sakız bazı adı verilen bir şey bulunur. Bu maddeler sakızın lastik gibi, sonsuz çiğnenebilir kıvamını veren maddelerdir.
Ağzınızdaki sindirim mekanizmaları (diğer bir deyişle dişleriniz ve tükürüğünüz) sakız tabanını parçalayamaz ve sindirim sisteminizin geri kalanı da bunu yapamaz. Hidroklorik asit (mide asidi), pankreas enzimleri ve safra gibi aşındırıcı sıvılara maruz kaldığında bile sakız bazı parçalanmaz. Yani, yutulduktan sonra midenizde çiğnenmiş, pembe sakızlı bir tomar sakızın durduğunu hayal ettiyseniz, bu görüntü gerçeklerden çok uzak değildir.
İyi haber şu ki efsanenin meşruiyeti burada bitiyor. Sakızın insan vücudunda tam olarak sindirilemediği doğru olsa da bu, onun sonsuza kadar orada kalacağı anlamına gelmez. İnsanlar lif gibi sindirilemeyen her türlü malzemeyi işleyecek şekilde evrimleşti. Bir öğe sindirim sisteminin bir bölümünde parçalanmazsa, vücut onu bayılana kadar kanal boyunca hareket ettirir. Bu, eğer sakızınızı yutarsanız, o gün yediğiniz her şeyin sindirilemeyen kısımlarından daha uzun süre vücudunuzda kalmayacağı anlamına gelir.
Bu yalnızca kazara yutulma durumunda geçerlidir ve sakızınızın tükürmek yerine ambardan aşağıya düşmesine izin vermeniz için bir mazeret değildir. Saç gibi sindirilmeyen diğer maddelerde olduğu gibi sakız da büyük miktarlarda tüketildiğinde bir araya gelerek bezoar oluşturabilir. Bu senaryoda, içinizde sakız sıkıştığı efsanesi gerçeğe daha da yakınlaşıyor.