Kısa süre öncesine kadar aksanından saçına, her şeyine hayran olduğumuz Meryem Uzerli’ye aşkımız nasıl söndü?
Bundan 4-5 sene önce aksanına bayılıyorduk. ‘Balıketi, kızıl saçları, hafif balık gözleri başımızın tacıydı. “Ne olacak sizin bu kilolar” sorusuna gülerek “Benim vücut biraz yavaş çalışıyor” dediğinde tombik yanaklarını mıncıklayasımız gelmişti. Türkiye’nin Kate Winslet’i, Heather Graham’ı, koskoca Hürrem Sultan’ıydı. Ne oldu?
Tükenmişlik sendromu mevzuuna da fazla takılmamıştık aslında. “Bu kadar şöhret, ilgi, yoğun çalışma ağır geldi tabii” dedik. Almanya Türkiye gibi değil, setler sabaha kadar sürmüyor. Berlin’e kaçmasından doğal ne olabilir? Bir de üzerine Can Ateş’le talihsiz ilişkisi, babasız bebek büyütmenin yükü... Sempatimiz kısa süre öncesine kadar hâlâ tavandaydı.
Şimdi, televizyondaki şampuan reklamında incecik ve sarışın, sıradan bir Helga gibi“fırça yıpratır, maşa yıpratııır” diye şarkı söyleyip yarım yamalak dans etmesine katlanamayanların sayısı, “çok tatlıııı” diyenleri geçti.
ÜÇ SEZONLUK HASRET DERKEN?
‘Gecenin Kraliçesi’ Star TV’nin en garip tanıtım kampanyalarından birini yürütmesi sayesinde, sezonun en itici dizisi olarak yarışa 1-0 yenik başladı. “Üç sezonluk hasret bitiyor” diye Uzerli üzerinden pompalanmaya çalışılan dev şöhret balonu hiçbirimizin içine sinmedi.
Ne hasretiydi bu? Meryem Uzerli’yi aşırı özlemiştik de haberimiz mi yoktu? Özlediğimiz falan yoktu. Ona gelene kadar Beren Saat’e, Tuba Büyüküstün’e daha düşkündük ki onlara bile birkaç sezondur rating konusunda bonkör değiliz.
27 yaşında ‘Muhteşem Yüzyıl’la hayatımıza giren Uzerli’nin Hürrem’i, hepimizin hayal dünyasında büyük bir boşluğu doldurdu. Bir yabancıyı kendimize benzetme, devşirme davasının bilinçaltındaki izleriyle, peri masallarına susuzluğumuzla, tam yerinde ve zamanında köpürtülen Osmanlı temaşasıyla kendimizden geçtik. Uzerli tüm arzularımızın nesnesi oldu.
Wilma Elles gibi sarışın hain kadın değildi. Kızıl, hafif tombul, yılanlara hükmedecek kadar hin, kalbine söz geçiremeyecek kadar yumuşak, içten bir tipti.
SIRF AKSANI VAR DİYE...
Biz Meryem Uzerli’nin üzerine cuk oturan kostümü sevdik. ‘Gecenin Kraliçesi’nin sırf aksanı var diye kendisi için yazılmış zorlama ‘Fransa’da doğan Selin’ hikâyesine de bu sebeple yüz veremedik. ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve muhteşem ekibinin yarattığı doğal olan her şey, ‘Gecenin Kraliçesi’nde acıklı bir ‘duruma uydurma’ çabasına dönüşmüştü.
O aksan da bu yüzden izleyiciye batar oldu. Sanki koca ekipte bir tek Uzerli varmış gibi tanıtım yapılması, dizide ondan çok daha başarılı olan Murat Yıldırım’ın hayranlarını da gücendirdi. Üstelik gördük ki Funda Eryiğit daha güçlü bir oyunculukla diziyi sırtlıyordu. Sadece izleyicilerin değil, en önce yapımcıların silkelenip rüyadan uyanmaları gerekir. O Hürrem değil. Aynı Rita Hayworth’un her filminde ‘Gilda’ olmasını beklemek gibi, Selin karakterinden ‘Üç sezonluk hasreti bitiren yıldız’ çıkaramazsınız. Meryem Uzerli daha ayakları yere basan bir projede yine aramızın akideşekeri gibi olduğu günlere geri dönebilir. Yalnızca hepimiz Hürrem’in hayaletini kovalamaktan vazgeçelim yeter.
Hürriyet