Vezüv Yanardağı'ndan fışkıran kızgın lavlar sonucunda Pompeii halkı korkunç bir şekilde yok olmuştu. Felaketten geriye kalan insan silüetlerini ise hâlâ yüz binlerce kişi ziyaret ediyor. Peki yerde uzanarak, bükülerek taşlaşmış halde bulunan bu kentteki insanlar nasıl ölmüştü? Hakkında yüzlerce yıldır birçok şey yazılıp çizilen korkunç olayın aslı, geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı.
Takvimler MS 79 yılını gösteriyordu. Birçok Roma kenti için sıradan bir gün olabilirdi ancak İtalya sınırlarında bulunan Pompeii için hiç de öyle olmadı. Pompeii halkı başına geleceklerden bihaber yeni güne merhaba derken, Vezüv Yanardağı büyük bir patlamaya hazırlanıyordu. Vezüv daha fazla bekleyemedi ve kızgın lavlarını etrafa saçmaya başlarken tüm Pompeii halkı o gün kıyameti yaşamış oldu. Napoli yakınlarında bulunan bu şehrin miladı artık doluyordu. Kimileri evlerine kaçmaya çalıştı, kimileri de denize. Ancak tüm çabalar nafileydi. Bir anda şehirde nefes alan tüm canlılar korku dolu bir şekilde hayatlarını yitirdiler. Geriye hayat hikâyeleri ve taş kesilmiş suretleri ile antik bir kent kaldı. Peki bir anda binlerce insanın ölümü nasıl gerçekleşmişti?
'AŞAMA AŞAMA GERÇEKLEŞTİ, İKİNCİSİ EN TEHLİKELİSİ'
Bir zamanlar üzerinden kızgın lavların aktığı bu antik kentteki insan silüetleri ise yüzyıllardır birçok turistin ilgisini cezbetmeye devam ediyor. Hâlâ Pompeii halkının yaşadığı dehşet anlarıyla ilgili teoriler ortaya sunulurken, üzerinden yüzyıllar geçse de korkunç bir felakete kurban gitmiş kişilerin ölümleri ise tartışılmaya devam ediyor. İnsanlık tarihinin 'en iyi korunmuş felaketlerinden' biri olarak görülen Pompeii'nin yıkımı için bilim insanları, bir günde binlerce Romalının tam olarak nasıl öldüğü konusunda hâlâ hemfikir değiller. Onlarca yıldır pek çok uzman, onların Vezüv Yanardağı'nın volkanik patlamasından kaynaklanan devasa kül bulutları arasında boğulduklarını düşünüyordu. Ancak son günlerde yapılan yeni bir analiz, MS 79 yılında Vezüv Yanardağı'nın patlamasıyla yaşanan felaketin kurbanlarından bazılarının ölümünü detaylandırdı.
Geçtiğimiz hafta dünyaca ünlü bir bilim dergisi PLOS ONE'da yayınlanan ve bölgedeki kemiklerin şimdiye kadarki en ayrıntılı analizine dayanan bir çalışma, Pompeii halkının nasıl öldüğüne dair bazı bulguları gün yüzüne çıkardı.
Çalışmaya göre Pompeii kurbanları tek bir felaket olayında ölmemiş olabilir! Söylenenlere göre şehrin sakinlerinden en azından bazılarının kaçmaya çalıştığı ancak boğucu külün onların kaçışını engellediği bir zaman aralığı vardı. Çünkü Vezüv Yanardağı'nın patlaması iki ana aşamada gerçekleşmişti. İlkinde yanardağ sıcak gaz, kül ve toz haline getirilmiş pomza taşı kustu; bunlar Pompeii'deki çatıların çökmesine ve ağaçların devrilmesine neden oldu. Bu aşamada şehrin bazı sakinleri ezilse de birçoğu kaçmayı başarmıştı. Daha sonra çalkantılı sıcak kül ve lav kütlelerinin, kalan insanları ve yapıları yok ettiği bir dizi 'piroklastik dalgalanma' (volkanlardan çıkan ve sıcak gazlardan beslenmiş kor halindeki kül ve lav parçaları ile volkanik yamaçlardan çok hızlıca aşağıya akan sıcak akıntılar) geldi. Çalışmanın yazarlarından Valencia Üniversitesi'nden arkeolog Gianni Gallello'ya göre ise ikinci aşama en tehlikelisi.
BASTON OLARAK KULLANILAN AĞAÇ DALI
1870'lerde Pompeii'de kazı yapan arkeologlar molozların arasında birçoğu insan kemikleri içeren tuhaf hava boşlukları keşfettiler. Bu boşluklara alçı enjekte ederek kurbanların vücutlarının 3 boyutlu modellerini oluşturdular ve onları zamanda dondurdular. Araştırmada yer almayan Cornell Üniversitesi'nden arkeolog Caitlin Barrett, bu alçı kalıpların Pompeii insanlarının son anlarına dair 'canlı, içten ve etkileyici bir tanıklık' olduğunu söylemişti. Bilim insanları zarar verici olmayan X-ışını analizini kullanarak hem kemiklerin hem de alçının bileşimini belirleyebildiler ve ardından bunları Roma ve Valencia'daki diğer yanmış kemiklerle karşılaştırdılar. Gallello ve ekibi Pompeii felaketini yaşayan insanların tarihini yeniden inşa etmek istiyordu.
Ekip, Pompei'den alınan yedi alçıyı inceledi. Bunlardan altısı Porta Nola adındaki şehir kapısından, yedincisi ise bir hamamın kalıntılarından bulundu. Porta Nola cesetleri kalın bir ponza taşı tabakasının üzerine yerleştirilmişti, bu da onların patlamanın ilk aşamasında hayatta kaldıklarını ve ponza taşının düşmesi durduktan sonra şehirden kaçmaya çalıştıklarını gösteriyordu. Gallello, bu enkazın içinden geçmenin son derece zor olacağını söyledi çünkü kalıntılarda inceledikleri iki kişinin bacakları kırılmıştı ve bir diğerinin düşmüş bir ağaç dalını geçici baston olarak kullandığı anlaşılıyordu.
'YAVAŞ VE AĞIR BİR ŞEKİLDE ÖLDÜLER'
Kimyasal bileşim açısından, alçı kalıplardaki kemikler, yakılmış kalıntılara en büyük benzerliği gösteriyordu. Ancak Gallello, diğer kanıtların yanmanın yavaş bir ölümden çok daha sonra gerçekleştiğini gösterdiğini iddia ediyordu. Bu iskeletlerin çoğu, buharlaşma veya dehidrasyon nedeniyle hızlı ölümün karakteristik bir özelliği olan boksör pozisyonunda büzülmüştü. Ancak bu çalışmada incelenen cesetler yüzüstü rahat bir pozisyonda yatıyor, bu da boğulma veya bitkinlik nedeniyle yavaş bir ölüme işaret ediyordu. Üstelik alçıdaki izler, bazı kurbanların kül solumaktan kaçınmak için kendilerini giysileriyle örttüklerini gösteriyordu.
Araştırmanın yazarlarından Dr. Llorenç Alapont, "Kemikleri piroklastik dalgalar ve magma akıntılarının neden olduğu yüksek sıcaklıkların etkisine maruz kaldığında, kurbanlar zaten muhtemelen zehirli gazları solumaktan ölmüştü" ifadelerini kullandı. Gallello, "Kurbanlar kaçmaya çalışırken çok çabuk boğuldular ve aynı zamanda hızla küllerle kaplandılar" dedi. Ancak araştırmacılar, bu bulguların Pompeii'deki 2 binden fazla kurbanın tamamının bu şekilde öldüğü anlamına gelmediğini de vurguladı.