Çıktıktan hemen sonra fenomen haline dönüşen, akıllı telefon pazarının seyrini değiştiren ve kendine hayran milyonlarca kullanıcıyı oluşturan iPhone, iki yılda bir köklü değişikliklerle karşımıza çıkıyor. Bu teknoloji efsanesi, yıllar sonra nasıl bir hale gelebilir? Apple’ın patent ve araştırmalarından yola çıkarak, iPhone’un 2050’de nasıl bir hal alabileceğini tahmin etmeye çalıştık.
Günümüzde akıllı telefonların gelişiminde en büyük yönlendirici etki, ekranlarda. Yani ekran teknolojisinin gelişimi, sadece akıllı telefonların değil, tablet ve televizyonların gelişimini de doğrudan etkiliyor. Ekranların boyutu kaçınılmaz olarak cihazların boyutunu da belirliyor. Esnek, katlanabilir ekranlar bu noktada devreye giriyor. Geleceğin iPhone’unda ekranın katlanıp yuvarlanarak, şimdiki modelde ana ekran düğmesinin olduğu alan kadar ufaldığını görebiliriz. Böylece telefon inanılmaz ufalacak. Kullanmak istediğinizdeyse tekrar açmanız yeterli olacak.
“Nano kristalin selüloz” adı verilen şeffaf, hafifliği göz önüne alındığında inanılmaz güçlü, esnek ve iletken bir malzeme var. Bu malzeme sadece gün boyu defalarca katlanıp açılmaya dayanmakla kalmıyor, yüzeyinde OLED piksellere güç verebilecek kadar güç sağlayabiliyor. OLED pikseller, arkadan aydınlatma gerektirmedikleri için kâğıt inceliğine ekranlarda kullanılabiliyorlar. Üstelik nano kristalin selüloz kâğıt lapasından elde edildiğinden çok ucuza da üretilebilecek.
Ekran şeffaflaşacak
Gelecekte bilgiyi okuyarak almak tarihe karışabilir. Artırılmış gerçeklik (augmented reality) inanılmaz faydalı uygulamalar sunacak. Şu an App Store’da, telefonu göz hizasında tuttuğunuzda sizi restoranlara yönlendiren harita uygulamaları gibi birkaç AR uygulaması bulunuyor ama teknoloji bundan daha fazlasını vadediyor. Şeffaf ekranının arkasında bulunan her şeyle ilgili bilgi verebilen bir telefon hayal edin. Örneğin telefonu bir cihaza tuttuğunuzda teknik özellikleri ve satın alma tercihlerini sıraladığını, bir insana tuttuğunuzda sosyal ağ güncellemeleri yaptığını düşünün. Şu an sahip olduğumuzdan çok daha akıcı ve etkileşimli olan bu teknolojiyle uygulamaların analiz edeceği şeye kamerayla odaklanmaya gerek kalmayacak. Telefonu tanımlanmasını istediğiniz nesneye tutacaksınız ve ekran onunla ilgili bilgilerle dolacak.
Şeffaf ekranlar
Yakın gelecekte kontakt lens boyutunda cihazlardan söz edebileceğiz. Enerji ihtiyacı iyice düşürüleceği için grafen teknolojisi sayesinde gözlerinizin ısısıyla çalışabilir. Çok ufak kameralarla kayıt yapıp gördüklerini mikroskobik boyutlardaki karbon nano tüp antenlerle kablosuz olarak iPhone’a gönderebilir. Üstlerindeki OLED pikseller sayesinde artırımlı gerçeklik aracılığıyla yakındaki ve uzaktaki nesnelere odaklanmanızı engellemeden ilgili bilgileri önünüze serebilir.
iPhone’un kendisi de gözlerinizi yaratıcı bir şekilde kullanabilir: Baktığınız yeri tespit edip seçenekleri ayarlayabilir hatta sadece bakışlarla kontrol edilebilir. Örneğin sadece klavyedeki harflere bakarak yazı yazabilirsiniz.
Sıcaklıkla süper şarj
Daha iyi pil doldurma yöntemleri her zaman iyidir ama gelecekte iPhone’u şarj etme derdinden tamamen kurtulmak daha iyi olmaz mıydı? Pil teknolojisindeki gelişmeler kendi kendini şarj eden bir iPhone geliştirilmesine yol açabilir. Şu an, elektrik üretmek için termal enerjiyi yani ısıyı kullanan, karbon nano tüplerin yapıldığı grafen malzemesini kullanan bir pille ilgili çalışmalar yürütülüyor. Pili enerji sağladığı bilgisayar bileşenlerinin yakınına yerleştirince, harcadığı enerjinin bir kısmını geri kazanabiliyor. Önümüzdeki yıllarda fizik kurallarının değişeceğini ve böylece kesintisiz enerji üretileceğini falan iddia etmiyoruz elbette. Pilin çalışabilmesi için başka enerji kaynaklarına da ihtiyacı olacak ama bu enerji kaynağı herhangi bir ısı kaynağı olabilir: Telefonu cebinizde taşıdığınızda vücut ısınız, elinizde tuttuğunuzda el ısınız, Güneş… Tüm bu ısı kaynakları, şarjı aklınıza dahi getirmeden pasif olarak çalışacaklar. Geleceğin bileşenlerinin enerji ihtiyacı o kadar az olacak ki cihazları asla bilerek doldurma ihtiyacı hissetmeden kullanabileceğiz.
Siri gerçekten akıllanacak
Her ne kadar Siri arada bir esprili konuşup akıllıymış gibi yapacak şekilde tasarlanmış olsa da sonuçta çok yapmacık gelebiliyor. Önceden yüklü talimatların ötesine geçebildiğindeyse en fazla yapabildiği ağlamaklı bir şekilde özür dilemek veya web aramaları önermek oluyor. Siri şu an “öğrenebilecek” düzeyde olsa da, ancak yapabileceklerinin sınırı içinde sizin hakkınızda belirli bağlantılar öğrenebiliyor. Apple daha fazla işlem gücüne erişim elde ettikçe Siri’nin daha da akıllandığını, gerçekten zekâ kazandığını görebiliriz.
Uzayda da iPhone
Her ne kadar iPad, Uzay Yolu’nun son bölümlerinde kullanılan tablet bilgisayarları akla getirmiş olsa da Atılgan mürettebatının kullandığı tarama ve analiz cihazı Tricorder’a asıl benzeyecek olan cihaz geleceğin iPhone’u olacak. NASA’nın uzayda astronotların sağlık durumunu gözlemlemekte kullanılabilecek cihazlar geliştirmeye çalıştığı biliniyor. Xprize Foundation ise hastalıkları tespit edebilen bir cihaz geliştiren kişiye 10 milyon dolar ödül vermeyi vadediyor. Grafin temelli DNA analiz teknolojisi gibi bu işlevleri yerine getirme ihtimali olan teknolojiler tasarlanıyor.
Söz konusu olan sadece sağlık değil. Basınç algılayıcılardan ses ötesi mesafe ölçerlere kadar bir dizi algılayıcı kullanan iPhone, Dünya hakkında devasa miktarda bilgi toplayabilir. Telefon; yaklaşmakta olan yağmurla ilgili uyarı yapan kendi hava durumu istasyonuna sahip olabilir, kullanıcıyı etraftaki zararlı gazlara karşı uyarabilir, hatta binalarla ilgili kusurlar konusunda bilgilendirebilir. Belirli bir su kaynağının güvenilir olup olmadığını mı merak ediyorsunuz? iPhone’u suya doğrultun yeter. Elektronik bileşenler o kadar ufalacak ki cihazlara sizi çevreleyen dünya hakkında bilinebilecek her şeyi bildiren düzinelerce algılayıcı yerleştirmek mümkün olacak.