İşte Hıncal Uluç'un yazısı...
Bu ülkede görev sorumluluğu olan ve ülkesini seven bir Spor Bakanı varsa kalmaz..
Yıldırım Demirören nam zattan söz ediyorum..
İki gazetesi var diye mi siyasiler ondan çekiniyorlar?. "Ne olur ne olmaz, bir gün işsiz kalırız, adama muhtaç oluruz" diye mi spor yazarları, yorumcuları, hatta köşe yazarları korkuyorlar!.
Yahu futbolumuzda yaşadığımız tüm rezilliğin, tüm utançların tek sorumlusu Yıldırım!. Dokunan yok.. Adını anan parmakla..
UEFA'ya sahte evrak gönderdiği için, futbolu yöneten Uluslararası Kurumdan ceza alan birini Futbol Federasyonu Başkanı yapacak bir başka ülke var mı dünyada?. Evrak sahtekârlığı.. Bundan daha ağır suç ne olabilir?.
Var mı?. Duydunuz mu?.
Başında olduğu Beşiktaş'ı batıran, ve sanki batırdığı için ödüllendirilip federasyonun başına getirilen biri daha var mı, dünya futbol tarihinde?.
Her yıl şampiyonluğa oynayan bir kulüpten 100 milyon dolar alacaklı kalmaya devam eden, bu alacağı kulüp yönetiminin başında Damokles'in Kılıcı gibi tutan, alacağını tahsil edebilme uğruna, o kulübün şampiyon olması için çırpındığı dedikodularının yayılmasına bile aldırmayan bir Federasyon Başkanı Patagonya'da olur mu?
Yani işin başında bir minnacık başarısı olsa, her türlü rezilliğini hoş görebilirsiniz diyelim.. Ama yok..
"Var" diyen göstersin, lütfen.. Sahibi olduğu gazetelerin yazarları dahil bir kişi çıksın da "Şu işi başardı" desin..
Milli Forma kutsaldır. Ülkede birliğin, beraberliğin simgesidir..
Bu "Kutsal"la oynadı, o adam..
Milli Takımımızın, göz nurumuzun, o çevresine bayrağımız dolanmış formasını çöpe attı.. Nerden çıktığı belli olmayan siyahı koydu, beyazın yerine.. Karalar bağlamış bir kulüp forması çıktı ortaya.. Yedeği de Kazakistan Milli Formasının kopyası..
Be Utanma Özürlü Adam.. Kopya edeceksen, Gençlerbirliği ve Kazakistan'ı değil, Barcelona ve Brezilya'yı kopya et bari de, özentin büyük olsun hiç değilse..
Tüm ülkede nefret uyandıran, insanı milli takımından soğutan bu formaları, tüm eleştirilere rağmen değiştirmedi.. Al bayraklı kutsal formaya dönmedi.
Yetmedi.. Benim ülkeme, devletime en büyük hakaretlerden birini etmiş bir zavallı bunağın ayağına gitti..
"Bu ülke Çavuşescu'nun Romanyasına döndü" ne demek Yıldırım?. Bunun bu ülkeye, senin ülkene nasıl ağır bir hakaret olduğuna aklın basar mı?.
Bu ülkenin görev bilincine sahip bir bakanı olsaydı, o ayağına gittiğin adama, çalışma izni vermezdi. Vize vermezdi..
Ukrayna ve her nasılsa elde ettiği bazı gazeteciler sayesinde Türkiye dışında tek bir ülkede adı bile geçmeyen, Shakhtar çöplüğünden 12 yıl sonra gittiği Rus takımından altı ayda kovulan ve "Teklif yok" diyemediği için "Bıraktım" diyen adamın bokunda hangi boncuk vardı da, Türkiye Cumhuriyeti'nin Futbol Federasyonu Başkanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti'ni aşağılayan adamın ayağına gittin Yıldırım?.
Bu ülkenin, bu devletin, bu milletin gururunu ayaklar altına alarak, Rusya'ya gitsen ne olacak, hiç düşündün mü?. Utanma özürlüsün, nerden düşüneceksin?.
O, lambadan cin çıkaracağını sandığın zavallı adamın nasıl on para etmez biri olduğunu da geldiği günden, İzlanda maçının son dakikasına kadar izledik. Onu da yazarız gerekirse..Sen hariç herkes anladı, adamın önünde oynanan maçı bile okumaktan aciz olduğunu..
Çünkü sen Utanma Özürlü adam, kendi paçanı kurtarma peşindeydin. Ayağına kadar gidip yalvardığın o Türk Düşmanı herifi göndermen suçu kabul etmen anlamına gelirdi.. Sana başka suçlu lazımdı..
Hemen suçluyu ilan ediverdin.. Sosyal medyanın zaten yıllardır linç ettiği futbolcuları, İzlanda perişanlığı, rezilliği ve aczinin üstünden saatler geçmeden bir de sen biçiverdin.. En muhalif gazeteler bile kurduğun tuzağa düştüler.. Hepsi anında seni, asıl ve tek suçluyu unutup Arda'ya saldırdılar.
Efendim sahadan çıkarken gülüyormuş.. Arda niye gülüyor, anlayan anladı.. Mustafa Denizli'yi okudunuz mu, linççiler.. Peki maç 3-0 iken, tribündeki Luce'nin yanında ayakta duran (Hâlâ onun yanında, protokolda Başbakanın yanında değil) Yıldırım niye sırıtıyordu?.
Bir ülkenin medyası bu kadar saf olur mu?. Bu kadar kolay oyuna gelir mi?.
Gelir.. Herkesin kafasında, kendi kişisel hesapları dahil bin tilki dolaşırsa gelir..
Koskoca ülkede, gerçekleri çekinmeden söyleyecek adam üç tane, beş tane çıktı yahu?.
Yılmaz Vural!.. Alnından öperim.. Daha maç başlar başlamaz, karpuz kadar yüreğinle başladın, Luce zavallısının ipliğini pazara dökmeye..
Dün İskender Günen "En az suçlu futbolcular" başlığı attı yazısına, tokat gibi.. Keşke o yazıya bir de "Gerçek suçlular" listesi ekleseydi..
Federasyon Başkanı kalmak için kulüplere eyyam yapan, nerdeyse bedava yabancı futbolcu piyasasını sonuna dek açan, böylece, yaşam için tek gelirleri, büyük kulüplere futbolcu satmak olan Anadolu Kulüplerinin alt yapılarından oyuncu yetiştirecek maddi güçlerini de elinden alan, yabancı kapısını bol keseden açtığı kulüplere alt yapı zorunluluğu getirip denetlemeyi de eyyamcılığına yakıştıramayan, Rusya'ya gitmek için önünde dört maçı kalmış Türkiye'ye "Türkiye'yi bilen bir hoca lazım" demekten dahi aciz kalıp, 12 yıldır tek Türk takımı izlemeyen Türk Düşmanından mucize bekleyen Yıldırım bu listede kaçıncı olurdu İskender?.
Tek suçlunun Federasyon olduğunu bir kişi yazdı, okuduğum kadarıyla.. Açık ve net yazdı..
Türkiye Gazetesinde ağabeyim Öcal!.
***Mali'de Birleşmiş Milletler Gücü'nde görev yapan iki Hollandalı asker, bir kaza patlaması sonucu öldüler.
Hollanda Savunma Bakanı Jeannine Hennis olayda siyasi, Hollanda Genelkurmay Başkanı Tom Middentorp da, askeri sorumlulukları olduğu gerekçesiyle istifa ettiler, geçen hafta..
Kaza yeri dünyanın öbür ucu Mali.. Görev Hollanda'nın değil, Birleşmiş Milletler'in. Olay, kaza.. Ama bu bile yetiyor, Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı'nın istifasına..
***Hırvatistan Futbol Federasyonu, hem de Rusya yolunda kaderini belirleyecek dün geceki maça iki gün kala, Teknik Direktör Cacic'in işine son verdi. Cacic'in suçu Finlandiya ile berabere kalıp, finali tehlikeye sokmak.. Bizim gibi hem de nasıl vasat, nasıl sıradan bir takım olduğunu gördüğümüz bir rakibe evinde rezil rüsva olmak, adamlar "Yeter" demese, 7-8 yiyip kovaya dönerek elenmek de değil..
Hırvatlar "Dere geçerken.." bile demeyip, testinin kırılmasını beklemediler..
***Utanması olan adamlar ve ülkelerden iki örnek verdim size, Sevgili Okurlar.. Size verdim..
Utanma Özürlülere değil.. Onlar anlamaz ki, böyle şeylerden. İki değil, 102 örnek versem ne olacak?.
O Luce denen Türk düşmanı asıl Finlandiya ekibinden ilk şutlanacak adam olacakken, Sosyal Medya linççilerinin aç aslanlar gibi beklediği futbolcular kurban seçildiler, arenaya atılacak Hıristiyanlar olarak. Sosyal medya linççilerini izleyerek tiraj ve reyting uman eyyamcı basın da peşlerinden gidince, Luce denen azgın Türk düşmanı, aradan geçen bunca yıla rağmen hâlâ ülkemi aşağılayan sözlerinden dolayı özür bile dilemeyen küstah, gelecek sene neler yapacağını anlatmaya başladı, dün gazetelerde, iyi mi?.
Ey Dördüncü Güç (Cart kaba kâğıt) bu herifin haberlerini vermeye utanmıyor musun?.
"Sen maç bittiği an kovulmalıydın. Finlandiya'ya asıl sen götürülmemeliydin.. Ne gelecek senesi?. Sen de, seni getiren de, yarın çekip gideceksiniz bu ülke futbolunun başından, bir daha gelmemek üzere" diye yazmaya korkuyorsunuz tamam.. Ama maaşlı adamı gibi (mi), o herifin reklamını yapmayın hiç değilse..
Yapmayın arkadaşlar!.
Ülkenize, ulusunuza, bayrağınıza sahip çıkın..
Utanma özürlü adamlara değil!.