Siyaset öyle bir alandır ki alacağınız bir karar sizi liderliğe de taşıyabilir, siyasi olarak yok da edebilir.
Tarihi süreçlerde, doğru zamanda, doğru karar alamazsanız siyasette parlak bir geleceğiniz de olmaz.
Örneğin Bülent Ecevit’i liderliğe taşıyan 12 Mart 1971 muhtırasına ve CHP’nin hükümete bakan vermesine karşı çıkmasıdır. Ecevit’i İsmet İnönü gibi bir tarihi kişilik, bir kahraman karşısında CHP liderliğine taşıyan dönüm noktası budur.
Türkiye siyasette yine tarihi bir süreçten geçiyor.
AK Parti’nin yirmi yıllık iktidarı Türkiye’yi bir yol ayırımına getirdi.
Türkiye bu seçimde iki yoldan birini tercih edecek.
Ya Atatürk’ün hedef gösterdiği gibi demokratik, laik, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne, kadın-erkek eşitliğine, ifade ve basın özgürlüğüne dayalı akıl ve bilimle ilerleyen çağdaş bir devlet olmayı seçecek ya da radikalleşmiş, laikliği ortadan kaldırmış, kadını erkeğin kölesi gibi gören, akıldan bilimden uzak, çağdaş devletler topluluğundan uzaklaştırılmış siyasal İslamcı bir devleti tercih edecek.
Bu seçimlere tarihi nitelik kazandıran da seçmenin önüne konulan bu iki seçenektir.
AK Parti iktidarı özellikle son yıllarda Atatürk’ü, Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemeyen, mümkün olduğunca adını anmayan, toplumdan ve tarihten silmeye çalışan, milli bayramları geçiştiren, kadın erkek eşitliğine karşı çıkan, kadını ikinci sınıf statüye iten, ülkeyi O’nun gösterdiği yoldan çıkarıp siyasal İslamcı yola sokan, devletin sivil-asker kadrolarını tasfiye eden, siyasal narsizmle bezenmiş bir iktidara dönüştürdü.
İktidarını korumak için de HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi gibi radikal İslamcı partileri Cumhur İttifakı bünyesine kattı ve Meclis’e soktu.
Böyle bir süreçte, bir oyun bile çok değerli olduğu bir ortamda, ATA İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olan ve yüzde 5,17 oy alan Sinan Oğan’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı alarak iktidar cephesine katılması tartışılıyor.
MHP milletvekilliği yapan, partiden ihraç edilen, bu yolda hukuk mücadelesi veren Oğan, AK Parti iktidarına sert muhalefet yapan bir siyasiydi.
Öncülüğünü Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’ın yaptığı ATA İttifakı tarafından cumhurbaşkanı adayı gösterildi. Adı üzerinde bu ittifak Atatürk İttifakı’ydı.
Amacı Türkiye’yi yeniden Atatürk’ün yoluna sokmak, Atatürk’ün ilkelerini, devrimlerini, düşüncelerini 21 yüzyıla taşımaktı. Bu nedenle AK Parti iktidarına muhalefet ediyordu.
Oğan, muhalefette yer alan ATA İttifakı’nın adayı olarak seçimlere girdi ancak seçimden Cumhur İttifakı’nın ortağı olarak çıktı. İktidara muhalif olduğu, Atatürkçülüğü, Anayasa’nın ilk dört maddesini, 66 maddesindeki Türk tanımını ve sığınmacıların ülkelerine gönderilmesini kırmızı çizgi olarak ilân etmişti.
Ancak seçimden sonra bu kırmızı çizgileri yok sayarak, iktidarla anlaştı, ikinci turda Erdoğan’ı destekleme kararını açıkladı.
Bu kırmızı çizgiler nedeniyle kendisine oy verenleri yarı yolda bırakmış oldu. Bu nedenle özellikle milliyetçi, ülkücü çevreden çok sert tepkiler aldı ve ATA İttifakı’nı dağıtmış oldu.
Adını Atatürk’ten alan ittifakın ideolojisini yok saydı.
Böylece bu tarihi süreçte, kısa bir süre önceye kadar ağır dille eleştirdiği Cumhur İttifakı ve AK Parti iktidarının değirmenine su taşımayı tercih etmiş oldu.
Oğan’ın Erdoğan’ı destekleyeceğini açıkladığı saatlerde Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ da bu kararın Oğan’in kişisel kararı olduğunu ilân etti. Özdağ, Oğan’ın açıklamalarının Zafer Partisi’ni bağlamadığını özellikle vurguladı.
Böylece Oğan, iktidar cephesine geçerken yalnız kaldı.
Özdağ, yukarıda ifade ettiğim kırmızı çizgileri esas alan bir protokol çalışmasını CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte yürüttü. Şimdi bu protokole Millet İttifakı’nın diğer üyelerinin de onay vermesini bekleyen Özdağ, Kılıçdaroğlu’yla bir kez daha görüşerek kararını bugün açıklayacak. Böylece Özdağ da tarihi bir karar vermiş olacak.
Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı vermesi Türkiye’nin yeniden Atatürk’ün gösterdiği yola girmesine, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak yeniden inşa edilmesine katkı sağlayacaktır.