CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK toplantısı devam ederken; CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Öztrak, konuşmasına Maraş Katliamının 44. yılında hayatını kaybeden yurttaşları ve vefatının yıldönümünde kumpas mağduru Yarbay Ali Tatar’ı anarak başladı.
Faik Öztrak özetle şunları söyledi:
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün toplantımızda; milletinden tamamen kopan, seçimi kaybedeceğini anlayan ucube saray yönetimi elinde, ayyuka çıkan yolsuzlukları, şaha kalkan yoksulluğu ve yasakları; yozlaşmış, çürümüş, ceberut bir yönetimin millet iradesine darbe vurma çabalarını ve ağırlaşan ekonomik buhranı değerlendirdik… Sloven felsefeci Zizek, ‘Problem sadece açgözlülük ya da yolsuzluk değil, esas problem yolsuzluk yapmaya iten sistemdir’ derken, adeta bizdeki ucube saray rejimini tarif etmiş. Denge ve denetimi bitiren, hukukun üstünlüğünü katleden tek kişilik saray rejimi, ülkemizde hem çürümenin hem yolsuzlukların hem de yaşanan büyük yoksullaşmanın, temel nedenidir.
'Evlerdeki paraları sıfırlamakla bitiremediler'
Siyasete bir yüzükle başlayanlar, milletin parmağında yüzük bırakmadılar. Siyasete girdiğinde, İstanbul’da kaçak yapılarda oturanlar, önce apartman dairelerine, ardından da Saraylara taşındılar. Akrabayı taallukat gemiler, gemicikler aldı… Man Adası’nda kurulan 1 sterlinlik şirketin üzerinden milyonlarca dolarlık para transferleri yapar hale geldiler. Evlerdeki paraları sıfırlamakla bitiremediler. Onlar muratlarına erdiler ama 20 yılın sonunda, milletin cebindeki parayı pul ettiler. Bundan tam 9 yıl önce, 17/25 Aralık’ta tüm Türkiye, rüşvet ve yolsuzluk skandalıyla sarsıldı. Bakan çocuklarının evlerindeki kasalarda, balyalanmış dolarları, avroları gördük. Ayakkabı ve çikolata kutularında, elbise kılıflarında dağıtılan rüşvet görüntüleriyle sarsıldık. ‘Paraları sıfırla’ talimatlarını, kulaklarımızla duyduk. Bunları ne biz unuttuk ne de milletimiz unuttu. Rüşveti, yolsuzluğu, ‘Günah işleme özgürlüğü’ diye tarif ettiler. Arsızlıkta Everest’in zirvesine ulaştılar.
'Siyasetçilerin geçmişi, sözlerine kefil olmalı'
17/25’in üstünü kapatmak için, yapmadıklarını bırakmadılar. 17/25’i milat kabul ettiler. 17/25 öncesi yapılan tüm iş ve işlemleri, Yargıtay’a aklatmaya kalktılar. Biz ne bu görüntüleri ne de bu pespayelikleri unuttuk. Ama o günlerde, çalışma odasındaki ayaklı saatini 17.25’te durduran, ‘Her gün buna bakıyorum. Buradan da anlayabilirsiniz ki biz, 17 ve 25 Aralık’ın hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız’ diyenler, bu vaatlerini unuttu. Meydanlarda ‘Ver Bilal’i, al hilali’ diye nutuk atıp, bugün hem sarayın hem de saray rejiminin bekçiliğine soyunanların, 17/25 haftasında, bu aziz millete vermesi gereken bir hesap var. Siyasetçilerin geçmişi, sözlerine kefil olmalı. Sözleri, ileride kendilerinden davacı olmamalıdır.
'Çocuklarımız sahipsiz, gençlerimiz ümitsiz'
Yolsuzluk beraberinde yoksulluğu da getirir. Yolsuzluk ve yoksulluğun olduğu yerde ise yasaklar olur. Yolsuz rejimler, özgürlükleri sınırlar. Ucube saray rejiminin kurulduğu 2018’den beri, Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki yerimiz 18 sıra kötüleşmiş. İnsani Özgürlük Endeksi’nde 32 sıra gerilemiş. Dünya Mutluluk Endeksi’nde de 38 sıra birden düşmüşüz. Altı yaşında evlendirilen ve yıllarca sistematik tecavüze uğrayan kızımızın acısını yaşarken, Eskişehir’den akrabalarının elinde açlıktan ölen Elif’in haberiyle sarsılıyoruz. Bu ülkede çocuklarımız açlıktan ölüyor, bu ülkenin Cumhurbaşkanı uçan sarayıyla, Katar’a futbol maçı izlemeye gidiyor. Milletin ayranı yok içmeye, Erdoğan uçakla gider maç seyretmeye. Çocuklarımız sahipsiz, gençlerimiz ümitsiz. Genç işsizliği bu ülkenin en büyük israfı. Harran Üniversitesi’nde okuyan bir gencimiz otobüste açlıktan bayılıyor. Kendine gelir gelmez de ‘Geçinemiyorum, açım, ölmek istiyorum’ diyerek su kanalına atlamaya kalkıyor.
'Asgari ücret, ortalama ücret oldu'
Bu hafta 2023 için asgari ücretin açıklanacağı söyleniyor. Hayat pahalılığı karşısında kuşa dönmüş asgari ücret için, 7 – 8 bin liralık rakamlar konuşuluyor. Nebati Bakan, asgari ücret sorulunca, ‘Asgari ücretliye de memura da emekliye de ne verilse haklarıdır. Dar gelirliye, fakire, fukaraya vermek bereket getirir’ diyerek emekçimizin, memurumuzun, emeklimizin nasıl bir muameleye layık görüldüğünü kendileri tarafından, itiraf ediyor. Türkiye’de asgari ücret, ne yazık ki ortalama ücret haline geldi. Bunu ben söylemiyorum. İşte daha yeni Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı açıkladı. Türkiye’de asgari ücret, ortanca ücretin yüzde 70’i kadar. Kolombiya, Kosta Rika ve Şili’den sonra en kötü durumda olan ekonomi Türkiye. Bunlar da 2021 rakamlarına göre.. 2022 yılında çok daha feci olacağı açık.
'Asgari ücret en az 10 bin 128 liraya çıkarılmalıdır diyoruz'
Bugün ülkemizde, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin 785 lira. Yoksulluk sınırı ise 25 bin 365 lira. Biz hem enflasyonla buharlaşan satın alma gücünü hem de emekçilerimizin gasp edilen refah payını dikkate alarak, ‘Asgari ücret en az 10 bin 128 liraya çıkarılmalıdır’ diyoruz. Bunun yanında, ‘Çalışanların ücreti üzerindeki vergi yükünü taşınamaz hale getiren, vergi dilimleri yeniden düzenlenmelidir’ diyoruz. Sarayın Nebati Bakanı, bir yıl önce, ‘Hani şöyle hayal edersiniz ya… Bir uyusam da 6 ay sonra uyansam diye... Bir uyuyun 6 ay sonra uyanın Türkiye'de çok farklı noktalarda olacağız’ demişti. Erdoğan da ‘Kur da düşecek, faiz de düşecek. 2022 en parlak yılımız olacak’ diye millete söz vermişti. Bir yıl geçti. Peki, ne oldu? Nebati Bakan gözlerini kapadığında, 11 lira 52 kuruş olan dolar kuru şimdi 18 lira 65 kuruş. 13 lira 24 kuruş olan avro kuru şimdi 19 lira 85 kuruş. Geçen yıl aralık ayında yüzde 28 olan ihtiyaç kredisi faizi, şimdi yüzde 31. Yüzde 25 olan tüketici kredisi faizi şimdi oldu yüzde 29. Nebati Bakan’ın uykusundan hemen önce, bu ülkede benzinin litresi 11 lira 69 kuruş idi. Bugün 18 lira 72 kuruş. Türkiye dünyada, tüketici enflasyonunun en yüksek olduğu altıncı, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu dördüncü ekonomi oldu.
'İnsaf daha yıl bitmedi'
Paramızı pul ederek, yoksula dar gelirliye zulmeden hükümet, bir avuç mudiyi korumak için devletin kasasından milyarlar dağıtmakta hiç tereddüt etmedi. Kur Korumalı Mevduat ilk geldiğinde, Nebati Bakan, bir yıl önce, 24 Aralık 2021’de, Kur Korumalı Mevduattan, ‘En kötü senaryoda bile Hazine’ye bir yük gelmeyecek’ diyordu. Ama yıl bitmeden Hazine’ye binen yük, 92 milyar lirayı buldu. İşin başında vazgeçilen, 10 milyar liralık vergi alacağını da koyun. Bir de Merkez Bankasına binen yükler var. O da 70 milyar lira civarında. Civarında diyoruz, çünkü Merkez Bankası Başkanı bir türlü, TBMM’ye bilgi vermemek cüretinde bulunuyor. Kur Korumalı Mevduatın, öyle anlaşılıyor ki kamuya yükü, bugün itibarıyla en az 172 milyar lira. Ve bu uygulamayı 2023 sunana kadar bu hükümet uzattı. Uzatmak zorunda kaldı. Erdoğan’ın milletimize, en parlak yılımız olacağını vadettiği 2022’de, millete yaşattığı yıkım bu. Şimdi Nebati Bakan çıkmış, ‘2022 en kötü yıl olarak tarihe geçecek’ diyor. İyi de bu beceriksizliğin, öngörüsüzlüğün, zulmün bu tutulmayan vaadin siyasi faturasını kim ödeyecek? Erdoğan oralı değil, ‘Cari fazlayla bu büyümeyi, 85 milyonun tamamının hayatına yansıttık’ diyerek, konuşuyor. İnsaf daha yıl bitmedi. Dış ticaret açığı yıllık 100 milyar doları aşarak son 10 yılın zirvesini gördü. İlk 10 aydaki cari açık ise 38 milyar doları aştı. Nerede bu cari fazla?
'Sarayın korkusunu çok iyi biliyoruz'
Biz, ‘Kral değil, kural istiyoruz.’ Ama saray ve şürekası, ‘Boş verin kuralı, getirin kralı’ diyor. Suyu bulandırıp, seçim öncesi İstanbul’a çökmeye çalışıyor. Lafa gelince, ‘Çözümü daima millette, milli iradede bulduk’ diyen sarayın kibirlisi, söz konusu İstanbul’un rantı olunca milletin iradesine hiç saygı göstermiyor. Yargı eliyle, YSK eliyle millet iradesine darbe yapmaktan hiç çekinmiyor. Gözünü karartmış… Seçim öncesi İstanbul’a çökmeye uğraşıyor… Yine sarayın sözde hukukçu danışmanlarından biri çıktı, ‘Yargıtay son sözü söyleyecektir. Yerel Mahkeme’nin kararı, istinafta muhtemelen onaylanır’ dedi. Bu, istinaf mahkemesine talimat değil de nedir? Yargı darbesiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bir an önce ele geçirme planlarını ifşa etti. Normal bir ülkede bunun adı, ‘Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçudur.’ Voltaire’in meşhur sözü: ‘Korku suçu, suç da cezayı doğurur.’ Sarayın korkusunu çok iyi biliyoruz. Tabi Sarayın hukukçuları bunları söylerse, şürekası boş durur mu? Sarayın atama İçişleri Bakanı, ‘İstinaf ve Yargıtay onadığı anda görevden alırım’ diyerek, sarayda yazılan uğursuz senaryonun nihai amacını açık etmiş.
'Ekrem İmamoğlu, görevinin başındadır'
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız hakkında göreviyle ilgili bir suç nedeniyle mi dava açıldı? Hakkında açılmış bir soruşturma görevi nedeniyle veya kovuşturma da yok. O zaman İçişleri Bakanı’nın buradan yiyeceği bir dirhem lokma da yok. İstanbul bu ceberut Saray rejimi için büyük lokmadır. Her kim yiyemeyeceği o lokmayı yutmaya kalkarsa emin olsun boğazında kalır. Ayarı bozulmamış adalet terazisinde tartılıp, hesabını vakti saati geldiğinde verir. Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, görevinin başındadır. 16 milyon İstanbulluya hizmete devam edecektir. Millet iradesine, meşum planlarla darbe vurmaya kalkanlara, dünya ağır sıklet boks şampiyonu, Mike Tyson’ın şu sözlerini hatırlatalım: ‘Ağzına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır.’ Şunu da ekleyelim, ‘Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarını anlat…’ Bizim bu ülkedeki güvencemiz, ‘Zulüm bizdense ben bizden değilim diyen’ hak ehli vicdanlardır. Sarayın kurduğu bu kumpas, daha şimdiden hangi partiden olursa olsun, tüm vicdanlı yüreklerde mahkûm olmuştur.
'Ezilenleri feraha ulaştıracağız'
Geçmiş geride kaldı. Gelecek ise bizi çağırıyor. Bundan sonra hepimiz, gelecek için daha cesur olmalıyız. Artık bu çürümüş, yozlaşmış, tükenmiş yönetimi, geldiği yere gönderme vakti geldi. Bulundukları makamları, mevkileri, halkın emaneti olduğunu unutanlara, bir ders verme zamanı geldi. Önümüzdeki seçimde iki aday yarışmayacak. İki ayrı anlayış yarışacak. Bu seçim haklı ile haksız arasında olacak. Demokrasi ile otokrasi arasında olacak. Milletin evlatları ile sarayın beslemeleri arasında olacak. Milletimize şunun sözünü büyük bir kararlılıkla veriyoruz. Biz ağır yükleri kaldıracağız. Ezilenleri feraha ulaştıracağız. Biz bu ülkeyi istişareyle yöneteceğiz. Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Herkesi kucaklayacağız. Bu ülkede Cumhuriyeti hep beraber, omuz omuza, gerçek demokrasiyle taçlandıracağız."
Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. “Parti yönetimi içerisinde Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını isteyenler ve destekleyenler olduğuna yönelik” iddiaların olduğu sorusu üzerine Öztrak, “İddialar olduğunu siz söylüyorsunuz. Yani tezvirat. İzin verin de tezvirat üzerinden yorum yapmayayım. Nokta” dedi.
Öztrak, CHP’nin AKP’nin anayasa değişikliği teklifi ile ilgili tutumunun sorulması üzerine; “Bu konuyla ilgili tutumumuz konusunda bugün Genel Başkanımız, Türkiye’deki televizyonların Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda sabah yanıt verdi. Benim Genel Başkanımızın sözlerine ekleyeceğim başka bir şey yok” diye konuştu.
Seçim takviminin öne çekilmesi ve anayasa değişikliği teklifinin referandumu ile aynı güne denk geleceği yönündeki iddiaların sorulması üzerine; “Bizim kanaatimiz nisan başına kalmadan yapılacak her erken seçim teklifine tamam demek yönündedir. Ancak nisan başından itibaren yapılacak seçim, kanaatimizce artık erken seçim değildir. Siyaset mühendisliğidir. Böyle bir senaryonun içerisinde yer almayız. Cumhurbaşkanının yetkisi vardır. Nisan ayından sonra kendi göbeklerini kendileri keserler” açıklamasını yaptı.