Özel'den Erdoğan'a 'devrimci' yanıtı: Rozetimizdeki oka bakacaksın

CHP Grup Başkanvekili Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP lideri Kılıçdaroğlu'na 'Bay Kemal, senin nasıl bir devrimci olduğunu bilmiyorum ama ben muhafazakar bir devrimciyim’ sözlerine yanıt verdi. Özel, "Burada Tayyip Bey, baltayı yine taşa vurmuş. ‘Senin neren devrimci’ diyorsan sen, bizim rozetimizdeki, amblemimizdeki devrimcilik okuna bakacaksın" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bugün TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Özel'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

Öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturarak başlamak isteriz. Dün Ankara, muhtarları ağırladı. Muhtar Evi'nin açılışı vardı. 81 ilden, bütün ilçelerden muhtarlar geldi. Çeşitli illerden, ilçeden, il başkanlıklarımızdan gelen şikayetler vardı. Bu şikayetleri dün şu şekilde dile getirdik: ‘Muhtarlara çağrı yapılıyor ancak illere, ilçelere kota verilmiş. Bazı valiler ve kaymakamlar, muhtarlara, ‘Mutlaka gitmelisiniz, gitmezseniz zor durumda kalırız’ diye belli bir sayıyı tutturmaya zorluyorlar. Gönlüyle gelen her muhtar başımızın, gözümüzün üstüne geldi. Ancak zorla getirilenlere de bu hükümetin yaptığını, zorla getirilen muhtarlar kendileri biliyorlar, onların ve milletimizin vicdanına bırakıyoruz’ dedik.

'Söylediklerimizin yalanlandığına yönelik bir medya algısı çalışması oldu'

Birkaç saat sonra apar topar, çok büyük bir gayret olduğu ortada, Muhtarlar Derneği Başkanı’mız, Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Başkanı Bekir Aktürk'ün ağzından bir açıklama. Açıklamada, bizim değil ama HDP'nin dile getirdiği, muhtarlara biner TL para dağıtıldığı, buraya gelmeleri için para verildiği iddiayı dile getiriyor. Ve 'CHP bu işe nasıl dahil oldu anlamadım' gibi bir ifade. CHP'nin, bizim söylediklerimizin de yalanlandığına yönelik bir medya algısı çalışması oldu.

'Bekir Aktürk açıklama yapacak'

Ben, bugün Sayın Başkan Bekir Aktürk'ü aradım. Kendisine bana iletilen iddiaları, muhtarların isimlerini de paylaşabileceğimi ifade ederek söyledim. Kendisi, açıklamayı yaparken yoğun gün içinde bizim açıklamamızı izleyemediğini, kendisine ‘Meclis'te, bütün muhtarlara biner TL dağıtıldı, bunu CHP ve HDP dile getirdi’ denilince böyle bir açıklama yapma gereği duyduğunu söyledi. Ben, kendi açıklamamı kendisine hem anlattım hem gönderdim. Kendisi, ilerleyen saatlerde, günlerde bu konu ile ilgili mutlaka bir açıklama yapacak.

Ancak meselemiz şudur ki biz, ‘Gönlüyle gelen muhtarlar başımız gözümüz üstüne’ dedik. Dün burada, gelen pek çoğunu da milletvekillerimiz ağırladı, sohbet edildi. Ama bir gerçek var ki valilere ve kaymakamlara kota koyarsanız, ‘Benim ne işim var orada, gitmek istemiyorum’ diyen muhtarları zorlarsanız bu, TBMM'nin de konusudur. Sayın Bekir Aktürk, açıklamayı dinlemeden açıklama yapmak durumunda kaldığını söylüyor.

'Meclis komisyonunun kurulması TBMM'de karara bağlandı'

Dün akşam saatlerinde Amasra'da yaşanan maden faciası ile ilgili Meclis komisyonunun kurulması TBMM'de karara bağlandı. Sürece, bakana ilişkin eleştirileri dile getirdik. Tekrar etmeyeceğim. Biz, CHP olarak milletvekillerimiz Aysu Bankoğlu, Aydın Özer, Kani Beko, Ünal Demirtaş ve Deniz Yavuzyılmaz'ı; hukukçu, maden mühendisi, sendika geçmişi olan ve bölgenin milletvekilleri olarak meslek dağılımlarına ve yapabilecekleri katkılara dönük olarak beş arkadaşımızı hemen görevlendirdik. Divan'a da bildirdik. Diğer siyasi partilere de çağrı yaptık.

Bartın tepkisi: Bir gözaltı, tutuklamanın olmadığı altıncı gün

Meclis Başkanlığı'na da çağrı yapıyoruz; bu komisyon hemen toplanmalı, çalışmalarına hemen başlamalı. Gerekiyorsa ilk toplantısını Meclis'te, ikinci toplantısını Amasra'da vakit kaybetmeden yapmalıdır. Çünkü delillerin karartıldığı, sorumluların halen elini kolunu sallayarak gezdiği, soruşturmada birtakım yanlışlıklara sebebiyet vermemeleri için görevden alınmaların halen yapılmadığı, bir kişinin ölümlü trafik kazalarına karıştığında doğrudan tutuklama tedbirine başvurulurken Türkiye'de 41 kişinin ölümünde bir gözaltının, bir tutuklamanın olmadığını ve altıncı günde olduğumuzun altını çiziyoruz. Belli ki birileri, üçlü kararname ile atadıkları kişileri korumaya devam ediyor.

'Biz, neden rapor çıksın bekliyoruz?'

Sorumlular... Kimse onlara dokunmuyor. Sürekli korunuyorlar. Örneğin Bekir Bozdağ ne demiş, 'Efendim, arama kurtarma ile meşgul’. Cumhurbaşkanı demedi mi, ‘24 saat olmadan bu işleri bitirdik’ diye övünmedi mi? Canlı çıkartmakla övünemiyor, cenazeleri erken çıkartmakla övünmedi mi? Bekir Bozdağ diyor ki ‘Millet canıyla uğraşıyor, orada daha cenazeler’. O iş bitti. Şunu söylüyor Bekir Bozdağ, 'Daha yangın sürüyor, oraya inilmesi lazım, bilirkişi raporu lazım, ondan sonra’. Soma'da da yangın vardı, maden örüldü, bilirkişi madene temmuz ayında inebildi. Soma'da 13 Mayıs'ta olmuş faciaya temmuz ayında bilirkişiler iniyor, ama tutuklamalar Soma'da kazadan 3-4 gün sonra yapılıyorken şimdi neden biz bilirkişi bekliyoruz? Biz, neden rapor çıksın bekliyoruz? O yüzden Meclis komisyonu bir an önce toplanmalı, milletin Meclis'i millet adına bu işe el koymalıdır.

‘Bu işi gözaltısız, tutuklamasız götürelim’ diyorlar'

Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı sıfatıyla, Anayasa'ya göre kimse talimat veremez ama zımni talimat veriyor. ‘Önce madene girilmesi lazım sonra bakacağız’... Ne demek ya. Maden bir ay da iki ay da yanar. Kapatırsın, örersin. Oksijen biter, sönünce havalandırırsın, sonra girer oraya. Bu, iki ay, üç ay sonra olur. Bu, cehaletten söylenen bir söz değil. Burada kasıt var. ‘Ellemeyin adamlarımızı’ diyorlar. ‘Bir soğusun’ diyorlar. ‘Bu işi gözaltısız, tutuklamasız götürelim’ diyorlar. Bakın, buna basın, hangi siyasi partiye yakın duruyorsa dursun vicdanlı bir şekilde basın yaklaşmazsa; Bartın'da anaların talebi, Türkiye'nin talebi olmazsa bu işten hiçbir sonuç alınmaz. Bunu yapmayan herkes de sorumludur. Bir kamuoyu oluşması, soruşturmanın ona göre ilerlemesi gerekiyor. ‘6 savcı görevlendirdik.’ Harika. Ama o 6 savcı, 6 saatte yapılacak işi 6 gündür yapmıyorsa korktukları bir şey var demektir. Savcılara şunu söylüyoruz. Arkanızda Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan bütün vatandaşlar var. Hepimiz için hak arıyorsunuz. Kendi evlatlarınızın yetim kaldığını düşünün. Ananızın, babanızın sizden mahrum kaldığını düşünün. Bunun birilerinin yanlış talimatları yüzünden yapıldığını düşünün. Siyasi kararlar, liyakatsiz atamalar yüzünden yapıldığını düşünün. Vicdan için korkmayın. Evlatlarınızı düşünerek korkmayın. Tayyip Erdoğan'dan korkmayın. Bu adı ak olan kara düzenden korkmayın. Ömrüm boyunca arkanızda olacağım.

'Devrimciler, var olanı değiştirirler'

Tayyip Bey, çıkmış diyor ki 'Bay Kemal, senin nasıl bir devrimci olduğunu bilmiyorum ama ben muhafazakar bir devrimciyim’. Ömer Çelik de 'Biz, statüko karşısında devrimci bir partiyiz' diyor. Seçim geliyor, 7 milyon genç seçmen var. 7 milyon genç seçmen, yapılan, bizim de onların da baktığı bütün anketlerde statükodan, AK Parti'nin dayatmalarından yılmış; yönetimden, yöneticilerden yılmış. Bir değişim istiyor. Değişim taleplerini lalettayin cümlelerle tarif etmiyorlar. ‘Yıkılsınlar, gitsinler, komple değişsinler. Biraz farklı bir iktidar görmek istiyoruz, festivalleri iptal edenleri istemiyoruz.’ Hangi görüşten olursa olsun gençler bir değişim istiyorlar. Bir değişim talebi var. Tayyip Erdoğan diyor ki 'Ben muhafazakarım'. Muhafazakarlık, muhafaza etmekten, korumaktan, sürdürmekten geliyor. Gençlerin rahatsız olduğu AK Parti, statükosunu muhafazakar bir şekilde muhafaza ediyor. Bunu maskelemek için, gençlerin ifadelerine, yapılan odak grup çalışmalarında dile getirilen sözlere atfen 'devrimci' olduğunu ifade ediyor. Devrimciler, var olanı değiştirirler. Recep Tayyip Erdoğan, 20 yılın sonunda, dünyadaki bütün insanların hayal kurduğu bu güzel ülkenin gençlerinin dünyanın öbür ucunda hayal kurmasına sebebiyet verdi.

'Senin sorunun var o devrimlerle'

Bizim gençlerimiz, eğitim için bile olsa dünyanın gelişmiş ülkelerine vize alamıyorlar. Vize kuyruklarında bekliyorlar, gidemiyorlar, gezemiyorlar. Tayyip Erdoğan, bunu sürdürmek istiyor. Gençler, devrimci bir ruhla bunu değiştirmek istiyorlar. O yüzden CHP, altı okundan birisi devrimcilik olduğu bir partidir. Burada Tayyip Bey, baltayı yine taşa vurmuş. ‘Senin neren devrimci’ diyorsan sen, bizim rozetimizdeki, amblemimizdeki devrimcilik okuna bakacaksın. Onun, Atatürk tarafından bizim amblemimize konulduğunu bileceksin Onu barındıran, bulunduran tek partinin bizim olduğunu da bileceksin. ‘Devrimcilik nerenizde’ diyorsun ya, çünkü gençler CHP'yi böyle bir parti olarak görüyorlarmış, o zaman Kuvayı Milliye'ye bakacaksın. Hiç hoşuna gitmiyor ama Atatürk'ün yaptığı Cumhuriyet devrimlerine bakacaksın. Senin sorunun var o devrimlerle. Bizim ise namusumuz gibi koruduğumuz Cumhuriyet devrimlerini yapan parti biziz.

'RTÜK üyeleri, Meclis'ten siyasi partilerden seçiliyor'

Hani Meclis'in saygınlığını düşünmesem, gidip AK Parti sıralarının karşısında ‘hırsız var’ diye bağırmak isterim. Böyle bir tenezzül olmaz. RTÜK var. RTÜK üyeleri, Meclis'ten siyasi partilerden seçiliyor. Siyasi partilerin aldıkları oy değil, sandalye sayıları oranında, grubu bulunan siyasi partiler arasında paylaştırılıyor. RTÜK üyesi boşaldığında yerine Meclis'in RTÜK üyesi seçmesi gerekiyor.

'Böyle bir adam bu Ebubekir'

RTÜK Başkanı, derhal ‘üyelik boşaldı, yenisini seçin’ deyip yollaması gerekirken o yazıyı yollamadı. Tuttu. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin denen sarayın zabiti, sarayın oradaki atadığı memuru, hukuk katliamı yaparak görevini yapmadı ve bekledi. Ne zamana kadar bekledi? Mehmet Ali Çelebi'nin AK Parti'ye kaydolduğu güne kadar bekledi. Ve o gün yazıyı, 12 Ekim tarihinde yazıyı yazdı. Çünkü hesaba göre yüzde oran, 28 Haziran'dan Çelebi'nin AK Parti'ye katıldığı tarihe kadar İYİ Parti'ye bir üyelik düşüyor. Bir kişi artarsa o üyelik İYİ Parti'den gidiyor, AK Parti'ye düşüyor. Üyelik İYİ Parti'ye düşüyor diye 'Oğlum Ebubekir, yazma yazıyı’. ‘Emredersiniz komutanım.’ ‘Mehmet Ali Çelebi'yi transfer ettik, rakamsal üstünlük bize geçti. Yaz hemen yazıyı.’ ‘Baş üstüne komutanım.’ Böyle bir adam bu Ebubekir. Böyle bir adam. Böyle bir insan.

'Bu bir tenezzül meselesidir'

O yazı Meclis Başkanlığı'na geliyor. Meclis Başkanlığı, yazıyı elinde tutuyor. Ve Meclis Başkanlığı, RTÜK seçiminin yapılacağı yazıyı yazmıyor. Bugün hepimiz Sayın Fakıbaba'nın istifasını öğrenene kadar da öyle bir yazının yazıldığını gören bilen yok. Ne zaman Sayın Fakıbaba AK Parti'den ayrılıyor, otomatik yine üyelik İYİ Parti'ye geçiyor. Meclis Başkanı, ‘Ben dün gece yarısından önce o yazıyı AK Parti'ye yazmıştım’ diyor. Ve 28 Haziran'dan beri yazılmayıp Çelebi ile birlikte yazılan yazı, ‘aman bugün dengeler hiç beklenmedik bir şekilde bir daha değişti’ diye dün gece yazılmış sayılıyor. Bu, bir tenezzül meselesidir.

'Bu kadar mı ucuzcusunuz?'

İYİ Parti'nin hakkına düşen bir RTÜK üyesinin, İYİ Parti'ye düşüyor diye üç buçuk ay bekletilip dün gece yarısı yazının yazılması, bu kadar adaletsizliğin, haksızlığın artık tiksinilecek boyutlara geldiğini gösteriyor. Yazıklar olsun. Hani buna tenezzül ediyorsunuz ya yazıklar olsun. Alın, 8 ay daha hepsi sizin olsun. Ne olacak ya. Değer mi? Bu kadar mı ucuzcusunuz? Yazıklar olsun size emanet edilen bu kamu görevine. Yazıklar olsun Anayasa'ya göre ettiğiniz yeminlere. Ne olacak? Bugün bunu Meclis'te de konuşacağız.

'Rezillikleri duyuracak televizyon kanalı kalmasın diye yaptıkları işler'

Bu RTÜK, TELE 1’e kapatma davası açtı, daha doğrusu kapatmaya niyetlendi. Bu, seçimlere dikensiz gül bahçesinde gitmek için. Bu, muhalefetin sesini kısmak için. Böyle rezillikleri duyuracak televizyon kanalı kalmasın diye yaptıkları işler. Türkiye siyaset tarihi, bu süreçte takındıkları tavırla Ebubekir Şahin'ini de unutmaz, Meclis Başkanı'nı da unutmaz, bunu sessiz AK Partilileri de Fahrettin Altun'u da Recep Tayyip Erdoğan'ı da unutmaz.

'Oxford raporu'

Raporda ne diyor? Oxford raporunda. Raporun diğer yerlerinde ne diyor? Türkiye’de dezenformasyon deyince AK Parti'nin, Devlet Bey'in yaptıkları yokmuş gibi, diyor ki raporda, ‘Fox TV, Halk TV, TELE 1 gibi kanallara ceza üstüne ceza kesildiği, bağımsız medyaya sansür uygulandığı, halkın habere ve bilgiye ulaşma hakkının hükümet tarafından engellendiği’ gibi ifadeler var. Aynı raporda, Türkiye'de halkın en çok güvendiği haber mecraları Fox TV, Sözcü, Cumhuriyet, NTV, CNN ve Haber Türk olarak sayılmış. Fahrettin Altun, promptera işine gelen kısmı yazıp işine gelmeyen kısmı da ‘İngilizceden bu raporu bir tek biz okuruz, Tayyip Bey söyler, geçer gider’ sanmayasınız."

RTÜK üyesi seçimine ilişkin bir soruya Özel, "Normal şartlarda seçimin, yapıldığı gün için olması lazım. Durum değiştiyse yeni yazı yazılması lazım. Ama görünen o ki partili, partinin emrindeki Meclis Başkanı, bir üyeliğe AK Parti tenezzül ettiği için o da kendisinin itibarını hiçleştirmek için bile olsa üç ay bekletilen yazıyı dün gece yarısı yazma numarası ile bu işlere tenezzül etmiş durumdadır. Bu, bir tenezzül meselesi. Bu, tarihteki yerini alıyor. Bunlar, erdemliler diye gelip, siyasi yan kesiciler olarak gidiyor. Sayın Fakıbaba, istifa metninde, niçin ayrıldığını ve partide nasıl adamların türediğini söylüyor. Partide bu adamların egemen ve hakim duruma geldiğini hep beraber görüyoruz" yanıtını verdi.

Özel, Fakıbaba'nın istifasının RTÜK üyeliğini etkileyip etkilemeyeceğine ilişkin soruyu da "Fakıbaba, herhangi bir partide kalmasa dahi istifası anından itibaren İYİ Parti’ye geçiyor zaten üyelik. O üyelik oraya geçtikten sonra Meclis Başkanı, ‘Ben bu yazıyı istifadan önce yazmıştım, yani Çelebi AK Parti'ye katıldıktan hemen sonra, Sayın Fakıbaba istifa etmeden hemen önce yazmıştım' diyor. Ama o işi AK Parti, RTÜK'ten bu yana kadar 3 buçuk aydır bekletiyor zaten. Niyet ortada. Bunlar suçüstü yakalandılar" diye yanıtladı.

Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “PKK'lılar 5, 10, 15 tane çocuk yapıyor” sözlerine ilişkin sorulan soruya şu yanıtı verdi:

Süleyman Soylu diyor ki 'Türkiye’de 150 tane PKK kaldı, ayakkabı numaralarını biliyoruz’. Süleyman Soylu’nun elinde çocuk sahibi bir PKK'lı bilgisi yok ama Cumhurbaşkanı diyor ki 'Biliyorsun PKK'lılar 5, 10, 15 çocuk yapıyor’. ‘Kimi kastettiğini açıklasın’ dedik. Açıklamıyorlar. Cümle alem biliyor. Bu, Kürt vatandaşlarımıza ‘PKK'lı’ diyor. ‘PKK’lılar’ diyerek aslında kendi zihninde, gönül dünyasında bütün Kürt vatandaşlarımızı ‘PKK’lı’ olarak yaftaladığını itiraf etmiştir. Demediysen çık söyle. 'Ayakkabı numarasını biliyorum' diyorsun da Recep Tayyip Erdoğan'ın gördüğü 10, 15'er çocuklu PKK’lılar nerede? Buz gibi biliyoruz ki Kürt kökenli vatandaşlarımıza dedin. Kral çıplak kardeşim. Ömer Çelik, çık bunu konuş.

Siyaset Haberleri