Muharrem Bey’in “İnce” Hesabı
Son günlerde Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce çıkışlarıyla gündemde. İnce, İmamoğlu’yla görüşmesini anlatırken kendisine şöyle dediğini ifade etti: Şunu söyledim, ‘İstanbul’u kazanmak önemli idi. Ama kaybetmemek daha önemli. Senin kaybetmen Cumhuriyetçilerin moralini bozar. Senin o yeri koruman lazım. Ben senin için ne yapabilirim?’
Peki, Muharrem İnce’nin bu çıkışının alt metninde neler var? Şüphesiz bu çıkış, İYİP’in “hür ve müstakil siyaset yapma” düşüncesiyle 81 ilde kendi adaylarıyla seçime girme iddiasının bir sonucu. Çünkü İYİP’in özellikle büyükşehirlerde yaşayan seçmenlerinin azımsanmayacak bir bölümünün Ak Parti’ye muhalifliği, İYİP’e bağlılıklarından daha yüksek. Ayrıca bu seçmenler Ak Parti’ye muhalifler, ancak CHP’ye de mesafeliler. İşte bu durum, Muharrem İnce’nin bu çıkışının altında yatan ilk pragmatik sebep. Yani İnce, İYİP’in CHP’den ayrışmasıyla ortaya çıkan AK Parti’ye muhalif, CHP’ye ise mesafeli kitleyi kendisinin potansiyel oy tabanı olarak görüyor. Bu tabanla el ele vermenin yolunun da “Ak Parti’ye kaybettirmek” olduğunun bilincinde.
İkincisi, hatırlanacağı üzere 2019’da İYİP ve HDP’nin aday çıkarmayıp CHP’li adayları destekleme politikası sonrasında ortaya çıkan başarı tablosu, İYİP ve HDP arasında paylaşılamamış ve her iki parti de bu başarıya sebep olan asli unsurun kendi partileri olduğunu iddia etmişlerdi. Dolayısıyla İYİP ve HDP’nin CHP’ye destek vermedikleri bir denklemde İnce’nin desteğiyle en azından üç büyük kent yeniden kazanılırsa bu durumda İnce de kendisine bu başarıdan oy oranından daha büyük bir pay çıkarabilecek. Bu durum, 2019-2023 sürecinde HDP ve İYİP’in muhalif seçmende kazandığı sempati ve itibarın bir benzerini de Memleket Partisi’nin kazanmasına sebep olacak.
Üçüncü olarak, İnce’nin yukarıdaki ifadelerinde görüldüğü gibi kendisi bu ittifakı “Cumhuriyetçilik” çatısıyla kurma iddiasında. Bunun nedeni de açık: Cumhuriyetçiliği temsil fikrinin özellikle Kılıçdaroğlu CHP’si döneminde geri plana düşmesi ve bir grup seçmenin bu yönde bir arayışının ortaya çıkışı. Nitekim TİP daha soldan, ZP daha sağdan olmak üzere alternatif Cumhuriyetçi söylemlerle bu seçmeni cezbetme arayışı içindeki iki aktör. Ayrıca Özgür Özel’in de dün yaptığı bütçe konuşmasında Cumhuriyetçiliğe tarihsel bir hat çizerek sahip çıkması da benzer bir düşüncenin ürünü. Dolayısıyla İnce de bu pastadan payını almak istiyor.
Ayrıca İnce ve CHP tabanı arasındaki ilişki özellikle İnce’nin seçim döneminde CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na karşı takındığı sert tavır sebebiyle hiç olmadığı kadar gerilmişti. Dolayısıyla İnce, yerel seçimlerde “Cumhuriyetçilik” ortak paydasıyla CHP’ye destek vererek derdinin CHP’yle ya da CHP’nin ilkeleriyle değil, Kılıçdaroğlu’yla olduğunu da ortaya koyarak bu gerginliği yok etme arayışında.
Şüphesiz bunun Memleket Partisi’ne ve kabiliyetli bir hatip olan İnce’ye sağlayacağı bir diğer avantaj da özellikle büyükşehirlerin kazanıldığı bir senaryoda muhalif medyada kendisinin ve partisinin daha görünür hale gelmesi olacaktır. Bu yolla İnce ve partisi muhalif kitlelere sürekli olarak seslenme şansı yakalayacak ve siyaseten var olma iddiasını güçlendirecektir. Tüm bunların yanında bu sürecin sadece kendisini bile önemsemekte fayda var. CHP’nin içinden çıkan 3 CHP’nin (CHP, SHP ve DSP) yarıştığı 1994 seçimlerindeki bölünmüşlüğün aksine İnce, “bir bölen” olarak değil, dağılmış muhalif kitleleri birleştiren ve yönlendiren bir role talip. Bu iddianın İYİP’e potansiyel etkileri de bir sonraki yazının konusu olsun…