Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, 30 Aralık'ta Ankara'da uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi. Ateş hakkında MHP'den hiçbir açıklama gelmezken Mersin Ülkü Ocakları bir metin yayınladı. Yaşananları 'karalama kampanyası' olarak nitelendiren açıklamada Mersin olayları hatırlatıldı.
AKP sessizliğini günler sonra bozdu
AKP ise bugün Sözcü Ömer Çelik ile birlikte günler sonra sessizliğini bozdu. Çelik bugün partisinin MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada "Ailesine başsağlığı diliyoruz. Bu menfur olay gerçekleştikten sonra yapılan yorumların birçoğunu gördük. Bunların hiçbirine itibar edilmemesi gerekir. Bir ölüm üzerinden siyaset yapmaya kalkanlar var, bunların tutumu ahlaki değil. Sonuç olarak Emniyet güçleri, Türk yargısı bu konunun bütün boyutlarını açığa çıkaracaktır. Bu tip meseleler örtbas edilecekmiş gibisinden imalar, yurt dışında örgüt bağlantılı bazı kişilerin Cumhur İttifakı'nı adres göstererek yorum yapması ve bunu yaymaya çalışması, bütün bunları tespit ettik. Bunların hepsi tamamen başka amaçlara matuf olarak gündeme getirilen şeylerdir. Emniyet teşkilatı işinin başındadır, adliye işinin başındadır. Olay bütün yönleriyle aydınlatılacaktır" dedi.
Halk TV'de Şirin Payzın'ın moderatörlüğündeki Sözüm Var programına katılan Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, suikasta ilişkin bazı iddialarda bulundu.
Demirağ'ın iddiaları şu şekilde:
Tetiği çekenler kiralık çünkü ülkücü hareketin geleneğinde kendilerine başkanlık yapmış kişilere el kaldırmak mümkün değil. Sinan Ateş sayılan sevilen biridir ona bir ülkücü gencin saldırması mümkün değil. Ne yaptılar? Maltepe Gülsuyu'ndaki bir çete. Çeteye de resmen para verdiler. Ki paraların kim tarafından hangi... Şu ana kadar 97 bin lirayı bir kadın yatırmış bunun eşi de MHP'de yöneticisi. Ne kadar para aldılar bilmiyoruz ama ortada bir çete var.
'Ankara'da bu çeteyi karşılayan bir ekip var'
Bu çete Ankara'yı bilmiyor. Ankara'da bu çeteyi karşılayan bir ekip var. Günlerce takip ediliyor. Motor bulunuyor, silah veriliyor. Ama bunları Ankara'da yapan bir organizasyon var. Bu organizasyonun da kimler tarafından olduğunu Ankara'da olan gazeteci arkadaşlarımla bu camiaya yakın kişiler bilirler. Nitekim ortaya birer birer çıkıyor. Ülkücü hareketin geçmiş dönemlerinde önemli isimlerinden Efendi Barutçu ki Sinan Ateş'in çok yakın bir ismiydi. Oğlu gibiydi. O, bu işleri bildiği için Devlet Bahçeli'ye mektup yazdı. 'Burada bir kardeş kanı akacak. yapmayın. Çağırın bunları yanınıza ve barıştırın. Bunlara izin vermeyeceğinizi söyleyin' dedi ama Sayın Devlet Bahçeli, bu tip şeyleri sevmiyor. Kendisine mektup gönderenleri veya telkinde bulunanları sevmiyor. Duymazlıktan geldi.
'Sinan Ateş'in yanında dayısının oğlu vardı'
Sinan Ateş de 'benim kalemimi kırmışlar.' Yani olay ben günlerdir söylüyorum. Sadece bir ayaklarından vurma ya da nitekim zanlılar 'Dado bize ayaklarından vurun karizmasını çizin diye emir verdi' diyor. Orada şu var; Sinan'ın yanında o gün her zaman neredeyse 10 yıldır hep yanında zaten. Hem bacanağı hem dayısının oğlu var. Birtakım ajanslar birtakım yandaş medya Pehlivan için 'bu kadar sabıkası var' gibi çamurlar atmaya çalıştı.
'Sorgulanması gerek bu çeteyle ilişkiyi kuranlar'
Aslında plan şuydu; 'yanındaki kişiden bizim olacak verecek davamız vardı -basit bir olaya indirgemek için- biz ateş ettik ayağından vuruldu.' Çünkü daha öncekilerde de hiçbirisi içeri girmediği cezalandırılmadığı için böyle bir senaryo düşünülüyordu ama orada ilk atıştan sonra Pehlivan'ın da tabancasını çekip ateş etmesiyle saldırganlar bir anda paniklemişler. Görgü tanıklarının ve kendi ifadelerinde de var şarjördeki bütün mermileri sıkmışlar. Zaten ayağından vurulup yere düşen kardeşimiz de vücudunun çeşitli yerlerinden mermiler aldı Sinan. Burada sorgulanması gerek bu çeteyle ilişkiyi kuranlar.
Gözaltına alınanlar
Bugün İstanbul'da ciddi bir operasyon yapıldı. Şu ana kadar bazıları 11 kişinin gözaltında olduğunu söylüyor ama Ankara Savcılığı'nın 24 kişinin gözaltına alınmasıyla ilgili bir kararı var. İstanbul'da önemli kişiler gözaltına alındı 5 kişi şu anda. Bunların arasında kim var? Bu zanlılara para gönderen banka havalesiyle para gönderen var. Kim var? Bir avukat var. Bu avukat ki bir dönem ülkü ocaklarının genel başkan yardımcılığını yapmış. İstanbul'daki bu avukatın bir özelliği de Yargıtay üyesi hakimle çok sıkı fıkı ilişkileri var. Birlikte davaları takip ediyorlar. Ve Yargıtay'daki hakim de kasten adam öldürmelere bakan 1. Ceza Dairesi'nde görevli.
'Ülkü ocakları ne hale gelmiş'
Yani düşünebiliyor musunuz? Bu kadar geniş perspektifleri var. Yine birtakım isimler var. Mesela Ankara'da gözaltına alınan Ö. Ş. diye bir kişi var ki bu da bir dönem ülkü ocaklarının başkanlığı yardımcılığını yapıyormuş. Next mafya grubu. Yani torbacılık yapan grubun öncüsü. Yani bakıyorsunuz aklım almıyor ülkü ocakları ne hale gelmiş.
'Vekilin evinden gözaltı'
Bir milletvekilinin yakını alıyor bu zanlıları birisini arabayla Gölbaşına götürüyor. Birisi motosikletle gidiyor. Çünkü orada bekleyen bir araca bindirecekler ve İstanbul'a dönecekler. O kişiyi indirdikten sonra da bir milletvekilinin evine gidiyor. Tabii Ankara polisi iyi çalışıyor. Takiplerini yapıyor kameralardan ve bir milletvekilinin evine geliyorlar ve diyorlar ki şu marka arabanın sahibi içeride biz onu almaya geldik. Vekil diyor ki 'dokunulmazlığım var alamazsınız.' 'Biz zaten sizi aşmayacağız. Takip ettiğimiz bir kişiyi alacağız.' Ve alıyor polisler.
'Emniyet'ten alıp götürüyor'
Alıyorlar Emniyet'e götürüyorlar ama sözkonusu milletvekili bakanla vs ile görüşüp gelip savcının odasında oturarak 'bu benim şeyim bunu hukuksuzca aldınız, serbest bırakın' diyor ve alıp götürüyor. Bugün o kişinin yeniden gözaltına alındığına ilişkin haberlerimiz de var.
'Çeteye ihale etmişler'
Siyasetle bazı siyasi yöneticilerle ve hatta milletvekilleriyle bir çetenin... Yani çeteye ihale etmişler. Yani siyasiler bazı milletvekilleri bu işi çeteye ihale etmişler. Ve beklenmedik şekilde Sinan'ı ayaklarından vurup onun karizmasını dağıtıp ondan Mersin olayının ve diğerlerinin intikamını almaya çalışanlar Sinan'ın vefatıyla beraber paniklediler.
'İkinci emre kadar konuşulmayacak'
Ve MHP Genel Merkezi'nde 15 dakika sonra bir karar alındı. O zaman Devlet Bahçeli evindeydi. Karar alındı: Bu konuyla ilgili ikinci bir emre kadar hiç kimse konuşmayacak, sosyal medya dahil paylaşım yapılmayacak, WhatsApp dahil konuşulmayacak. Herkes sessiz kalacak ikinci bir emre kadar.
4 gün oldu hala ikinci bir emir yok. Bu işi tezgahlayanlar itibar infazı yapacakları Sinan Ateş için yanındaki bacanağıyla ilgili. Ki bunlar daha önce Sinan Ateş'e Fethullahçı diyen adamlar. O ekibi herkes biliyor parti içinde.
Çayır: Yaşadığımız bir tecrübe var
Konuya ilişkin yorumlarda bulunan Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır ise açıklamalarında suskunluğu eleştirdi ve Muhsin Yazıcıoğlu cinayetinin aydınlatılmadığını söyledi.
Çayır şu ifadeleri kullandı:
Görev yaptığımız sırada rahmetli Genel Başkan (Muhsin Yazıcıoğlu) ne yazık ki dağda bırakıldı. Dağda bırakıldığının tabii ki daha sonra farkına vardık. İlk başta biz orada ararken bir aramamanın bir bulmamanın çabası olduğunu ilk başta sezemedik doğrusu.
Yaşadığımız bir tecrübe var. Dosya kapatılmak üzere. Oradan yola çıkarak üzülerek ifade etmeliyim ki bu anlayışla ben gerçek faillerin bulunacağına inanamıyorum. Sinan Ateş kardeşimizin suikastı dosyası da ne yazık ki rafa kaldırılacak. Orada yaşları 17-25-30 neyse olan birkaç genç öne çıkarılacak. Bunlar suçlu diye ilan edilecekler. Doğru da bu adamla tarla davan mı vardı tanımadık bir insanı Ankara'nın orta yerinde öldürüyorsun.
'Bunun arkası çözülmek zorunda'
Bunun arkası çözülmek zorunda. Ben bugün ülkücüler çokça eski mahpus arkadaşlarımla da görüştüm. Ülkücü hareket içinde akıllı aydın olan insanlarla da görüştüm. Bu işin çilesini çekmiş arkadaşlar da aradı beni. Bu artık herkes bilmeli ki ülkücü hareket açısından Sinan Ateş suikastı bir milattır. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Buradan söylüyorum ki bilerek söylüyorum.
'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak'
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Yani bir aydınlanma, irkilme diyebilirsiniz buna. Ama Sinan Ateş suikastından öncesi ve sonrası diye bir dönüm noktası gibi bakıyorum. Zira ülkücülük bir partinin bir şahsın tekelinde değildir. Ülkücülük bir sevdadır.
'Üstünü örtmeye çalışacaklar'
'Bir insanı öldürmek Kabe'yi yıkmaktır' diyen bir anlayıştan çıkıp, işi şiddete ve şiddeti de bir araç olarak kabul etmeye başlarsanız işte ondan sonra siz sessiz ve dilsiz olursunuz. Sağır olursunuz. Gerçeklerin üzerini örtersiniz. Yarın bir gün ne diyecekler biliyor musunuz? Yani yarın muhtemelen partilerin Meclis'te toplantıları var. Toplantıda 3 aşağı 5 yukarı bugün Ömer Çelik'in ön sözünü yazdığı birtakım şeyler duyacaksınız. Birileri çıkıyor bunları bahane ederek bizim varlığımızı tartışıyor bizim içimize el atıyorlar. İç güçler dış güçler diye devvam edip ondan sonra işin üstünü toprakla örtmeye kalacaklar.
'Toplumun gözü nerede belli'
Ben umarım ve dilerim ki yarın partiler veya şu an toplumun gözü nerede belli. Birilerinin açıklama yapmasını bekliyor. Birilerinin en azından insani olarak aileye başsağlığı dilemesini bekliyor. Bu kadar mı zor? Ülkücülük bu mu? Vatan sevdası bu mu? Ne olur vicdani olarak aileye bir başsağlığı dilenmez mi? Veya beraber mesai yaptığınız bir ülkücü kardeşinize başsağlığı rahmet dilenmez mi? Bunun için ben şu anda ülkücülerin sahipsiz olmadığını ülkücülerin bu vakayla birlikte daha farklı bir aydınlanmaya daha farklı bir yere evrileceklerine inanıyorum. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Siyaseten söylüyorum. Bir kavga benzeri bir şey söylemiyorum.
'Gerçeklerin ortaya çıkarılması lazım'
Bizim yüreğimizi en çok yaralayan geçmişi hapishanede geçmiş devrimcilerle aynı koğuşu paylaşıp yüzleşme yaşamış bir insan olarak sessizlik yani vefasızlık bu kadar mı olur. Her şey siyaseten bir yere varmak mı olmalıdır? Biz Türkiye'de beraber bir yaşam kuracaksak Türkiye'de huzurlu endişeye mahal olmadan yaşamak istiyorsak kesinlikle ve kesinlikle bu tür hadiselerin arkasının deşilmesi gerçeklerin ortaya çıkarılması lazımdır.
Eğer Muhsin Yazıcıoğlu cinayeti çözülseydi bugün Sinan Ateş öldürülmeyebilirdi.
'Ülkücüler şu an teyakkuzda'
Eğer geçmişte faili meçhuller dosyalar rafa kalktıysa yarın bir gün daha çok faili meçhullerin olacağını gösterir. Ortak bir vicdanı dile getirmek zorundayız. Ülkücüler şu an teyakkuzda ve gerçekten de büyük bir hassasiyet gösteriyorlar. Kimse kusura bakmasın susarak veya üstünü örterek bir şeylerin yok olduğunu bize söyleyemez. Ben bir siyasi partinin genel başkanıyım ama benim mazim benim halim bütün ülkücüleri ilgilendirir. Bütün ülkücüler sahipsiz değildir.
Beni arayan arkadaşlar oldu. Ne denildi biliyor musunuz içeride yatmış arkadaşlar? Artık yeter en azından ortak bir tavrın geliştirilmesine öncülük edin dediler. Ben milat olarak kabul edin derken toplumdaki tepkiyi görerek söylüyorum.