Kılıçdaroğlu'ndan İBB soruşturmasına tepki

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kepez Buluşması’nda konuştu. İBB'ye terör soruşturmasına ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu "Eğer sen terörist diye birisini suçlayacaksan bunu ibra etmiş bir makam varsa, suçlayacağın yer Cumhuriyet Savcılığı" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya’da; yeni asgari ücreti “Eğer asgari ücret ile pazarlığa açlık sınırından başlarsanız böyle olur zaten. ‘Açlık sınırını kabul etmiyoruz.’ Kabul etseydin bari. İşçinin hakkını, emeklinin hakkı nasıl savunulacak? Esnafın hakkın nasıl savunulacak? Çiftçinin, üreticinin hakkı nasıl savunulacak? Bir avuç kişiye milyarlar aktaracaksın, milyonlara gelince gıdım gıdım vereceksin” sözleri ile değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanlarına ilişkin raporu ile ilgili de “Eğer sen terörist diye birisini suçlayacaksan, bunu ibra etmiş bir bakan varsa, suçlayacağın yer Cumhuriyet Savcılığı. Kağıdı veren o. Ekrem İmamoğlu’nun MİT’i mi var Allah aşkına? Kimin ne olduğunu nereden bilecek?” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya’nın Kepez ilçesinde Yenimahalle Kültür Merkezi’nde Kepezlilerle bir araya geldi. Kılıçdaroğlu burada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 bin 500 lira olarak açıkladığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın da 8 bin 506 lira olarak duyurduğu 2023 yılı asgari ücretine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

'Pazarlığa açlık sınırından başlarsanız böyle olur zaten'

“Bugün asgari ücret açıklandı; 8 bin 500 lira. TÜİK’in; bütün o baskılamalarına rağmen TÜİK’in, gıda enflasyonunun 5 puan altında. Yani insanların mutfağına el atıyorlar. Ben TÜİK’in önüne boşuna gitmedim. İşçinin, emeklinin hakkı gasp edilmesin diye gittim. Enflasyonu düşük gösteriyorlar ona göre zam yapıyorlar. Bu doğru değil. Eğer adalet peşinde koşacaksak bunu hep beraber yapmak zorundayız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını arayacaksak hep beraber yapmak zorundayız. Kur korumalı mevduat açıyorsun. Milyarlar yatırıyor orada; 5 kuruş vergi vermiyorlar. Sizlerin, hepimizin ödediği vergilerle onlara para aktarıyorlar. 172 milyar lira. 172 milyar lira ödeyeceksin bir avuç kişiye, 5 kuruş vergi almayacaksınız. E emekli ekmek alırken vergi veriyor. Soğan, patates alırken vergi verirken. Elektrik düğmesine bastığı zaman 5 çeşit vergi veriyor. Musluğu açtığı zaman 4 çeşit vergi veriyor. Ben buna itiraz ettiğim zaman da niye itiraz ettin diyorlar.

Eğer asgari ücret ile pazarlığa açlık sınırından başlarsanız böyle olur zaten. ‘Açlık sınırını kabul etmiyoruz.’ Kabul etseydin bari. İşçinin hakkını, emeklinin hakkı nasıl savunulacak? Esnafın hakkın nasıl savunulacak? Çiftçinin, üreticinin hakkı nasıl savunulacak? Bir avuç kişiye milyarlar aktaracaksın, milyonlara gelince gıdım gıdım vereceksin. Efendim yüksek zam yaptım. E gıda enflasyonunun 5 puan altında. Resmi rakamlara göre. Gayri resmi rakamlar zaten bunun çok daha üstünde. Herkes bunu biliyor.

İkinci konu… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilgili. Bir seçime girildi, eyvallah. Seçimi kazandı, eyvallah. Olması gereken neydi? Madem demokratik yollarla seçim kazanıldı. Kazanan kişiye hakkını teslim etmekti. Efendim olmaz dediler. Kim, sarayın hakimleri olmaz dedi. Olmaz efendim. Niye? Aynı zarfa 4 tane oy pusulası konmuş, 3 doğru, biri yanlış. Nereden biliyorsunuz, biz bilmiyoruz, kimse de bilmiyor. Ama talimat öyle. Hepsini iptal etse anlarım ve derim ki ‘Ya doğru, hepsini iptal etti. Seçim yenilenecek’. Hayır yenilenmeyecek, 3’ü doğru biri yanlış. Bunu hangi vicdan, hangi ahlak, hangi inanç kabul eder? Ama bu milletin bir feraseti var. Mazlumun yanında durma gibi bir geleneği var. 18 binlik oy 800 bin küsüre çıktı. Yani İstanbullular hakkın ve adaletin yanında durdular. Göreve başladı. Görevini yapıyor. 10’un üzerinde, 20’nin üzerinde büyük yolsuzluk dosyalarına el attı. Yani dedi ki ‘Ben İstanbullunun hakkını yiyene, vermeyeceğim bunu. Adalet içinde vereceğim, mahkemeler de baksınlar, savcılar buna baksınlar.’ Hemen benim fotoroman dediğim adam dosyaları kendisi aldı. Bize vereceksiniz dedi dosyaları. Ben bakacağım dedi. Güzel. Namuslu adam ne yapar? Evet kardeşim sen buna bakıyordun ama benim müfettişlerim var, onlar bakacaklar. Eyvallah. İtirazımız yok. Namuslu, vicdan sahibi adam, kul hakkı yemeyen adam baksın. Dosyalar kapatıldı, bir tarafta duruyor. Yıllar geçti.

'Allah gözünüzü doyursun'

Dosyayı alıyorsun… Malı götürenlerin hesabı sorulacak, sormayın diyorsun, burada kalsın, ben bakacağı diyorsun, hiç bakmıyorsun. Arkasından dava açıyorsun, dava açtırıyorsun. Hani o Yüksek Seçim Kurulu üyeleri vardı ya. 4 tane oy pusulası, efendim 1 tanesi sahte, 3 tanesi doğru diyen. Onun başında hakimler vardı. Unutmayalım, her sandığın başında hakimler vardı. Hakimlere bir şey olmadı, sandık görevlilerine de bir şey olmadı. ‘İstanbul’un rantı eyvah elden gidiyor’ diye, malı götürecekler gibi bir endişeye kapıldılar bunlar. Şimdi gazetelerden öğreniyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili yeni bir suç duyurusunda bulunulmuş. Neymiş? Teröristleri istihdam ediyormuş. Akıl tutulması. Bunları gözü tamamen kararmış. Kardeşim ortalıkta terörist geziyorsa sen İçişleri Bakanı değil misin, polislerin yok mu, elini kolunu sallıyorsa sen bu teröristleri nasıl serbest bırakıyorsun? Bunlar aylardır, yıllardır orada çalışıyorlar. İlla ben bir şekli ile İstanbul’un rantını almak istiyorum, milyar dolarları ben almak istiyorum. Doymadım diyor. Allah gözünüzü doyursun ya. Böyle rezalet olur mu ay? İstanbul’un rantı İstanbullulara aittir. Elbette bir yerde plan yaparsanız orada rant doğar. O rant kentin sahiplerine aittir. Kentin sahibi kimdir, 16 milyon İstanbulludur. 16 milyon İstanbullu yemeyecek, bir avuç çete yiyecek, çetelere vereceğim diyor. Söz verdim bu millete, Allah’a da söz verdim. Allah nasip eder iktidar olursak bu çetelerin hepsinin burnundan fitil fitil getirmezsem bana da Kemal demesinler.

'İmamoğlu’nun MİT’i mi var'

Önce kalktı bu fotoroman konuştu: ‘Efendim İstanbul Büyükşehir Belediyesinde teröristler var.’ Müfettişler görevlendirdi. Gitti müfettiş, baktılar bir şey yok. Ne yapsın, bir şey yok. Onları çağırdı, gelin Ankara’ya beyler sizden adam olmaz dediler. Siz iş yapmadınız dediler. Sonra AK Parti’den milletvekili adayı olan birisini görevlendirdi, o da müfettiş. Sözde müfettiş. Onu görevlendirdiler. Hani hakimleri görevlendiriyorlar ya, şu kadar ceza vereceksin diye. Bu sefer de bir müfettiş görevlendirdi, git ona bak bir rapor yaz. Sordum Ekrem Bey’e, ‘Siz eleman nasıl sağlıyorsunuz?’ Gayet basit, savcılıktan iyi hal kâğıdı getirecek. Eğer sen terörist diye birisini suçlayacaksan, bunu ibra etmiş bir bakan varsa, suçlayacağın yer Cumhuriyet Savcılığı. Kâğıdı veren o. Ekrem İmamoğlu’nun MİT’i mi var Allah aşkına? Kimin ne olduğunu nereden bilecek? Devlet böyle yönetiliyor. Çürüyen bir yapı var. Bu çürüyen yapı içerisinde, devleti sözde yönetiyorlar. Devlet, bir kişiye teslim edilmez.

'Yarın seçim yap'

Bula bula… Hiçbir şeyi bulamıyorlar, birilerini görevlendirecekler, birilerini suçlayacaklar. İlla bir şey yapacaklar. Ya sizin başka işiniz yok mu? Memleketin dünya kadar derdi var kardeşim. Şanlıurfa’daki çiftçi elektrik faturasını ödeyemiyor. Rize’deki işçi bekliyor, acaba nasıl aylıklarımı alacağım, geçici işçiler kadro alacağım diye. Pek çok yerde dünya kadar sorun var. Bunları bırakmışlar, işleri güçleri acaba Ekrem Beyi biz oradan nasıl alacağız? Çünkü 16 milyonun iradesine darbe vurmak istiyorlar.

Hem milli irade diyorlar… Milli iradeyse İstanbullu oyunu kullandı kardeşim. Milli irade bu. İtiraz etti, yerine yeniden seçim yapıldı, sonuç gene belli. Ha diyorsan ki yeniden seçim yapacağız, gel kardeşim yarın sabah yeniden seçim yap. Eğer yüreğin varsa. Yarın sabah yeniden seçim yap. İstanbul için yeniden sandığı koy, seçimi yap. Hayatımda bu kadar dünya malına tamah eden başka bir yer görmedim ya. Ne yapacaksınız paraları, dolarları Allah aşkına ya? Para, para, para. Ne yapacaksın kardeşim ya. Kefenin cebi yok. Birisinin bunlara hatırlatması lazım, kefenin cebi yoktur kardeşim.

'Çoluk çocuğun ekmeği ile niye oynuyorsun?'

İstanbul’da bir partinin genel başkanı kendi ilçe teşkilatına giremiyor, ne demek kardeşim. Kendi parti teşkilatının ilçe binasına nasıl giremez. Hem demokrasi diyoruz, nerede bu demokrasi. Benim gibi olacaksın, benim gibi düşüneceksin, her şeyi ben götüreceğim. Ya gözünüz doymadı mı Allah aşkına? Bunları vicdan sahibi olan herkese, özellikle AK Parti’ye geçmişte oy veren vicdan sahibi herkese sesleniyorum. Artık vicdanın sesini dinleyin. Vicdan nedir, yüce Yaradan’ın yüreğimizdeki sesidir. Yeter artık bu kadar haksızlık olmaz ya. Her seferinde.

Metro inşaatlarını bitiremiyorlardı, hepsini durdurmuşlardı, dünyada 10 metro inşaatını aynı anda başlatan, yapan ve sonuçlandırmaya çalışan bir metropol var, o da İstanbul. Bunun mücadelesini veriyor. Ne için yapıyorsun bunu, engelliyorlar, niye engelliyorsun? Adaletle bir şey soracaksan sor, paranın kaynağını soracaksan sor. Paranın nereye harcandığını, kaça harcandığını soracaksan sor.

Neymiş? Terörist çalıştırıyormuş. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde çalışan kim, ne yaptı? Her önüne geleni insan terörist diye suçlar mı? Allah aşkına ya. Böyle bir ahlak, erdem var mıdır? Bu toplumun böyle bir feraseti var mıdır? Çoluk çocuğun ekmeği ile niye oynarsınız, insanları ekmeği ile niye oynarsınız.

Demokrasiyi aldık, bir kişinin iradesine bağladık. Devlet bir kişiye teslim edilmez… Devlet böyle yönetilmez. İstişare dediğimiz bir gelenek vardır. Anadolu’nun kadim kültürü, Trakya’nın kadim kültürü budur. Biz kadim kültürün dışına çıktık. Kim malı götürüyor, alkışlamaya başladık. Kim en büyük hırsız, arkasından koşmaya başladık. Türkiye’nin buradan çıkması lazım, yazıktır günahtır.

İstanbul’da seçimleri iptal ettiler. Parti Meclisi’ni topladım. Arkadaşlar dediler ki, ‘Seçimi boykot edelim.’ Hayır, dedim, gideceğiz. Emin olun oyumuz artacak, dedim. Gerçekten de 18 bin oy 800 bin küsura çıktı. Çünkü bu milletin feraseti var.”

Siyaset Haberleri