İYİP, dün de bugün de muhalefetin oy oranının artmasından ziyade kendi oy oranının artmasını önceleyen bir çizgi izledi/izliyor. İYİP, iki belediye başkanının adaylığına değil, aday olmamasının CHP seçmeninde yaratacağını düşündüğü tepkinin kendisine getireceği oya talipti. Yani belediye başkanları aday yapılmayacak, "kazanamayacak aday" aday yapılacak, CHP'liler buna öfkelenecek ve CHP'den İYİP'e oy geçişi olacaktı. Öyle ki Akşener tecrübesinde bir siyasetçinin başka bir partinin üyesi olan belediye başkanlarının adını bu kadar dile getirdikçe, o isimlerin adaylık şansının artmayacağını, azalacağını bilmemesi imkansız. Nitekim "partimizin içişlerine karışıyorlar" hassasiyeti yalnızca İYİP'e ait bir hassasiyet olamaz.
Bununla beraber, araştırma yöntemleri dersi almış her sosyal bilimci bilir ki anketler yalnızca kamuoyunu ölçmezler, aynı zamanda yönlendirirler de... İYİP, ikinci kısım hiç yokmuş gibi davranıp, "bilimsellik" zırhını anketler üzerinden kurgulayıp, 2 yıl boyunca muhalefetin enerjisini tüketen bir noktada konumlandı. Masada inatla söylemediğini her gün ekranlarda söyledi. Dolayısıyla günün sonunda adaylığını öyle veya böyle onayladığı kişinin "kazanamayacak aday" olduğu noktasında kamuoyunu iki yıl boyunca anketler üzerinden yönlendirdi. Bunun kamuoyunda yarattığı "daha kazanmadan mal kavgasına giriştiler" görüntüsü de cabasıydı. İşin en üzücü yanı da İYİP bunu iktidarın Kemal Beyi karikatürize etmek için kullandığı argümanlar üzerinden ve kamuoyunda yaratılan anti-Kılıçdaroğlu algıya dayanarak yapmaya çalışmasıydı.
Hatırlanacağı üzere, İYİP'in Kemal Bey'in adaylığıyla ilgili itirazlarından biri de "Tabanımızda adaylığına karşı ciddi bir mesafe var" idi. Ancak, Akşener'in "Ben Kemal Bey'i aileme vasiyet ettim" dediği ay, normalde %60'larda dolanan Kemal Bey'in adaylığına İYİP'lilerin verdiği destek, %80'i geçmişti. Çünkü anketler siyaseti değil, siyaset anketleri yönlendirir. İYİP, işte tam da bu süreci tersine çevirerek 2 yıl boyunca siyaset yapmak yerine anket tefsirciliği yapmayı tercih etti.
Muhalefetin 2400 vaat açıklamak yerine, toplumun gerçek sorunlarına yanıt veren 5-10 vurucu vaadi gündemde tutması gerektiğini 2 yıl boyunca söylemekten dilimizde tüy bitti. Yani "siyaset yapın" diye partilere bir yalvarmadığımız kaldı. Bir sürü alternatif yol haritası geliştirdik, özelde sunduklarımız da oldu, kamuoyuyla paylaştıklarımız da. Ancak tüm bunlar yerine İYİP'in masada konuşmadığı, ama masa haricinde her yerde konuştuğu bir kısır adaylık meselesinden sıyrılamadık.
İYİP, bugün de iktidarın siyaseti kolonize etme sahalarından biri olan HDP düşmanlığıyla "üçüncü yol" açtığını iddia ediyor. Ya da başka bir ifadeyle İYİP, seçmenine CHP’yle neden ayrıştığını iktidarın argümanı olan CHP’nin HDP’yle yakınlığı üzerinden açıklayıp vuruşarak çekiliyor. Yani, tamamen pragmatik olarak kurguladığı yeni stratejisine HDP karşıtlığını zırh yapıyor. Üstelik İYİP, CHP’nin yörüngesinden çıkarken, Cumhur İttifakı’nın yörüngesine giriyor. Yörüngeler içinde yapılan bir siyasetin ise “merkez” olma şansı yok. Çünkü merkez, yalnızca gündemi değil, kamusal normları da belirlemek demektir. Çünkü merkez, sizin birilerine göre değil, diğerlerinin size göre konumlandığı bir çerçevedir. Ayrıca İYİP’in iktidar yörüngesindeki bu tutumuyla beraber CHP milliyetçi seçmen, İYİP ise muhalif milliyetçi seçmen gözünde tamamen marjinalize olabilir.
Velev ki İYİP’in oyu bu stratejiyle yükselsin, bunun Türkiye’nin demokratikleşmesi için ne getireceği şüpheli. Ya da başka bir ifadeyle İYİP’in bu tutumu iktidarın Türkiye'yi sıkıştırdığı bu cendereden bizi çıkaracak ve Türkiye’yi demokratikleştirecek mi? Hiç sanmam... Peki, İYİP'in böyle bir amacı var mı? Bilemiyorum...