CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “ben Aleviyim” diyerek siyasal yaşamda bir
duvarı daha yıktı.
Dini siyasetin merkezine yerleştiren iktidarın elinden bir istismar aracını daha
aldı. Tıpkı kendisini aşağılamak için iktidarın kullandığı “Bay Kemal” hitabını
sahiplenerek kendi lehine bir kavrama dönüştürdüğü gibi, “biliyorsunuz kendisi
Alevi” ifadesini de boşa çıkardı.
Kılıçdaroğlu önceki gün yayımladığı videoda gençlere şöyle seslendi:
"İlk oyunu verecek olan sevgili evlatlarım, ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali
inancı ile yetişmiş samimi bir Müslümanım... Allah'ın verdiği bir canım var, kul
hakkı yemem. Harama el uzatmam. Atatürk'ün bize armağan ettiği bu güzel
ülkede her şeyden uzak ve yoksul bir evde doğdum. Cumhuriyet'in bize verdiği
fırsatlar sayesinde okudum, mesleğim oldu, ailemi kurdum. Kimliklerimiz bizi
biz yapan varlığımızdır. Ve elbette onurla sahip çıkmamız gerekir, onları
seçemeyiz. Onlarla doğarız, büyürüz ve yaşarız. Ancak hayatta seçebileceğimiz
çok önemli şeyler var. İyi bir insan olmayı, dürüst olmayı, ahlaklı olmayı,
vicdanlı olmayı, erdemli ve adil olmayı seçebiliriz. Daha iyi bir yaşamı özgür ve
zengin bir ülkede yaşamayı seçebiliriz. Ve bu seçimlerimiz hem bizi, hem içinde bulunduğumuz toplumu hızla değiştirebilir."
Kılıçdaroğlu, gençlere hitabında “Alevi olmaz, diyenlere, iyi olan, dürüst olan,
adil olan olur, diyecek misiniz?” diye de seslendi.
Kılıçdaroğlu’nun bu samimi açıklaması toplumdan, muhalefetteki siyasi
partilerden de destek aldı.
CHP Lideri, bu açıklamasıyla, AK Parti iktidarının ve diğer bazı sağ partilerin
“Alevi olduğu için seçilemez” dayatmasını da yıktı.
Sunni-Alevi, Türk-Kürt kutuplaşması yaratarak seçim kazanmaya alışmış
iktidarın ezberini de bozdu.
Laik, demokratik, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni siyasal İslamcı bir
devlete dönüştürmeyi hedefleyen ve bu yolda önemli mesafe alan iktidarın ve
benzeri siyasi partilerin “Alevileri Müslüman saymama, Aleviliği inanç olarak kabul etmeyen” tezlerini çürüttü. İktidarın, uyanık bir tutumla, karşı olduğu Alevilerin oyunu da alabilmek için cemevi ziyareti yapmadan önce duvardaki Hazreti Ali fotoğraflarını indirttiği, Aleviliği inanç, Cemevini ibadethane olarak kabul etmediği için Kültür Bakanlığı bünyesinde Aleviler için daire başkalığı kurduğu henüz belleklerde taze.
Kılıçdaroğlu’nun bu dürüst, samimi açıklamasından sonra iktidarın Aleviliği
istismar ederek, Sunni-Alevi kutuplaştırması yaratarak politika yapması eskisi
kadar kolay olmayacak ve karşılık bulmayacaktır.
Aleviler Alevi olduklarını neden gizleme gereği duyarlar?
Bu sorunun yanıtı Kılıçdaroğlu’nun bir tabuyu, bir korku duvarını nasıl
yıktığının daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Aleviler, inançlarından gurur duymadıkları ya da utandıkları için değil
korktukları için kimliklerini gizlerler.
Çünkü bu topraklarda Aleviler, yüzyıllardır katliama, zulme ve ağır baskılara
uğramışlardır. Osmanlı tarihi de Cumhuriyet tarihi de bunun örnekleriyle
doludur.
Bu nedenle özelikle Alevilerin çoğunlukta olmadığı bölgelerde yaşayanlar Alevi
olduklarını bu korku nedeniyle gizleme gereği duyarlar.
Türkiye’de askeri darbelere giden yolun taşları Alevi katliamlarıyla döşenmiştir.
12 Eylül 1980 darbesi için koşulların hazırlanmasında Maraş, Sivas, Çorum
katliamlarının yapıldığını unutmamak gerekir.
Alevilerin evlerinin öncedenişaretlendiğini, “camiyi yaktılar” yalanıyla Alevi mahallerine saldırıp katliam yapanları, son olarak Sivas’ta Madımak katliamını da unutmamak gerekir.
Türkiye artık etnik aidiyet ve inanç üzerinden yapılan siyaseti aşmalıdır.
Farklı etnik aidiyete, farklı dinlere, mezheplere, inançlara sahip toplumların bir arada barış içinde yaşamaları için insan olmaları yeterlidir.
Hiç kimse etnik aidiyetini ve inancını seçerek doğmaz.
Hangi ailede doğacağına karar veremez.
Sosyal antropologların dediği gibi kültürlenme anne kucağında başlar.
Doğduğunuzda hangi annenin kucağına verildiyseniz, o annenin kültürü ve
inancıyla büyürsünüz.
Anneniz, babanız hangi dilde ninni söylüyorsa, sizi hangi dilde sevip okşuyorsa,
size hangi dilde şarkılar, türküler söylüyorsa, sizin kültürünüz, inancınız, etnik
aidiyetiniz öyle oluşur.
Ancak büyüdüğünüzde elbette etnik aidiyetinizi önemsemez, inancınızı da
değiştirebilirsiniz. Dindar, deist veya ateist de olabilirsiniz.
Kimsenin inancı kimseyi ilgilendirmez.
İnanç insanların vicdanındadır.
Türkiye 21 yüzyılda toplumsal ve siyasal yaşamı hurafelere göre değil akıla ve
bilime göre düzenlemeyi başarabilmelidir.
Farklı toplumların en büyük ortak paydaları insan olmaktır.