İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı, “İstanbul Doğal ve Kırsal Alanları Strateji Belgesi”ni, kamuoyu ile paylaştı. Dünya Şehircilik Günü kapsamında, “Koru İstanbul” başlığıyla duyurulan strateji belgesi toplantısı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Havuz’da gerçekleştirildi.
TBMM’de dün kabul edilen Kentsel Dönüşüm Kanunu’na da konuşmasında değinen İmamoğlu, hükümet kanadının kendilerinden gelen öneri ve destek taleplerini karşılıksız bıraktığı eleştirisinde bulundu. Kentsel dönüşüm meselesinin konunun tüm paydaşlarıyla birlikte ele alınmasının önemine dikkat çeken İmamoğlu; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki ile yaptığı görüşmenin ve sonrasında yaşananların detaylarını katılımcılarla paylaştı. Kendilerinin, İstanbul ve diğer şehirleri kapsayan “Deprem Konseyi” benzeri yapılaşmanın yerine, TOKİ benzeri “Kentsel Dönüşüm Başkanlığı”nın kurulduğunu hatırlatan İmamoğlu sözlerine şöyle devam etti:
“SİZ, KÖTÜ BİR SINAV VERMİŞ HEYETSİNİZ:, Şimdi şunu diyebilirler: ‘Biz iyi niyetliyiz. Aslında sizin dediklerinizi aldık. Onları biz, Kentsel Dönüşüm Başkanlığıüzerinde yapacağız.’ Arkadaş; siz kötü bir sınav vermiş heyetsiniz. Kaldı ki, biz sizin niye iki dudağınızın arasında olalım? Birlikte yönetelim, birlikte karar alalım. Aslında toplumun, milletin iradesini yok sayan, milletin taleplerini, isteklerini yok sayan; başka kurumların taleplerini, isteklerini yerine getiren bir aksı harekete geçirdiler. Bu anlayış, ‘Biz yaptık, oldu’ anlayışı. ‘Sen ne kadar konuşursan konuş, bizim dediğimiz olacak. Dediğimiz dedik’ anlayışı. ‘Aşkımız’ diye diye, ‘İhanet ettik’ diye diye, bunu da bize itiraf etmiş bir heyet olarak, İstanbul'u getirdiğiniz durum bu.
ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?
Erdoğan "Bu şehir bizim hizmetkarı olmaktan şeref duyduğumuz davamız, aşkımız, sevdamız, hayalimiz, duamız, her şeyimizdir" demişti. Erdoğan "İstanbul müstesna bir şehir ama biz kıymetini bilemedik, ihanet ettik. Ben de bundan sorumluyum" ifadelerini kullanmıştı.
BU İŞ, SEFERBERLİK İŞİDİR: Sürecin "ayrıştırıcı" değil, “ortaklaşa” bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Bu iş, seferberlik işidir. Bu, milletçe bir seferberlik işidir. Bu, devleti yaşatma meselesidir. İnsanı yaşatma meselesidir. İnsanı yaşatacaksın ki devlet yaşasın. Bu bağlamda ‘Koru İstanbul’ çalışmasını çok kıymetli buluyorum. Bize kılavuz olacağınışimdiden görüyorum. Evet, çok sıkıntılar var. İstanbul'a vurulmak istenen darbeler ya da yaşatılmak istenen sıkıntıların henüz tamamlamadığını düşünen bir akılla, anlayışla karşı karşıya olduğumuzu, bu tehditle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ama bilsinler ki; bu şehrin 16 milyon muhafızı var, gönül birliği yapmış ve yol arkadaşlığı yapmaya kararlı, siyaset üstü, partiler üstü. 50 tane yukarıdan aşağıya prensip yazalım, o prensiplerin altına kayıtsız şartsız imza atacak bir iş birliğinden bahsediyoruz. Böyle Boğaz’ın kıyısında bir büfeyi korumak için, polisini oraya dizen, yıkımını korumak için oraya bir haftada imar çıkaran anlayış değil ya da bir imar açıp, orayı bir kişinin rantına hizmet eden anlayış değil; ormanını, kırsalını, tarımını, toprağını koruyan bir karış toprağını vatan toprağı olarak kabul eden ve şehrini güzelleştiren, geliştiren, yüzlerce tarihi eserini tekrar yaşamla buluşturan, dünyaya servis eden bir dünya şehri var etme mücadelesi.”
BULGARİSTAN SINIRINDAKİ IRMAKTAN İSTANBUL'A SU BASMANIN ÇALIŞMASI AŞAMASINDAYIZ: Kentte yaşanan kuraklığa dikkat çekmek istiyorum. Bu sabah itibariyle, karanlık saatte, 06.30’ta yağmuru görünce çok mutlu olan bir Belediye Başkanı durumundayım ki bu yağmur, İstanbul'un suyu için hiçbir şey demek. Ve biz artık, mevsimleri gerektiği gibi yaşamıyoruz. Biz, İstanbul'un suyunu 250 kilometreden İstanbul'a basıyoruz. Yetmedi. Şimdi Bulgaristan sınırındaki ırmaktan İstanbul'a basmanın ve onu harekete geçirmenin çalışmaları aşamasındayız.
Hem doğudan hem batıdan, İstanbul'a yaklaşık 200-250 kilometre mesafelerden su basarak, bu şehrin insanının su ihtiyacını garanti altına alma çabası içindeyiz. Gürkan arkadaşımın sunumundan iki harita var. Bir griye dönüşmüş, bir de yeşile dönüşmüş iki alan var. İşte bu tehdidin sonucu, o gri tonlarla suyun nasıl kaybolabileceği kurak bir İstanbul; diğeri ise, halen korunduğu takdirde, bu şekilde bir gelecekteki İstanbul meselesi.