İmamoğlu: Gök kubbeyi başınıza yıkarız

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB hakkında başlatılan terör soruşturmasına ilişkin konuştu. Raporda AKP dönemi olup olmadığını soran İmamoğlu, "Eğer savcılığa sunulan raporda dönemin İBB Başkanı Mevlüt Uysal ve İBB yöneticileri hakkında da işlem talep etmişse bir lafım yok. O raporda sadece Ekrem İmamoğlu ve onun yöneticileri suçlanırsa gök kubbeyi başınıza yıkarız" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı’nın İBB için başlattığı terör soruşturmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İmamoğlu, bakanlık tarafından hazırlanan raporda AKP dönemi olup olmadığını sorarken, "Eski Başkan Mevlüt Uysal ve Vali Ali Yerlikaya’nın sorumlu olduğu dönemde işe alınan 4 bin 116 kişiden bin 800’ü için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması istenmemiş" diye belirterek şöyle dedi:

"2019 Şubat ayında Mevlüt Uysal döneminde işe alınan Y.Y. yine ocak ayında 2’nci kez işe aldığınız O.Ç. nasıl oldu da gözden kaçtı? Sabıka kayıtlarına ‘silahlı terör örgütü yöneticiliği’ yazıyor. Savcılığa İçişleri Bakanlığı’nın sunduğu 500 sayfadan fazla o rapor henüz bizde yok. Duyumlarımıza göre bu raporda hakkında işlem yapılması istenen kişiler sadece ve sadece ben ve yine benim dönemimde eski yeni yönetici arkadaşlarım. Aynı şeylerle suçlanıyoruz. Eğer savcılığa sunulan raporda dönemin İBB Başkanı Mevlüt Uysal ve İBB yöneticileri hakkında da işlem talep etmişse bir lafım yok. O raporda sadece Ekrem İmamoğlu ve onun yöneticileri suçlanırsa gök kubbeyi başınıza yıkarız"

Satırbaşları şöyle:

İstanbul iradesinin aksine gayri meşru, gayri ahlaki ve anti demokratik müdahaleler bir takvim ve bir disiplin dahilinde devam ediyor. Bunları belgeleri ile size açıklayacağım. Önce siyasi yasak ve hapis kararı aldığım dava, ardından belediyeye yönelik sözde terör soruşturmasının tamamlanıp sürecin adli makamlara teslimi bugün sizlere İçişleri Bakanlığı'nın İBB'ye yönelik iddiaları ile ilgili ayrıntılı ve yeni bilgiler vermek üzere bir araya geldik.

Hukukun elbette ki vazgeçilmez, evrensel ilkeleri vardır. Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu tüm demokratik ülkelerde her ne olursa olsun geçerli normlar vardır. Mesela masumiyet karinesi, mesela suçun şahsiliği, mesela sürecin sağlıklı işlemesi için tabi hakim ilkesi gibi.

Tüm bu yalın gerçeğe rağmen kamu oyunun tanık olduğu üzere bir yıldan fazladır Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı devlet adamı kavramı ile bağdaşmayacak iddialar üzerinden İBB'ye 86 bin çalışanımıza ve hatta ailelerine, bana terör ile ilişkili suçlamalarda bulunmaktadır. İlk olarak 9 Aralık 2021 günü TBMM'de İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken hezeyana kapılan bakan sayı ve örgüt listesi vererek, '557 teröristin çalıştığını' iddia etmiştir. Aradan geçen zamanda terörist olduğunu iddia ettiği kişilere karşı herhangi bir yasal girişimde de bulunmamıştır. Oysa biz görevimizin gereği söylenen bu sözü kıymetli bularak girişimde bulunmak istedik. 'Bu 557 teröristin isimlerini bize verin işlem başlatalım' dedik. Aldığımız yanıt 'Siz bizim muhatabımız değilsiniz' oldu.

Tam 8 boyunca kullanmadığı bir yetki var. OHAL kapsamında çıkarılan 667 sayılı KHK'nın 6749 ve 7333 sayılı kanunları belediyelerde sakıncalı personelin işten çıkarılma yetkisini 31 Temmuz 2022 tarihine kadar İçişleri Bakanı'na veriyor. Bakan Soylu, 8 ay boyunca terörist dediği kişileri işten çıkartmamıştır. Burada Bakan Soylu, işten çıkarmayacak görev suçu işlemiş midir?

Bir amaca matuf yapıldığı çok belli olan soruşturmanın önemli bir ayrıntısı daha var. Mülkiye müfettişleri İBB'ye geldiklerinde 8 kişilik ekibin başında bir başka baş müfettiş vardı. Heyet bir süre incelemeyi bu baş müfettiş başkanlığında yaptı. Her nedense, siz nedenlerini iyi biliyorsunuz yaza doğru bu müfettiş heyet başkanlığından alındı. Ankara'ya çekildi. Sağlık sebepleri bu konuda sık kullanılan bir gerekçedir. Görevden alınan baş müfettiş yerine kim getirildi? Bir dönem AK Parti'den milletvekili adayı olan bir kişi. Ben İBB Başkanı adayı olduktan sonra Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemimle ilgili 28 ayrı özel soruşturmayı aşan bir kişi. Seçim zamanında. Arif Yıldırım adında militan AK Partili bir zatı muhterem heyet başkanı oldu. Bu zatın sicili belgelidir. Bu kişi 20 Mayıs 2019'da Beylikdüzü Belediyesi'ne bir işlemle ilgili yine bir soruşturma açıyor. Belediye Başkanı olarak beni suçlayarak ifademi almak istedi. Oysaki o işlemin tarihi 31 Mart 2019 tarihinden sonra, yani Beylikdüzü Belediyesi yeni başkanını seçmiş, ben ise mazbatası iptal edilmiş İBB Başkanıyken gözü bu kadar kör, İmamoğlu konusunda bu kadar gönül gözü dönmüş bir insan. Aslında aklında hep olan benim. Bu kişi adil ve tarafsız bir müfettiş değildir.

Ahmak davasında 'Bu davadan ceza çıkmaz' diyen hakim başka bir kente sürülüyor. Terör soruşturmasında da müfettiş grubunun lideri merkeze çekiliyor yerine malum zihniyette biri getiriliyor. Bize dönük saldırıların belirli bir takvim ve disiplin içinde yürüdüğünü net olarak söylüyorum. Bunlar sıradan olaylar değil. Bu süreçlere karşı çıkanlar da ister hakim ister baş müfettiş olsun bu insanlarda ortadan yok ediliyor.

26 Kasım 2022 günü bakan bey yine medyanın karşısına çıktı ve aralarında İBB'nin de olduğu bazı belediyelerle ilgili müfettiş raporundan bir kısım iddiaları gerçekmiş gibi kamuoyuna sundu. Bu bakan kendisini çok akıllı herkesi aptal sanıyor. 'CHP'li belediyelerle ilgili 1107 soruşturma açtık ama AK Partili belediyelerine de 885 soruşturma başlattık' diyerek ne kadar da adaletli olduğunu anlatmaya çalışıyor. Sen terör örgütü üyeliği suçlamalarıyla sadece CHP'li belediyelere soruşturma açtın. Yasal olarak belediyelerin hiçbir güvenlik soruşturması yapamayacağı bir döneme ilişkin soruşturma açıyorsun. Eğer adil bir bakansan 19 AK Partili ve kayyumun yönettiği büyükşehir belediyelerine de İBB'ye yaptığın personel soruşturmasını yap. Eğer adaletli olduğunu iddia ediyorsan CHP'li belediyelere gösterdiğin sertliği, yüzlerce AKP'li ve MHP'li ilçe belediyesine de göster. Bir de çıkmış yüzdeler vererek, grafikler göstererek 'Ben adil birisiyim' demeye çalışıyor. Ne adalet, ne hukuk, ne ahlak, ne vicdan senin ruhunda yer bulmuyor.

Gördük ki bakan geçen yıl 557 adet dediği terörist sayısını, ülkedeki enflasyon oranını da artırmış ve sayıyı alelacele 1668'e çıkartmıştı. İBB olarak terörle mücadelenin neresinde olacaksak, orada olduğumuz için yine dosyalarda göreceğiniz üzere bakanlığımıza bilgi sorduk ama şaşırmayın ki cevap alamadık. Bir yıldır İBB'de var olduğu iddia edilen teröristlere ulaşmak ve yasal işlemleri yapmak için mücadele ediyoruz ama bakan beyin engeline takılıyoruz. İBB'de olduğu iddia edilen teröristleri birisi saklıyor ve işlem yapmıyor ama iddiaları ortaya atan birisi, Ekrem İmamoğlu ya da İBB değil. Bakanlık bize hiçbir bilgi vermediği gibi, bakanlık verileri arasında ciddi farklar olduğunu da görüyoruz.

Soruşturma tarihlerinde 1 Ocak 2019-27 Haziran 2019 tarihleri arasında biz görevde değildik. Öncesinde eski başkan Mevlüt Uysal ve kayyum döneminde de İstanbul Valimiz sayın Ali Yerlikaya görevdeydi. İçişleri Bakanı olan kişi yaptığı basın toplantısında iddia ettiği 1668 teröristi isim isim, reklamını da yaparak 8 terör örgütüne böldü. 51 kişiyi diğer terör örgütleri klasmanına soktu.

İçişleri Bakanının yaptığı açıklamaya göre 9 Aralık 2022'de Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilmiş durumda. Şimdi savcılık raporu inceleyecek ve karar verecek. Gelinen süreçte madde madde elimizdeki veriler ve bakanın iddiaları odaklı bir sunum gerçekleştireceğim.

İçişleri Bakanı 23 Aralık Cuma günü attığı son tweeti inceleyin. Bu tweet ile belediye ve terör arasındaki iltisakı sözüm ona tekrar iddia etti. Konu yargıya taşınmışken yargıyı tehdit etmeye yönelik faaliyetlerini sürdürdü. Bu iddialara sessiz kalmamız beklenemezdi.

Bakan ‘Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmadan belediyeye personel aldılar’ diyorlar. Biz 27 Haziran 2019 günü mazbatamızı aldık. Bakan Bey’in bilerek istismar ettiği şu: Anayasa Mahkemesi biz göreve geldikten 5 ay sonra 28 Kasım 2019 tarihinde bir karar aldı. Buna göre kamu kurumlarında işe alınacak personel için güvenlik soruşturması, arşiv araştırması talebini yasal bulmadı ve kaldırdı. Yeni yasa çıkana kadar işe alınan personel için bu evrakı talep etmek en yüksek yargı makamınca yasaklanmıştır. Bu yasak kararı 81 il valiliğine bizzat İçişleri Bakanı Soylu tarafından resmi yazıyla ve imzasıyla iletilmiştir. Biz İBB olarak İstanbul Valiliği'ne Kasım 2019'da bünyemize alacağımız bir memurumuz için arşiv araştırması talep etmişiz. Valilik de 30 Aralık 2019 tarihinde AYM kararına göre 'bu evrakı isteyemezsiniz' demiş. Yazıyı bize iade etmiş.

AYM 28 Kasım 2019’dan yasa çıkan 18 Nisan 2021’e kadar bakanın ‘yapmamışlar’ dediği araştırmanın yapılmasını zaten yasaklamıştı. AYM’nin yasak kararı olan 17 ayda İBB’nin iştirak şirketlerine 11 bin 351 kişi işe alındı. Bu dönemde arşiv araştırması, görev soruşturması yasaktı. Bu kanunun AYM değişimiyle netti. Bakan bunu bilmiyor mu?

Müfettiş raporuna göre kurumlarımıza alınan 25 bin 361 kişiye arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması yapılmış. Anayasa mahkemesinin yasakladığı dönemde işi alınan 13 bin civarındaki personele de bu araştırmayı müfettişin sorguladığı dönemde yapmışlar. Şimdi bizi bu dönemde niye yapmadınız diye savcılığa veriliyor. Yasa yok, genelge yapmayın diyor. Valilik talebimizi reddediyor ama bakan 'yapmalıydınız' demekle ısrar ediyor. Bizim kendi emniyet teşkilatımız mı var da bunları yapabileceğiz? Bu ülkede adaletin geleceği günlere inanan ve mücadelesini kararlılıkla veren insanlarız.

AYM kararına kadar ve 17 aylık aradan sonra yeni yasa çıkınca İBB arşiv ve güvenlik araştırmaları konusunda üzerine düşeni yapmış mıdır? Yasak kararı öncesi 5 aylık ve yeni yasa sonrası 8 aylık toplamda 13 ayda işe giren 7 bin 500 kişi için arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasını talep ettik. Toplam 10 bin 277 arşiv araştırması talebimizin 9 bin 617’sine cevap aldık. 660 kişinin arşiv araştırması içinse 1 yıldır cevap bekliyoruz.

Eski Başkan Mevlüt Uysal ve Vali Ali Yerlikaya’nın sorumlu olduğu dönemde işe alınan 4 bin 116 kişiden bin 800’ü için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması istenmemiş. O dönemde AYM kararı yokken. Sayın bakanın tarifiyle Uysal ve Yerlikaya gibi bizim gibi hileci mi oluyor?

2’nci iddia. Bizim hülle yöntemi kullandığımızı, özel sektör seçeneğinden kayıt aldığımızı iddia ediyor. Eğer dediği gibi hülle yöntemi kullanıldıysa bizden önceki 6 ayda işe alınan 4 bin çalışanının bin 400’ünün de adli sicil kaydı özel şirket seçeneğinden alınmış olmasını nasıl yorumluyorsunuz? Partili eski belediye başkanına da hülleci mi diyorsunuz? Bunu açıklayın.

3’üncü iddia değerlendirme komisyonu olmadığı ve geç değerlendirme yaptığı yönünde. Belediyemiz İSKİ ve İETT’de görevini yapmaktadır. İştirak şirketlerimizde de değerlendirme komisyonunu kurduk. Gelen tüm arşiv araştırmaları da bu komisyonda değerlendirildi. Bin 105 dosya ele alındı, 974 dosyaya işlem yapılma gereği görülmedi. 46 terör iltisakı içeren kişi işten çıkarıldı 53 kişi de arşiv araştırmaları nedeniyle iş akitleri feshedildi. Siz basit sabıka kaydında bile silahlı terör örgütü üyeliği, bombalı terör eylemi ve bunun gibi suçları olanları istihdam etmişsiniz. 2017’de işe aldığınız A.T., 2018’de işe aldığınız R.A. bunlardan birkaçı. 3 terör örgütü İBDA-C üyesi sabıkalı personelin iş akitlerini de biz feshettik.

2019 Şubat ayında Mevlüt Uysal döneminde işe alınan Y.Y. yine ocak ayında 2’nci kez işe aldığınız O.Ç. nasıl oldu da gözden kaçtı? Sabıka kayıtlarına ‘silahlı terör örgütü yöneticiliği’ yazıyor. Savcılığa İçişleri Bakanlığı’nın sunduğu 500 sayfadan fazla o rapor henüz bizde yok. Duyumlarımıza göre bu raporda hakkında işlem yapılması istenen kişiler sadece ve sadece ben ve yine benim dönemimde eski yeni yönetici arkadaşlarım. Aynı şeylerle suçlanıyoruz. Eğer savcılığa sunulan raporda dönemin İBB Başkanı Mevlüt Uysal ve İBB yöneticileri hakkında da işlem talep etmişse bir lafım yok. O raporda sadece Ekrem İmamoğlu ve onun yöneticileri suçlanırsa gök kubbeyi başınıza yıkarız.

Şimdi arkadaşlarım 2019 öncesini de inceliyor. Medyanın çok ilgisini çekecek personel verilerine teker teker ulaşıyoruz. Sabıka kayıtlarından, arşiv araştırmalarından neler çıkmış da kimselerin kılı kıpırdamamış. Bakan bey, kendi yaptığın uygulamalarla birlikte partili arkadaşlarını da yaktın haberin olsun.

Güvenlikten sorumlu bir bakan terör örgütlerinin reklamını bu kadar aleni niçin yapar? Bu suç değil midir? Bakan resmen devlet ağzıyla terör örgütlerine sahip çıkılmasının reklamını yapıyor. Buradan sesleniyorum. Bakanlığın zaten zayıf, yüz karası da belediyecilikle zaten uzaktan yakından alakan yok. Bir kere belediyeler güvenlik kuruluşları değildir. Terör örgütlerine kim katılmış, onların akrabaları kimdir belediye bunu bilmez, bilemez. Bunu bilmesi gereken kurumlar sizin başında olduğunuz kurumdur. Kendinizi suçlamanız gerekirken bize çamur atıyorsunuz bunu anlamak mümkün değil.

Sayın Bakan, emniyet ve istihbarat gibi hayati önemdeki güvenlik konularını bağladığınız bakan yardımcınızın kardeşi FETÖ terör örgütü üyesi ve yurtdışında kaçak bir firari. Altı yıldır yaz tatilinde bile gelemez olduğunu biliyoruz Türkiye'ye. Sayın Bakan, kardeşi yani birinci dereceden yakını FETÖ firarisi olan bakan yardımcısını atayınca bir terör örgütü iltisaklısına jest mi yapmış oluyorsunuz?

Devletin güvenliğinin emanet edildiği kişi daha burnunun ucundakini görmüyorsa devletimizin güvenlik zafiyeti var mıdır? Daha önce bu bakanın bir milli güvenlik sorunu olduğunu söylemiştim. Şimdi ortaya çıkan tablo devletimizin kıymetli valileri ve AK Parti siyasileri için ciddi bir tehlike olduğunu net olarak ortaya koymuştur. Bu kişiyi göreve getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Görev ihmalleri zincirinin de sorumlusu da doğal olarak odur. Sayın Cumhurbaşkanı ya ortaya koyduğumuz bu fotoğrafı yaratacağı kaosa razı geleceksiniz ya da İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan yüzünü kızartmayacak birini göreve atayacaksın. Artık aleni bir şekilde ortaya çıkmıştır ki sayın Soylu olmamıştır. Olamamıştır. Olmamış bu adam net. İçişleri Bakanlığı kapasitesi yok. Onlarca kez AK Parti'yi hem de iktidarı rezil etmiştir. Üstelik bizim bildiklerimizin sizin bildiklerinizin yanında da esamesi okunmaz. Aklını ve kalbini günaha teslim etmiş, hırsı ve öfkesi tarafından kontrol edilen ve bu tümüyle yüzü davranışlarına yansımış bu bakan Türkiye Cumhuriyeti'nin çok kıymetli kurumlarını istismar etmektedir. Umarım bir bakanın yarattığı dezenformasyon ve doğmasına sebep olduğu bu kaotik durum devletimizin akli selim, sorumluluk sahibi yetkilileri tarafından bir an evvel ele alınır. Çünkü bu devlet bu hepimizin, milletimizindir. Türkiye'nin bu akli selimliğe acilen ihtiyacı vardır. Bir bakanın karanlıklar içerisindeki ruh hali ne İBB'nin ne valilerimizi ne de seçilmiş ya da atanmış yöneticilerimizi de bu yoluna feda etmeyelim.

Hele hele yüzbinlerce aileyi zan altında hiç ama hiç bırakmayalım. Her önümüze gelene terörist-vatan haini diyemeyiz. Güvenlik ne kadar önemliyse hukuk ve adalet de en az o kadar önemlidir. Adalet mülkün temeli ise, evrensel kriterler çerçevesinde yürümelidir. Devletimizin Terörle mücadelesinde her zaman bir nefer olmaya devam edeceğiz. Tıpkı hak-hukuk-adalet yanında durmaya devam edeceğimiz gibi.

Arkadaşlar; Bu bir hukuk davası değil, siyasi dava. Bu bir kişisel dava değil, ulusal dava. Bu bir mağduriyet davası değil, haysiyet davası! Kimse bizden susmamızı beklemesin. Kimse bu milletten teslim olmasını beklemesin. Öyle kolay kolay hakkımızı yedirmeyiz. Öyle kolay kolay mücadeleden vaz geçmeyiz.

Siyaset Haberleri