HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Oluç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başörtüsüyle ilgili Anayasa değişikliği önerisine “Bizim başörtüsüyle ilgili geçmişte de herhangi bir sorunumuz olmadı, yarın da herhangi bir sorunumuz olmayacak. Çünkü halkımızın bu konudaki tutumu, savundukları, değerleri bizim açımızdan önemlidir. Dün başörtüsü için mücadele eden kadınların yanındaydık, bugün de başörtüsü takmadıkları için coplanan kadınların yanındayız” dedi.
'Bütün ayrımcılıkları silecek anayasa maddesi yazalım'
Türkiye’nin tek sorununun başörtüsü olmadığını, Aleviler Kürtler ve azınlıkların ayrımcılığa uğradığını kaydeden Oluç, “Gelin bütün bu ayrımcılıkları silecek bir anayasa maddesi yazalım. Diyelim ki ayrımcılığa uğrayan herkesin sorununu çözmek istiyoruz. Bu anayasa maddesinde devlet ülkenin ortak kültürel mirasını oluşturan bütün inançları, anadilleri, etnik kimlikleri eşit görür, saygı duyulmasını sağlar, bunların korunması, kullanılması ve gelişmesini yerine getirmekle yükümlüdür. Gelin böyle bir madde yazarak farklılıkların eşit ve özgür olduğunu ifade etmiş olalım. Bu anlayışı bir anayasal anlayış haline getirmiş olalım” diye konuştu.
'İki Kürt ile arkadaş olunca Kürtlerin sorunu çözülmüş olmuyor sayın Erdoğan'
Oluç, Erdoğan’ın “Kürt sorunu yok. İki Kürt arkadaşımı kabineye aldım” dediğini anımsatarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İki Kürt ile arkadaş olunca Kürtlerin sorunu çözülmüş olmuyor Sayın Erdoğan, iki Kürt’ü kabineye almakla Kürtlerin sorunu çözülmüş olmuyor, iki Kürt’ü sevmekle Kürtlerin sorunu çözülmüş olmuyor. İki Kürt’ü kabineye almış olabilirsiniz ama binlerce Kürt’ü cezaevine tıktınız. Gerçekten samimiyseniz bu konuda, gelin samimiyetinizi gösterin. Bu bir testtir, kimin için testtir, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden milletvekili olan Kürtler için testtir, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren Kürtler için testtir. Eğer samimiyseniz bütün ayrımcılıkları giderme konusunda, Anayasa’nın 42’nci maddesindeki anadilde eğitim yasağını kaldıralım. Çok kolay.”
Sayıştay seçimi
Oluç, bugün Anayasa Mahkemesi’ne TBMM Genel Kurulu’nda Sayıştay kotasından boşalan koltuğa yeni üye seçileceğini kaydederek, şunları belirtti:
“Üzülerek söylüyoruz. Bir proje Anayasa Mahkemesi üyesi seçiliyor. Neden proje diyorum. Daha birkaç evvel İçişleri Bakan Yardımcılığı’ndan, Sayıştay üyeliğine seçildi. Şimdi de Sayıştay kotasından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilecek. Proje olması bu nedenle. Nereden geliyor? İçişleri Bakan Yardımcılığı’ndan. İçişleri Bakanlığı zaman zaman söylüyoruz, HDP’ye ve Kürtlere en fazla düşmanlık yapan bir bakanlıktır. Ama İçişleri Bakanlığı aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en fazla suç bulaşan bakanının bulunduğu kurumdur. Her türlü yolsuzluk, uyuşturucu ticareti, kara para aklaması, usulsüz harcama gibi konularla yargılanan, ülke dışına çıkmak zorunda kalan kişilerle fotoğraf albümü oluşturmuş bir bakanlıktan söz ediyoruz. Şimdi o bakanlıktaki yardımcı Anayasa Mahkemesi’ne seçilecek. HDP hakkında kapatma davasının bulunduğu bir dönemde bu Anayasa Mahkemesi’ne üye seçiminin çok manidar olduğunu bizler biliyoruz.”
Oluç, Sermaye Piyasası Kurulu’ndaki usulsüzlük iddialarında adı geçen AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun iki korumayla seçim bölgesinde gezmesiyle ilgili soru üzerine “Tuhaf olan suç duyuruları konusunda hiçbir adım atılmamasıdır. Bizim vekilimiz bir yerde en ufak bir söz etse savcılar hemen fezleke hazırlıyorlar. Bir basın açıklamasında ben sokakta bir söz söylediğimde hemen savcı fezlekeyi hazırlayıp Meclis’e gönderiyor. Geldi mi bir fezleke?... AKP milletvekili olunca SPK’da manipülasyon yapabilir, yolsuzluğa bulaşabilirsiniz, hakkınızda her şey konuşulabilir ama fezleke hazırlanmaz. Tam tersine bu işleri rahat yapabilsin diye iki tane de koruma verilir yanına. Türkiye’deki esas itibariyle durum bu” diye konuştu.
Oluç, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin “Bu nöro iktisat ile ilgili dalga geçmişler. Nörologlara gitsinler o zaman ne yapayım” sözüne ilişkin de şunları kaydetti:
“İşte epistemolojik kopuşu yaşamış. Herhalde başka doktorlara işaret etmek istiyordu değil mi? Nörologlar değil. Söyleyelim. Epistemolojik kopuşu yaşamamış olsaydı, psikologlara gitsinler diyebilirdi.”