Halk TV'de yayınlanan Şirin Payzın'ın moderatörlüğündeki Halk Meydanı'nın bu haftaki konukları kadınlar.
Kadınlar, toplumsal hayatta maruz kaldıkları zorlukları, CHP'nin başörtüsü teklifini ve iktidarın başörtüsü düzenlemesini de içeren Anayasa değişikliği teklifini yorumladı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Ayşe Yüksel, Anayasa değişikliğinde yer alan bir maddeye ilişkin şunları söyledi:
Başörtü konusundaki madde değişikliğinin sırası mıydı? Bu soruyu soruyorum. Çünkü bir kadın olarak bu ülkede büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bana sağladığı anayasal haklar doğrultusunda çok zenginim aslında. Ama bizim ülkemizde sorun bu yasal haklardan uygulamada yararlanamama. Dolayısıyla içine doğduğunuz aile ve devletin olanakları bir araya geliyor ve sizi benim gibi Prof. Dr. Ayşe Yüksel yapıyor. Ama benim yaşıtımı ise bulunduğu yerde okuma yazma bilmeyen bir kadın olarak, çocuklarına bakan bir anne olarak yaşamasını sürdürüyor. Bir ayrımcılık söz konusu.
Kadın erkek ve toplumsal cinsiyet anlamında eşitliği tam kazanmış olmalıyız. Evet kıyafetime karışmayın ama sınırlamayın. Üniversitede derse girdiğimde tüm öğrencilerimin kimliğini tanımlayabilmeliyim. Burada sadece başörtüsü konusu konuşuluyor. Ama inançları, gelenekleri nedeniyle çok farklı tercihleri olabilir. O zaman bütün bu özellikleri de eşit tutmak gerekir.
İnsan Hakları Savunucusu Fatma Bostan Ünsal ise şu görüşleri dile getirdi:
Bu konunun Anayasa maddesi olarak düzenlenmesinde bir problem var. Bir de Anayasa'nın yapılış şekliyle ilgili sorun var. Türkiye'de gördüğümüz bütün Anayasalar darbe Anayasaları maalesef. 2010'lu 2011'li yıllarda aslında Meclis'in çok güzel çalışması vardı Anayasa uzlaşma komisyonu her partiden eşit sayıda milletvekilinin bir araya geldiği ve 60-70 maddeyi oluşturduğu bir Anayasa çalışması vardı. Bu şekilde Anayasa hazırlanır, uzlaşmayla. Bir parti, dayatma olmaz. Anayasaya toplumsal sözleşme diyoruz.
Hep şu gözden kaçırılmaktadır. Meselenin Anayasaya gelmesi daha önce de bu konularla ilgili Anayasa değişikliği yapıldı ve Hürriyet Gazetesi 410 el kaosa kalktı demişti. Nihayetinde de AYM reddetmişti. Yapılan Anayasa altı düzenlemeler sorunu çözmediği için AYM reddediyordu Anayasaya aykırı diye. O yüzden Anayasa değişikliği yapılmıştı.
Şu anda bir disiplin maddesiyle başörtüsü sorunu çözülmüş durumda. Bunu yasal değişiklik önermişti Kılıçdaroğlu. Şu şekilde anlaşılabilir; çünkü CHP'nin daha önceki bu konuya yönelik duruşu nedeniyle ve iktidara gelecek bir parti muhalefet partisi o demektir. Tabana bu konuda kendi duruşunu ifade etmekle hem yüzleşme hem de toplumsal düzenleme getirelim demiştir. Genelde de başörtülü kadınlar -ben de başörtülü öğrenciydim- lisans döneminde çok büyük problemle karşılaşmadım yüksek lisansta Boğaziçi Üniversitesi'nde olduğum için karşılaşmadım ama doktora sırasında karşılaştığım için hatta Malezya'ya gitmek zorunda kaldım. Bu şekilde bir güvence vermek için ve yüzleşmek için öneriyi anlamlı buluyorum. Ama bunu Anayasaya taşımanın hem Anayasa yapım tekniği olarak uzlaşmayla olması gerektiği için çok anlamlı gelmiyor.
Pek çok başörtülü arkadaşım bu konudaki çalışmaları hayal kırıklığıyla karşılıyor. Bir siyasi partinin siyasete karşı değil kendi küçük siyasi çıkarını önceleyen bir çalışma gibi görüyor. Daha önce biz başörtüsüne karşı değiliz siyasi amaçla kullanılıyor deniyordu. Galiba şimdi biraz siyasi amaçla kullanılıyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Sözcüsü Fidan Ataselim, şunları kaydetti:
İçerisinden geçtiğimiz tarihi de göz önünde bulunduracak olursak, başörtüsü taktığı için ayrımcılığa maruz kalan kadın arkadaşlarımız için de hep birlikte mücadele ediyorduk. Komple ortadan kalkmıştır diyemeyiz ama biz mücadelemizle bunun önümüzdeki engelleri aştık. Şimdi ne yaşıyoruz diye baktığımızda tam seçimin arifesinde bir dönemdeyiz. Acele getirilmiş bir teklifle karşı karşıyayız. Bunu neden yağıyor AKP hükümeti? Çünkü uyguladığı politika tamamen kutuplaştırmaya yönelik. İnsanları birbirinden ayırmaya yönelik.
Daha özgürlükçü, eşitlikçi bir Anayasaya ihtiyacımız var ama bunu yapacak kişi AKP-MHP hükümeti olamaz. Bunu ancak hep birlikte yapabiliriz. Yeterli tartışacak vakit olmasıyla birlikte eşitlikçi bir Anayasayı konuşabiliriz.
Kıyafetle ilgili bu düzenleme ise yıllar evvel toplum mühendisliği yapılıyor deniliyordu AKP tarafından. Şu anda yapılmak istenenin ortada olduğunu görüyoruz. Tam tersi bir toplumsal dizayn aracı olan kutuplaştırmayla karşı karşıyayız.
Biz ne yaşıyoruz toplumda? Her gün öldürülüyoruz. Kadın cinayetleri daha artmış durumda. Her ne kadar İçişleri Bakanlığı azaldığını iddia etse de biz verilerimizde tersini görüyoruz.
6 yaşından itibaren sistematik bir şekilde istismara maruz bırakılmış olan kardeşimizin radyodan duyması üzerine ve yıllarca yürüttüğü çabayı gördük. İyi ki ses kaydı almış da iftira atıyor diyenlerin karşısında ortaya koyabileceğimiz meseleler var.
Anti-Kapitalist Müslümanlar'dan Hadiye Yolcu, şunları söyledi:
Mevcut yasaları uygulamayan iktidarın yasalarla gelmesini samimi bulmuyorum. Birçok yasayı uygulatamıyoruz zaten. Bunu her seçimden önce temcit pilavı gibi önümüze sürmesinden dolayı dürüst bulmuyorum.
Tehlikeli bulduğum nokta ise şurası; siyasi partilerde özellikle son 20 yılda şunu gördük ki yasanın içine baktığımızda zaten tamamen sünni İslam şemasıyla belirtiliyor. İşin içine sünni İslam girdiğinde biz tehlikeyi orada görüyoruz. Bunlar zaten cemaat etkisiyle mevcut şeyler. Cemaatlere yaklaşımı da biz iktidarın ya da partilerin biz sadece oy devşirmek için kullandığını düşünüyoruz ama ben öyle düşünmüyorum. Cemaatin etkisi inanç bazında çok etkili. Bu sade oy devşirme değil. Padişahın üzerinde bile bu memlekete sadece el yazmalarının getirisinden ötürü matbaayı geciktirmiş bir kitleden bahsediyoruz. Padişahın oy kaybetme endişesi yoktu. Bir etkisi var cemaatin. Bizim geleneksel yapıda başka şeyleri sorgulamamız gerekiyor.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun çıkışı linç de yedi ama tamam konuşalım. Hem iktidar tarafından kullanılabilir bir konu. Hem de şöyle de bir endişe var bu ülkede şu sorunları çözersek başörtüsü sorununu çözebiliriz. İlla yasada başörtüsü geçmek zorunda değil. Mevcut sistemde KPSS'den 97 almış biri mülakatta elenip yerine 54 almış biri alınabiliyorsa bir başörtülü de yarın ben KPSS'den 70-90 da alsam iktidar değişirse aynı şey bize de uygulanır mı? Sisteme bir güvensizlik var. Her kuruma. Hiçbir resmi kuruma güvenemiyoruz. Kadınlar başına bir şey geldiğinde polisi aramamız gerekiyor ya da savcıya gitmesi gerekiyor ama o saatte orada ne işiniz vardı deniyor.
Sırası mıydı? Her şeyin sırası. Biz sırası mıydı dediğimiz zaman birilerini görmezden geliyormuşuz birilerinin hakikaten önemsediği şeyler var bunlara dikkat etmeliyiz. Dert önceliği ya da sıralama değil. Herkesin kendine göre talebi var bunları konuşabilmeliyiz.