Şirin Payzın'ın moderatörlüğündeki Halk Meydanı'nın bu haftaki konuğu TİP Başkanı Erkan Baş. Payzın, Baş'ın geçen günde yaptığı çağrıyı hatırlattı ve "Millet İttifakı cephesinde ne görüyorsunuz?" sorusunu sordu.
Baş şu yanıtı verdi:
Sokakta en fazla yurttaşla içli dışlı olan siyasi partilerden biri TİP. Türkiye'de artık bugünkü muhalefet çoğunluktur. Türkiye'de bir azınlık iktidarı var. Cumhur İttifakı sokakta net bir şekilde azınlığa düşmüş durumda. Fakat bunun farkında oldukları için sürekli olarak karşılarında oluşan o büyük ittifakı parçalama odaklı bir siyaset anlayışları var. Bütün stratejileri bütün taktik adımları esas olarak bunu merkeze koyarak yapılıyor.
En son Ekrem İmamoğlu kararını da böyle değerlendiriyorum. Genel olarak Türkiye'de baskıyı artıran bir taraftan görece ekonomik anlamda adımlar atmaya çalışan yaklaşımın temeli bu: karşı tarafı dağıtmak.
Bu da zaman zaman bizim tarafta uzun zamandır azınlıkta olmanın getirdiği psikolojiyle acaba yine mi kaybediyoruz duygusu yaratıyor. İnsan kendisinden önce etrafına bakıyor doğal olarak. Ben son 10 gündür 15 gündür şu duyguyu vatandaşlardan aldım: Bir telaş. Acaba biz yine mi kaybedeceğiz. Bu duyguyu ortadan kaldırmak için o çağrıyı yaptık. Biz dünün muhalifleri bugün bu ülkede çoğunluğuz ve yan yana geldiğimiz anda bu iktidarın kazanma ihtimali yok. Biz 2023 yılında bu iktidarı göndereceğiz.
Bu nasıl sağlanabilir? Herkesin kendi grubunu bir kenara bırakıp memleket meselelerine odaklanması ve bu eksende bir karar vermesi gerekiyor.
Biz aynı anda iki seçime gideceğiz. Bir milletvekili bir genel seçim yapacağız. Dolayısıyla her parti zaten seçime katılacak. Kendi milletvekili adaylarına oy isteyecek zaten her parti. Ama bunun yanında bir de hepimizin ortak bir derdi var Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine son vermek.
'Ben bu ülkeden gitmeyeceğim'
Liberal Demokrat Parti'den (LDP) Kaan Gider "Deminden beri burada bir sosyalizm rüyası anlatılıyor ve bu bir romantizm içinde. Ben buna biraz karşıyım. Erkan Bey sosyalizm bu kadar cennet vaat ediyorsa Berlin Duvarı'nı ve demir perdeyi kim ördü? İnsanlar doğudan batıya mı batıdan doğuya mı kaçmaya çalıştı? Duvarı geçip kaçmaya çalışanları hangi rejim vurdu? Ve şu anda bizi tüm izleyenler karşısında söz vermenizi rica ediyorum. Yarın bir gün bir şey olduğunda ülkeden gitmek istediğinizde kapitalist bir ülkeye gitmeyeceğinize söz verir misiniz?" sorularını yöneltti.
Erkan Baş şu yanıtı verdi:
Ben bu ülkeden gitmeyeceğime söz veriyorum. Asla gitmeyeceğim. Ben 179'da Batı Berlin'de duvarın dibinde doğdum. Ama kapitalist Almanya'da doğdum ve bu ülkeye geldim. Bu saatten sonra hiçbir güç beni bu ülkeden koparamaz. Ya büyük bir cezaevinde ya küçük bir cezaevinde yaşama tercihi dayatılıyor. Ben ülkeyi özgürleştirmek için mücadele ediyorum.
LDP'li Kaan Gider, "Benim sorum sizin bu ülkeden gidip gitmeyeceğiniz değil. Kapitalist bir ülkeye gitmeyeceğinize dair söz vermenizdi" dedi. Erkan Baş ise "Gitmeyeceğim dedim. Ben bu ülkeden gitmeyeceğim" cevabını verdi. Gider, "Tamam eğer giderseniz" dedi. Baş "Asla gitmeyeceğim hocam yapmayacağım. Yapmayacağım bir şey için neden söz vereyim? Sana inandırıcı gelmiyor değil mi? İnandırıcı gelmiyor. Şahsınızı hedef almıyorum. Size bir devrimcinin bir sosyalistin ülkesini asla terk etmeyeceği inandırıcı gelmiyor. Aramızdaki temel fark bu" dedi.
Konut krizi
Erkan Baş kiracılarla ilgili açıklamasına yönelik soruya ise şu yanıtı verdi:
Ben kiracıyım. 13 yıldır aynı evde oturuyorum. Bu açıklamanın o kısmı kesilip internette çok yayıldı. Herkes bunu konuşuyor falan Ertesi gün ev sahibim mesaj atmış bana. 'Erkan Bey kirayı yatırmayı düşünüyor musunuz?' biraz geciktirmişim herhalde. Ben de ev sahibini hemen aradım. 'Hiç korkmayın' dedim. Herkesin evine -şimdi açacağım onu öyle geçmesin kayıtlara- çöksek bile ben kendim için bir şey almam. Herkesin evi gitse bile sizin eviniz güvencede dedim. Geri alırsınız rahat olun, kirayı da yatıracağım panik yapmayın.
Durum bu anlaşılamıyor. Ben kiralık evde oturuyorum. Mesele ne? İki boyutu var. Ben orada ne dedim? Ekşi Sözlük'te bu söyleşi. Bir önceki soruda ev kira mı denildi samimi şekilde yanıtladım. Kanun teklifi de verdik konut krizinin çözümüne ilişkin. Partinin MYK toplantısında bir şey fark ettim. Bütün üyelerimiz kiracıydı. Partinin bütün binaları da kiraydı. Biz dedik ki kira sorununu mutlaka çözmemiz lazım.
Ekşi Sözlük'te de ilk bu soru sorulmuştu. Sonra sosyalist Türkiye hayalleri anlatılınca da doğal olarak aklıma ilk o geldi. Ve onu söyledim. Ben orada ne diyorum? "Herkes oturduğu evin sahibi olacaktır" biraz sonra açalım. Elektrik, su, doğalgaz, internet gibi insanların temel ihtiyaçları kâr aracı haline getirilmesin. Beni eleştiren arkadaşlar özel hastaneleri sağlığın paralı olması fikrini savunuyorlar aslında. Bunu açıkça savunmaya cesareti yok konut meselesine getiriyorlar. Susuz yaşayabilir misiniz? Bunların hepsini size parayla satıyorlar. Ama bunu savunamıyorlar. Bunların bedava olması gerektiğini en azından ihtiyaç dahilindeki kısmını ücretsiz halka sunulması gerektiğini söylediğinizde buna karşı itiraz edemiyorlar. Buna bir şey buldular. "Herkes oturduğu evin sahibi" demiş bu adam. Bunlar iktidara gelirse herkesin evine çökecek. Hadi oradan be! Arkadaşlar en azından şunu düşünün insan rakibinde bile daha geniş bir bakış arıyor.
Erkan Baş şunu savunabilir mi? TİP şunu savunabilir mi? "Bir tekstil işçisi bir maden işçisi mesela Gazi Mahallesi'nde, Esenyurt'ta, Tuzla'da iki göz gecekonduda yaşamaya devam etsin." Ben bunu savunabilir miyim? Gerisini anlamadınız. Bu adam TİP Genel Başkanı. İnsanların güvensiz, sağlıksız, rezil evlerde yaşamasını mı savunuyorum?
AKP iktidarı iktidara geldiğinde ev sahibi oranı neydi şimdi ne? Ev sahibi oranı her gün azalıyor. Dünyanın bütün kapitalist ülkelerinde böyle olmuyor mu? İnsanların evlerine sosyalistler çökmüyor. Kapitalistler çöküyor. Niye? İnsanın zorunlu ihtiyaçları birileri için kâr aracı haline getirilemez.
Konut politikasını günlerce tartışmak istiyorum. İstanbul'da 700 bin konut fazlası var. Adalet mi? 700 konut fazlası olan bir kentte insanlar deprem olduğunda kesin ölecekleri evlerde yaşamaya mahkum ediliyorlar. Ve ben siyasetçi olarak buna susacağım.
Mesela 1000 tane dairesi olan emlak baronları var. Kâr üstüne kâr.
Kamulaştırma dedim ya. Ben emeğiyle alınteriyle kazanmış yurttaşın hatta emeğiyle bir evi var bir tane de geleceğini göremiyor bir tane daha ev alayım. Bu arkadaşlarımızın kaygıya kapılmasını gerektirecek hiçbir şey yok. Herkes güvenli, rahat, sağlıklı konutlara sahip olmak durumunda. Neyi kamulaştıracağız? Binlerce ev bankalar tarafından satın alınmış durumda. Halkın almasına izin vermiyorlar. İnsanların evine el koyan sosyalistler değil, insanların evine el koyan kapitalistler.
Adaylık tartışmaları
Adaylık tartışmalarına ilişkin Erkan Baş şunları söyledi:
Muhalefeti sorumluluğa çağırma gerekirse fedakarlığa çağırma olarak algılansın isterim. Biz ortak adaydan yanayız. Biz isim tartışmıyoruz. İlkesel bir tutum. Çünkü bakın ben inat ediyorum diye dğeil benim için örnek vereyim Kemal Kılıçdaroğlu... Bana bugün "Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı ilgili ne düşünürsünüz" diye sorarsanız bir fikrim var. Ama hangi Kılıçadroğlu'na dair bir fikrim var? Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na dair fikrim var. Ama Altılı Masa'nın adayı Kemal Kılıçadroğlu'na dair şu anda bir fikrim yok. Çünkü hangi zeminde çıkacak bilmiyorum. Mesela İstanbul Sözleşmesi'ni CHP savunuyor. CHP'nin adayı Kılıçadroğlu İstanbul Sözleşmesi'ni savunur. Bu benim için pozitif bir şey. Ama Altılı Masa'nın adayı İstanbul Sözleşmesi'ni savunacak mı savunmayacak mı? Benim için yaşamsal bir şey. O programla birlikte isim önüme geldiğinde fikrimi bütün açıklığıyla ifade ederim.
İkincisi şu doğru olandı: Cumhurbaşkanlığında ortaklaştıktan sonra her partinin programınız vardır. Buna uygun adaylarınız vardır. O milletvekillerinin seçilmesi için mücadele edersiniz. Emek ve Özgürlük İttifakı'nın baraj problemi yok. Barajı ikiye katlarız. Barajı yüzde 15'e çıkarsalar onu da geçer Emek ve Özgürlük İttifakı. TİP o ittifakın bir parçası olarak mücadele eden insanların parlamentoda bir araya geldiği bir grup olma hedefiyle hareket ediyor. Şunu da bilmiyoruz. Mesela AKP ile HDP bazı yerlerde tek listeyle girebilirler. Altılı Masa Millet İttifakı nasıl bir seçim taktiği gerçekleştirecek bunu bilmiyoruz. Buna paralel olarak da Emek ve Özgürlük İttifakı da doğal olarak en fazla milletvekilini parlamentoya sokmak üzere çeşitli ittifaklar ittifak içi ittifaklar gerçekleştirebilir buna da kapalı olmamak lazım. Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla muhalefetin parlamentoya girmesi de önemli.
O yüzden her milletvekilinin son derece önemli olduğu bir sürece girdiğimizi de bilerek bu sorumlulukla hareket etmek zorundayız.
Payzın'ın "Millet İttifakı'na katılır mısınız?" sorusuna ise Baş şu yanıtı verdi:
Şu anda Millet İttifakı hatta genişlemeye çalışıyor Altılı Masa'da biz de Emek ve Özgürlük İttifakı kararlar verilmiş genişlemeye çalışıyor iki ittifak da kendi bulunduğu zeminde. Dolayısıyla öyle bir gündemimizde yok.
Payzın'ın "Altılı Masa ile sürekli istişare ediyor musunuz? Aradaki köprü siz misiniz?" sorusuna Baş'tan şu yanıt geldi:
Özel bir misyonumuz yok ama parlamentoda olmaktan kaynaklı doğal olarak CHP'li vekillerle, genel başkanıyla zaman zaman temaslarımız olabiliyor ama o bir diyalog sürdürmek üzere değil doğal bir süreç.