İsmail Küçükkaya grevleri yasaklanan işçilerle canlı yayın yaptı

Hakları olan ücreti almak için eyleme geçen metal sektöründeki emekçilerin grevi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararıyla yasaklandı. Halk TV'ye konuk olan emekçiler, grevin işçiye verilmiş Anayasal hak olduğunu belirtip direnişe devam edeceklerini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "milli güvenliği bozucu" gerekçesiyle metal işçilerinin grevini 60 gün ertelemesi tepkilere neden oldu.

Halk TV'de İsmail Küçükkaya'nın Yeni Bir Sabah programına da greve çıkan emekçilerden Fatma Talan ve Ayşe Kuyucu ile Birleşik Metal-İş Başkanı Özkan Atar, konuk oldu.

Fatma Talan: "18 yıldır General Elektrik Grid Solutions'ın imalat bölümünde çalışıyorum. Hakkımız olanı almak için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bayan eli gerektiren ince işlerde yer alıyorum, işimi seviyorum ancak verilen yüzde 40'lık teklif kabul edilemez."

Birleşik Metal-İş Başkanı Özkan Atar, Halk TV'de karara tepki göstererek, "İhracat yapan şirketlerin milli güvenlikle ne alakası var?" diye sordu.

Atar, Anayasa'nın 51. ve 54. maddelerine dikkat çekerek, grev hakkının temel bir hak olduğunu ve Anayasa Mahkemesi'nin de benzer yasaklamaları geçmişte iptal ettiğini vurguladı.

"Adil bir toplu sözleşme imzalanana kadar grev önlüklerimiz üzerimizden çıkmayacak" diyen Atar, tüm sendikalara metal işçilerine destek çağrısında bulundu.

General Elektrik işçisi Fatma Talan, 18 yıllık çalışan olarak "Şirketimi seviyorum ama hakkımızı da alacağız" derken, üç çocuk annesi Ayşe Kuyucu da "30 bin lira ile geçinemiyoruz, sözleşmedeki hakkımız olan yüzde 125 zammı istiyoruz" şeklinde konuştu.

Ayşe Kuyucu: "5 yıldır bu firmada çalışıyorum, üç çocuk annesiyim. Maaşım 30 bin lira, sosyal haklar hariç. Hayat şartları ortada, talebimiz yüzde 125 zammın kabul edilmesidir. Hakkımızı alana kadar mücadelemiz sürecek."

İsmail Küçükkaya Türkiye'nin medyası ve siyaseti bunu görmüyor" diyerek tepki gösterdi ve açlık grevine de başlayan Polonez emekçilerine selam gönderdi.

KÜÇÜKKAYA: İŞÇİLERİN YANINDA OLURSANIZ GERÇEK MÜCADELE OLUR

Küçükkaya şöyle konuştu:

  • "Türkiye'nin medyası görmüyor bunları. Türkiye'nin siyaseti görmüyor. Ya ben siyaset yapacağım var ya bak! Ben muhalefet yapacağım. Ben gazeteciliği çok seviyorum ama...
  • Ben siyaset yaparsam gelirim ben Fatma Hanım'ın elini tutarım. Ben Ayşe Hanım'ın elini tutarım. Onların yanında yatar kalkarım. Ya örgütlü toplum! İşte o zaman büyürsünüz.
  • Polonez işçilerinin yanında olursanız, Agrobay Tarım'ın işçilerinin yanında olursanız gerçek... Gerçek mücadele böyledir diyorum ben.
  • Hakkımızı da bileceğiz. Bak elinde Anayasa kitapçığıyla geliyor. Her gün ben burada bir Nutuk var, Atatürk var, madenci var bakın orada. Bakın şurada Nutuk var. Hemen yanında Anayasa kitapçığımız var ama şimdi onu başkan aldı yanına. Atatürk'ümüz var. Hemen yanında da madenci var. Yani ben 12 yıldır benim dünyaya vermek istediğim mesaj budur diyorum."

"Polonez işçileri 150 gündür eylem yapıyorlar. Kadınlar, emekçiler 150 gündür... Sırf sendikaya üye olduğu için işten atıldı insanlar" diyerek Polonez işçilerine destek veren Özkan Atar, grev yasağına ilişkin geçmişi hatırlattı.

Özkan Atar: "Grev yasağı Anayasa'nın 51. ve 54. maddelerinde güvence altına alınan sendikal haklara aykırıdır. Grev yaptığımız şirketler üretimlerinin çoğunu ihraç ediyor, milli güvenlikle ilgileri yok. Daha önce Anayasa Mahkemesi benzer yasaklamalarda işçileri haklı buldu. Adil bir toplu iş sözleşmesi imzalanana kadar grevimiz sürecek."

Atar , grev yasağının anayasa ihlali olduğunu belirterek 2018’de benzer bir yasaklama sonrası Anayasa Mahkemesi'nin işçilerin lehine karar verdiğini hatırlatarak, bu sefer de haklarını savunacaklarını belirtti.

"İŞÇİLE SENDİKALI OLURSA İŞTEN ATILIYOR"

Atar, Türkiye'de sendikalaşan emekçiye kurulan baskıyı ve iş yeri yetki belgesi alınmasında Anayasa Mahkemesi'nin kritik kararını da şu sözlerle anlattı:

  • "Bizim de birçok iş yerinde örgütlendiğimizde işçiler sendikaya üye oldukları takdirde ilk başlarına gelen şey işten atılmak oluyor. İşte mobbingler, tacizler vesaire... Şimdi işçiler eğer bunları atlatıp da sendikalarıyla birlikte bir çoğunluk yetki sağlayabiliyorlarsa Çalışma Bakanlığı'na başvurup yetkiyi aldıktan sonra işverenler ona müdahalede bulunmadığını varsayacak bile olsak yetki itirazı yaptığı zaman 4 sene, 5 sene mahkemeler sürüyor. Şimdi bu konuda da Anayasa Mahkemesi 3 kez arka arkaya karar verdi. En son ekim ayında, 2-3 ay öncesinde bizim başvurumuza karar verdi. Yani dedi ki, burada bu yetki, uzayan yetki süreleri işçilerin sendika ve toplu sözleşme hakkının kullanımını engellemektedir. Anayasanın 51. maddesine bu aykırıdır. Bu yargı süreçlerinin kısalması ve hakkın kullanımı açısından uygun yasal düzenlemenin yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kararını gönderdi. Aynı zamanda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na ve Adalet Bakanlığı'na gönderdi. Yani ama şu anda yapılan bir şey var mı? Yapılan hiçbir şey yok. İşte Çalışma Bakanı hafta sonu bütçe görüşmelerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın faaliyetlerinden bahsediyor. En küçük bir gelişme yok. Şimdi diyelim ki işçiler sendikalılaşmasını tamamladı, müdahale olmadı, 4 sene 5 sene mahkemeyi sabırla beklediler. Yani işçi toplu sözleşmeye ulaşmak için, iş yerindeki haklarını alabilmek için 5 sene beklenebilir mi? 4 sene beklenebilir mi?"

Siyaset Haberleri