Türkiye ve dünyanın 2022 yılı almanağını yapmaya halktv.com.tr olarak devam ediyoruz. Her haberimizde “2022 yılının 11’i konseptini” uyguladık ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2022 dış politikası “U” dönüşleri bu kadar olmasa da 2023 yılında ülkenin hamlelerini bariz bir şekilde etkileyecek kadar çok.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen Dünya Kupası açılış töreninde yıllardır “katil” dediği Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es Sisi ile verdiği fotoğrafla dünya gündemine oturdu. Erdoğan’ın bir ara Cemal Kaşıkçı cinayetiyle suçladığı Suudi Arabistan, 15 Temmuz darbe girişiminin “finansörü” olduğunu belirttiği Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in ardından Mısır’a yönelik normalleşme sürecinde yaktığı yeşil ışık, Suriye ile neler yaşanabileceği tartışmalarını da ülke gündeminde ilk sıralara taşımıştı. Zaten dün Suriye ile atılan ilk üst düzey görüşme adımı sonrasında normalleşme hamlesi daha da çok konuşulur oldu.
Türkiye’nin yeni politikası ‘Esad mı’, ‘Esed mi?’ olacak?
Türkiye ile Suriye arasında, ilişkilerin normalleşmesine yönelik bir süreç yürütüldüğü iddiaları son yıllarda sık sık kamuoyunun gündemine geliyordu. İstihbarat düzeyinde görüşmelerin gerçekleştirildiği bilinse de normalleşme yolunda üst düzey somut bir adım atılmamıştı. Taa ki düne kadar.
Suriye'de iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana Ankara ve Şam yönetimi ilk kez bakanlar seviyesinde bir görüşme gerçekleştirdi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Moskova'da, Suriyeli mevkidaşı Ali Mahmud Abbas ile bir araya geldi. Üçlü formatta gerçekleşen görüşmede Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu da yer aldı. Akar, ''Toplantıda Suriye ve bölgedeki durumun bir an önce olumlu yönde gelişmesi, sulhun, sükunun, istikrarın sağlanması için neler yapılabileceğini görüştük" dedi. Suriye adına açıklama yapan ülkenin Savunma Bakanı Abbas ise görüşmelerin “olumlu” bir havada geçtiğini ifade etti.
Erdoğan’ın ‘Esad, Esed, Esad’ döngüsü
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 11 yıl önce Suriye iç savaşı başlamadan evvel birlikte tatile çıktığı hatta “Kardeşim” dediği Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad son yıllarda en büyük hedefi olmuştu. “Kardeşim Esad”dan “Katil Esed”e giden yolda yaşanan değişimleri sizler için derledik.
2011 yılında Arap Baharı ile başlayan süreçte Suriye’deki iç savaşta Türkiye’nin Esad muhaliflerine açıkça destek vermesi, Kardeşim Esad’ın katil Esed olması yolundaki ilk taşları döşemişti. Erdoğan, Esad’ı destekleyenlerin içinde terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’nin olmasını gerekçe göstererek Esad muhalifi gruplara ve cihatçılara verdiği destekle iki ülke arasındaki politik sürecin bitmesine de neden oldu.
Eee “u dönüşü” bu işin neresinde derseniz hemen anlatalım. 2023 yılındaki seçimler yaklaşırken dış politikada git gide yalnız kalan Türkiye, bir dizi politika değişimleri izlemeye başladı. Suudi Arabistan’ın Şam’daki başkonsolosluk binasını restore etmeye başlaması ve Suriye’nin yeniden Arap Birliği’ne dönmesi konusunda seslerin yükselmesiyle “Katil Esed” söyleminde yalnızlaşan AKP iktidarı, Şam’a normalleşme sinyalleri de göndermeye başladı.
Erdoğan, Suriye'nin Banyas kentinde 250'den fazla sivilin öldürüldüğü iddialarının ardından 5 Mayıs 2013 gününde Twitter hesabından şu paylaşımı yapmıştı: "Ey Beşar Esad, vallahi bunun hesabını vereceksin Allah izin verirse bu katilin dünyada hesap vereceğini göreceğiz."
Erdoğan, ertesi gün partisinin Kızılcahamam kampı sonrasında da "Allah izin verirse bu caninin, bu katilin dünyada hesaba çekildiğini görecek ve bundan dolayı da hamd edeceğiz" demişti. "Yaşananlar, tahammül sınırlarını zorlar bir hale gelmiştir" ifadelerini kullanıp, "Gayri resmi rejime destek verenlerin üzerinde vebali vardır. Kimse böyle bir vahşetin arkasında duramaz. Suriye’de Şam’da bu caniyle, bu katille fotoğraf çektiren CHP, buyursun Banyas’taki katliamı açıklasın. Ey CHP, işte siz busunuz" diye konuşmuştu.
Erdoğan, 2017'de ise Esad'a yine 'terörist' diyerek, savaş sonrasında kendisiyle hareket edilemeyeceğini söylemişti. Tunus'tan konuşan Erdoğan, "Esed, kesinlikle açık ve net söylüyorum, devlet terörü estirmiş aslında bir teröristtir" demiş, "Suriye'de Esad'la "yürümek kesinlikle mümkün değildir. Niçin? 1 milyona yakın vatandaşını öldürmüş olan bir Suriye'nin başkanıyla nasıl olacak da geleceği kucaklayacağız? Suriye'nin halkı böyle birisini başında görmek ister mi?" ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan, Esad ile asla görüşmeyeceğini her fırsatta dile getirmiş ancak ağustos ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Soçi'de yaptığı görüşmenin ardından Ankara'nın Şam yönetimine tavrındaki değişiklik dikkat çekmişti.
Erdoğan en son ise normalleşme adımlarına yönelik, "Şu an itibariyle böyle bir şey söz konusu değil. Ama ‘Mümkün değildir’ ifadesini kullanmam da, alışılmış bir siyasetçi değilim. Dolayısıyla vakti saati geldiğinde biz Suriye’nin başkanıyla da görüşme yoluna da gidebiliriz" ifadelerini kullanmıştı.
Yine ‘katil’den’ başka bir politik yola: Mısır
Yıllar 2013 gösterdiğinde Mısır’da Arap Baharı ile başlayan dalga Müslüman Kardeşler yani ihvan çizgisindeki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi de darbeyle koltuğundan edecekti. O dönem Mısır Silahlı Kuvvetleri'nin Genel Komutanı olan Abdülfettah Es-Sisi, mevcut Cumhurbaşkanı Mursi ardından ülkenin başına geçti. İşteiki ülke arasındaki gerilim tırmanışa geçtiği ve Erdoğan’ın rabia işaretini Türkiye’de kendi simgesi haline getirdiği süreç de böyle başlamış oldu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 9 yıl boyunca “katil,zalim, darbeci” diye seslendiği Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile Katar’da düzenlenen Dünya Kupası açılış töreninde tokalaşması dünya gündeminde epey yer buldu. Sisi ile 45 dakika görüştüğünü belirten Erdoğan “Siyasette küslük olmaz" ifadeleriyle tepkilere cevap verdi.
15 Temmuz’un finansörleri demişti…
Türk dış politikasında 2020 sonundan itibaren başlayan yumuşama ve restorasyon sürecinin en önemli ve dikkat çeken adresi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldu. Cumhurbaşkanı 2021 yılının Ağustos ayında Tayyip Erdoğan'ın BAE liderleriyle yaptığı üst düzey temaslar, hem ikili hem de bölgesel konularda "düşman seviyesine" varacak kadar kötü bir seyir izleyen Ankara ve Abu Dabi'nin yeni bir sayfa açtığı şeklinde yorumlanmıştı.
İktidarın daha önce “FETÖ’nün finansörü ve 15 Temmuz darbe girişiminin destekçisi” ilan ettiği BAE’nin Veliaht Prensi Bin Zayed'e Erdoğan'ın şuba ayında gerçekleştirdiği ziyaret sonrası 'kardeş' ifadelerini kullanması dikkat çekti. Erdoğan, "Kardeş Birleşik Arap Emirlikleri'ne gerçekleştirdiğimiz ziyaretimizi hamdolsun, bugün başarıyla tamamladık" paylaşımını yaptı.
Haliyle bir zamanlar 15 Temmuz’un finansörü denilen BAE ile gelişen süreçte Erdoğan 2022’nin Şubat ayındaki Abu Dabi ziyaretinde 13 tane işbirliği anlaşmasına imza atıldı. Ziyaretin ilk günü Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında savunma sanayii, sağlık, iklim değişikliği, sanayi, teknoloji, kültür, tarım, ticaret, ekonomi, kara, deniz taşımacılığı, gençlik, afet yönetimi, meteoroloji, iletişim ve arşiv alanında 13 anlaşma imzalandı.
Ziyaret, dokuz yıllık gerilimin ardından geçen yıl ikili ilişkilerin normalleşmesi için atılan adımları takip etmişti. 24 Kasım'da Al Nahyan'ın ziyaretinde enerji, petrokimya, teknoloji, ulaşım, altyapı, sağlık, finansal hizmetler, gıda ve tarım alanlarını kapsayan dokuz yatırım anlaşması imzalanmış; Abu Dabi Kalkınma Holdingi'nden anlaşmalar için 10 milyar dolarlık fon tahsis edilmişti.
Süleyman Soylu "BAE, ABD ile birlikte 15 Temmuz darbesinin failidir. Bugün Cumhurbaşkanımızı anti-semitizm ile suçlayanlar, 15 Temmuz’u yapanları ABD’de saklıyorlar, ortakları da Birleşik Arap Emirlikleri’nde. Bu söylemler için bir sipariş verilmiş, anlaşılmıyor mu? Yalan ve iftira ile Türkiye iktidarını yıpratmak istiyorlar” ifadelerini kullanmıştı.
Türkiye’den Kaşıkçı ‘R’si
Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki gerilim Arap Baharı döneminde başladı fakat özellikle Mısır’daki darbe, Katar krizi ve gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi sonrasında ilişkiler oldukça bozuldu.
İki ülke arasındaki gerginlik 2013 yılının Temmuz ayında dönemin Mısır Genelkurmay Başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin, dönemin Devlet Başkanı Muhammed Mursi’yi darbe ile devirmesi sonucu şiddetlendi. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan’ın Mısır’daki yeni askeri yönetime destek vermek amacıyla mali yardımda bulunmasını şiddetle kınadı ve Müslüman Kardeşler’e destek vermişti.
Türkiye ile Suudi Arabistan 2017 yılının Haziran ayında ise bir kez daha karşı karşıya gelmişti. 2014 yılında başlayan ve aynı yıl Kuveyt’in arabuluculuğu ile bir süreliğine çözülebilen Katar krizi, Ankara’nın Doha’nın yanında yer alması nedeniyle Riyad’la karşı karşıya gelmesine neden olmuştu.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki bir diğer kriz ise gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı’nın öldürülmesi talimatının “yüksek mevkilerden” verildiğini söylemiş fakat açıkça Veliaht Prens bin Selman’ı suçlamamıştı. Fakat Kaşıkçı cinayeti, Veliaht Prens bin Selman’ın da itibarına zarar vermiş ve kamuoyundan Suudi Arabistan’a yönelik tepkiler de artmıştı.
Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, İstanbul 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı. Kovuşturma aşamasında sanıklar hakkında kırmızı bülten çıkarılırken, davanın 31 Mart 2022'de görülen celsesinde cumhuriyet savcısı dosyanın Suudi Arabistan adli makamlarına devri için mütalaa vermişti. Mahkeme de, taleple ilgili Adalet Bakanlığı'na görüş sormuştu. Adalet Bakanlığı'nın olumlu görüş vermesinin ardından mahkeme, davanın Suudi Arabistan'a devredilmesine hükmetmişti.
Gazeteci Cemal Kaşıkçı davasının Arabistan’a devri sonrasında Ankara ve Riyad arasında ikinci bahar resmen başlamış ve Suudi Arabistan veliaht Prensi bin Selman Türkiye'de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmüştü.
Öte yandan gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümüne ilişkin davanın devrinin ardından Suudi Arabistan, 2020 yılından beri Türkiye ürünlerine uyguladığı ambargoyu kaldırma kararı vermişti.