TİP Genel Başkanı Erkan Baş, dün Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasında erken seçime değinen Baş, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir an önce kaldırılması adına seçime gidilmesini dile getirerek, "Erken seçim bile geç kalmıştır. Yapılması gereken şey hemen seçim kararı alınmasıdır. Biz, bugün de bu sözümüzün arkasındayız. Hemen, acilen seçime gitmeliyiz ve ülkemize ne kadar büyük zararlar verdiğini hepimizin yaşayarak gördüğü bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemden bir an önce kurtulmalıyız. Bir an önce seçime gitmeliyiz ve bu sisteme son vermeliyiz" dedi.
'Köle değiliz, maraba değiliz, mürit değiliz, biz vatandaşız'
Öte yandan erken seçim kararının alınma şeklini eleştiren Baş, şu sözleri söyledi:
"Fakat Türkiye’nin bir seçim sürecine girmesi burada bir anayasa olduğu gerçeğini, yasalar olduğu gerçeğini rafa kaldırmamızı asla gerektirmiyor. Bu ülkede anayasa var, bu ülkede yasalar var ama bir de cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan bir zat, Erdoğan var. Diyor ki ‘Benim istediğim zamanda, benim kararımla, benim istediğim kanunlarla, benim istediğim partilerin ve adayların girebileceği sözde bir seçim yapacağım’. Buna karşı söylenecek tek bir şey var. Erdoğan, sen bizi ayakkabılarını yalayanlarla karıştırma. Biz, senin ayakkabını yalayanlardan değiliz. Açık söylüyorum. Türkiye bir aile şirketi, hükümdarlığın babadan oğula geçtiği bir kabile değil. Burası dingonun ahırı değil. Recep’in çiftliği değil, Tayyip’in cemaati değil, Erdoğan’ın şirketi hiç değil. Biz köle değiliz, maraba değiliz, mürit falan değiliz. Bizi tebaa, kendisini padişah sanan gitsin önce yüzüne bir soğuk su çarpsın kendine gelsin. Biz, vatandaşız. Biz, yurttaşız. Bizi, hepimizi bağlayan bu Cumhuriyet’i iyi, kötü, eksik çalıştıran metin de Anayasa’dır. Hem de hileyle hırsızlıkla değiştirdikleri ama her işlerine geldiğinde ‘Bu anayasayı millet yaptı’ diye akıl vermeye kalktıklarını da hatırlatmak istiyorum. Yani sen işine geldiğinde bütün o hilene rağmen değiştirdiğin Anayasa’yı ‘Millet yaptı’ diyeceksin. İşine gelmeyince etrafından dolaşıyor gibi yapıp Anayasa’yı, yasaları paspas altına alacaksın. Biz de susacağız. Öyle mi?
'Asla mücadeleden vazgeçmeyeceğiz'
"AKP döneminde kurumların içi boşaltıldı" diyen Baş, mücadeleye devam edeceklerini vurgulayarak şu sözleri dile getirdi:
"Erdoğan’a söylüyorum. Biz senin bildiğin muhalefetten değiliz. Biz, gücünü de sözünü de sadece halktan alan, halka karşı sorumluluğu her şeyin üzerinde tutan ve sizi o koltuklara oturtan ağa babalarınızın karşısında bile bir adım geri atmamış, bildiğini söylemekten, inandığını savunmaktan yarım adım geri durmamış bir geleneğin temsilcileriyiz. O yüzden bugünden sonra da doğru bildiklerimizi söylemekten asla imtina etmeyeceğiz. Bu iktidar döneminde Türkiye’de kurumların içi boşaltıldı. AKP’lilerin amcaoğulları, dayı kızları başka hiçbir yeteneği olmayan yandaşlar bu kurumlara yerleştirildi ve bu kurumlar bağımsızlıklarını yitirdi.
Yine de söylemekten geri durmayacağız. Bu kurumlarda kim çalışıyorsa; esas sorumluluğu Tayyip Erdoğan’dan çok halka karşıdır, yasalara karşıdır. Onlar farkında olmayabilirler; biz, hatırlatmaya, farkına varsınlar diye çabalamaya devam edeceğiz. YSK da bu kurumlardan bir tanesi. Kâğıt üstünde asıl işi seçimleri düzenlemek ama uzun zamandır biliyoruz ki esas işi sarayın gönlünü hoş tutmak olmuş. Elbette ki herkes gibi biz de bunların farkındayız. Alacağı kararların taraflı ve kanunsuz olacağını da tahmin edebilecek kadar bu ülkeyi ve gerçeğini biliyoruz.
Bizim burada halka karşı bu ülkede yaşayan mücadele eden bu 20 yıllık karanlık bitsin diye dişini tırnağına takıp mücadele eden, evladını, eşini, sevdiklerini kaybedenlere karşı sorumluyuz. Biz, bu iktidara karşı verdiği mücadelede canını kaybetmiş kardeşlerimize karşı sorumluyuz. Sadece bu iktidara muhalefet ettikleri için mücadelelerini cezaevinde sürdürmek zorunda kalan arkadaşlarımıza karşı sorumluluğumuz var.
Bugün Anayasa’nın delinmesine, kurumların kafasına göre karar vermesine sessiz kalamayız. Türkiye’de artık hukuk, adalet ve hak aramanın bile zamanı geçti. Türkiye’de hukuku, adaleti yeniden tesis etmek göreviyle karşı karşıyayız. Asla bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz."
'Erdoğan’ın açtığı çukurlara düşerek saray rejimini yenmek mümkün müdür'
Erken seçimi, hırsızlık örneği üzerinden değerlendiren Baş, şu ifadeleri kullandı:
"Bu aday tartışmalarına, kayıkçı kavgalarına, Erdoğan’ın açtığı çukurlara düşerek saray rejimini yenmek mümkün müdür? Anayasaya, yasalara, kurallara bile sahip çıkmadan sarayın çizdiği sınırları kabul ederek buraya sıkışarak bu ülkeye, bu ülkenin insanına nasıl umut verebiliriz? Mesele sadece bir seçim meselesi de değil. Türkiye’nin gelecek yüzyılını kazanmak istiyorsak, AKP’siz bir gelecek istiyorsak; bunun ilk şartı AKP’nin dayatmalarına karşı dik bir duruş sergilemektir. Onların çizdiği sınırlar içerisinde, o kısıtlarla AKP’yi yenmek mümkün olmayacaktır. O yüzden bu ülkede yaşayan tüm yurttaşlara, herkese hukukun üstünlüğünü, anayasanın önemini ve siyasetin umut verme gücünü hatırlatmak istiyoruz.
Biz, hiç kimsenin dayatmasına teslim olmayacağız. Anayasa, yasalar aynı zamanda vatandaşın haklarını da yazar. Yani bu ülke yurttaşıysanız; sizin haklarınız vardır ve bunlar anayasayla, yasalarla tarif edilir. Dolayısıyla, Anayasa’yı çiğnemek halkın haklarını gasp etmektir. İşte biz, buna izin vermeyeceğiz diyoruz. Bir örnek vereyim. Gözümüzün önünde bir hırsızlık gerçekleşiyor, halkın hakları çalınmak isteniyor. Biz ise şunu düşünüyoruz. Tek başına bizim bu hırsızlığı önlemeye gücümüz yeter mi?
Samimiyetle ifade ediyorum. Bilmiyorum. Engelleyemezsek bile bağıracağız. ‘Hırsız var’ diye bağıracağız. Belki hırsızın çalmasını engelleyemeyeceğiz ama komşuları uyaracağız, yardım isteyeceğiz. En kötüsü komşunun evinin soyulmasını engelleyeceğiz. Ortada açık bir hırsızlık var. Görüyoruz, gözümüzü kapatıp görmezden gelmemiz bekleniyor. Hayır. Gücümüz yettiğince ‘Hırsız var’ diye bağırmaya devam edeceğiz. Biliyorum, pek çok yurttaşımız bu hukuksuzluklara isyan ediyor. Yanımızda kimse yok, desteğimiz yok ne yapabiliriz diye düşünüyorlar. Bilsinler ki yalnız değiller.
Her gün ama her gün sokaklarda yurttaşlarla birlikte nefes alıp veren bir siyasi partinin temsilcisi olarak, onlarla birlikte olan bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Biz milyonlarca insanız. Bu öğrenilmiş çaresizlik. Baskı karşısında sinmek, vazgeçmek yok. Biz buradayız. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
Sandıktan kaçmıyoruz seçimden korkmuyoruz. Hemen yapılmasına hazırız ama biz seçim istiyoruz diye, biz bu iktidardan bir an önce kurtulmak istiyoruz diye bu iktidarın türlü türlü hukuksuzluklar yapmasına izin vermeyeceğiz. Erdoğan, eğer bu yıl yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorsa; gelecek Meclis’e tüm muhalefetle görüşecek ve seçim böyle gerçekleşecek."
'Yeter söz milletin' diyorlar, insanda azıcık utanma olur'
AKP, bugün itibarıyla 7 bin 389 gündür iktidarda. 7 bin gün. Yani 20 yıl 2 ay 23 gündür devam eden bir iktidardan bahsediyoruz. Bunlar iktidara geldiğinde ben 23 yaşında, üniversite öğrencisiydim. 7 bin gün geçmiş, 20 yıl geçmiş ülkede üzerine çıkıp tepinmedikleri tek bir alan kalmamış. Bu süreç içerisinde binlerce işçi, binlerce kadın hayatını kaybetmiş, tren kazaları yaşanmış, üniversiteler baskılanmış, cemaatler, tarikatlar memleketi sarmış, satılmadık tek bir alan, fabrika, bina, arsa kalmamış, Türkiye’de yüzü gülen, geleceğe umutla bakan insan bırakmamışlar.
Şimdi artık öyle bir noktaya gelmişiz ki hiçbirimiz kiralarımızı, faturalarımızı karşılayamıyoruz. Memlekette konuşma, grev yapma özgürlüğü yok. İşçilerin grev hakları fiilen iktidar tarafından yasaklanıyor. Hukuksuz biçimde. Yani toplasanız memlekette dinci bir baskı yalan dolanla siyaset ve bir de her geçen gün zenginleşen patronlar var. Bir de çıkmış ‘Yeter, söz milletin’ diyorlar. Bir daha söylüyorum. Bakın. 7 bin 389 gündür iktidardalar. Şimdi çıkmış ‘Yeter, söz milletin’ diyorlar.
İnsanda azıcık utanma duygusu olur. 20 yıldır insanların evine çöken konut tekellerinin, vergilerimizden semiren, teşvik üstüne teşvik alan başta beşlisi olmak üzere çetelerin, bu ülkelerin derelerine, ormanlarına çöken şirketlerin konuştuğu 20 yıldır sözün hep cemaatlerde, tarikatlarda, orta çağ artıklarında olduğu, bu ülkeyi sadece bunlara ait kılmak için mücadele ettikleri bir sürecin sonucunda ‘Yeter, söz milletin’ diye utanmazca yeni sözler üretmeye çalışıyorlar."
'Umut arayan bu ülkenin mücadele eden insanlarına baksın'
TrendyolGo emekçilerinin eylemine de değinen Baş, sözlerine şöyle devam etti:
"Kendimizden, kendi ellerimizden başka hiçbir kurtarıcı olmadığını bir kez daha hatırlamamız gerekiyor. Bakın, umut arayan, çare arayan, dönüp kendine; yakınındakilere, sokağındakilere, iş yerindekilere, bu ülkedeki milyonlara baksın diyorum. Umut arayan, alın teri için mücadele eden Trendyol kurye emekçisi arkadaşlarıma baksın, umut arayanlar hakkı için mücadele eden ve kazanmanın eşiğine gelen EYT’lilere baksınlar.
Bakın grevler Erdoğan yüzünden yasaklanıyor, Erdoğan grevleri yasaklamaya kalkıyor ama işçi kardeşlerimiz Erdoğan’ın yasaklarını yırtıp atıyor, grevlerini yapıyor ve haklarını alıyor. Umut arıyorsak o işçi kardeşlerimizin gözlerinin içine bakmamız gerekiyor. Özetle, umut arayan herkes kendine, çevresine, bu ülkenin işçilerine emekçilerine, gençlerine, kadınlarına, mücadele eden insanlarına baksın."
'Akıl dışı bir düzen var, bu düzene son vereceğiz'
Dün AKP ve MHP oylarıyla Anayasa değişikliğinin başörtüsü teklifi olan birinci maddesi komisyondan geçerek kabul edilmişti. Baş, bu konudaki tavırlarının net olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
"Düşünsenize, gençlerimizi tarikat yurtlarının karanlığına mecbur bıraktıkları, fahiş kira zamları altında kent merkezlerinin yoksullardan, onların deyimiyle söyleyelim arındırıldığı, milyonlarca insanın sağlıksız ve Türkiye gibi deprem riskinin çok yüksek olduğu bir ülkede ilk depremde yıkılacak konutlara mahkum edildiği ama bunun karşısında emlak baronlarının, bankaların, birtakım patronların milyonlarca evi boş tuttuğu akıl dışı bir düzen var. İşte bu düzene son vereceğiz.
Elbette memleketin içinde bulunduğu durum öfkemizi büyütüyor. Çok acil bu hafta yaşanan gündemler var, onlarla bitireceğim. Bir tanesi, Saray Rejimi; dün kadınları nesneleştiren, bölen, suni gündemler yaratan ve artık tek kelimeyle seçim yatırımına dönüşmüş Anayasa değişikliğini küçük ortağıyla birlikte komisyondan geçirdi. Bizim bu konuda başından beri tavrımız çok net. Hiç değişmedi, değişmesine de ihtiyaç duymuyoruz. Anayasa'yı tanımayanlarla Anayasa yapılamaz. Siyasal İslamcılarla da müzakere değil mücadele edilir diyoruz."