Erdoğan: Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İbn-i Sina 1000 yıl önce şu sözü söylemişti: "Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder." Takdir görmeyen, taltif edilmeyen, teveccühe mazhar olmayan her bir çalışma, her ne kadar asli değerinden hiçbir şey kaybetmese de geniş kitlelere ulaşmak bakımından istenilen etkiyi maalesef oluşturamıyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri Töreni'nde konuştu.

Erdoğan, bilim ve sanatın takdir edilmediği yerden gideceğini İbn-i Sina'nın sözleri ile ifade etti. Erdoğan, Sina'nın bu gözü 1000 yıl önce söylediğine de dikkat çekti. Erdoğan, geçmişte Türkiye'de bilim insanların yeteri kadar destek göremediğini söyledi.

Erdoğan şunları sarf etti:

"Değerli misafirler, kıymetli bilim insanları, tıp ilminin önde gelen isimlerinden Buharalı bilim ve düşünce insanı İbn-i Sina 1000 yıl önce şu sözü söylemişti:

"Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder."

Ecdadımız da bu gerçeği bir başka veciz kelamla şöyle ifade ediyor:

"Marifet iltifata tabidir, iltifatsız mal zâyidir."

Takdir görmeyen, taltif edilmeyen, teveccühe mazhar olmayan her bir çalışma, her ne kadar asli değerinden hiçbir şey kaybetmese de geniş kitlelere ulaşmak bakımından istenilen etkiyi maalesef oluşturamıyor.

Gerek kişisel hayatımıza gerekse toplumların serencamına baktığımızda, teşviğin, taltifin, özellikle işlerin dönüm noktalarına gelindiğinde yapılan cesaretlendirmenin ne kadar kıymetli olduğunu görüyoruz. Çığır açma potansiyeli olan birçok proje ve fikir vaktinde destek bulmadığı için akamete uğramış, tarihin tozlu raflarına havale edilmiştir.

Bu açılan bilim tarihi aynı zamanda yarım kalmış, akim kalmış çalışmalar mezarlığıdır. Türkiye'de bilim ve teknoloji uzun yıllar merak ve iştiyak sahibi idealist bir avuç insanın kendi imkanlarıyla sınırlı bir uğraş alanı olarak görüldü.

Bilim insanlarımız hak ettikleri desteği, ilgiyi ve takdiri bulamadı. Burada şu hususu da vurgulamak durumundayım.

Bilimsel birikim açısından dünyada istisnai bir konumda olsak da bunun kurumsallaşması noktasında da o derece geç kalmış bir ülkeyiz.

Akademik üretkenlikte bugün bizden ileride olan toplumların çoğu devletin desteğini almış, kurumsallaşmış ve temel bilim dallarını aynı çatı altında toplamış bilim akademilerini bizden çok önce hayata geçirmişlerdir.

Örneğin, Avrupa'da bilim akademilerinin önemli bir kısmı 17. yüzyılda kurulmuştur. Elbette Bilimler Akademisi kurulmadan evvel de çeşitli alanlarda araştırma ve çalışmalar yapan bilim adamlarımız vardı.

Hatta 18. yüzyıla kadar Avrupa uygarlığını etkileyen, yönlendiren ve besleyen Doğu medeniyeti, Türk İslam dünyasında yetişen bilim adamları, düşünce adamları olmuştu.

Fakat yeni dönemin ruhunu doğru okuyamama sonucu sürecin devam ettirilememesi, gerilemeyi de beraberinde getirdi.

Tabii bir de buna ülkemiz içinden yapılan sabotajları eklememiz gerekiyor. Savunma sanayimizin sembolü olduğu bilim ve teknoloji hamlelerimizin daha emekleme aşamasındayken nasıl boğulduğu hepimizin malumudur.

Aslında bu zihniyet bizim dönemimizde de sık sık karşımıza çıkmıştır. Türkiye'nin ilk elektrikli otomobil markası TOGG projemizden 5. nesil savaş uçağımız Kızılelma'ya, insansız hava araçlarımıza yönelik linç kampanyalarından ilk insanlı uzay misyonumuza kadar her alanda bu zihniyetle karşılaştık.

TOGG'a "fabrikası yok." dediler. KAAN'ı kalorifer peteğine benzetttiler. Türk astronot ve bilim misyonu "turistik gezi" diyerek küçümsediler.

İHA ve SİHA'ların her başarısında zaten sinir nöbeti geçirdiler. Başarıyı takdir etmek, desteklemek, milletin sevincini paylaşmak yerine bir kulp takarak engellemeye çalıştılar

. Aynı bağnazlığa geçtiğimiz ay tanıtımı yapılan Türkiye'nin ilk kuantum bilgisayarının açılışında bir kez daha şahitlik ettik.

Oysa süper bilgisayarların bile yıllarca uğraştığı karmaşık problemleri yalnızca birkaç dakikada çözebilen kuantum bilgisayarlar yalnızca 15 ülkede bulunuyor.

Biz, kuantum bilgisayar teknolojisinde attığımız bu kritik adımla Türkiye'yi küresel rekabette çok stratejik bir noktaya taşımayı hedefliyoruz.

Önümüzdeki dönemde kuracağımız süper iletken çip üretim eviyle çok daha yüksek kapasiteli kuantum bilgisayarlarına giden yolu da açacağız.

Devrim niteliğindeki böyle bir üründen insan niye rahatsız olur? Ama bakıyorsunuz bunu bile eleştirenler, küçümseyenler çıkabiliyor. Kıymetli misafirler, göreve geldiğimizden beri ilk etapta zihinlere vurulan prangaları kırmaya çalıştık.

"Yapamayız, başaramayız, bizden bir şey olmaz." algısının yerine "yapabiliriz, başarabiliriz" öz güvenini yerleştirmeye çalıştık. "Bizim harcımız değil.", "Daha çok ekmek yememiz lazım." şeklindeki umutsuzluk aşılayan sözleri lügatimizden çıkardık. Zor da olsa, ciddi zaman da alsa hamdolsun 10 yıllardır milletimize empoze edilen öğrenilmiş çaresizlikleri ortadan kaldırmayı başardık.

Değerli dostlar, Türkiye kimsenin müstemlekesi olmadığı gibi yan sanayi fikirlerin, ikinci el düşüncelerin üretildiği bir ülke de değildir. Özgür olmak için özgün olmak, orijinal fikirler ve projeler geliştirmek mecburiyetindeyiz. Kendi rotamızı çizmeye yalnızca siyaset ve diplomaside değil, bilim ve teknoloji alanında da ihtiyacımız var.

Siyasette, dış politikada, savunmada nasıl bize dayatılan kalıplara bağlı kalmıyor, bize biçilen rollerin ötesine geçiyorsak milli teknoloji hamlemizle bilim ve teknolojide kendi hikayemizi yazmanın mücadelesini veriyoruz.

Teknolojide, bilimde, sanatta, düşüncede başkalarına muhtaç bir ülke olmaktan çıkıp kendi imkanlarımızı, kendi kaynaklarımızı, kendi potansiyellerimizi en üst seviyede harekete geçirmek istiyoruz. Allah'ın izniyle her alanda bağımsız Türkiye vizyonumuzu mümkün olan en kısa sürede gerçeğe dönüştüreceğiz.

Son 22 yılda bunun altyapısını hem de çok güçlü biçimde oluşturduk. Evvel emirde insan kaynağı ve altyapı eksikliklerimizi gidermek için çalıştık.

Bilimsel çalışmaların merkezleri olan üniversitelerimizin sayısını 76'dan 208'e yükselttik. Sadece belli şehirlerde değil tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma, geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik.

Sıfırdan aldığımız araştırma geliştirme merkezi sayımızı 1329'a, yine sıfır olan tasarım merkezi sayımızı 331'e çıkardık. Teknopark sayımız ikiden 104'e yükseldi.

Teknolojiye yönelik farkındalığı artırmak amacıyla ülkemizin her ilinde toplam 130 Deneyap Teknoloji Atölyesi kurduk. İlk ve ortaöğrenim müfredatlarına bilgi teknolojilerine ilişkin dersler koyarak bu alanda öğrencilerimizin ufuklarını açtık.

Teknoparklarımızda üniversite-sanayi iş birliğiyle 11.158 firma ve 116.321 personel ortak üretim yapıyor. Toplam 61.500 projeyi tamamladık. 15.955 projemiz devam ediyor.

TÜBİTAK akademik araştırma geliştirme programlarıyla 32.940 projeye toplam 128 milyar lira tutarında destek sağladık. Bilim insanı destekleri kapsamında 381.070 bilim insanına 35 milyar liralık destek verdik. Özel sektöre yönelik yürütülen destek programları kapsamında ise 26.447 projeyi 109 milyar lira kaynakla destekledik. Şurası da son derece önemli: TEKNOFEST yarışmalarıyla gençlerimizi büyük bir heyecanla icat peşinde koşmaya teşvik ediyoruz. Bu sene 9.'su düzenlenen TEKNOFEST'e 50 farklı kategoride 790 binden fazla takım başvurdu.

Gençlerimize, bilim insanlarımıza imkan tanındığı, daha doğrusu önlerine engel konulmadığı takdirde nereleri ve neleri başarabileceğini ve başarabildiklerini çok iyi görüyoruz.

Düzenlediğimiz araştırma projesi yarışmaları, ulusal ve uluslararası bilim olimpiyatlarıyla çocuklarımızı bilim insanı olma ve girişimcilik konusunda geleceğe hazırlıyoruz. Görüldüğü üzere çağın gerisinde kalan değil çağa liderlik eden bir büyük ve güçlü Türkiye hedefine emin adımlarla ilerliyoruz.

Sabun köpüğü gibi gelip geçen mevzi başarılarla yetinmek istemiyoruz. Ülke ve millet olarak yere sağlam basıyor, adımları sağlam atıyoruz. Planlarımızı orta ve uzun vadeli yapıyoruz. 2002'ye göre bugün çok iyi bir konumdayız. İnşallah gelecekte çok daha iyi seviyelerde olacağız.

Sadece kendimiz için değil umudunu bize bağlamış olanlar için de bunu başaracağız. Değerli arkadaşlar, şu gerçeği, Suriye başta olmak üzere son dönemde bölgemizde yaşanan her hadise bizlere hatırlatmaktadır.

Türkiye, Türkiye'den daha büyüktür.

Millet olarak ufkumuzu 782.000 kilometrekare ile sınırlandıramayız. İnsan nasıl kaderinden kaçarak kurtulamazsa Türkiye ve Türk milleti de mukaddaratından kaçamaz, saklanamaz.

Tarihin millet olarak bize yüklediği misyonu görmek, kabul etmek ve buna göre davranmak mecburiyetindeyiz. Kendi ülkelerine başkalarının gözünden bakanlar bunu fark edemeyebilir. Burunlarının dibini dahi görmekten aciz olanlar bunu anlamayabilir.

Türkiye'nin Libya'da, Suriye'de, Somali'de ne işi var diye soranlar bu vizyonu ve misyonu idrak edemeyebilir. Türkiye'nin son 22 yılda nasıl büyük bir değişim geçirdiğini bilmeyenler olayların seyrini kavramakta zorlanabilir.

Ama biz bunu görüyoruz, süreçleri okuyoruz, çağrılara kulak tıkamıyoruz.

Türkiye'nin başarılarına sevinemeyenleri kendi haset dolu dünyalarında vehimleriyle, korkularıyla, komplo teorileriyle, safsata ve hezeyanlarıyla baş başa bırakıyoruz.

Milletiyle duygudaşlığını kaybetmiş olanlara ne söylesek boş, ne anlatsak faydasız. Biz onlarla vakit kaybetmeyeceğiz. Biz hep olduğu gibi önümüze bakacağız, hedeflerimize odaklanacağız. Bu kutlu yolculukta sizlerin de üzerinize düşen her türlü sorumluluğu en güzel şekilde yerine getireceğinize inanıyorum.

Değerli dostlar, şunu lütfen unutmayınız: Sizler uzmanlık alanlarınızda icra ettiğiniz bilimsel faaliyetlerle, verdiğiniz eserlerle, yaptığınız yeni araştırmalarla yalnızca akademi camiasına değil ülkemize ve dünyaya da önemli değerler, yeni ufuklar kazandırıyorsunuz.

Öyle inanıyorum ki bu çalışmalara her gün bir yenisini ekleyerek sizi rehber kabul eden gençlerimizi teşvik edip destekleyerek ülkemize ve insanlığa daha esaslı katkılar yaparak 2053 ve 2071 vizyonumuzun da mimarları sizler olacaksınız"

Siyaset Haberleri