CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP TBMM Grubu 27. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nın yapıldığı İzmir Seferihisar’da basın toplantısı düzenledi. Altay, şunları söyledi:
“Gerçekten çok verimli bir çalışma toplantısı gerçekleştiriyoruz. Türkiye’yi ve TBMM’yi masaya yatırdık. TBMM’de 27. Dönem 5. Yasama Yılı’nda yapılan, yapılmayan, yapılması gereken ne varsa konuştuk. Daha önceden hazırladığımız raporlarımızı milletvekillerimizle paylaştık. Sadece yasama faaliyetleriyle sınırlı kalmadık; ekonomik gelişmelerden ziyade ekonomik sorunların nasıl çözüleceği ile ilgili çok kapsamlı bir sunum üzerinde tartışmalar yaptık. Sayın Öztrak, iyi hazırlanmış bir ekonomik sorunların çözüm reçetesini masaya yatırdı. Sayın Ünal Çeviköz dış politikadaki gelişme ve olası gelişmeleri değerlendirdi. Sadece gelişmeleri, olanı biteni konuşmakla kalmadık. Olması gerekenleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapması gerekenleri de irdeledik. Türk dış politikasının nasıl olması gerektiği ile ilgili elimizde belge var.
Seçmen davranışları ve seçmen beklentileri çok önemli. Çünkü artık son viraj, son 8 ay. Seçmenin bizden beklentileri, şikayetleri, siyasetin seçmeni rahatsız eden yönleri de bu kampta tartışıldı.
Sandık güvenliği konusu, seçmen listeleri konusunda da Sayın Oğuz Kaan Salıcı ve Onursal Adıgüzel değerlendirme yaptı. Sandık güvenliği ve seçmen listeleri konusunda bizim bu kadar hazırlıklı olduğumuz görmek beni de çok mutlu etti… Yüksek Seçim Kurulu’ndan daha donanımlı bir portföyümüz, veri tabanımız var.
TBMM’de neler oldu, 27. dönemde? TBMM’de 273 kanun çıktı. 159’u uluslararası anlaşmaların uygun bulunmasına ilişkin kanun. 114’ü de kimi konularla ilgili düzenlemeler. 10 Temmuz 2018’den 5 Eylül 2022’ye kadar 109 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlandı. Bir yandan Meclis kanun yapıyor. Bir yandan da onların tepesine çökecek şekilde, orasından burasından bükecek Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yayımlandı. Biz her zaman olduğu gibi Anayasa’nın ana muhalefet partisine verdiği yetkiye dayanarak, Meclis’ten çıkan kanunları hukukçularımız madde madde inceler, Anayasamıza aykırı bulanan bütün hususları da Anayasal görevimiz olduğu için Yüksek Mahkeme’ye taşırız. Kamuoyunda yanlış algılara da yol açar ama biz Anayasal görevi yapmak durumundayız. Bir kanun çıkmış üç kişiyi memnun ediyor, toplumun geniş kesimlerini rahatsız ediyor. Biz götürünce üç kişi ‘Ya kardeşim niye gittiniz’ filan. Ama hukuk devletiyiz. Öyle olmalıyız.
109 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 85 tanesini Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. 114 kanunun da 89 tanesini Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Götürdüğümüz 89 kanunun 32’si sonuçlandı. 14’ü ret. Daha diğerlerine bakmadı bile mahkeme. 14’ü kısmen iptal, kısmen ret. 4 tane tam iptal var. Tam iptaller… Limanların peşkeş çekilmesi gibi… Merkez Bankası’nı baypas ederek fiyat istikrar komitesi kurulmuştu. Bunun gibi tümüyle Anayasa Mahkemesinin tümüyle iptal ettiği kanunlar var. Anayasa Mahkemesine olan umudumuzu bu kararlar yitirmememizi sağlıyor. 109 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nden 85’ini götürmek durumunda kaldık. Burada da 23’ü sonuçlanabildi. 12’si ret, 5’i kısmen iptal, kısmen ret. 6’sı iptal.
'10 bin 153 soru önergemize hiç yanıt alamadık'
Milletvekillerimiz çok yüksek bir performans gösterdiler. 42 bin 240 yazılı soru önergesi Meclis Başkanlığı’na verildi. 31 bin adedi yanıtlandı, 10 bin 153 soru önergemize hiç yanıt alamadık. Yanıt verilmemesi suçtur. 6. yasama yılında daha radikal önlemlerimizin olacağını da şimdiden ilgili bakanlara ve Cumhurbaşkanı Yardımcısına söylemek isterim.
CHP Meclis Grubu 3 bin 638 adet Meclis araştırma önergesi verdi. 27. dönemde sadece 11 adet Meclis Araştırma komisyonu kuruldu. Bu şu demek, Türkiye 780 bin 500 kilometrekaredir. Türkiye’nin bir metrekaresinde yaşanıp da CHP’nin TBMM’ye taşımadığı sorun bulamaz kimse. Nerede bir sorun varsa CHP, o sorunu yaşayanların yanında olmuştur.
34 adet genel görüşme önergesi vermişiz. Genel görüşme, şudur: 85 milyonun tamamını genel olarak etkileyen ve ilgilendiren konularda bu konunun Meclis’te masaya yatırılmasını, genel görüşme şeklinde konunun görüşülmesi ve genel görüşme açılma önergeleri veriyoruz. Maalesef hiç açılmadı, hepsi AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.
Genel kurulun açık olduğu her gün CHP demiş ki ‘Şu konuyu önce konuşalım, sonra kanunu görüşelim.’ Bu da reddedilmiş. Buradan anladığımız şu AK Parti vatandaşın sorunlarının Meclis’te konuşulmasından rahatsızmış gibi yasama faaliyeti yürütüyormuş gibi yapmaya çalışan bir anlayış gösteriyor. CHP’nin milletvekillerine teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Yeni yasama yılına yönelik de yaklaşımlarımızı ortaya koyduk. Milletin kör kuruşunun hesabını sormaya devam edeceğiz. Hukuk dışılıklara karşı durmaya devam edeceğiz.
Mesela, EYT meselesi… CHP’nin 1 Ekim’de açılacak Meclis gündeminin en önemli maddelerinden birisidir. Bunu yaparken yapıcı muhalefet anlayışımızı da ortaya koyacağız. Özellikle dış politika ve ekonomide yapılan yanlışları yapıcı eleştirilerle hükümeti, yürütme organını doğru işler yapmaya sevk etmek için de yapıcı katkılarımızı sunacağız. Ama şu demek değil CHP TBMM’de her zaman yanlışa dur diyecek; güç, kapasite ve kabiliyette bir partidir.
'Milletin 5,5 milyar lirası yandı'
23 Ağustos 2022’de ve 2 Eylül 2022’de ekonomi yönetimi, başta Sayın Nebati olmak üzere; insanları borsaya yönlendirdi. Dediler ki ‘Borsaya gidin, en kazançlı olacak.’ Bu arada bazı bankaların değerleri spekülatif olarak yükseldi. Borsa yükseliyor algısı oluştu. 10-50 bin lirası olan insanlar, paramın kıymeti kaybolmasın diye borsaya yöneldi. Sonra ne oldu? 13 Eylül’den itibaren borsadaki hisse senetleri sapır sapır düştü. Ey hükümet, ey saray, ey Nebati. Milleti borsaya siz yönlendirdiniz. Millet devletine güvenmelidir de şimdi ne oldu? Milletin 5,5 milyar lirası yandı, bitti kül oldu. Ne olacak Erdoğan? Senin bakanın milleti borsayı adres gösterdi. En güçlü yatırım aracı diye. 5,5 milyar liradan bahsediyoruz.
Bir yandan da bir tartışma var. Sermaye Piyasası Kurulu Başkanının kız kardeşi milletvekilinin ve sarayın iki danışmanının kurduğu rüşvet, borsa manipülasyonu, borsada küçük şirketleri kurtarma, batırma, çıkarma, yükseltmeye dayalı bir rüşvet sarmalı. Bir hanımefendi diyor ki ‘Sarayın danışmana gitme bana gel. Ben daha az alırım. O seni çok koparır. Keser’ dedi, diyor. CHP suç duyurusunda bulundu, artık yok. İYİ Parti suç duyurusunda bile bulunamadı bile. Bulunmak istedi de bulunamadı. İYİ Parti adliyeye gitti, savcı yok. Savcısız adliye olur mu? Soruşturma açmayı bırak savcı şikayet dilekçesini eline almaya korktu.
'Kurduğun parti pisleşmiş'
5,5 milyarı inşamızın batarken 180 milyon doların birbirine yakın villalarda kasalarda olduğu konuşuluyor Erdoğan, senin bular hiç kulağına gelmiyor mu? İki danışmanını işten attın, bir milletvekilin var adı geçen. Bunu da sonra milletvekili yapmayız, olur biter diyemezsin. Aklanmak durumunda. Demişti ya bir AK Parti MKYK üyesi ‘AK Parti arınmalı’ diye. AK Parti’nin bir MKYK üyesi ‘AK Parti pisliğe bulaşmış’ dedi. Erdoğan sen niye seyrediyorsun bunları? Kurduğun parti pisleşmiş. Pisliğe bulaşmış. Bunu Engin Altay söylemiyor. Senin MYK üyen söylüyor. Suç duyurusunda bulunuyor kadıncağız. Hatta dedi ki ona gitme bana gel, o daha fazla alır. Danışmanları işten atarak bu işten sıyrılamazsın.
'Direkt erdoğan’a bağlı'
Borsa İstanbul’un dokuz yöneticisi var. Beş tanesi direkt Erdoğan’a bağlı. Birisi Erdoğan’ın ekonomi politikaları kurulu üyesi. Borsa İstanbul Kurulu üyesi. Birileri Erdoğan’a bağlı Devlet Denetleme Kurulu’nun başkanı. Borsa İstanbul Yönetim Kurulu üyesi. Birisi Cumhurbaşkanı İdari İşler Başkanı. En büyük devlet memuru eski sistemdeki. Birisi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başdanışmanı. Birisi de Katarlı ortak. Dört değil Erdoğan, beş. Bunların hepsi Erdoğan’a bağlı. Borsa İstanbul’da manipülasyon var.
Borsa İstanbul’u kim denetleyecek? Sermaye Piyasası Kurulu. Sermaye Piyasası Kurulu denetleyecek de Sermaye Piyasası Kurulu kendi üstüne bulaşmış çamur deryasında debeleniyor. Sen de savcılara müdahale ediyorsun.
Sermaye Piyasası Kurulu ile ilgili iddialara gövdeni koyuyorsun. Sermaye Piyasası Kurulu kendini kurtarmakla meşgul. Peki Sermaye Piyasası Kurulu’nu kim denetleyecek? Devlet Denetleme Kurulu Başkanı. O nerede, Borsa İstanbul’un yönetiminde, aşağıda. Ama borsanın üstündeki SPK’yı denetleyecek adam, Devlet Denetleme Kurulu Başkanı yukarıda. Erdoğan nasıl olacak? Böyle devlet yönetilir mi? Mahalle bakkalı böyle yönetilmez desem bakkallar ayıp olur. Onların bir düzeni, intizamı, kuralı, kaidesi var.
'Erdoğan’a baktığımda karşımda bir devlet başkanı görmüyorum'
Sanki şu anda ben Erdoğan’a baktığımda karşımda bir devlet başkanı görmüyorum. Aldığı yetkilere, kendine bağladığı kuruluşlara bakınca karşımda dev bir holding başkanı görüyorum. Niye böyle bir hisse kapılıyorsun Engin Altay, derseniz. Biraz önce saydım, borsayı kendine bağlamış. Borsa İstanbul’un beş yöneticisi Erdoğan’ın sarayındaki memuru, kankaları. Merkez Bankası, kendine bağlamış. Başkan değiştirmekten yoruldu. Türkiye Varlık Fonu, Erdoğan başkanı. Kamu özel işbirlikleriyle ilgili muhalefetin bilgi alması olanaksız, Erdoğan ol deyince oluyor. Yapın deyince yapılıyor. Bir Cumhurbaşkanı şöyle yazabilir mi? Kınalı Malkara Otoyolu’nu şu firmaya, oturup konuşun, pazarlık yapın, verin diyebilir mi? Dağ başı mı burası? Bunu yapıyor. Biz 21/b ihalelerinden şikayetçiydik, şimdi istiyoruz ki 21-B bari yapsınlar. Devletten bir metrekare hazına arazisini satın alacaksanız ya da kiralayacaksınız, o evrak, bir dönüm on dönüm demiyorum. 10 metrekare hazine arazisini kiralayacaksan o evrak Erdoğan’ın önüne gelmeden devlet sana bunu ne satabiliyor, ne de kiralayabiliyor. Ne oldu, her şeyi kedine bağlamış. Ekonomik bütün mekanizmalar Erdoğan’da. Bundan dolayı insanlar kendisini eleştirmesin, tepki göstermesin diye de demokrasiyi daraltabildiği kadar daraltmış.
Özetin özeti şudur, millet özel bankalara, tefecilere ve faiz baronlarına çalışıyor. Milletten devlet topluyor, bunlara veriyor. Bankalardan millet faiz alıyor ve batıyor. Bu özel bankalar, tefeciler ve faiz baronları da saraya çalışıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu hal budur.
Böyle bir hal içinde Fuat Oktay dün bir açıklama yapmış. Demiş ki ‘Doğalgaz faturalarının yüzde 80’ini biz ödüyoruz’. Vay be. Avrupa felaket içinde diyor Erdoğan, Avrupa bizden daha olumsuz bir süreç yaşıyor diyor Erdoğan. Fuat Oktay bütün ülkelerde böyle zaten bu. Türkiye’nin yaptığı bir şey değil. Fark şu Avrupa doğalgaz sübvansiyonu yapıyor bir de üstüne millete nakdi yardım yapıyor.
'4 milyon insanın elektriği kesilmiş'
Biz veriyoruz diyor ya, babanın parasını mı veriyorsun kardeşim. Devlet dediğin nedir? Devlet milletindir, devletin sahibi millettir. Sen geçici bir süre için orayı sevk ve idareye oturtulmuş birisin. O devletin kasasına senin verdiğin parayı, aldığın kasayı dolduran millet. Sen o kasadan millet için doğalgaz sübvansiyonu yapıyorsun evet. Sonra kasanın tamamını beşli çete ve faiz baronlarına veriyorsun. Çıksınlar, desinler ki. Mesela Sayın Genel Başkanımız bir hafta ışıksız ve elektriksiz kaldı. Çok mu meraklıydı? Hayır. Türkiye’de toplum 4 milyon hanenin, işyerinin elektriğinin kesildiği ile ilgili bizde bilgi var. Hayır, yalan. Kardeşim CİMER’e sormuşuz. Soru önergesi vermişiz. Cevap, yok. Dokuz aydır, biz bu konuda tek cevap alamadık. O zaman sukut ikrardan gelir. AK Parti hükümeti döneminde Türkiye’de 4 milyon hanenin, insanın elektriği kesilmiştir.
Buradan tekrar soruyorum. Son dönemde kaç hanenin doğalgazı kesildi, Sayın Fuat Oktay. Yüzde 80’nini biz ödüyoruz diyerek buradan sana ekmek çıkmaz. Son dönemde kaç hane, işyerinin elektriği parası ödenmediği için kesildi, Sayın Fuat Oktay, Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Ben de bu memlekette milletvekiliyim, millet adına soruyorum. Önce bunların cevabını hiç değilse yasa ve Anayasa gereği, çık basın toplantısı yap demiyorum ki. CHP sana soru sormuş. Sen orada laf elması mısın? Bu sorularımıza cevap vermek zorundasın. Bu cevapları Meclis açıldığında, bu soruları ısrar ile sormaya devam edeceğiz.
'150 milyar lira gitti'
Maalesef şu anda kapalı devre çalışan bir devletimiz var. Kapalı devre. Nasıl? Merkez Bankası, ilk kez ben sordum. Kur korumalı mevduat için hazineden verilen para ayrı. Merkez Bankası’ndan da yasa gereği verilen bir para var, kur korumalı mevduata. 75- 80 milyarı gitti hazinenin. Zengin zenginliğini sürdürebilsin diye. Fakir ve fukaradan toplanan paranın 75 milyarı gitti, bu giden, bildiğimiz, hazineden giden. Yasaya göre Merkez Bankası’nın da bir desteği var. Bilmiyoruz. Bunun da hazineden giden kadar olması, mevzuat gereği. Yani 75 milyar hazineden gittiyse bir o kadar da Merkez Bankası’ndan kur korumalı mevduat sahiplerine para gitti. Bu bir felaket. 50 milyon dolar para yok diye tank ve palet fabrikasını Katar’a peşkeş çeken kafa, bir avuç zengini korumak için 150 milyar TL hazinenin parasını feda etti. 50 milyon dolar 1 milyar lira. 1 milyar lirayı bulamadığı için tank ve paleti Katar’a peşkeş çekeceksin, zenginin zenginliğini korumak için 150 milyar TL’yi üç, beş zengine peşkeş çekeceksin.
'Vakit namuslular için cesaret vakti'
Bu yaşananlar kabul edilebilir bir tablo değildir. CHP, en kötü ihtimal ile sekiz ay kalan iktidarında, herkes rahat olsun ki Bay Kemal halk düşmanlarından bu işlerin hesabını çatır, çatır soracaktır. Kimse kusura bakmasın. Helalleşme evet. Sınırsızca, içten gelerek, samimiyetle bir helalleşme. Ciddiyetle de bir hesaplaşma yapmak, namuslu insanların görevidir. Hep söylediğim bir şey var. Vakit, namuslular için cesaret vaktidir.”