Haftalarca seçimi konuştuktan sonra artık bugün tercih yapmak için sandık başında olacağız. Öncekilerden çok farklı bir propaganda dönemi yaşadığımız bir gerçek. Kıran kırana bir yarışla, sert, zaman zaman yaralayıcı, çoğu zaman siyaset dışı bir üslupla tamamlamış olduk süreci.
Malum, seçim yasakları gereği tercihi etkileyecek herhangi bir değerlendirme yapma şansımız yok. Ama kampanya sırasında aklımızda kalan kimi tuhaflıklar, hoşluklar var, onlardan söz etmek için belki de uygun gün bugündür.
Bahçeli yıktı geçti
Son haftalara Devlet Bahçeli’nin gafları damga vurdu denebilir. Bu konuda hayli malzeme veren bir lider Bahçeli, bilindiği gibi. “Paris‘te sokma sokya“dan tutun, “Emsalettin İhsanoğlu“na kadar bolca örnek var. Partisinin Balıkesir mitingindeki konuşmasında İki Keklik türküsünün hikayesini anlatıp türkünün sözlerini şiir olarak okurken de dili sürçtü. En son eğer montajlanmış değilse tüm dünyaya yani “Hans‘a, Tony“ye, bu arada kim olduğunu çıkaramadığımız “Herkel“e meydan okurken yaptığı dikkatsizlik “tüm zamanların en berbat“ dil sürçmesi olarak tarihe geçmiş olabilir.
Tabii ki bunlardan yola çıkarak birilerini küçümsemek doğru değil. Son derece insani bir yanılgı nihayetinde. İsteyerek yapılmadığına göre kişiyi buradan vurmak anlamsız. Bahçeli ya da başka birine dili sürçtüğü için hastalıklar yakıştırmanın alemi yok tabii. Etik değil çünkü.
Dil sürçmesi, konuşurken yapılan, genellikle önemsiz, çoğu zaman eğlenceli bir hatadır, malum. “Lapsus linguae” denir batıda. Ben dili ciddi biçimde sürçenlere öyle hastalık falan yakıştırmayalım desem de İngiliz bilimadamı David Crystal dil sürçmelerinin "konuşmanın altında yatan nöropsikolojik süreçler hakkında çok şey" ortaya koyduğunu belirterek bir “maraz“dan söz ediyor. Bilim ne derse o tabii ki.
Politik figürlerde daha kötü
Özellikle politik figürlerin dil sürçmeleri başlarına bela oluyor tabii. Buna örnek olarak eski İngiltere Başbakanı David Cameron verilebilir. Bir konuşması sırasında yaklaşmakta olan seçimleri “ülke belirleyici“ olarak tanımlayayım derken “kariyer belirleyici“ deyince ülkesinden çok kendini düşünmekle suçlanmıştı. Hayli hırpaladıklarını anımsıyorum.
ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Mitt Romney, bir seçim döneminde kendi kampanyasında konuşurken El Kaide lideri Usame bin Ladin ile Barack Obama’nın adlarını karıştırmıştı ki olacak iş değil. Bir Bella Abzug vardı. ABD Kongresi üyesi. Bir konuşmasında “herkesi koruyan yasalara ihtiyacımız var. Erkekleri, kadınları, heteroseksüelleri, geyleri, cinsel sapkınlıklarına bakmaksızın“ deyince haklı olarak öfkeleri çekti üzerine. Bana sorarsanız Abzug’unki dil sürçmesinden çok bilinçaltındaki gerçek düşüncesinin diline vuruşudur.
Jean Aitchinson, iletişim profesörüdür, çoğunlukla farkedemediğimizi söylediği dil sürçmelerini ikiye ayırır. İlki seçim hataları dediği türde yanlış bir ögenin seçilmesi, diğeri de doğru seçilen ögelerin yanlış sırayla söylenmesi, yani Akılköy Bakır Hastanesi demek gibi. Bana sorarsanız Bahçeli her iki tip dil sürçmesine de hayli vakıf.
Öfkelenince sorun yok
Dilerim bir fonksiyon bozukluğu değildir bu sürçmelerin nedeni. Bahçeli, öfkelendiğinde kendisini gayet iyi ifade eden biri. Sakin konuştuğu zaman dili sürçüyor sadece. Demek ki onu konuşturan öfke. Öfkesini yitirdiğinde söylediklerini anlamak mümkün değil. “İşsiz” sözcüğü yerine üst üse “işsazın, işsizin işsazsız” diyebiliyor örneğin. Necmettin Erdibak deyişi başka bir örnek.
Sigmund Freud'un "konuşmacının söylemeyi amaçladığı şeyi tam tersine çeviren bir dil sürçmesi, ciddi bir tartışmada hasımlardan biri tarafından yapılırsa, onu hemen dezavantajlı duruma düşürür, rakibi bu avantajı kendi amaçları için kullanır” derken çok sıradan bir şey söylüyor aslında. Bunu herhangi biri de söyleyebilir. Fakat Bahçeli gibiler için çok ciddi bir uyarı olduğunu belirtmiş olayım Freud’un bu sözlerinin.
Yaptığı dil sürçmeleri ile siyasi rakiplerine koz veren Bahçeli’ye ara sıra Freud’a başvurmasını önermek isterdim.
Dinler mi beni bilmem..
Şu sıra Sam’a, Tony’ye, Cony’ye, Herkel’e, Frank’a fena halde kızmış durumda çünkü.