Devlete Karşı Cumhuriyet Savunmak

.

Neredeyse 70 yıldır bu ülkede Cumhuriyet’in içini boşaltmak, devrimci-aydınlanmacı kimliğini silmek isteyenlerle, onu tam da olduğu gibi yaşatmak isteyenlerin mücadelesi var. Ve ne yazık ki Cumhuriyet ile derdi olanlar genellikle iktidar sahipleri.

Bu kavga 1946’dan başlar aslında ama 2002’den bu yana yani 21 yıldır daha sert. Çünkü ‘’Cumhur’un başı’’ Erdoğan artık kendi Cumhuriyetini istiyor. Onu kurmak için başka bir tarih anlatısı üretiyorlar, Cumhuriyet kadrolarıyla başları hoş olmadığı için başka figürleri öne çıkarıyor, Kut’ül Amare gibi, Malazgirt gibi başka kahramanlık hikayelerini büyütmeye çalışıyorlar.

Halk Cumhuriyet’i unutsun, AKP kendi hikayesini yazabilsin diye ‘’Ümmet-Osmanlı’’ soslu konuşmalarla, diziler-filmler-şarkılarla, iktidar medyasının yayınlarıyla dört koldan son sürat propaganda yapıyorlar.

Ama olmuyor… Unutturamıyorlar…

HALKIN CUMHURİYETİ-ERDOĞAN’IN CUMHURİYETİ

Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda bu kavga hiç olmadığı kadar sertleşti. İktidar Gazze’deki katliamı fırsat gibi gördü, kutlamalar bir bir iptal edildi.

Yetmezmiş gibi Erdoğan tam da bayramdan bir gün öncesinde, üstelik de tüm tepkilere rağmen kapatıp yıktığı Atatürk Havalimanı’nda Gazze mitingi düzenledi. Konuşmasında Cumhuriyet Bayramı sadece bir kez geçti, uzun uzun Osmanlı’yı, İslam coğrafyasını, ‘ümmet kardeşliğini’ anlattı.

Gazze ile dayanışmaya kimsenin itirazı yok ama miting için ne seçilen tarih, ne seçilen yer ne de kullanılan retorik tesadüftü. Erdoğan kendi Cumhuriyetine uygun, kendi yolunda yürüyordu. Atatürk’ün, kurucu kadroların, Cumhuriyet’in devrimci kimliğinin unutulduğu, biraz din, biraz tek adam, biraz emperyal hayaller soslu İkinci Yüzyıl…

Tam da o yüzden Cumhuriyet Bayramı afişlerinde Atatürk yoktu, tam da o yüzden Diyanet hutbesinde Atatürk yoktu, tam da o yüzden Erdoğan 29 Ekim konuşmalarında bile ‘’ Cumhuriyetimizin bugün ilk asrını tamamlayıp, Türkiye Yüzyılı'yla ikinci asrına girmiş bulunuyoruz’’ diyordu.

Anlayın artık canım, o Cumhuriyet bitti, şimdi yenisi başlıyor, Erdoğan rejiminin yüzyılı…

Ama bir dakika… Öyle kolay değil o işler…

İNATLA BAYRAMI BAYRAM YAPANLAR

Halk, Cumhuriyet’i kendi devletine karşı korudu bu 29 Ekim’de. Elinde çok az şeyi kalmışlara has inatla ayağa kalktı, sokağa çıktı, bayramı bayram yaptı, devlete de zoraki hatırlamak düştü.

Ben de tüm gün sokaklardaydım, her yer tıklım tıklım, kırmızı-beyaz giyinmiş, eline bayrağını almış büyük kalabalıklar sabahtan beri sokaktaydı. Şarkılar, marşlar…

İBB’nin Matepe’de düzenlediği kutlamaya gittim. Hani klişedir ya, ‘’adım atacak yer yok’’ denir, hah, işte onun da ötesiydi, nefes almak zorlaştı bazen kalabalıktan. Maltepe çevresindeki mekanlar, kaldırımlar, balkonlar, o koca etkinlik alanı insan seliydi. Kimi şarkı söylüyor, kimi dans ediyor, kimi bayrak sallıyor, kimi konseri izliyor. Ama herkeste inadına bir neşe.. İnadına dedim çünkü o neşe öyle bir neşeydi. ‘’Yok öyle ben yaptım oldu’’ diyorlardı sanki. ‘Sen istedin diye unutacak değiliz.’’

Aynı saatlerde farklı kentlerde ya da ilçelerde onlarca kutlama vardı, sosyal medyadan izledim çoğunu, hepsinde aynı inatçı neşe…

Ve Anıtkabir… Unutulsun diye onca yıl onca çabaya rağmen, Atatürk’ün kabrinde geceyarısı bile kuyruk vardı. Orada inadına bir umut, belki inadına bir damla gözyaşı…

İşte bu inatla halk kendi devletine karşı kendi Cumhuriyetini savundu. Bu inat sayesinde devlet unutturmaya çalıştığı bayramı zoraki de olsa kutladı. Öyle zoraki ve son anda olmuştu ki her şey okulları tatil etmek bile saat 21.30’da geldi akıllarına.

UMUT ETMEKTEN YORULMAYANLARIN ÜLKESİ

Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Kuru Otlar Üstüne’den aklıma mıh gibi bir cümle kazındı: Umut etmekten yorulmak…

Seçim yenilgileri, hukuksuzluklar, çöken toplumsal hayat, yoksullaşma, yaşam tarzına sadırılar bazen bizi tam da bu noktaya getiriyor. Ama orada çok kalmıyoruz asla - ve iyi ki... Bu 29 Ekim’de olduğu gibi. Mesele bir haysiyet mücadelesine dönüp, zekamızla, benliğimizle, kimliğimizle alay edildiğinde unuttuk o yorgunluğu. Giydik kırmızı-beyazlarımızı, attık kendimizi sokağa. Ne kalabalıktan, ne soğuktan-sıcaktan, ne açlıktan şikayet etmeden bayram yaptık.

Zorlama yok, para veren yok, minibüs gönderen yok, su veren bile yok. Bir biz vardık, bir de yorulmayan umudumuz.

Siyaset Haberleri