HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin seçimlerde kendi adayını çıkaracağını duyurdu. Bunun ardından adaylık tartışmaları yükselirken HDP'nin adayının kim olacağı da merak edildi.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24'te yer alan yazısında "HDP atla deve talep etmiyor, Altılı Masa'nın belirlenecek ortak adayının, HDP ve tüm muhalefet ile genel demokrasi ilkelerini açık, şeffaf bir şekilde oturup tartışmasını, müzakere etmesini istiyor ki ortak aday, halkın ortak adayı olabilsin" dedi.
Demirtaş'ın yazısı şu şekilde:
HDP'nin kendi adayını çıkarma hazırlığı yaptığını açıklaması, yoğun bir şekilde tartışılıyor. Tartışmanın zararı yok. En doğruyu, ideali bulmanın yolu özgürce tartışabilmektir zaten.
Ben de bu tartışmalara katkı sunmak amacıyla birkaç noktaya değinmek istiyorum.
HDP neden Altılı Masa'nın kendi adayını açıklamasını beklemeden aday hazırlığına girişiyor, Altılı Masa'nın çıkaracağı adaya güvenmiyor mu?
Konu güven değil
Öncelikle, konu kişiye güven değil. Bir kişiye çok güvenebilirsiniz ama ortada kurumsal, bağlayıcı güvenceler yoksa o kişiden bağımsız şekilde, ciddi sorunlar yaşanabilir.
Mesela Altılı Masa'daki liderler birbirine güvenmedikleri için mi sürekli protokoller, yetki ve görev dağılımları, program taslakları üzerinde çalışıyorlar? Altılı Masa liderleri neden şöyle bir açıklama yapmıyorlar, mesela? "Bizim çıkaracağımız aday kim olursa olsun ona güvenimiz tamdır, dolayısıyla kendi aramızda hiçbir konuyu müzakere etme gereği duymuyoruz, her şeyi adayımızın vicdanına havale ediyoruz."
HDP ile müzakere neden gereksiz olsun?
Haklı olarak bunu söylemedikleri gibi neredeyse bir yılı aşkın süre boyunca ve on toplantı yaparak her konuyu uzun uzun müzakere ediyorlar, anlaştıkları başlıkları protokollere bağlıyorlar. Olması gereken de budur. Aksi taktirde destek verip seçtirdikleri aday, yarın bir gün ciddi hatalar yapmaya başlarsa hem tüm partiler seçmenlere karşı mahcup olurlar hem de Türkiye yeni bir açmaza, krize girer. Bu nedenle seçimden önce her konuyu müzakere etmek haktır, meşrudur, dahası zorunluluktur.
Peki Altılı Masa'nın tüm partilerinin ortak adaya destek şartı olarak yürüttüğü müzakere, sıra HDP'ye gelince neden gereksiz, anlaşılmaz görülüyor? İşte biz HDP'liler de bunu anlayamıyoruz.
Pazardan bir kilo domates alırken bile diyalog kuruyorsunuz da 7 milyon seçmenin desteğini isterken bundan kaçınmayı neyle açıklıyorsunuz? Üstelik o 7 milyon seçmenin desteğini almak sadece seçim matematiği açısından değil ülkenin iç barışı, demokrasisi açısından olmazsa olmaz konumdayken neden müzakereyi HDP ile yürütmek ağır gelsin?
Kürtler yan odada beklemek istemiyor
Şimdi, Cumhuriyet'in yüzüncü yılında Türkiye kendi içinde bir toplumsal barış, kardeşlik, eşitlik, birlikte yaşam anlaşması, anayasası yapmaya hazırlanırken toplumun önemli bir kesimi dışarıda bırakılmak isteniyor gibi bir görüntü oluşmasına fırsat vermemek gerekir.
Türkiye hepimizindir, HDP de Türkiye'nin parçasıdır, Cumhuriyet ortak değerimizdir, birlikte ve hep beraber yaşayacağız tabii ki. Aynı odada yan yana oturup ortak geleceğimizi beraberce, medenice, kardeşçe konuşmak neden kimilerine tuhaf bir istek veya dayatma olarak geliyor? Hadi HDP ile görüşmeyi Cumhur İttifakı yapmaz, yapamaz, demokrasi anlayışlarına uygun değil. Ama kendini demokrat muhalif olarak tanımlayanların özenli ve dikkatli davranmasını beklemek hakkımızdır.
Ortak aday HDP ile görüşmeli
Sonuç itibarıyla HDP atla deve talep etmiyor, Altılı Masa'nın belirlenecek ortak adayının, HDP ve tüm muhalefet ile genel demokrasi ilkelerini açık, şeffaf bir şekilde oturup tartışmasını, müzakere etmesini istiyor ki ortak aday, halkın ortak adayı olabilsin.
"Altılı Masa'nın adayı netleşince tüm toplumsal ve siyasal kesimlerle açıkça müzakere yürütecektir. Herkesi dinleyip talep ve beklentilerini ciddiye alacaktır, kimse merak etmesin" demek zor olmasa gerek. "Biz Altılı Masa olarak aramızda uzlaşıp defteri kapatmayacağız. Başka kesimlerle de uzlaşma arayışlarımızı sürdüreceğiz" deyip bunun gereğini yapmak herkese, hepimize kazandırır.
Üstelik HDP ile müzakere başlıkları da öyle gizli saklı değildir; Eylül 2021'de HDP'nin açıkladığı tutum belgesindeki 11 maddedir. Bu ilkeler herkes için demokrasi talep eden maddelerdir.
Şimdi Altılı Masaya düşen en olgun ve demokrat tutum, Altılı Masanın Cumhurbaşkanı adayının ortaya çıkmasıyla birlikte, HDP dahil diğer tüm toplumsal ve siyasal muhalefetle mutlaka görüşüp dinleyeceğini, uzlaşma arayacağını, destek isteyeceğini açıklamasıdır.
HDP dayatma yapmıyor
HDP kimseye olmazı dayatmıyor, akılcı ve meşru olanı gösterip ön açıyor, seçimlerde ortak adayın demokrasinin teminatı olarak büyük bir farkla kazanmasının yolunu gösteriyor.
Tartışmalara bir de bu yönüyle bakmakta yarar var. Çözülmeyecek bir sorun yok, yeter ki herkes uzatılan eli tutma cesaretini göstersin.
Ayrıca Altılı Masa'nın son toplantısında alınan karar gereğince aday dışındaki genel başkanların Cumhurbaşkanı yardımcısı olması ihtimali varken, masadaki tüm liderlerin toplumun geneline ve elbette HDP seçmenine güven verecek adımlar atması gerekmez mi?
Özellikle HDP oylarıyla Cumhurbaşkanı yardımcılığı talep edilecekse "HDP'ye bakanlık", tartışmasında incitici beyanlarda bulunanlara samimi adımlar atma görevi düşmez mi? Düşer, düşer.
Yeter ki kriz için değil, çözüm için birlikte çalışma, iş birliği niyeti ortaya çıksın. İşte tüm bunlar görmezden gelinir ve HDP'nin iyi niyetli tutumu yok sayılırsa o zaman da HDP kendi adayını çıkarır ve kıyasıya bir seçim yarışına girer.
HDP'nin aday çıkarma hazırlığı yapması da bu nedenlerle haklıdır, meşrudur, desteklenmesi gereken ilkeli bir tutumdur.
Bu nedenle hep birlikte ne diyoruz? Yürü HDP, yolun açık olsun.