Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün gerçekleştirdiği bir dizi devrimle kuruldu.
Bugün bir asırlık ömre ulaşmasının nedeni bu devrimlerdir.
Emperyalist devletlerin işgaline karşı verilen Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Atatürk istese padişah da halife de olabilirdi.
Ancak O, dinde reformu ve sanayi devrimini ıskalamış köhne bir imparatorluktan çağdaş bir devlet kurdu.
Bu çağdaş devletin temelinde üç büyük devrim vardır.
Saltanatın kaldırılması.
Cumhuriyetin kurulması.
Hilafetin kaldırılması.
Bu devrimlerin yanında, onların içini dolduran ve tamamlayan; hukuk, yazı, dil, kadın-erkek eşitliği, genel olarak yaşam tarzı ve kültürle ilgili devrimlerin tümü “Atatürk Devrimi,” “Cumhuriyet Devrimleri,” ve “Türk Devrimi” olarak tanımlanır.
Atatürk’ün gerçekleştirdiği üç temel devrimin ilki saltanatın kaldırılmasıdır. Egemenliğin Saray’dan alınıp halka verilmesidir. Bu, Atatürk’ün modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması yolunda attığı ilk adımdır.
Saltanatı kaldırılması kararını uygulamaya geçirme fırsatını Lozan Barış Konferansı öncesinde yakaladı. İtilaf Devletleri, Lozan’a hem Ankara hem de İstanbul hükümetini birlikte davet etmişti. Bu ikili davet Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde (BMM) çok büyük tepkiyle karşılandı. Milletvekilleri ikili davetin Vahdettin’in bir oyunu, ülkeyi bölmeye yönelik bir taktik
olduğunu düşünüyorlardı. Atatürk bu fırsatı kaçırmadı. Türkiye’de ‘iki hükümet’ durumuna son verecekti. Saltanat ve hilafeti birbirinden ayıracak ve önce birincisini kaldıracaktı. Sultan ve hükümeti olmayacaktı. Şehzade siyasal iktidara sahip olmayacak sadece halifelik makamında oturacaktı. Atatürk’ün önerisiyle saltanat 1 Kasım 1922’de, 1’e karşı 600 oyla kaldırıldı. Saltanatın kaldırılmasıyla Padişah’a bağlı İstanbul hükümeti de Meclis’i de ortadan kalkmış oldu. Lozan’da Türkiye’yi İsmet Paşa başkanlığında Ankara hükümeti temsil etti.
Atatürk cumhuriyet kuracağını ilk kez 24 Eylül 1923’te Viyana gazetesinin muhabirine açıklamıştı. Cumhuriyeti ilân etmeden önce 27 Ekim 1923 tarihinde Fethi (Okyar) hükümetini istifa ettirdi. Yeni hükümetin kurulmasında zorluk yaşanıyordu. Her bakanı Meclis’in seçmesi gerektiği için uyum sorunları vardı. Atatürk’e göre eğer cumhuriyet olsaydı bu sorunlar yaşanmazdı. Cumhuriyet rejiminde cumhurbaşkanı başbakanı atar, o da bakanları belirlerdi. Atatürk, 28 Ekim 1923’te İsmet İnönü ve Fethi Okyar’ın aralarında olduğu, kendisiyle görüşmek isteyen bir grup milletvekiline Çankaya’da yemek verdi.
Atatürk, o yemeği Nutuk’ta şöyle anlattı:
“Yemek esnasında, ‘yarın cumhuriyeti ilân edeceğiz’ dedim. Hazır bulunan arkadaşlar derhal fikrime iştirak ettiler. Yemeği terk ettik… O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar beni erken terk ettiler. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafir idi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun lâyihası müsveddesi hazırladık. 20 Kanunisani (Ocak) 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun şekli devleti tespit eden maddelerini şu suretle tadil (değiştirmek) etmiştim: Birinci maddenin nihayetine, “Türkiye Devleti’nin şekli hükümeti Cumhuriyettir’ cümlesini ilâve ettim.”
Atatürk için yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş bir yapıya kavuşması, yeni siyasal düzenini kurması için halifeliğin kaldırılması da kaçınılmazdı. Yol açacağı sorunları göğüslemek üzere riski üstlendi. Halifelik 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan yasayla kaldırıldı.
Hilafet kaldırılmıştı ama 1924 Anayasası’nda “devletin dini İslam’dır” hükmü duruyordu. Bu hükmü kaldırmak laiklik ilkesini anayasaya koymak o kadar kolay değildi. Nitekim “devletin dini İslam’dır” hükmünü kaldırmak için Atatürk 1928 yılına kadar koşulların oluşmasını bekledi. Bu hüküm ancak 10 Nisan 1928 tarihinde kaldırıldı. Laikliğin anayasaya girmesi ise ancak 1937’de mümkün olabildi. 5 Ocak 1937 tarihinde laiklik CHP’nin 6 okundan biri olarak anayasaya konulabildi.
Atatürk 100 yıl sonrasını görebilen çağının en büyük lideridir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk ve silah arkadaşlarını sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Türkiye’nin en büyük hazinesi “benim bırakacağım tek miras akıl ve bilimdir” diyen Atatürk ve devrimleridir.
Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun.