Erdoğan'dan Bahçeli'ye açık Öcalan desteği: Tam bir mutabakat halindeyiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçtiğimiz haftalarda Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının Cumhur İttifakı'na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyorum" dedi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Grup Toplantısı'nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin teörr örgütü elebaşının dışarı çıkması için yaptığı çıkışa tam destek verdi. Erdoğan, "Sayın Bahçeli ile tam mutabakat halindeyiz" dedi.

Erdoğan, kreş tartışmalarına da değindi. Erdoğan, "Kreş açmanın, anaokulu açmanın, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içerisindeler" ifadelerini kullandı.

Geleneksel yeminleri eden teğmenlerin ihracı konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kimse bu orduyu sağa sola çekmesin. Ordumuzun konumunu gayet iyi biliyoruz" dedi.

Erdoğan, belediyelerin konser ücretleri tartışmasına da, "Konserler üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar buzdağının sadece görünen kısmıdır. Suyun altında çok daha büyük hırsızlıklar, usulsüzlükler vardır. Halkçı belediyecilik sloganı altında nasıl bir soygun düzeninin işletildiğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz" sözleri ile değindi.

AHMET ARİF'İN ÜNLÜ ŞİİRİNİ OKUDU: TÜKÜR YÜZÜNE HAİNİN

Erdoğan konuşmasında şunları dile getirdi:

  • "İtibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcut. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti, inşa ettiğimiz her eseri, ülkemizin hanesine yazdırdığımız her kazanımı açık söylüyorum, bu zihniyete rağmen başardık.
  • Hani şair diyor ya, "Öyle yıkma kendini. Öyle mahzun, öyle garip nerede olursan ol, içeride, dışarıda, derste, sırada. Yürü üstüne üstüne. Tükür yüzüne cellâdın, fırsatçının, fesatçının, hainin. Dayan kitap ile, dayan iş ile, tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan, rüsva etme beni."
  • İşte biz de böyle ağır bir vebali omuzlamanın bilinciyle millete mahcup olmamak için umut ile, sevda ile, düş ile gece gündüz demeden çalıştık.
  • Çabaladık, ter döktük. Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Fırsatçılara, fesatçılara, içerideki ve dışarıdaki bedhahlara rağmen Türkiye'ye Cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık.
  • Cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık aziz kardeşlerim. Bugün de bu hastalıklı anlayışın yeni hezeyanlarıyla uğraşıyoruz. Açıkçası bunlar için sarf ettiğimiz her nefesin, ayırdığımız her vaktin ziyan olduğunu, beyhude olduğunu biliyoruz ama biz bunlara hak ettikleri cevapları vermediğimizde densizlik çıtasını yükseltiyor, cüretlerini artırıyor, kendilerini layüsel görmeye başlıyorlar.

KILIÇDAROĞLU'NA TEPKİ GÖSTERDİ

  • CHP’nin eski genel başkanının geçtiğimiz günlerde davalı olarak bulunduğu mahkeme salonunda freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler, bühtanlar bunun en son örneğidir
  • Karşımıza çıktığı istisnasız bütün seçimleri kaybeden bu zat, kendi partisi içinde de her türlü hakarete uğrayan, şaibeli bir kurultayla devrilip sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi.
  • Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bu zat da partisini tekrar kurultaya götürmek için karanlık ittifaklar kurma ve delege avı peşinde koşarken gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor.
  • Üstelik bunu da 15 Temmuz ihanetinin faili FETÖ’nün eline tutuşturduğu malzemeler üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17-25 Aralık emniyet, yargı girişimi karşısında milli iradeyi savunurken bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ’cülere desteğe gittiğini dün gibi hatırlıyoruz.
  • Daha sonra montaj olduğunu bizzat kendi ağzıyla ikrar ettiği FETÖ’nün kasetlerine aylarca partisinin kürsüsünü açtığını da unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi de tankların arasından sıvışarak gittiği bir evde keyif kahvesini yudumlayarak FETÖ’cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemiştir.
  • Milletimizle sırt sırta vererek darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul’daki mitinge gelmiş, ardından yeniden fabrika ayarlarına dönerek FETÖ’cülerin davulunu çalmaya devam etmiştir. 14-28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği Amerika’da saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür bir türlü açıklayamadı.
  • Hatırlarsanız ekonomi gurusu diyerek tüm Türkiye’ye reklamını yaptığı Amerikalı bir arkadaşı vardı. Genel başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna bye bye dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, avroları ise daha sonra İstanbul’da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun, elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneğiyle karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.
  • Bu zatın Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları, özellikle dile getirdikleri yakışıksız ithamlar en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Bu aynı zamanda karakter bozukluğunun da işaretidir

"MİLLETİMİZİN VERİLMİŞ SADAKASI VARMIŞ"

  • Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır. Siyasi rekabet başkadır, siyasette kan davası gütmek başkadır. Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat siyaset sanatını, siyaset etiğini, siyasetin teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir badire atlattığını daha net görebiliyor muyuz? Daha önce de söyledim, milletimizin verilmiş sadakası varmış. Milletimiz Anadolu irfanı denilen o engin ferasetiyle verilmiş sadakası varmış. Milletimiz Anadolu irfanı denilen o engin ferasetiyle başına gelebilecekleri görerek bu zata ve altılı masa denilen derme çatma yapıya ülkeyi, devleti, evlatlarının geleceğini emanet etmedi.

"SANA BU KAPIDAN EKMEK YOK"

  • Bunun için Allah'a ne kadar şükretsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır. Hatasını bir türlü kabullenmeyen bu zat şimdi de partisinin kendisine attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki: Sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver.
  • Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi itirazlarına da alet olmayız. Ha bunların yeni genel başkanlarının eskisinden geri kalır tarafı yok.

KREŞ TARTIŞMASI

  • Milli Eğitim Bakanlığı belediyelere münhasır kendi uhdesinde olan anaokulu hizmetinin işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderiyor. Bu hatırlatma kanuni bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne götürerek iptal ettirdiği bir düzenleme bulunuyor.
  • Tıpkı öğrenci bursları meselesi gibi burada da CHP bizzat kendisinin müsebbibi olduğu bir konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP Genel Başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor. Şimdi bakınız değerli kardeşlerim, cehalet tek başına katlanılabilir bir eksikliktir ama cehaletle ukalalık bir araya geldiğinde inanın çekilmez hal alıyor. Son hadisede CHP'nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur.
  • Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki anaokulu, kreş ayrımını dahi bilmiyorlar, bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar ama üzerine ahkâm kesmede, "Engelleniyoruz!" naraları atmada maşallah pek hevesli ve mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim, bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası haline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk ve nizam devletidir.

"KREŞ AÇMANIN KURALI BELLİDİR"

  • Kreş açmanın, anaokulu açmanın, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse "Ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum." diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz.
  • Benzer bir tavra mezuniyet töreninde sergiledikleri disiplinsizlik sebebiyle soruşturmaya uğrayan teğmenlerle ilgili şahit oluyoruz. Neymiş? Benim birincilere diploma vermemi kalkıp onun değerlendirmesini yapıyorlar.
  • TEĞMENLER TARTIŞMASI "E TAMAM BİRİNCİ OLMUŞ HUZURUMA GELMİŞ..."

  • E birinci olmuş, huzurumuza getirilmiş. E yapmam gereken nedir? Onların diplomalarını vermektir. Ama bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine özellikle harp okullarının yüksek disiplin kurulunun huzurumuza getirdiği bir neticedir.
  • Biliyorsunuz bunlar daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole otur tutacak kadar şuurularını kaybettiler.
  • Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince apar topar "Bilmiyorduk, haberimiz yoktu." yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu bilin ki CHP'dir.
  • Disiplinsizlik suçlamasıyla disiplin kuruluna sevk edilen teğmenlerle ilgili de önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Hâlbuki disiplin elbette her yerde lazımdır ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir.

"PENSİLVANYA'DAN EMİR ALAN ASKER ELBİSESİ GİYMİŞ..."

  • Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya'dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük.

"YARIN NELER YAPABİLECEKLERİNİ KİM BİLEBİLİR"

  • Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir? Türkiye 1960 darbesini ve süreçteki pek çok cunta girişimini yaşadı. 1971 muhtırasını tecrübe etti. 1980 darbesinin zulmünü iliklerine kadar hissetti. 1997 postmodern muhtırasının ayıbına maruz kaldı. 15 Temmuz’da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen var mı?
  • Bu hakikatler gün gibi ortada dururken kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına, bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP'nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim.
  • Milletimizin gözbebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da, siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz. Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil, milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri peygamber ocağıdır, milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu yüzyıllardır "Allah Allah!" nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, "Ölürsem şehit, kalırsam gazi." şuuru ile şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü öldüren kahramanların ordusudur.
  • Ne diyor merhum Yahya Kemal? "Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi! Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi! Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyet namın. Galib et çünkü bu son ordusudur İslam'ın!" Evet. Tıpkı Yahya Kemal merhumun ifadesiyle bu ordu üç kıta, yedi iklimde İslam'ın bayraktarlığını yapan şanlı bir ordudur.
  • Kimse bu orduyu sağa sola çekmesin. Ordumuzun konumunu gayet iyi biliyoruz, Yahya Kemal'in ifadesinde yer aldığı gibi. CHP zihniyeti onca çabasına rağmen ordumuzun ruh kökünü koparmaya muvaffak olamamıştır. Allah'ın izniyle bundan sonra da muvaffak olamayacaktır.
  • Aziz kardeşlerim, bir diğer husus ise şudur: Kahraman ordumuz vesayet heveslerinden ve FETÖ’cü hainlerden temizlendikçe vatan savunması görevini çok daha etkin, çok daha başarılı bir şekilde yerine getirmeye başlamıştır.
  • Artık ülkenin içi ile uğraşmak yerine sınırlarımız ötesinde terör örgütlerine nefes aldırmayan bir orduya sahibiz.
  • Kimse kusura bakmasın. Karası, denizi ve havasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin gıpta ile takip edilen başarılarına bölücü terör örgütünün uzantılarıyla yan yana yürümekten gocunmayan istismarcıların gölge düşürmesine müsaade etmeyiz.
  • Hem üç beş oy için, affınıza sığınarak söylüyorum, "Mustafa Kemal’in itleri." hakaretini sineye çekeceksiniz hem meclis kürsüsünden bölücü örgüt yandaşlarından ayar üstüne ayar yerken gıkınızı çıkarmayacaksınız hem 14-28 Mayıs seçimleri sürecinde Kandil'den, Pensilvanya'dan gelen destek beyanlarına bir çift laf etmeyeceksiniz hem de bugün karşımıza çıkıp utanmadan bize Gazi Mustafa Kemal'den, cumhuriyetten, vatan, millet ve Mehmetçik sevgisinden bahsedeceksiniz.
  • Siz gidin önce kendi kara sicilinizle bir yüzleşin. Siz gidin bu zamana kadar karşısında dut yemiş bülbüle döndüğünüz hakaretlere niçin ses etmediğinizin hesabını verin. Siz gidin Türkiye'ye "işgalci" diyenlere, Türk Silahlı Kuvvetlerine kimyasal silah kullandı iftirası atanlara niçin destek olduğunuzu açıklayın.
  • Demli belediyeler arasında mekik dokurken siz ne hakla bizi cumhuriyet üzerinden eleştiriyorsunuz? Böyle bir konuda bize laf söylemek sizin haddinize mi?
  • Bizim de milletimizin de sizin ikiyüzlü, omurgasız siyasetinize karnı tok. Ordumuza başta Balkan Harbi olmak üzere yakın tarihimizde çok ağır bedeller ödeten siyaset virüsünün bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. İttihatçılar ile İtilafçılar arasındaki çekişme sebebiyle tarihimizin en büyük toprak kayıplarını yaşadık, unutmayın. Siyaset virüsünün bir orduyu içten içe nasıl çökerttiğini, nasıl zayıflattığını Balkan Savaşları’nda hem de çok acı bir şekilde tecrübe ettik.
  • Rıza Tevfik’in Rumeli, "O nazlı vatan bizimdi. Biz benimsemedik, el aldı gitti." diyerek ağıt yaktığı 550 yıllık can parçamız Rumeli’yi sadece 1 haftada kaybettik.
  • Cumhuriyet tarihimiz boyunca da neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan vesayet teşebbüslerinde ordumuzun nasıl bir girdaba sürüklendiğini, milletimizle nasıl karşı karşıya getirildiğini yakinen gördük. CHP’nin sorumsuz yöneticilerinin ordumuzu nizamsizlik, intizamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız.
  • AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak darbecilere ve şakşakçılarına rağmen demokrasiyi, hukuku, adaleti, kalkınmayı, sivil siyaseti ve milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz.

"BU BELEDİYE BAŞKANLARINA ÜLKE EMANET EDİLEBİLİR Mİ?"

  • Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu süreçte şu değişmez gerçeğe bir kez daha şahitlik ediyoruz: Ülkenin yaşadığı her sınama CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor. Düşünün, meclisin 2. büyük partisi, bir anlamda iktidarın alternatifi olan parti ve kadrolarının hali bu. Ne liyakat var, ne ehliyet var ne de millete ve memlekete hizmet gibi bir dert var. Allah aşkına, size de, bizi dinleyen herkese de soruyorum:
  • Şu haliyle CHP'ye bakıp da kendisi ve ülkesi adına umut görebilen tek bir vatandaşımız var mıdır acaba? Eskisi ve yenisiyle CHP genel başkanlarına, hırsları boylarını aşan belediye başkanlarına bakıp da ülkeyi bunlardan herhangi birine emanet edebileceğine inanan aklı başında tek bir kişi var mıdır acaba?"

"CHP NASIL OY ALABİLİYOR?"

  • CHP'ye bakıp da Türkiye'nin milli menfaatlerini dünyanın dört bir yanında hem diplomasinin inceliklerini hem siyasi ve askeri gücünü hem kişisel ilişkilerini kullanarak savunabilecek bir kadro görebilen var mı acaba? Peki buna rağmen CHP nasıl bu kadar oy alabiliyor? Nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor? Nasıl bu kadar cüret sahibi olabiliyor? Açık konuşmak gerekirse bunun müsebbibi AK Parti olarak biziz. Değerli kardeşlerim, bu bir özeleştiridir, açık ve net. "İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır." demiş atalarımız.
  • Biz de başkalarını eleştirmeden önce sorunu kendimizde arayacağız. Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar bizim kimi eksiklerimizle ve hatta yanlışlarımızla birleşince milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP'ye oy vermek zorunda bıraktı. Belki de oy vermediler ama netice ortada. Hâlbuki CHP tek parti faşizminden beri hiçbir zaman bu ülkenin milli partisi olmamış, olamamış bir yapıdır. Daha vahimi, böyle bir derdi ve gayreti de olmamıştır. Bakınız, bu parti bizi yıllarca hiçbirinin belgesi, ispatı, temeli olmayan nice konuda yolsuzlukla, usulsüzlükle suçladı değil mi? Peki sonra ne oldu? Bizi haksızlıkla, hukuksuzlukla, adaletsizlikle suçlayanlar ellerine imkan geçtiğinde bunların hepsinin de feriştahını yaptırdılar.

"KONSERLER BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ"

  • Hiç şüphesiz, bunların hepsinin de hesabını, vakti geldiğinde hem millete, hem yargıya verecekler. Nasıl belediye imkanlarını terör örgütünün emrine verenler birer ikişer yargının önüne çıkıyorsa, hırsızlar da belgeleri, bilgileri tekemmül ettirildiğinde, kendilerini yargının huzurunda bulacaklar. Hiç kimsenin millete hizmet için tahsis edilen kaynakları, kendi hırsı, kendi sinsi emeli, kendi şahsi reklamı için yağmalama, har vurup harman savurma, karanlık mahfillerde dağıtma hakkı yoktur. Şunu milletimizin çok iyi bilmesini isterim: Geçtiğimiz günlerde, ben de belediyecilik yaptım. Belediyecilik dışında şu anda devleti yönetiyoruz. Konserler üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar buzdağının sadece görünen kısmıdır. Suyun altında çok daha büyük hırsızlıklar, usulsüzlükler vardır. Halkçı belediyecilik sloganı altında nasıl bir soygun düzeninin işletildiğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. SSK'ya olan birikmiş borçlarını ödemekten "Para yok!" diyerek kaçanların, yandaşları zengin etmeye gelince milyarları nasıl bulduğunu milletimiz gayet farkındadır. Bunun hesabını sandıkta benim aziz milletim, inanıyorum, muhakkak soracaktır.

"ŞANLA ŞEREFLE GEÇEN 22 YILIMIZ"

  • Bizim şanla, şerefle geçen 22 yıllık kesintisiz iktidarımızda hizmette eksiğimiz olabilir. Eserde yanlış tercihlerimiz olabilir. Ama bunlar gibi beytülmali yağmalatma gibi bir sabıkamız hamdolsun yoktur. Allah'ın izniyle seçimlere kadar milletimizin sıkıntılarını birer birer çözerek, ülkemizi güven ve istikrar rayında tutarak, Türkiye Yüzyılı hedefimizden sapmayarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri lehimize çevirerek, yeniden umutları tazeleyecek, gönülleri kazanacak ve iktidarımızı sürdüreceğiz.
  • 12 Ekim'de başlayan kongre maratonumuz, milletimizin sandıkta verdiği mesajların ışığında, umutları yeniden yeşertecek bir şekilde, hamdolsun, sorunsuz, sıkıntısız devam ediyor. Şimdiye kadar 815 ilçe kongremizi tamamladık.

BAHÇELİ'YE ÖCALAN KONUSUNDA TAM DESTEK VERDİ

  • Değerli kardeşlerim, Türkiye'yi 22 yıldır büyük gayret ve fedakarlıkla tuttuğumuz demokrasi ve kalkınma menzilinden çıkarma, yeniden uçurumdan aşağı atma rüyası görenlerin ilk hedefi, Cumhur İttifakı'nı bozmaktır. Milletimizin 15 Temmuz gecesi FETÖ'cü hainlere karşı verdiği destansı direnişle sokaklarda, meydanlarda kurduğu bu ittifak, nice badirelerden geçerek bu günlere gelmiştir. Geçtiğimiz haftalarda Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının, Cumhur İttifakı'na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyoruz.
  • Geçtiğimiz haftalarda Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının Cumhur İttifakı'na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyorum.
  • Tabii bu işten pazarlıklı tipler hep olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 14 Kasım'da yaptığımız görüşme dahil her istişaremizde Sayın Bahçeli ile sadece iç siyasete değil, dış politikaya dair pek çok konuyu samimiyetle ele alıyor, fikir teattisinde bulunuyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli ile tam bir mutabakat halindeyiz. Uyum ve eşgüdüm içinde hareket ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi Cumhur İttifakımız yoluna Necip Fazıl üstadın o veciz ifadesinde anlamını bulan ruhla pekişerek devam ediyor.
  • Şurası herkesin kabul ettiği bir gerçektir: Esasen Sayın Bahçeli, temsilcisi olduğu misyon adına gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur. Biz de milletimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetme sorumluluğunu verdiği cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız, değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan, efradını cami, ayarını mani bir anlayışla, devlet ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor.
  • Bunu da kumarbazlara özgü "El artırıyorum." sorumsuzluğuyla değil, omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlikle, sükûnet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz. 40 yıldır milletimizin başına musallat edilen terör belasını uhdemizde bulunan tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlıyız. Türklerle Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz.
  • Bu hedefimizde samimiyiz, kararlıyız. Hep söylediğim gibi; terör örgütü, küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu, paralı askeri, aparatı rolünden vazgeçmediği sürece nerede olursa olsun başını ezmeyi sürdüreceğiz. Hakeza terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden parti, örgütün güdümünden kurtulup Türkiye partisi olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediği müddetçe maşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edecek.
  • Bunu seçim meydanlarında da hatırlayın, söyledik. Bu gizli saklı bir şey değil. Eğer hukuk devleti ilkelerine uyarsanız biz iktidar olarak sizinle uğraşmayız, dedik.
  • Ama bunlar ne yazık ki terör örgütünün mensuplarını belediyelere yerleştirme gayretinde olunca tabii ki hukuk, yargı ne yapacak? Sizi hesaba çekecek. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz.
  • Nitekim Sayın Bahçeli'nin Cumhur İttifakı'nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrısından sonra hem Kandil'den hem DEM Partisinden gelen ilk açıklamalar her iki yapının da hala aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Bu kafanın mutlaka değişmesi gerekiyor.
  • Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bu zorluklarına rağmen ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil, geleceğe odaklanan uzun menzilli bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz.
  • Geçmişte ne dedim? "Silahları gömeceksiniz. Silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır. Ama siz silahları gömmez, hala her yerde bombaları patlatmaya devam ederseniz bu devletin eli de sizin omuzunuzda olacaktır." Bölgemiz kan deryasına dönmüşken devletimizin her türlü riske karşı gerekli tedbirleri alması 85 milyona ve gelecek nesillere karşı vazifesidir. Milletimiz müsterih olsun. Bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır. Terörle mücadelemiz son teröristi ortadan kaldırıncaya kadar devam edecektir.
  • Ülkemizin güney sınırlarını Akdeniz'den İran hududuna kadar uzanan bir güvenlik kuşağıyla terör örgütlerinin tehditlerinden arındırma projemizi adım adım sonuçlandıracağız.
  • İnşallah önümüzdeki yıl hem diplomatik hem askeri yöntemlerle bu konuda yeni kazanımları ülkemizin kar hanesine ekleyeceğiz. Terör örgütünün son dönemde Suriye sahasında yoğunlaşan saldırıları, kendisini bekleyen acı akıbeti görüyor olmasından kaynaklanıyor.
  • Ne yaparlarsa yapsınlar, kimleri arkalarına alırlarsa alsınlar sınırlarımızda bir terör yapısı kurulmasına izin vermeyeceğiz. Bunları yaparken ülkemizi terör yanlışından kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan da geri durmayacağız.
  • Cumhur İttifakı olarak omuz omuza vererek terörsüz Türkiye idealini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum."

Siyaset Haberleri