DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığındaki DEM Parti heyeti, kayyum atamaları ve olası çözüm süreci konuları başta olmak üzere muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları ziyaretleri kapsamında DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile DEVA Partisi Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan ve DEVA Partisi lideri Babacan görüşme sonrasında gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.
Ziyarete ilişkin, "'Türkiye’nin meselesi çok. Sorunlarımız çok derin. Ancak bugün öncelikli olarak ele aldığımız iki gündem maddesi vardı. Bunlardan birincisi kayyum meselesi, ikincisi de 1 Ekim’den bu yana Sayın Bahçeli’nin bazı konulara ilişkin yaklaşımları ve söyledikleri ve bugüne kadar ki gelişmeler'" diyen Babacan, şöyle konuştu:
''Partimizi kurduğumuz ilk günden bu yana, parti programımızla beraber kayyum meselesi için çok net bir duruş ortaya koymuş durumdayız. Demokrasinin özü seçimdir, sandıktır. Aynı zamanda demokrasi, hukuk devletiyle beraber güçlü olur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin çalışmasıyla güçlü olur. Demokrasinin tam da özü olan seçim, sandık ve seçilmiş olmanın getirdiği siyasi meşruiyet, son derece önemli bir kavramdır. Bir atanmışın imzasıyla, bir seçilmişin görevden alınması ve tekrar atanmışın onun yerine görevlendirilmesi, demokrasinin özüne ve ilkelerine aykırı bir uygulamadır. Bağımsız ve tarafsız bir yargı süreci olmadıkça, seçilmiş hiçbir belediye başkanının görevden alınamaması gerekir. Bağımsız yargılama sonucunda hatası olan başkanlar olursa, onların yenilerine de meclis içinden yeni bir belediye başkanı göreve gelmelidir. İşin özü bu. Bununla ilgili Meclis’te partiler arası bir süreç işliyor. Bu konudaki yasal düzenlemeyi, yenileyen ve kayyum uygulamasının yeni bir yasal düzenleme ile çözüme ulaştırılmasını hedefleyen bir çalışma sürüyor. Bu çalışmanın içerisinde biz de varız.''
''DAHA SÖYLENECEK ÇOK SÖZ, YAPILACAK ÇOK İŞ VAR''
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik açıklamalarını da değerlendiren Babacan, şunları söyledi:
''Ben daha önce söyledim. Bugün de söylüyorum. Türkiye’nin kadim sorunları var. Bu kadim sorunların çözümüyle alakalı yüzde 5-10 ihtimal de görsek biz bu konuyla ilgileniriz. Çözümle ilgili gayretin yanında, arkasında dururuz. Ancak bir buçuk ay geçti. Her ne kadar iktidar ortağı Sayın Bahçeli bu konuları dillendiriyorsa da Sayın Erdoğan’dan ve iktidarın yürütme kanadından henüz net bir siyasi tutum, duruş görmedik. Bütün bu açıklamaların, söylemlerin samimiyet testinden geçmesi gerektiğini de ifade ediyoruz. Ülkedeki yürütme erki, yürütme sorumluluğu Cumhurbaşkanı ve onun bu sorumluluğu paylaştığı bakanlarla olmaktadır. Bahçeli’nin herhangi bir yürütme sorumluluğu yoktur. Bizim vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleriyle ilgili sorunlar var. Ayrıca güvenlikle ilgili sorunlar var. Sayın Bahçeli’nin bugüne kadar yaptığı açıklamalar ağırlıklı olarak güvenlikle ilgili sorunlara dönük konular. Ama temel hak ve özgürlükler konusunda bugüne kadar henüz detaylandırılmış bir açıklama görmüyoruz. Dokunuşlar var ama detaylı bir açıklama yok. Böyle bir konuda kimse siyasi parti hesabı yapmamalıdır. Böyle bir konuda klasik bir muhalefet refleksi olmamalıdır. Biz memnuniyetle bu konuda siyasi partilerin iyi niyet ve gayret üzerine duruş gösterdiğini de görüyoruz. Daha umutlu olmamı için henüz çok erken. Daha söylenecek çok söz, yapılacak çok iş var.''
''MUHALEFET PARTİLERİNİN ORTAYA KOYDUĞU TUTUMU, DURUŞU DA TAKDİRLE KARŞILIYORUZ''
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise görüşmeye ilişkin şöyle konuştu:
''Kayyum meselesine ilişkin iki defa denenmiş, sonuç alınmamış, üçüncüsünde kötü yöneten kayyum anlayışına Türkiye halkları sandıkta büyük bir cevap vermiş. AKP-MHP iktidarı sadece kayyum atadığı bölgelerde değil, Türkiye’nin birçok yerinde bu kayyumcu anlayıştan dolayı bir kez daha kaybetmiştir. Üçüncü defa denemenin bir akılla, gelecekle bağını kuramıyoruz. Halk oy verecek, seçimde yenileceksin. Yenildiğin için çeşitli gerekçelerle, doğru olmayan gerekçelerle bir devlet memurunu atayacaksın. Bu kabul edilebilir değil. Muhalefet partilerinin ortaya koyduğu tutumu, duruşu da takdirle karşılıyoruz. Kayyum sadece DEM Parti’nin, DEM Parti’ye oy vermiş Kürtlerin ve diğer halkların bir meselesi değil. Başta bölgede denendi. Şimdi İstanbul’da CHP’nin kent uzlaşısıyla seçilen Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı. Muhalefetin bu konuda tutumunu devam ettirmesi gerektiğini belirtiyoruz. Bu konuda idare mahkemesine başvuruda bulunduk. Umarım mahkeme tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olduğu bilinciyle hareket eder. Olumlu, pozitif bir sonuç verir. DEVA Partisi ile ortak uzlaştığımız bir şey de bu konuda Meclis’te kayyumlarla ilgili yasanın değiştirilmesi konusunda iş birliği yaparak bu ülke demokrasisine kara bir leke olarak bulaşan kayyum belasından kurtararak, halkın iradesinin tekrar tecelli etmesinin, tekrar kendisini yönetmesi için bir ortak çalışma yürüteceğimizi belirttik.
''ORTAK AKIL, SORUNLARIN MÜZAKERE İLE DEMOKRATİK YÖNTEMLE ÇÖZÜMÜNÜN BULUNMASIDIR''
1 Ekim sonrası başlayan tartışmalar önemliydi. Ben Sayın Babacan’a katılıyorum. İktidar bunun neresinde doğrusunu söylemek gerekirse biz de anlamaya çalışıyoruz. Bu tartışmalar, bu biçimiyle bir sürece evrilmez. Sadece iktidar ortağının söylediği şeyler tek başına ne ifade ediyor, sonrası nedir anlamaya, izlemeye çalışıyoruz. Her şeye rağmen önemli tartışmalar da yürüyor. Bu önemli tartışmaların, Türkiye’nin demokratikleşmesine, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesine evrilmesini biz isteriz. Toplumda da böyle bir beklenti var. Ama bu geçmişte denenen ama sonuç almayan bir yol ve yöntem biçiminde yürütülmesi bence Türkiye’de halklarına, toplumlarına yapılacak en büyük kötülüktür. Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz var. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda çok ciddi bir sorunlar var. Biz DEM Parti olarak, toplu iğnenin ucu kadar bir ışık dahi görürsek, bunun bir sürece evrilmesi ve sorunlarının çözümüne dönük bir süreç olması için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyarız. Ama biz DEM Parti olarak asla bu meselenin araçsallaştırılmasına müsaade etmeyiz. Ortak akıl, sorunların müzakere ile demokratik yöntemle çözümünün bulunmasıdır. DEM Parti de bunun için mücadele ediyor.
Bu muhalefet turumuz, siyasi partilerle, emek meslek örgütleriyle ve daha sonra parlamento dışında bulunan siyasi partilerle ve kurumlarla devam edecek. Umarım burada ortaya çıkan demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, Kürt meselesinin demokratik çözümüne dönük iyi niyet ve bu konudaki mesajlar bir karşılığını iktidarda bulur. Bulmaması halinde iktidar, toplumu değil, kendisini kandırmış olur.''