CHP'li Kaboğlu: Seçim döneminde anayasa değişikliği yapılmaz

AKP, MHP, BBP ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un imzasıyla TBMM’ye sunulan ve Anayasa’da değişiklik öngören 3 maddelik başörtüsü teklifi Anayasa Komisyonu’nda görüşülüyor. CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu komisyondaki konuşmasında, "21 yıllık iktidarın 21 haftası bile kalmadı ama anayasa değişikliği yapıyor" dedi.

TBMM Anayasa Komisyonu’nda görüşülen başörtüsü teklifine ilişkin konuşan CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, anayasa değişikliklerinin seçim ortamında yapılamayacağına dikkat çekti. Anayasa hukukçusu Kaboğlu, “Ortam ve koşullar anayasa değişikliğine kapalıdır. Hele hele böyle bir koşulda fırsatçı anayasa değişikliğidir. İstismarcı anayasa değişikliğinden fırsatçı anayasa değişikliğine geçiştir… 21 yıllık iktidarın 21 haftası bile kalmadı ama anayasa değişikliği yapıyor” dedi.

'Seçim halinde anayasa değişikliği yapılmaz'

CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, anayasanın siyasal çatışma değil uzlaşma ve barış belgesi olarak ele alınması gerektiğini vurgulayarak, anayasa değişikliklerinin ortam ve koşullarına ilişkin “OHAL’de, sıkı yönetim ve savaş halinde anayasa değişikliği yapılmaz. Bunun güncel versiyonu seçim halinde anayasa değişikliği yapılmaz” diye değerlendirmede bulundu.

Kaboğlu, “Anayasa dünyevi bir metindir. Dünyevi metin olması toplumun ihtiyaçlarına göre, toplum üyelerince yapılan, yasama, yürütme, yargı erkler ayrılığı ile gerçekleştirilir. Bu dünyevi metinde din özgürlüğü de güvence altına alınmıştır. Dinler özgürlüğün güvencesi değildir, anayasalar din özgürlüğünün güvencesidir” diye konuştu.

Kaboğlu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sında din ve vicdan özgürlüğünün savaş ortamında bile güvence altına alındığına dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Savaş ortamında bile güvence altında olan bir haktır. Bu bakımdan anayasanın bu hükümlerini dikkat altına almak gerekir. İnsan haklarının sert çekirdeği arasında bu da yer almaktadır. Geçmişin hesaplaşmasına girmeyeceğim ama şunu belirtmek isterim ki Anayasa’nın 13’üncü maddesi, Avrupa ölçeğinde örnek olarak gösterebileceğimiz madde 2001 Anayasa değişikliğinde yazıldı ve koalisyon döneminde yapıldı. Koalisyon döneminde büyük özgürlüklerin elde edildiğini, uzlaşma gerçekleştiğini unutmayalım. Biz tarihimizi artı ve eksileri ile değerlendirirken tikel birtakım uygulamaları alırsak doğru sonuca ulaşmamız mümkün olmaz.

'21 yıllık iktidarın 21 haftası bile kalmadı ama anayasa değişikliği yapıyor'

Bu önerilen anayasa değişikliği 3 açıdan ele alınabilir. Birincisi, 21 yıllık iktidarın 21 haftası bile kalmadı ama anayasa değişikliği yapıyor. Esasen Aralık 2021’den bu yana Türkiye seçim ortamında, Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan’ın 14 Mayıs’ı telaffuz etmesiyle tamamen seçim ortamına girdi. Bu kadar toplumsal yaraların bulunduğu alana ilişkin anayasa değişikliği yapılması burada seçime endeksli, siyasal seçimleri kazanma iradesinin anayasa yoluyla uygulamaya geçirilmesidir. Ortam ve koşullar olarak seçime 3 ay kala hele hele çok çok önemsediğiniz konuda… Hak ve özgürlükler hiçbir zaman sekter yaklaşım ile savunulamaz, açıklanamaz ve güvence altına alınamaz. Ortam ve koşullar anayasa değişikliğine kapalıdır. Hele hele böyle bir koşulda fırsatçı anayasa değişikliğidir. İstismarcı anayasa değişikliğinden fırsatçı anayasa değişikliğine geçiştir.

'48 saate bile uyma özeni gösterilmiyor'

Anayasa değişikliği Adalet Bakanlığı tarafından hazırlandı. Kamuoyunda beyanlarda bulundu. Meclis’teki görüşmelere geldi. Sarayda yapılan toplantılar kotarıldı. Saraydaki toplantılara Meclis Başkanı katıldı. Yasama organı olarak görev yapılacaksa en azından Anayasa’nın 175’inci maddesinin çerçevesine saygı neticesinde yapılmalı. Yasama tarafından anayasanın sürekli ihlaline tanık olduk. Buna gerekçe olan parti başkanları yoluyla yürütme kurgusudur. Ama anayasa değişikliği kadar bu kadar ciddi bir konunu bürokratlar tarafından kotarılması, yürütme salonlarında bunlara son şeklinin verilmesi TBMM açısından, o kadar ki bu 5 yıl boyunca yasa metinlerinin komisyona havale edilmesinde 48 saate uyulup uyulmadığı konusu tartışma konusu edilmiştir. Bana bu metin önceki gün bu saatlerde geldi. Sordum bu guruba 11’i 23 geçe... (İncelenmesi için) 48 saate bile uymadınız. Anayasa değişikliği yapılacak, o 48 saate bile uyma özeni gösterilmiyor. Ortam ve koşullar anayasa değişikliğine elverişli değil. İki, bunun usul olarak getirilme tarzı Anayasa 175’e aykırıdır.

Şimdi, burada kadınlara özgü genel düzenleme görüntüsü altında, dinî inancı nedeniyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafet kayıtları, hukuki düzenlemeye tümüyle yabancıdır. Özgünlükte Anayasa hukuku tekniğiyle çelişen 'hiçbir' kayıtlarıyla bezeli mutlak serbestlik ve koruma, insan haklarına ilişkin uluslararası metinlere de yabancıdır ve mutlak surette kayıtları metinlerimize yabancıdır. Yerindelik açısından cinsiyet ayrımcılığına ve başörtüsü ölçütüne dayalı mutlak bir koruma alanı, kadın ve erkekler veya başı açık ve örtülü kadınlar arasındaki tercihlerde esas olması gereken liyakat ölçütü yerine öznel tercihleri ve ayrımcı uygulamaları öne çıkarma riski ötesinde 'hiçbir surette' kaydı, burka ve çarşaf gibi kıyafetler üzerinden yeni tartışmaları ve inanç temelinden bir ayrıştırıcı riskleri de beraberinde getirecektir.

'Kadın kıyafet özgürlüğü tek bir hakkın uygulama alanına indirgenemez'

Şimdi, bu ön belirlemeler ışığında, hukuk tekniği açısından ve yerindelik açısından değindiğim bu belirlemeler ışığında birkaç sakıncasına değinmek istiyorum bu düzenleme tarzının. Kadın kıyafet özgürlüğü tek bir hakkın uygulama alanına indirgenemez. Dinsel kökenli olmayan, yaşam tarzıyla ilişkili kıyafet tercihleri, din özgürlüğü bağlamında düzenleme yapması nedeniyle uygulamada din kökenli kıyafet giyme özgürlüğüyle aynı ölçüde korunamaz. Bu bakımdan, yalnızca kadınların kıyafet özgürlüğüne ilişkin düzenlemeyle kadınlar açısından sağlanmak istenen koruma erkekleri tümüyle dışlamaktadır. Kadının başını örtmesi ve dinini dışa vurma veya gösterme özgürlüğü Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası hukuk metinlerinde sınırlanabilir nitelikler taşımaktadır. Örneğin, eğer kadının örtünme özgürlüğü hiçbir şekilde engellenmezse, havaalanında ya da başka bir yerde güvenlik amacıyla kadının başının açılmasına ihtiyaç duyulduğunda, kadının sınırsız örtünme özgürlüğü, somut risk ve şüphe ne olursa olsun kamu güvenliğinden daha önemli addolunacaktır, öne çıkacaktır; oysa, daha önemli olmaması gerekir. Başörtüsüne ve dinsel temelli kıyafete mutlak serbestlik güvenlik için ve özgürlük ilkesine de aykırıdır.”

'Neden cemevlerine ibadethane diyemedik?'

Kaboğlu, hükümetin din ve inanç özgürlüğü konusunda samimi olmadığını ve “iki yüzlü” olduğunu savunarak, cemevlerine ibadethane statüsü verilmemesini hatırlattı. Kaboğlu, “Din özgürlüğü adı altında düzenleme yapıyoruz, neden vicdani ret hakkını tanımıyoruz anayasada. Niye tanımıyoruz, ben inancım gereği silah kullanmak istemiyorum diyen kişiye neden bu hakkı tanımıyoruz. İkinci soru, madem ki biz inanca dayalı olarak bu kadar gerekmediği halde bir özgürlüğü mutlak biçimde düzenliyoruz, neden daha birkaç hafta önce burada konuştuğumuz cemevleri konusunda ibadethane diyemedik?” diye sordu.

'Sayın yıldız batı toplumu hakkında önyargılarınız var, onların da bizim hakkında önyargıları var'

MHP Grup Başkanvekili Feti Yıldız, “Değerli hocam toplumsal cinsiyet özendirmeleri, böyle akımlar yok mu” diye Kaboğlu’nun teklifin ikinci maddesine ilişkin değerlendirmesi öncesinde itirazda bulundu. Kaboğlu, Yıldız’ın batı toplumlarına önyargılı olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

“Batı toplumundaki çöküşe değindi. Ben batı toplumunun sözcüsü değilim ama az önce dedim ki iyi ki Türkiye anayasacılığın merkezindeki coğrafyada yer alıyor, bu bizim için ayrıcalıktır dedim. Osmanlı’dan bu yana anayasacılık gelişmeleri bu topraklarda asgari gerekleri uygulamaya koyuldu. Ben 40 yıldır öğretim üyeliği yaşamımda batı toplumunu, özellikle Fransa toplumunu ve aile yapısını çok iyi tanıdım. Sayın Yıldız batı toplumu hakkında önyargılarınız var, onların da bizim hakkında önyargıları var. Fransa aile yapısı örneğin bizim aile yapımızdan gelenekler olarak çok daha köklü gelenekleri olan, bizimkini küçümseme anlamında değil, batı toplumunu kalıp, önyargı ile ela alırsak batı toplumundan aldığımız değerleri aşağılamış oluruz. O zaman biz çocuklarımız hiçbir biçimden doğu toplumlarına göndermiyoruz, hep batı toplumlarına göndermek için yarışıyoruz.”

Yıldız, “Fransa’da gay kilisesi var mı, yok mu? Lezbiyen kilisesi var mı, yok mu?” diye sordu. Kaboğlu, ise “Sonuç olarak karşı karşıya olduğumuz anayasa değişikliği madde 41 açısından herhangi bir sorun bulunmayan alanda sırf toplum mühendisliği, toplumsal egemenlik alanını tahrip etmek amacıyla yapılan bir değişikliktir” dedi.

Siyaset Haberleri