CHP Grup Başkanvekili Engin Altay; “Gelecek dönem ‘şahlanış’ dönemiymiş. Peki bu geçen 21 yıl ne dönemiydi? Yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların şahlanışına tanık olduk 21 yılda. Ve talana ve yağmaya tanık olduk. Demokrasinin askıya alınmasına tanık olduk adeta. Gelecek döneme millet karar verecek Erdoğan ve inşallah gelecek dönem helalleşme, zenginleşme ve kucaklaşma dönemi olacak. Milletin gelecek dönem için senin yalanlarına da boş vaatlerine de karnı tok” dedi.
Altay, düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın deprem bölgesinde CHP’li belediyelerin olmadığına yönelik sözlerine yanıt verdi.
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın koltuğunda oturan birine yalan söylemek yakışmaz”
Altay, şunları söyledi:
“Bu Erdoğan bizi çıldırtacak. Genel Başkan Yardımcımız Sayın Seyit Torun, bugün Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin 11 vilayeti kapsayan deprem bölgesindeki faaliyetleriyle ilgili bütün medyayı bilgilendirdi. Beyefendi hala ısrarla, ‘Deprem bölgesinde CHP’li belediyeleri görmedim’ diyebiliyor. Beyefendinin oturduğu koltuğun farkında olmadığı kanaatindeyim. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın koltuğunda oturan birine yalan söylemek yakışmaz. Şöyle görmediyse anlıyorum; mesela Maraş’ta beyefendi geçecek diye Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu çadırları kaldırdılar. Beyefendi görmesin diye.
“Deprem bölgesindeki herkes şahit, Türkiye şahit ilk giden CHP’li belediyelerdi”
Deprem bölgesindeki herkes şahit, Türkiye şahit ilk giden CHP’li belediyelerdi Erdoğan. Senin AFAD’ın eli ayağına dolaştığında, sen askeri kışladan çıkarmadığında, Kızılay orta yerde yokken CHP’li belediyeler oradaydı. AFAD’ın engellemelerine rağmen hizmet verdiler. Konteyner kentlerin yapılacağı yerlere ambargo koydular. Konteynerlere el koydular. CHP’li belediye geldi, ‘Çadırkent kuracağım yer göster’ dedi. Yer göstermediler. Devletin, AFAD’ın yapamadığını belediyeler yaptı. Ben senin gibi değilim Erdoğan, orada gördüğüm Ak Partili belediyelere de teşekkür ediyorum. Gördüm, orada sadece CHP’li belediyeler yoktu. Ak Partili belediyeleri gördüm. Kayseri’yi, Konya’yı, Kocaeli’ni gördüm. Sen, ‘CHP’li belediyeleri bölgede görmedim’ dersen, Türkiye’yi bilmem ama deprem bölgesindeki insanlar sana iyi gözle bakmaz.
“Hırs, başta karar eyleyince, akıl baştan firar eylermiş. Erdoğan, gel bu hırsından kurtul, arın biraz”
Valilere sordun mu hiç? Herhalde onlar sana yalan söylemezdi. Sormadıysan Erdoğan, Türkiye’den haberin yok. Sorduysan, bu demeci veriyorsan buz gibi yalan söylüyorsun. İkisi de bir cumhurbaşkanının yapacağı iş değil. Hırs, başta karar eyleyince, akıl baştan firar eylermiş. Erdoğan, gel bu hırsından kurtul, arın biraz. Bay Kemal, 11 belediye başkanını aradı geçmiş olsun diledi. Deprem bölgesinde çadırlara girerken, bu çadırı CHP’li belediye kurmuş, AKP’li belediye kurmuş diye bakmadı. Çadırdaki belediye logosuna bakmadan Kılıçdaroğlu o çadırkentlere, konteyner kentlere gitti. Sen ise geçtiğin güzergahta Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin logosuna tahammül edemedin, çadırları söktürdün. Bunu da Türkiye biliyor. Devletin başındasın, devlet ehli ol, fitne ehli olma. Yaptıkların, konuştukların tam bir fitne ehli kafası ve mantığı.
“Devlet ehli olmak yerine fitne ehli olmayı tercih ettiği için farklı şeyler söylüyor, çelişkili şeyler söylüyor”
Ben sana söyleyeyim CHP’li belediyeler bölgede ne yaptı: 9 bin 266 araç, iş makinası orada. 27 bin 135 personeli var CHP’li belediyelerin orada, 7 bin 55 tane tır gönderdi, 154 mobil mutfak kurmuşlar, 163 ikram aracı, 18 tane fırın kurdular. Sen Suriye’den ekmek getiriyordun, CHP’li belediyeler oraya ekmek fırını kurdu. 2 milyon 925 bin battaniye götürmüşler. 48 bin çadır, bin 400 konteyner kurmuşlar. Bin 867 tane mobil tuvalet ve duş kurdular. 4 milyon 500 bin hijyen paketi dağıttılar. Gıdaları saymıyorum. 129 Cumhuriyet Halk Partili belediye hala bölgede Erdoğan. İş bitti diye hiçbiri kaçıp dönmedi.
Devlet ehli olmak yerine, fitne ehli olmayı tercih ettiği için farklışeyler söylüyor, çelişkili şeyler söylüyor. Şunu diyor mesela: ‘Yok imar affıydı, yok şuydu, yok buydu falan filan artık düşünemeyiz.’ İki yılda bir af çıkarttın sen. Yandaş gazetelerinde depremden 3 gün önce ‘imar affı’ haberleri giriyordu. Deprem olunca çok ağır bir bedelin sonunda şimdi ‘imar affını düşünemeyiz’ diyorsun. İstanbul’a ettiğin ihanet ne olacak? Sen söyledin. Tehdit altında İstanbul. İmar aflarıyla Türkiye’ye ihanet ettin şimdi ‘yok’ diyorsun. İş işten geçti.
“Gelecek dönem ‘şahlanış’ dönemiymiş"
Gelecek dönem ‘şahlanış’ dönemiymiş. Peki bu geçen 21 yıl ne dönemiydi? Yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların şahlanışına tanık olduk 21 yılda. Ve talana ve yağmaya tanık olduk. Demokrasinin askıya alınmasına tanık olduk adeta. Gelecek döneme millet karar verecek Erdoğan ve inşallah gelecek dönem helalleşme, zenginleşme ve kucaklaşma dönemi olacak. Milletin gelecek dönem için senin yalanlarına da boş vaatlerine de karnı tok.
‘Kamuda temizlediğimiz FETÖ’cüler, PKK’lılar devlet kadrolarını işgal etmek için gün sayıyor’ demiş. Erdoğan sen bunu 2019 seçimlerinde dedin ya. ‘Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde teröristler su faturası dağıtacak’ dedin ya, toplasana o teröristleri. Nerede bu teröristler Erdoğan? Şimdi yine milletin gözünü PKK’yla, FETÖ’yle korkutmaya çalışan bir Erdoğan’la karşı karşıyayız. Erdoğan, millet artık senin korku senaryolarını da yemiyor, yemeyecek. Kusurunu kapatma konusunda pek mahirler, ‘Benim askerime, Mehmet’ime, jandarmama, polisime yoklar burada diyorlar. Bu askere böyle ihanet olur mu?’ Erdoğan, bu askere ihanet değil. Senin talimatınla, senin tasarrufunla millete ihanet, askeri, polisi oraya zamanında indirmediğin için.
“Askeri 99 depreminde olduğu gibi 6 saat içinde oraya indirmemek vatana ihanettir Erdoğan”
‘Bunlar asker düşmanı’ demiş. Erdoğan şehide ‘kelle’ ben demedim sen dedin. ‘Jandarmanın, polisin düşmanı. Askerimize bu tür hakaretlerde bulunanlar vatan hainidir’ demiş. Vatan hainliği nedir biliyor musun? Böyle büyük bir depremde askeri üçüncü, dördüncü gün sahaya indirmektir. Askeri suçlayan yok, kendi kusurunu, ayıbını polisi, jandarmayı, askeri kendine kalkan yaparak sıyıramazsın. Niye o zaman Adıyaman’da özür diledin, ‘helallik’ istedin? Sen ilk gün Adıyaman’ı deprem olan iller listesinde saymayı beceremedin. Adıyaman, üçüncü büyük etkilenen il, senin AFAD’ının listesinde depremin birinci günü Adıyaman’ın adı yoktu. Senin bu kadar haberin var dünyadan, Türkiye’den. ‘Asker niye yok’ diyoruz askere hakaret etmiş oluyoruz. Hakaret kitabımızda yok da ağır eleştiri var. Bu askeri 99 depreminde olduğu gibi 6 saat içinde oraya indirmemek vatana ihanettir Erdoğan, sen bu suçu işledin.
“Emekli maaşı 3 bin 500 lirayken alınabileceği şimdi emekli 7 bin 500’e alamıyor”
‘Çalışanlar ve emekliler başta olmak üzere hiçbir kesimi enflasyona ezdirmeme, kayıplarını telafi etme sözümüzü adım adım yerine getiriyoruz.’ Erdoğan en düşük emekli maaşı 3 bin 500 lirayken alınabileceğini şimdi emekli 7 bin 500’e alamıyor. En düşük emekli maaşı 5 bin 500 lirayken alınacaklarını şimdi 7 bin 500 lirayla emekli alamayacak. Millet Ramazan pidesi alamıyor, mübarek aydayız. Senin tuzun kuru. ‘Şöyle bir yumurtalı ramazan pidesi alayım sıcak sıcak dumanı tüterken, iftar sofrasına getirip çoluk çocuğumla yiyeyim’ diyen insanlar bunu yapamıyor. Bayat ekmek kuyruğunda, ucuz ekmek kuyruğunda insanlar. Açlık sınırının 9 bin 590 lira olduğundan haberi olmayan bir cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız. Yap bunu 9 bin 500 lira da ben de ‘evet milleti aç bırakmadın’ diyeyim.
“Garip bir ruh iklimi var. İftardan önce başka iftardan sonra başka”
Garip bir ruh iklimi var. İftardan önce başka iftardan sonra başka. İftardan önce dün grup toplantısında, ‘Muhabbet dili kullanacağız’ dedi. İftardan sonra aynı gün başladı hakaret, başladı tehdit, başladı iftira, başladı yalan. Olmaz. Ben söylerim millet inanır zannediyor. Erdoğan bu millet bir MR cihazıdır, hepimizin içini, dışını millet görüyor merak etme. Kutuplaştırmaya doymadı. Mübarek ay diyoruz, ağzından güzel bir laf duysun bu millet. Bir günde küfretmeden, hakaret etmeden, tehdit etmeden konuş. Erdoğan’ın ağzından çıkan kaba yaralayıcı, küfre varan sözlerin hiçbir yerde söylenmemesi lazım ama bu sözleri çocukların hiç işitmemesi lazım, televizyonda söylüyorsun. Kardeşi kardeşe düşman ettin ne murat ediyorsun merak ediyorum.
“İstismar etmediğin hiçbir değer kalmadı”
İstismar etmediğin hiçbir değer kalmadı. Spor dahil, futbol dahil. Dini istismar ettin. ‘Cami de içki içtiler’ diye yalan attın, ‘haftaya videosu çıkacak’ dedin üzerinden 500-600 hafta geçti. ‘Kabataş’ta başörtülü bacımızı tekmelediler’ dedin, ‘ispatlayacağız’ dedin yok. Başörtüsünü son dakikaya kadar istismar ettin. Olmayan bir meseleyi varmış gibi Anayasa değişikliklerine taşımaya kalktın. 3-5 oy için kadın düşmanlığı yapanlarla iş birliği yaptın.
Erdoğan, ‘cennet anaların ayaklarının altındadır’ diye bir hadis var. Sen 6284’ü tartışmaya açtın, iki partinin oyunu ve desteğini almak için. Atatürk’ün ve peygamberimizin kadınlarla ilgili söylediklerine bir göz at. İki partinin desteğini, 3-5 oy fazla alacağım diye 6284’ü tartışmaya açmak, bunun pazarlığını yapmak ne? Bu apaçık bir kadın hakları düşmanlığıdır. Kadına saygısızlıktır.
Alevi-Sünni farklılığı bence bir zenginliktir bunu sürekli kaşıdın. Bu ülkede gayrimüslimler var. ‘Affedersiniz Ermeni’ dedin. Muhalefet olan herkese hakaret ettin. Bir meczup, ‘Hizbullahçıyız, Kılıçdaroğlu ve Akşener kimdir, cihada hazırız, kafalarını keseriz’ buna cüret buluyorsa, bu senin her şeyi istismar etmenden kaynaklıdır. Buna cüret edilebiliyor artık. Silahla, tüfekle fotoğraf koyup sosyal medyada muhalefet hedef gösterilebiliyor artık. Muhalefetten birini öldürürlerse sana bir kârı olmaz. ‘Kılıçdaroğlu’nun da Akşener’in de kafalarını keseriz’ demek ne demek? Senden yüz buldukları için oluyor. Erdoğan’ın bu konuda bir parça sağduyulu olmasını istiyorum.
“Hiçbir zırh bir günah, bir kusur, bir suç işlenmişse o suçu kapatmaya, örtmeye yetmez”
Devlet elinde, devletin bütün imkanlarını kullanarak dolu dizgin bir seçime gidiyorsun. Cumhurbaşkanı yardımcısı dahil bütün bakanlarına dokunulmazlık zırhı giydirmek için hepsini Meclis’e yolluyorsun. O zırh onları eğer işledikleri bir kusur varsa korumaya yetmez. Hiçbir zırh bir günah, bir kusur, bir suç işlenmişse o suçu kapatmaya, örtmeye yetmez. Sayın bakanlar boşuna dokunulmazlık zırhına bürünmek için gayret içinde olmayın. Peşinen hiçbirinize de suçlamam. Süleyman Soylu 10 bin dolar alan milletvekilinin adını açıklamazsa hakimin karşısına dikilir. Gücü kaybeden, kontrolü kaybeder. Kontrolü kaybeden nezaketi kaybeder. Nezaketi kaybedende itibarı kaybeder. Tam olarak Erdoğan’ın durumu budur.
“TBMM bu son 20 yılda, toplum nezdinde eski güvenini, eskitibarını maalesef kaybetti”
27’nci dönemi bitiriyoruz. Bu hafta benim son nöbet haftam, son grup başkanvekili olarak belki de basın toplantısı yapıyorum. 21 yıllık Ak Parti çoğunluğu dönemi bitiyor Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından. Bu Meclis kurucu Meclis, bu Meclis savaşarak işgale son veren ve Osmanlı’nın külleri üzerine genç Cumhuriyetimizi kuran bir Meclis. Hep söyleriz milli iradenin tecelligahı. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu son 20 yılda, Ak Parti döneminde üzülerek söylüyorum toplum nezdinde eski güvenini, eski itibarını maalesef kaybetti. İktidarda kim olursa olsun, başbakan kim olursa olsun, millet Meclis’i bir çare kapısı olarak görürdü. Ama şimdi herkes diyor ki, ‘Meclis saraya bağlandı.’ ‘Vesayet, vesayet’ diyorlar ya asıl vesayet altında kalan Ak Parti dönemindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlarımızın iş tutuş tarzlarıdır.
“TBMM başkanını, cumhurbaşkanı değil kim olursa olsun ezemez, ezmemeli, ezememeli”
Yürütmenin vesayetinde Meclis olabilir mi? Meclis’in asıl görevi yürütmeyi ister cumhurbaşkanlığı sistemi, ister parlamenter sistem başbakanı ya da cumhurbaşkanını, onların hükümetini, onlara bağlı bütün kamu kurum ve kuruluşlarını denetlemek, hesap sormak. Hesap sormak ne hadde, yürütme Meclis’e, Meclis Başkanı’na hesap soruyor. Bir ülkede cumhurbaşkanı kürsüde bir toplantıda Sayın Devlet Bahçeli var orada, Sayın Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı var ve Sayın Meclis başkanımız var. Cumhurbaşkanı en üst makam sıfatıyla direk konuşmaya başlayabilir ama Meclis başkanını atlayıp Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Mustafa Destici diye söze başlıyorsa Meclis başkanı ben olsam o toplantıyı terk ederim. Bu ayıp yaşandı. Erdoğan, Sayın Şentop’u Ak Parti’nin bir milletvekili olarak görüyorsa Meclis’e 2 kere ayıp, Şentop’a 3 kere ayıp. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’nı, cumhurbaşkanı değil kim olursa olsun ezemez, ezmemeli, ezememeli.
“Hesap sormak şöyle dursun, Meclis başkanlarının muhalefetin yürütmeye eleştirilerine taraf olmalarına şahit olduk”
Hesap sormak şöyle dursun, Meclis başkanlarının muhalefetin yürütmeye eleştirilerine taraf olmalarına şahit olduk. Sen artık Meclis başkanısın parti yok. Ak Parti ile CHP kavga eder, Meclis Başkanı o tartışmaya girmez. Demirel’le Ecevit’in hangi tartışmasında hangi Meclis başkanını gördünüz? Meclisimizin yerdeki halısından, Meclis’in bastığı Anayasa ve iç tüzük kitapçığına kadar hepsi bayrak rengindeydi. Bu kime battı, kimi rahatsız etti ben anlamıyorum. Protokol halılarından, Meclis’in bastığı iç tüzük kitapçığına kadar turkuaza döndü, sarayla ortaklaşalım diye. Bu nasıl bir kafadır? 10 bin dolar meselesi eski yeni bütün milletvekillerini töhmet altında bıraktı, Meclis’i bundan kurtar dedim. Bir Meclis Başkanı bu 10 bin dolar alan milletvekili meselesini namus meselesi yapar ve sonuna kadar gider ve söyletir. Söylemiyorsa onu Meclis’e sokmaz. Böyle olmalı Meclis Başkanı.
Üç maddelik kanun teklifi 10 gün inceleme de kaldı. Ama Ak Parti’den kanun teklifi geliyor 80 madde, incelenmesi gerekiyor ama aynı saat komisyona havale edildi. Bu olmaz. Meclis adaletin, demokrasinin Kabe’sidir, milli iradenin Kabe’sidir. Sayıştay raporlarının içi boşaldı. Şimdi koskoca bir banka için 3 sayfa Sayıştay raporu geliyor. Sayıştay Meclis’in memurudur. Meclis adına harcamaları denetler. Sayıştay’ın içi boşaltıldı ve Meclis bunu seyretti. Türkiye Büyük Millet Meclis’i Genel Kurulu’nda atanmışlar, seçilmişlere hakaret etti. Meclis başkanları da bunu normal saydı. Çoğunluk partisinin basınç ve tahakkümü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kabul edemeyeceği ikinci şeydir. Birinci yabancı işgaldir, birisi de bunun adı cumhurbaşkanı da olsa başbakan da olsa bir vesayete bir basınca seyirci kalınamaz.
“28’inci dönemde TBMM’nin kuvvetler ayrılığının nasıl işletildiğini herkese gösteren bir Meclis olmasını diliyorum”
İnşallah 28’inci dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kuvvetler ayrılığının nasıl işletildiğini herkese gösteren bir Meclis olmasını diliyorum. Yasamanın, yürütmeyi nasıl denetleyip nasıl hesap sorduğunu herkesin göreceği bir Meclis olacak. Cumhurbaşkanı bizim partimizden seçilmiş olacak ama bizim partimizin çoğunluğunu elde ettiği Meclis o cumhurbaşkanını hem denetleyecek her kör kuruşun da hesabını soracak. 28’inci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk yıllarında cumhurbaşkanına sonraki yıllarda başbakana nasıl hesap sorduğunu nasıl denetlediğini 86 milyona gösteren bir Meclis umuyor ve diliyorum. Egemenliğinin kaynağının millet, pınarının Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğu bir dönemde yeniden görüşmek üzere.”
“Benim tanıdığım Meral Akşener böyle külüstür tehditlere pabuç bırakmaz”
Altay, basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Akşener’e yönelik açıklamalarının sorulması üzerine Altay şu yanıtı verdi:
“‘Beni kendinle uğraştırma’ sözü çok yere çekilebilecek bir söz. ‘Biz senin aldığın nefesi biliyoruz daha neler olacak neler, bunlar iyi günler’ diye Kemal Bey’e tehditlerini de biliyoruz. ‘Ülke yönetimine talip olmaktan vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz’ da dedi Erdoğan. Çubuk linç görüntüleriyle mesajda verdi. Sayın Akşener’e daha önce Rize ziyaretinde de ‘Gelin hanıma Rize’de gayet güzel ders verdiler. Bu daha bir, daha neler olacak neler’ demişti. Adı Tayyip, soyadı Erdoğan’mış ama onun bir de Recep diye adı var. ‘Atma Recep’ diye bu millet boşuna söylemiyor. Benim tanıdığım Meral Akşener böyle külüstür tehditlere pabuç bırakmaz. Bu tehdide Meral Akşener kulak asmaz, bildiği yolda, doğru yolda, iyi yolda bu yalan, dolan, talan iktidarına harami iktidarına karşı her türlü demokratik mücadelesini sınırsızca ve sonuna kadar verecektir. Erdoğan bu tehditleri bugün Meral hanıma, yarın Kemal beye öbür gün bize yapacak biliyoruz ve diyoruz ki hodri meydan Erdoğan, elinden geleni ardına koyma.
“Erdoğan’ın kini, öfkesi, dili artık kabul edilebilir sınırların çok üstüne çıktı toplum nezdinde”
‘Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum’ da demişti. Şimdi telefonla talimat ve fırça attığına tanık olduk. Henüz sarayın iletişim başkanı bunu yalanlamadı. Burada bir yalanlama görmeyince sükût ikrardan gelir böyle bakmak lazım. Yargı da vesayet altında. Bir Anayasa Mahkemesi Başkanı’na ‘böyle bir kararı nasıl alırsın’ diyen bir cumhurbaşkanı varsa o ülkede demokrasi yoktur. Türkiye’ye demokrasi 14 Mayıs 2023’te gelecek, kimsenin endişesi olmasın. Anayasa’yı açıkça ihlalin tipik bir Erdoğan örneğini görüyoruz. Herkesin kural, kaide, gelenekler çerçevesinde nazik bir kampanya da olmasını çok isterdim. Erdoğan bu dille giderse zaten bir hayal kırıklığı yaşayacak ama inanın daha büyük bir hayal kırıklığına hazır olsa iyi olur. Çünkü Erdoğan’ın kini, öfkesi, dili artık kabul edilebilir sınırların çok üstüne çıktı toplum nezdinde.”
“Takdir herkesin kendisinin biz kimseye ‘sen çekil kardeşim’ diyecek değiliz”
“Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’den bir çekilme kararı bekliyor musunuz” sorusuna ise Altay şu yanıtı verdi:
“Bugün için Muharrem İnce’nin bir çekilme kararı vereceği ya da vermeyeceğiyle ilgili bir bilgiye sahip değilim. Ama kamuoyunda oyları bölmeyin, ayrışmayın diye bir basıncı bizde biliyoruz. O da şüphesiz biliyordur. Takdir herkesin kendisinin biz kimseye ‘sen çekil kardeşim’ diyecek değiliz, denmesini doğru da bulmayız. Milletin terazisinde herkes yaptığı iş ve işlemle ilgili bir ölçü ve not alacaktır.”