Seçim yenilgisinden sonra CHP’de bir iç mücadele sürecinin başlaması siyasetin doğası gereğidir.
Türkiye’de parti lideri ve genel merkeze karşı mücadele vermek ve sonuç almak oldukça zordur. Bunun nedeni özellikle 12 Eylül’den sonra siyasi partilerle ilgili düzenlemelerde yetkilerin genel başkanda toplanması, önseçimin zorunluluk olmaktan çıkarılmasıdır.
Bu düzenlemeler Türkiye’de partileri lider partisi haline dönüştürmüş, parti içi demokrasiyi ise rafa kaldırmıştır.
Her şeye rağmen CHP diğer partilere göre parti içi mücadelenin yapılabildiği bir partidir. CHP’de genel başkana karşı aday olan ve kurultayda azımsanmayacak destek bulan örnekler çoktur.
14-28 Mayıs seçimlerinden alınan yenilgiden sonra CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı adayların çıkacağı bir kurultay sürecine girildiği görülüyor. Şimdiden Aytuğ Atıcı ve İlhan Cihaner genel başkanlığa aday olduklarını açıkladı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu aday olduğunu henüz açıklamamış olsa da başlattığı “değişim” hareketi ile aday olmak istediğini kamuoyuna yansıtmış oldu. CHP Grup Başkanı Özgür Özel de “tekliften kaçmam” diyerek genel başkan adaylığına açık olduğunu duyurdu.
Seçim yenilgisinden sonra CHP’de bir kesimin beklentisi Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan çekilmesi ve kurultay sürecini başlatıp yeni bir genel başkan seçilmesine olanak sağlamasıydı. Bir başka kesim ise Kılıçdaroğlu’nun bir dağınıklığa, bölünmeye yol açmadan partiyi yerel seçimlere götürmesi ancak yapılacak kurultayda genel başkanlığa aday olmayacağını açıklamasından yana.
Kılıçdaroğlu ikisini de yapmadı.
Genel başkanlıktan çekilmedi.
Genel başkanlığa aday olmayacağını da açıklamadı.
Aksine delegeler aday gösterirlerse genel başkanlığa aday olacağı mesajını verdi. Seçim sonucunu bir hezimet olarak görmediğini yansıttı. Seçim öncesinde ve seçim sürecinde CHP’ye uzak kesimlerle irtibat kurduğunu, helalleşme politikasıyla kucaklaşma, barışma sağladığını, her kesimden aldığı destekle 25
milyon oya ulaştığını, bunun Türkiye için önemli bir değişim ve başarı olduğunu içeren mesajlar verdi.
İmamoğlu’nun “değişim” talebi ve vurgusu karşısında ise “değişimin her zaman ileri doğru olmayabileceğini, geriye doğru da olabileceğini, partiyi geriye de götürebileceğini, İmamoğlu dahil CHP’li belediye başkanlarının yeniden aday olmaları gerektiğini” ifade ederek tutum aldı. İmamoğlu’nun genel başkan adaylığına sıcak bakmadığı mesajı da vermiş oldu.
CHP, Atatürk’ün önderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş, 100 yıllık bir parti olarak Türk siyasetinde bir devrim daha gerçekleştirmeli ve parti içi demokrasinin en güzel örneğini vermelidir. Kurultayda, genel başkanlık ve parti yönetim organları için, her kesimin takdir edeceği, demokratik bir yarışın yapılmasını sağlamalıdır.
Bunu sağlamak için CHP’nin yapacağı ilk iş tüzüğünü demokratikleştirmektir.
Bir tüzük kurultayıyla önseçimi zorunlu kılmalı, milletvekili adaylarını CHP üyeleri belirlemeli, genel başkana ise makul sayıda kontenjan kullanma hakkı tanınmalıdır.
Milletvekilliği iki dönemle sınırlandırılmalıdır.
Parti içi demokrasinin işleyebilmesi ancak böyle mümkün olabilir.
CHP bu sisteme yabancı bir parti değildir.
CHP’nin, Bülent Ecevit’in liderliğinde tarihinin en yüksek oylarını aldığı ve seçimden birinci parti olarak çıktığı 1973 ve 1977 seçimlerinde bu sistem uygulanmıştır. Milletvekili adayları esas olarak önseçimle belirlenmiş, genel başkan ise uzmanlıklarına ihtiyaç duyduğu ve bir elin parmaklarını geçmeyecek
sayıda ismi, il başkanlarının belirlediği sıradan kontenjan adayı yapmıştır.
Önseçimin bazı sakıncalarından söz edilmektedir. Zengin adayların parayla oy devşirmeleri, aşiretlerin ağırlıklı olduğu yerlerde ağalık düzeniyle aday belirlenmesi gibi. Ancak bu sakıncalar seçim harcamalarının şeffaflaştırılması ve demokratik olanakların güçlendirilmesiyle aşılabilir.
Önseçim yerine milletvekili adaylarını genel başkan ve yetki verdiği birkaç yardımcısının belirlemesi demokratik değildir. Üyelerin, dolayısıyla CHP seçmeninin tercihini hiç dikkate almadan aday belirlenmesi, milletvekillerini seçmene değil genel başkana ve genel merkeze bağlı hale getirmektedir.
Bu durumda seçmenin heyecanını, sandığa gitme istediğini olumsuz yönde etkilemektedir.
CHP önce tüzüğünü demokratikleştirmeli, demokratik bir yarışın gerçekleşeceği kurultay ortamını hazırlamalıdır.