Bahçeli: Süper güç Türkiye'sinin hedef ve hesabındayız

MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Utanacak, sıkılacak ve mahcubiyet duyulacak bir açığımız yoktur. Biz gelecek seçimlerin hesabını değil, gelecek nesillerin ve geleceğin süper güç Türkiye'sinin hedef ve hesabındayız." dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, oy hesabı ile harekt etmediğini ve tüm sözlerinin arkasında olduğunu vurguladı.

Bahçeli, DEM Parti için TCK'yı işaret etti. Bahçeli, grup konuşmasında yine CHP ve DEM Parti'yi hedef aldı.

Bahçeli şunları ifade etti:

  • "Silah varsa, siyaset yoktur. İhanet varsa, demokrasi yoktur. Şiddet varsa, sevgi ve barış dili kupkurudur. Milliyetçi Hareket Partisi siyasetteki tutarlılık ve ahlaki çizgisinden kopmadı.

"BİR GÜNLÜK SADAKA VERSEK ÖMÜRLERİNE YETER"

  • Dün söylediklerini bugün tekzip edecek zaaf emaresi göstermeden milli birlik ve kardeşliğin müdafaasından yanadır. Bize akıldanelik yapanlar, ileri geri konuşanlar, har vurup harman savuranlar, tantanayla oyalananlar her şeyden önce fırsatçı kurnazlığıyla ve istismar yam yamcılığıyla sonuç alacaklarını sıtma ile ölüm arasına bir seçeneğe zorlamalarının beyhude bir çırpınış olduğunu idrak etmeleri bizzat önerimdir.
  • Bizim ülkücülüğümüzü sorgulamaya, vatanseverliğimizi tartıya çıkarmaya cüret ve teşebbüs eden yeni yetme siyaset döneklerine kalbimizdeki dava ve vatan aşkının bir günlük sadakasını versek ömürleri boyunca yetecektir.

"SÜPER GÜÇ TÜRKİYE'SİNİN PEŞİNDEYİZ"

  • Yaptığımız ve söylediğimiz her şeyin arkasındayız. Utanacak, sıkılacak ve mahcubiyet duyulacak bir açığımız yoktur. Biz gelecek seçimlerin hesabını değil, gelecek nesillerin ve geleceğin süper güç Türkiye'sinin hedef ve hesabındayız.Geçmişte çekilen acılarını ve akan gözyaşlarının geleceği perdelemesine tahammül edemeyiz. Torunlarımızın aynı felaketlere muhatap olmasını asla kata bir hakkın istemiyoruz. Günü kurtarmanın değil, geleceği kurmanın ve kurgulamanın istikametinde sağlam adımlarla ilerlemenin samimi düşüncesindeyiz. Ülkücü olmanın, ülkücü yaşamanın, hayata da ülkücü olarak gözlerimizi kapamanın sırrını ve esasını bu kapsamda tarif ve telakki ediyorum.

"OYUMUZ ARTIYORMUŞ OYUMUZ AZALIYORMUŞ..."

  • Ülküyle yanıp tutuşan dava neferlerinin konforlu alanlara tenezzülden ziyade risk alarak, milletleri atlatarak, saldırıları aşarak Türk milletine ve Türkiye'ye fani hayatlarını bir siyaset ve düşünce mihverinde adamalarının şeref kadar değerli olduğunun farkındayız.
  • Oyumuz artıyormuş, oyumuz azalıyormuş. Arkadaşlar, aziz milletim, vatan tehdit altındayken, milli güvenlik duvarlarımız hain akınlarla sallanıyorken oy ve seçim endişesiyle başımızı kuma gömmek bizim kitabımızda yazmayan alçalma ve aşağılanma halidir.
  • Böyle bir şeyi de tamamen reddediyoruz. Terörün bitmesi milli ülküdür. Bu ülkü siyasi namus ve simgemizdir. Kürt kardeşlerimizle kucaklaşarak milli birlik ve kardeşlik hukukunu Türkiye'nin düşmeyecek kudret ve kuvvet mevzi haline getirmek geleceğe ve geçmişe sadakat nişanemizdir.
  • Kara kampanya mucitlerinin hepsi sorunlardan beslenmektedir. Kronik sorunları çözmek amacıyla dik duruşla ve delikanlıca her meydana çıkacak Cumhur İttifakı'ndan başkası yoktur, olması da ham bir hayaldir.

"DEĞİL ELİMİZİ GÖVDEMİZİ DAHİ SIRA DAĞLARIN ALTINA..."

  • Değil elimizi, gövdemizi dahi sıra dağların altına sere serpe yatırmaya hazırız, kararlıyız ve sonuna kadar da inançlıyız.
  • Siyasi ganimet avına heveslenerek rehavet anımızı ve yumuşak karnımızı kollayıp bunun üzerinden siyaset yapan zübüklerle ve ziyana düşmüş siyasetin zillet simalarına Türk milleti en etkili cevabı mutlaka verecektir.
  • "Biz ne mutlu Türküm" diyene sözünü aykırı iken enternasyonal marşı söyleyen, orak çekiçli gelecek tasarlayan PKK'nın dem ve seleflerinin kayığına binen martaval siyasetçilerin yakamızdan ve yarınlarımızdan tarla kongreleriyle düşen maskaraların mücadelemizi kundaklamasına, kararlılığımızı kör etmesine müsaade etmeyeceğiz.

"TÜRKLÜĞÜN YIKILMAZ SON KALESİYİZ"

  • Akıl doğruyu gösterirken iyi ve kötüyü ayıran gönüldür. Aklımızla, imanımızla, irfanımızla, gönlümüzle Türklüğün, Türkiye'nin ve Türk milletinin yıkılmaz son kalesiyiz.
  • Teslim alınamaz son cephesiyiz. Terör bitecek, bölücülük tasfiye edilecektir. Gayemiz ve gayretimiz buna yöneliktir. Özellikle Esenyurt, Mardin, Batman HDP'li belediye başkanlarının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasından sonra CHP ile DEM'in Kent Uzlaşması çatısı altında nasıl da tek yumrukla iki yumurta ikizine dönüştüğü belgelenmiştir.
  • Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı siyasi istikbalini PKK'nın hunhar emellerine ve mağara deliklerine devretmiştir. DEM eş başkanının Şeyh Sait ve Şeyh Rıza güzellemesi, Kürt kardeşlerimizin adına malum rezilliğe sözcülük yaptığını iddia etmesi kimin nerede durduğunu ve terörle nasıl bir ortaklık içinde olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
  • Kapanmış meselelerin açılması, kabuk bağlamış yaraların deşilmesi Türkiye'nin toplumsal barışını hazmedemeyenlerin sinsiliği ve art niyetliliğidir.
  • Şeyh Sait ve Şeyh Rıza yaşadıkları dönemin hainleridir, bölücü teröristleridir!

DEM PARTİ İÇİN TCK'YI İŞARET ETTİ

  • Cumhur, cumhuriyet ve devlet düşmanlarının hak ettikleri gibi de cezalandırılmışlardır. DEM'in silahtan ve terörden uzaklaşmaya yanaşmaması, tacizlerini yaygınlaştırmaması yaygınlaştırması elbette Türk Ceza Kanunu gereğince ele alınmalıdır.
  • Konunun ise Kürt kardeşlerimle hiçbir hususiyet ve illiyet yakınlığı yoktur. PKK'lı Bese Hozat'ın Kandil ve kent uzlaşması bahanesiyle Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve DEM'in sokağa çıkmasını kışkırtması, bu hain siparişe CHP'den de herhangi bir itirazın gelmemesi ayıplı ve ahlaken çirkin bir siyasetin iç yüzünü deşifre etmiştir.

MANSUR YAVAŞ'A TEPKİ GÖSTERDİ

  • CHP'li belediyelerin müzikli eğlence ve konser şölenlerine hazine kaynaklarını astronomik şekilde peşkeş çekmeleri, israfa gömülmeleri, sıra vatandaşlarımıza gelince bir tas çorbayla bir tabak pilavı reva görmeleri maskeleri düşüren kepazeliktir. Neymiş? Bir sanatçıya ödenen para 69 milyon değil de 45 milyonmuş. Bu kafa normal bir kafa değildir.
  • Suçluların telaşıyla kıvrananların şifreli özrü kabahatlerinden büyüktür. Hadi ya halkımızdan utanmadınız, bey densizler, bey sonradan görmeler, Allah'tan da mı korkmadınız?

"BELEDİYE BAŞKANLARININ ADAYLIĞI SOYUNMALARI NAMERTLİKTİR"

  • Belediye başkanlarının işi gücü bırakıp bugünden cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunmaları, anketlerin palavralarıyla caka satmaları en başta İstanbul ve Ankara'ya nankörlük, kendi adlarına da namertliktir.
  • Ziya Paşa'nın dediği gibi: "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." Lafları boş, siyasetleri kof, karınları tok eserleri yoktur.
  • Milletimiz bu yeteneksiz, iş bilmez, adap bilmez, vefa bilmez, kifayesizlere muhtaç ve mecbur olamaz, olmamalıdır.
  • Emperyalizmin Truva atlarının şer oyunlarına, yalan ve yıkım kampanyalarına itimat edecek, ikna olacak, kaile alacak hiç kimsenin kalmayacağına inanıyorum. Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda ayak bağları sökülüp atılacaktır. Milli birlik ve dayanışma ruhu kötülüğü ve kötüleri ülke gündeminden sürüp çıkaracaktır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ikmali ve imkanlarıyla toplumsal ayrışmanın izleri yönetimde kaynaşmayla silinecektir.
  • Daha doğru bir ifadeyle arzumuz ve talebimiz bu şekildedir. Milli hedef ve menfaatleri maksimize edip iç ve dış tehditleri minimize etmek ortak görevimizdir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti'ni önümüzdeki yüzyılda sırtlayacak yönetim yapısıdır.
  • Yasama, yürütme ve yargı arasındaki çizgiler netleşmekle kalmamış, devlet hayatında denge ve düzen ve istikrar egemen olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi toplumsal ayrışma ve ayrımcılığa set çekmiştir.

İBNİ HALDUN'LA ANLATTI

  • İnsan insan ilişkileri, insan toplum irtibatları, insan devlet bağları hukuki ve siyasi bir çerçevede daha da sağlamlaştırılmış, sağlıklı bir bünyeye kavuşmuştur.
  • Bugüne kadar Türkiye'de hiç kimse ikinci sınıf insan muamelesi görmemiştir. Hiçbir vatandaşımız bu ülkenin ötekisi, zencisi, yabancısı sayılmamıştır.
  • Meşhur İslam filozofu İbn-i Haldun bir devletin egemenliğini paylaştığı an hükümdarlığının kaybedeceğine, devletin ayakta durması için kan bağının yerine intisap bağının yani mensubiyet bilincinin öne geçtiği bir yapının kurulması gerektiğine işaret etmişti. Devletin güçlü olduğu dönemlerde toplumsal ve kültürel farklılıklar sis bulutunun içine gömülmüş bir vadi gibidir. Doğal farklılıklar vardır ama görünmezler. Omuz omuza ortak bir hedefe yürüyen toplumsal kesimler ayrı kategoride de olsa bile yürünecek yol, varılacak hedef olduğu müddetçe farklılıklardan değil, ayrılıklardan bahsedilmesi kesin bir yargıdır.
  • Devletin gücünü kaybetmesi ve egemenliğini bölüşmesi halinde sisin dağılarak farklılıkların genişleyen çatlaklardan sızması ve büyümesi kaçınılmazdır. İşte felaket de budur. İntisap veya vatandaşlık esasını büyüyen bu çatlakların yıkıcı etkisiyle terk edilmesi devletin etnik kimlikler üstünde yeniden inşa edilmeye çalışılmasına yol açar ki bu süreç kanlı ve çetin bir boğuşmaya çanak tutmak davetiyesi çıkarmaktır.

"TÜRKİYE ETNİK VE MEZHEBİ TOPLULULUKLARIN KOALİSYONU İLE KURULMADI"

  • Türkiye etnik ve mezhebi toplulukların gevşek koordinasyonuyla gelip geçici karar ve koalisyonuyla kurulmamıştır. Ne Kürt kardeşlerimiz ne de Alevi kardeşlerimiz hiçbir zaman göz ardı edilecek değersizliğe havale edilmemiştir. Kürtler de bizim, Aleviler de bizim. Canımız, cananımız, kardeşimiz ve milli birliğimizin ana damarlarıdır. Etnik ve mezhep temelli hassasiyetlerin yoğun krizlere dönüştüğü dönüşünü basiretle engellemek, Türkiye karşıtlarının koz olarak kurulmasını tümüyle bertaraf etmek için toplumsal ayrışma kanallarının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kaynaştırıcı ve kuşatıcı mekanizmalarıyla işlevsiz ve tesirsiz hale getirilmesi elbette mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti milletimizin bütün güzelliklerinin, bütün değerlerinin, bütün miras ve emanetlerinin kucaklaşma hasretiyle temsil edilmelerini hukuki ve siyasi esaslara bağlayabilecektir. Yüksek demokrasi standardının ihyası, ebedi kardeşliğin, tarihi ve kültürel beraberliğinin temelleri bu doğrultuda daha da tahkim ve takviye edilmiş olacaktır. Bizim amacımız ve acımız bir olduğu kadar geleceğimiz bir, dostumuz bir, düşmanımız da aynıdır. Ayrımız, gayrımız hiç yoktur. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Sözleşmesi

BM SÖZLEŞMESİ İLE KONUŞTU

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü Sözleşmesi 4 Kasım 1946'da 44 ülke temsilcileri tarafından imzalanmıştı. Sözleşmenin başında şu ifadeler yazılıdır:

"Savaşlar insanların kafalarında başlar. Öyleyse barışın savunma siperlerinin insanların kafalarında kurulması gerekir."

Her şey kafada başlıyorsa kalplerimizi tekleştirip kafa kafaya vererek birbirimize sarılmalı, nifak cephesini yerle bir etmeliyiz.

İş işten geçtikten sonra ah vah etmenin, nedamet gösterilerinin hiçbir anlamı olmayacaktır.

IV. Murat Bağdat Seraskeri Hafız Paşa'ya seslenerek şöyle bir soru sormuştu: "Hafız, Bağdat'a imdat etmeye er yok mudur?" Bu soru 17. yüzyıl halk ozanı Kayıkçı Mustafa'nın bir şiirinde yankısını bulmuş: "Eğerleyin kıratımın ikisini, fethedeyim düşmanların hepsini."

Biz de eğerleyip atlarımızı düşelim yollara, gidelim nurlu ufuklara. Türk milleti var olsun, Türkiye kıyamete kadar payidar olsun. Cenab-ı Allah milletimin her güzel insanından razı olsun.

Siyaset Haberleri