MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretini hedef alan Bahçeli, "Sayın Kılıçdaroğlu, ağaca dayanma bükülür, suya güvenme dökülür, ABD’ye bel bağlama seni bir dolara ele verir" dedi. Ayrıca Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun helalleşme politikasına da tepki gösterdi ve Türkiye'de küslüğün olmadığını söyledi.
Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
Siyaset özü itibariyle bir mesuliyet bir mecburiyettir. Aynı zamanda ahlaki, insani, vicdani ve fikri temellere dayanması gerekli olacaktır. Tarlası sırtında gezip hilenin harmanını yapanlar, rüzgara göre yelken açıp ilkk sallantıda gemiden kaçanlar, sözlerini heybenin delik gözüne koyanlar elbette ne siyaset ne de samimiyet iddiasında bulunabilirler.
Siyaset, rüyasında sinek avına çıkanların, yalanı kana kana içenlerin hakkı ve harcı olamaz. Türk siyasetinin bir ahlak reformuna, yeni bir kalkınma hamlesine ihtiyacı vardır.
Kılıçdaroğlu'nun helalleşme çağrısına tepki: Barışmak için küslerin olması gerekmiyor mu?
Kabuk bağlamış yaraları deşerek siyaset üretilemez. Uçurumun kenarında sahte pehlivanlık pozu verilerek siyaset yapılamaz. Toplumsal yapıyı önce ideolojik mahallelere ayırıp sonra da iki ayrı yakayı birleştirmek amacıyla köprü kurmaya çalışanın adı da siyaset olamaz. Kutuplaşmaya can suyu verenlerin kucaklaşma söylemi kuyruklu yalandır. İstismar çarkıyla inkar tekerini çevirip eş zamanlı barışma masalı anlatanlar palavracı tiplerdir.
CHP Genel Başkanı Türkiye'yi barıştıracağım diyor, helalleşme çağrısı yaparak geçmişi değil de geleceği kurtarmaya çalıştığından bahsediyor. Barışmak için küslüğün ve küslerin olması gerekmiyor mu? Türkiye'nin barışması için doğudan batıya kuzeyden güneye küslüğün hakimiyeti lazım değil mi? Peki bu küslük nerededir? Birbirine küsen kimlerdir. Kılıçdaroğlu'nun görüp de bizim göremediğimiz bu küsler nereye saklanmış? Nerede sadır olmuştur?
Kılıçdaroğlu'nun ya ruh sağlığında kaygı verici bir bozulma vardır ya da siyaseti akıl dağılması rota sapması yaşamaktadır. İki durum da kendisi ve partisi adına buhrandır. Kılıçdaroğlu'nun vaki durumu aynen şöyledir: Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin?
Aklı arkada tutup ahmaklığı kılavuz yapan Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin hali budur. Türk milleti birlik ve beraberliğin iftiharıdır. İtibarıdır. Türkiye barış ve huzurun, sevgi ve saygının gıpta edilen ülkesidir. Üzerine yaşadığımız topraklarda bin yıldır kardeşlik hüküm sürmektedir. Türkiye küs değildir. Tam tersini iddia eden Kılıçdaroğlu ve çıkarcı ortakları kündeye gelmiş müfteriler koalisyonudur.
Başörtüsü çıkışı: Kanuni düzenlemeye ihtiyaç yok
Kılıçdaroğlu'na tavsiye ediyorum diken olup ayağa batıncaya kadar gül ol da yakaya takıl. Namertliğin izini süreceğine mertliğin kulvarına gir de adamlıkla anıl. Fakat ne gezer. Ne söylesek nafile, ne yapsak beyhude. Bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Sanki duvara konuşuyoruz.
Kılıçdaroğlu'nun siyaseti siyaset değildir, yolu yol değildir. Bildiğimiz üzere başörtüsü meselesi milletimizin kalıcı ve köklü mutabakatıyla çözülmüş bir meseledir. Bu konuyu ısıtıp yeniden gündeme getirmenin yeniden kısır bir tartışma ortamı yaratmanın hiç kimseye bir faydası dokunmayacaktır. Türkiye'de başörtüsü sorunu bitmiş mağduriyetler dönemi kapanmıştır. Ancak Kılıçdaroğlu'nun derdi başkadır.
CHP'nin geçen hafta hazırlayıp TBMM'ye vermiş olduğu kanun teklifi samimiyetsiz, tutarsız, içerik itibarıyla da baştan savmadır. Kaldı ki yeni bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç da yoktur.
Hatırlatalım ki 9 Şubat 2008 tarihli 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanunla Anayasa'nın 10. maddesinin 4. fıkrasına bütün işlemlerinde ibaresinden sonra gelmek üzere her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında ifadesiyle 42. maddesine 6. fıkradan sonra gelmek üzere kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanılmasının sınırları kanunla belirlenir fırkası eklenmişti. AK Parti ile yaptığımız bu değişiklik başörtüsü meselesini tamamen çözerek Anayasal güvenceye kavuşturmuştu. Ancak CHP Anayasa Mahkemesi'nin kapısında soluğu alarak bu maddeyi iptal ettirmişti.
'MHP, Anayasa değişikliğine sonuna kadar vardır'
Kılıçadroğlu'nun 3 Ekim 2022 gecesi sosyal medya hesabından bir video yayınlayarak başörtüsüne yasal düzenleme çağrısı yapması müteakiben hazırlanmış teklifin TBMM Başkanlığı'na sunulması baştan ayağa sahtekarlık, saçmalıktır. Biz o günlerde '451 el kaosa kalktı' manşetlerini unutmuş değiliz. Biz o günlerde bizzat Kılıçdaroğlu'nun başörtüsüne bez parçası dediğini unutmuş değiliz. Bugün ise Kılıçdaroğlu'nun başörtülü kardeşlerimize rehine iftirasını unutmuş değiliz. Başörtüsü meselesini yasal değil anayasal güvenceye kavuşturmak için haydi gelin, elinizi taşın altına koyun, dürüstseniz gereğini yapın. İşte er meydanı, işte demokrasi imtihanı, işte tutarlılığınızı göstermenin altın fırsatı. MHP başörtüsü sorununun tümüyle gündemden çıkarılması amacıyla hayırlı bir girişim olarak değerlendirdiği Anayasa değişikliğine sonuna kadar vardır. Sözünün de 2008 yılında olduğu gibi sonuna kadar arkasındadır. Sayın Kılıçdaroğlu minderden kaçma, bahane arama, açık sofraya oturmak için teklif ve ısrar bekleme.
Her şeye rağmen umudumuzu kaybetmek istemiyoruz CHP'den milli iradeye inanç hürriyetine saygı bekliyoruz. Ziyaret çalısı gibi gelene takılan gidene takılan erken kalkanın elinde kalan yangına çırayla koşan CHP ve diğer zillet ortaklarının ne yapacağını eninde sonunda Türkiye görecek ve bir kez daha teyit edecek.
'Cami ne kadar bizimse cemevi de o kadar bizimdir'
Vakit yüreklerin toplu vurma vaktidir, vakit el ele vermenin vaktidir. Bildiğiniz gibi Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimizin haklı ve meşru talepleri vardır ve bu talepler temiz bir mizaçla, kardeşliğin alicenaplığıyla adil, eşitlikçi, insani, hukuki ve hakkaniyetle ilkeler mihverinde karşılanmalı ortak akıl ve geniş bir uzlaşma zemini oluşturulmalıdır. Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimiz bizim canımızdır, can beraberimizdir, ne ayrılmamız ne gayrımız vardır. Cami ne kadar bizimse cemevi de o kadar bizimdir. Saz bizim söz bizimdir, cem bizim semah bizimdir. Hamd olsun hepimiz Müslümanız. Allah'ımız, peygamberimiz, kıblemiz, kitabımız, imanımız, acımız, sevincimiz birdir.
Mezhepçilik fitnesini yayanlar, bu çerçevede yıllarca husumet aşısını yapanlar, bizden olmayan bozgunculardır. Hz. Ali diyordu ki 'gönülleriniz bir olmadıkça, sayıca fazla olmanızın bir anlamı yoktur.' Bizim gönlümüz birdir. Bu suretle maksadımız gönül yıkmak değildir, gönül üstüne gönül yapmaktır.
'Geçmişteki münferit olaylarla cephelere ayrılamayız'
Kerbela ortak sızımız, Hz. Ali manevi büyüğümüz, cennet gençlerinin efendisi Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin başta olmak üzere zulme uğrayan, kanları dökülen ehlibeytin muhterem isimleri yaslı gönüllerimizin şehit abideleridir. Geçmişin karanlık dehlizlerinde, geleceğin saadet cevherini bulamayız. Geçmişteki bazı müessif ve münferit olaylara saplanarak cephelere ayrılamayız. Yarınlarımızı heba edemeyiz. Önemli olan her acıklı hadiselerden ders ve ibret almak tekerrürün önüne geçmektir.
'Cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden kabul edilmelidir'
Hep dedik yine diyoruz, Alevi kardeşlerimizin hayatında tartışılmaz bir yer etmiş olan cemevi gerçeği siyasi kaygılardan uzak, cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden kabul edilmelidir. Cemevi inanç ve kültür hayatımızın vazgeçilmez bir gerçeğidir. Bu gerçeği tahrip ederek asıl manasından koparmak çok tehlikelidir. MHP'nin dayandığı asırlık Türk milliyetçiliği düşüncesi hiçbir zaman ayrımcı ve uzaklaştırıcı olmamış toplumun tamamını temel değerler ekseninde buluşma ve kucaklaşmaya çalışan bir anlayışın temsilciliğini üstlenmiştir. Bizim sevgimiz herkese yetecektir. İster Alevi, ister Sünni, isterse Caferi olsun. Yöresi, kökeni, anasının dili de ne olursa olsun milletimizin her güzel insanını muhabbetimiz kucaklamaya kafi gelecektir.
'Siyasallaştırma çabalarına itibar edilmemelidir'
Alevilik tıpkı diğer inanç alanlarında olduğu gibi siyasi istismar ve rant aracı olmaktan çıkarılmalı, şahsi ve kurumsal nüfus ve iktidar alanı olarak görülme eğilimleri terk edilmelidir. Bu konuyu inancın dışında başka alanlara çekme ve politik bir akım haline getirilerek siyasallaştırma çabalarına itibar edilmemelidir.
Hiçbir inanç, kültür, gelenek ve değeri aşağılamanın hiç kimsenin hakkı ve haddi olmadığı unutulmamalıdır. Toplumsal hassasiyet taşıyan konularda küçümseyici ifade ve tavırlardan özenle kaçınılmalıdır.
'Cemevi ibadethanedir'
Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz cemevinin ibadethane olarak tarif ve tanımlanmasının arzusundadır. Aleviliğin hem inanç boyutu hem de kültürel bir yapısı vardır. Şayet Alevi kardeşlerimiz cemevini ibadethane görüyorsa -ki öyledir-. Bize düşen buna saygı duymak ve peşin hükümlerin ambargosundan kurtularak yapıcı ve destekleyici bir tavır almaktır. Bunda çekinecek, tereddüt edecek hiçbir şey olamayacaktır. Kimin nerede ve nasıl ibadet edeceğinin yazılı bir kuralı, bağlayıcı bir hükmü, genelgeçer bir ilkesi yoktur. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimize yönelik iyileştirici açıklamaları tümüyle destekliyor, çok isabetli bulduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum.
Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretini hedef aldı
Kılıçdaroğlu’nun bu gelişmelerin gölgesinde apar topar ABD’ye gitmesi talihsizliktir, densizliktir, pervasızlıktır, düşüncesizliktir. Gerekçeyi de hazırlamışlar, neymiş, ziyaretin amacı teknolojik ve bilimsel gelişmelere yönelik görüş alışverişinde bulunmakmış. Cumhuriyet’in ikinci yüzyıl vizyonunu en parlak beyinlerle tartışacaklarmış. Utanın, utanın; parlak beyin arıyorsanız milletimizin gözleri çakmak çakmak parlayan evlatlarına bakın.
“Bir Türk dünyaya bedeldir” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına sarılın. Muhtaç olduğunuz kudreti uzaklarda değil eğer varsa damarlarınızda arayın.
Merakımız şudur: Kılıçdaroğlu teknolojik ve bilimsel gelişmeler hakkında ne söyleyecek, neyi duymayı umut edecek, hangi parlak beyinlerle bir araya gelecektir? Sayın Kılıçdaroğlu, bırak bu işleri, geç bu masalları, ağzında bal olan arının kuyruğunda iğnesi olur. Buna da çok dikkat et.
'Cumhurbaşkanlığı adaylığı için icazet almaya gittin'
Herkes biliyor ki, ABD’ye Cumhurbaşkanı adaylığı için icazet almaya ya da işaret edilecek müstakbel zillet adayının ismini öğrenmeye gittin. Kılıçdaroğlu’na diyorum ki, denenin döne dolaşa geleceği yer ya bir kursak ya da bir değirmen taşıdır. Su yatağını, yel de tepesini mutlaka bulacaktır.
Sayın Kılıçdaroğlu, ağaca dayanma bükülür, suya güvenme dökülür, ABD’ye bel bağlama seni bir dolara ele verir.
Sen sen ol, gene de tedbiri elden bırakma, ne de olsa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısın, sabahın soğuğunu sayma, akşamın ayazına kalma, Biden ve çevresinin telkinlerine, Pensilvanya’nın tembihlerine asla inanma, sakın kulak kabartma. Dolduruşa gelip ona buna fazla güvenme, sonra dost bildiklerin postunu doldurur. Şeytanla aşık oynayanların sonu hüsrandır.
'Teslim olmuş başa devlet konmaz'
Kılıçdaroğlu’nun malum ziyareti nefretle hazırlanmış, Türkiye husumetiyle yazılmış talimat listelerini almak maksadıyla planlanmış ve uygulamaya geçirilmiştir. Zehirden nasıl şifa olmazsa, zillette de vefa olmaz, Türkiye’ye bir fayda beklenmez. Sayın Kılıçdaroğlu, açma kapıyı el ucuyla, açarlar kapını el gücüyle, yel gücüyle, fitne gücüyle. CHP Genel Başkanı’nın ABD’ye yüz sürmesi, el açması, aman dilenmesi tek kelimeyle acizliktir, yetersizliktir, milletine sırt dönmektir. Teslim olmuş başa devlet konmaz, konsa bile çok durmaz, duramaz.
'İstanbul Belediyesi gerçekten de çok çalışıyormuş'
Kılıçdaroğlu barışma ve helalleşme hikayesini anlatadursun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir cenaze nakil aracında yüklü miktarda uyuşturucu yakalanmıştır. Meğer İstanbul Belediyesi gerçekten de çok çalışıyormuş! Bunlara kalsa, kaçakçılık meşru, hırsızlık olağan, yağma sıradan, ihanet de demokratik bir haktır. Zillet ittifakı işte budur. CHP’nin gerçek yüzü suçtur, kirdir, çamurdur, kokuşmuştur.
İnanıyoruz ki, Allah bilir kulunu, ona göre verir çulunu. Zilletin çulu Türkiye’nin başına geçirilmek istenen deli gömleğidir. Ülkemizin Parlamenter Sisteme geri dönmesi söz konusu değildir. Henüz Cumhurbaşkanı adayını bulamamış, bulmak için de okyanus ötesinde gezip tozmayı iş edinmiş sömürülmüş bir zihniyete Türkiye teslim edilir mi? Milli gelecek emanetlerine bırakılır mı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk ve Türkiye yüzyılının stratejik gücü, yönetim güvenliğidir.
'Türk nereye giderse şanı kalır'
Cumhur İttifakı zalime aman vermeyen, teröriste fırsat tanımayan, Türk düşmanlarına göz açtırmayan, egemenlik haklarımızı, hükümranlık yetkilerimizi, milli çıkarlarımızı kürenin her köşesinde serdengeçti bir yürekle savunan muktedir ve muhteşem bir millet iradesidir. Bu bıçkın irade kilitleri açacak, perdeleri aralayacak, ufku aydınlatacak, sis bulutlarını dağıtacak, 2023 ve takip eden yıllarda küresel güç Türkiye’yi inşa ederek zalime Yavuz, mazluma Yunus, mağduriyetin kuyusunda kalmış biçarelere Yusuf olacaktır. Ağaç gider çalı kalır, çalı gider çakıl kalır, yiğit gider namı kalır, Türk nereye giderse şanı kalır, saygıyla ve şerefle anılır.
'Asıl engel bedende değil kalpte olandır'
Ampute Futbol Dünya Kupası Şampiyonu olan Ampute Futbol Milli Takımımızı ve teknik heyeti gönülden tebrik ediyor, bütün sporcularımızın gözlerinden öpüyor, hayırlı olsun diyorum. Asıl engel bedende değil kalpte olandır. Ve engeller aşılmak, zorluklar yenilmek için vardır. Engelleri geçip dünyaya Türkiye ismini şampiyon diyen söyleten evlatlarımızla gurur duyuyor, başarılarının devamını diliyorum.