Atatürk'ün emanetine çok büyük ayıp! "Yüzde 70’ini kaybettik"

Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk halkına miras bıraktığı 103 bin dönümlük Atatürk Orman Çiftliği'nden (AOÇ) geriye 32 bin dönüm kaldığını açıkladı.

Türkiye Ormancılar Derneği’nin 100’üncü Yıl Sempozyumu'nu düzenlendi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen sempozyuma beraberinde CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol ve Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner ile katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara ve CHP Lideri Özgür Özel yaptı.

Özkara, açılışı konuşmasında çok acı bir tabloyu açıkladı.

Özkara, Saray ve Ankapark'ın da inşa edildiği Atatürk'ün mirası AOÇ'un 71 bin dönümünün kaybedildiğini bildirdi.

Özkara, şöyle konuştu:

"Derneğimiz 100 yaşında, 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün büyük bir öngörü becerisi olarak görüyorum. Daha o tarihlerde ormancılığa vermiş olduğu önem bizler için takdire şayandır. Biz onun çizdiği bu yolda, kararlı bir şekilde devam etmek ve bunu geliştirmek zorundayız. Bulunduğumuz başkentimizde biliyorsunuz Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) var. 103 bin dönümden oluşuyor geçmişi, bugün maalesef 32 bin dönüm kaldı. Yüzde 70’ini kaybettik. Cumhuriyetimizin kurulmasıyla birlikte ilk Orman Kanunu devrim mahiyetindedir, büyük işler başarmıştır”

"AOÇ'UN İMARA AÇILMASI HEPİMİZİ UTANDIRAN BİR DURUM"

CHP Lideri Özgür Özel de şunları ifade etti:

"Türkiye’nin en köklü ve en önemsediğim derneklerinden bir tanesi Ormancılar Derneği'nin 100’üncü yıl sempozyumunun açılış konuşmasını yapmaktan büyük onur duyuyorum. 100’üncü yılınız kutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt bu köklü kuruluşun Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün teşvikiyle kurulmuş ilk sivil toplum örgütlerinden biri olması burayı ve bugünü çok daha anlamlı kılıyor. Atatürk'ün yeşile ve ormana verdiği önemi, Ankara'nın bozkırında yarattığı adeta bir vaha niteliğindeki çiftliğine orman ismini vermesiyle görmek mümkün. Bizler de onun mirasını sürdürmekte kararlıyız. AOÇ, Atatürk'ün vasiyetine rağmen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emanet etmiş olmasına rağmen orman vasfı kaybedilen, kaybettirilen meselesinde olduğu gibi çiftliğinde vasiyete aykırı olarak birtakım bölgelerinin imara açılması, kaçak yapılar yapılması, Cumhurbaşkanı sarayının yapılması, Ankara'ya çok büyük kötülükler yapmış bir kişi tarafından içerisinde turizm amaçlı olmadık yapıların hayata geçirilmiş olması gerçekten hepimizi çok üzen ve utandıran bir durum.

"YENİ BİR AOÇ İNŞA EDİLİYOR"

AK Parti’nin bunca yıllık iktidarına engel olamamanın çok ağır bedelleri var. Tabii bunun yereldeki etkilerini ciddi şekilde ortadan kaldırabilecek önemli bir başarı kazandık 31 Mart'ta ama geneldeki etkilerini kaldırmak için veya hiç olmazsa hızla geri döndürmeye başlamak için önümüzdeki genel seçimlere hep birlikte umutla bakıyoruz. ABB'mizin Gölbaşı tarafında bizzat gezdiğim, mutlaka haberdar olduğunuz, haberdar olmayanların gezmeyenlerin görmesi gereken bir BAKAP var. Meselenin özünde orası çok büyük bir konut alanı olarak projelendirilmiş, daha sonra buna mahkeme açılmış, mahkeme o planın konut olarak yapılmasını bozmuş, o sırada artık ABB CHP'de. Orayı yeniden mahkeme kararının arkasından dönerek konut alanı yapmak ya da mahkeme kararına uyarak kısmi konut alanı yapmak yerine ABB Başkanımız Mansur Yavaş ve büyükşehir belediye meclis üyelerimiz örgütümüzün büyük talebi, desteğiyle birlikte orayı orman çiftliği haline getirmeye karar verdiler. Ve üzerinde 800 milyon TL, adını anmak istemediğim önceki belediye başkanının ifadesiyle ‘1 milyar TL'lik konut alanını vizyonsuz adamlar tarla yaptılar’

"ATAM ÇİFTLİĞİ"

Ben geçtiğimiz hafta gezdim. Orası BAKAP adı altında önce tarıma yönelik AR-GE yapan, sonra tarıma yönelik eğitim yapan, üretim yapan sonra tarım konusunda küçük çocukların ormanla tanışmaları, toprağa dokunmaları, ağaç dikmeleri, ormanı tanımaları açısından projelendirilmiş, tarım turizmine yönelik bir alan. Geçen haftaki gezimizde, ‘Buranın nihai ismi ne olsun’ diye konuştuk ve orası aslında bir tarım araştırma merkezi olduğu için adının Atatürk Tarım Araştırma Merkezi (ATAM) Çiftliği olmasına karar verdik. Bundan önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çiftlik olarak bıraktığı yerlere konut yapılırken o konut yapanların, sarayları yapanların elinden aldığımız o alandaki o 800 milyon TL'lik konut üretilebilecek alanda şimdi yeni bir AOÇ inşa ediliyor. 38 kilometrelik bir çevre alanı var. Herhalde orada, bundan önce çeşitli şehirlerde koşulan maratonlar ilk kez Ankara'da öyle asfalt üzerinde veya şehrin içinde değil; ormanın etrafında, ağaçların arasında, göletlerin etrafından geçerek koşulacak bir maratonun yapılabileceği, çocukların anneleriyle babalarıyla bir gün, üç gün, bir hafta geçirebilecekleri, içinde karavan turizminin olduğu günübirlik ziyaretlere açık olan, Anadolu'nun desteklendiği, ata tohumlarına sahip çıkıldığı muhteşem bir proje var. ATAM Çiftliği, Cumhuriyet'in 100’üncü yılında Atatürk'ün vizyonuna uygun olarak oluşturulan bir alan. Oranın da görülmesi ve dernek tarafından sahiplenilmesi, belki Ormancılar Derneği'nin orada bazı projeleri üstlenmesi son derece yerinde olacaktır.

"BUGÜNE KADAR YAPILMIŞ EN YIKICI DEĞİŞİKLİK"

Türkiye Ormancılar Derneği'nin benim açımdan değerli olan bir diğer kısmı üç kurucusundan bir tanesi merhum Abdülkadir Sıtkı Sorkun'un meslektaşım olmasıdır. Eczacı meslektaşımı burada minnetle, hürmetle, saygıyla anmak istiyorum. Türkiye'de ormanların korunması ve bilimsel yönetimi konusunda akılcı adımlar Cumhuriyet döneminde atılmaya başladı. 1937'de çıkarılan 3116 sayılı orman kanunu bu açıdan son derece kıymetlidir ve bir dönüm noktasıdır. 2018 yılında Orman Kanunu’na konulan ek 16’ıncı madde, bugüne kadar yapılmış en yıkıcı değişiklik. Bu değişiklikle orman alanları yasa yoluyla yol gösteriliyor illegal işgallere. Ve artık ormana bir kişi ‘Sen artık orman değilsin' diyorsa orası orman olmaktan çıkıyor.

"ÜLKEMİZ BİR ANDA 650 BİN HEKTAR KAYBETTİ"

‘Orman vasfını yitirmiş araziler’ kavramı, onu orman mühendisleri, ‘orman vasfı yitirtilmiş’ araziler olarak söylüyorlar. Marmaris'te, Bodrum'da, Muğla'da ve birçok yerde nerdeyse bazen ihtiyaç kadar orman yakılıp üç sene sonra gidiyoruz, tam orada beş yıldızlı lüks otelleri görüyoruz. Kamuoyunda 2B adıyla bilinen uygulamayla 650 bin hektar ormanı, ülkemiz bir anda kaybetti. Orası kaybettirildi. Ek 16 ile daha fazla ormanı kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıyayız.

"BU İKTİDAR KADINLARA, GENÇLERE VE ÇOCUKLARA İYİ GELMİYOR"

Geleneksel duruşumuz, devraldığımız geleneksel yaklaşımımızla birlikte orman konusunda Meclis'in en duyarlı grubuyuz. Yerel yönetimlerimiz konusunda yerel yönetimlerimizin meseleye yaklaşımı konusunda son derece kararlıyız. Her ne kadar AYM'nin denetim ve iptal olanakları, mahkemenin her geçen gün biraz daha iktidarın kontrolüne geçirilmiş olan, yapısıyla azaltılmış olsa da Orman Kanunu ve Anayasa’nın ormanlarla ilgili tanımlamaları noktasında hassasiyetimizi kullanıyoruz. Bu konuda üzerimize düşeni her zaman fazlasıyla yerine getirmeye çalışıyoruz. Ormanlara yönelik en büyük tehditlerden bir tanesi hiç şüphesiz orman yangınları. 87 yıllık verilere göre, her yıl ortalama bin 408 orman yangını meydana gelmişken son 10 yıllık verilere bakıldığında yıllık ortalama orman yangını sayısı 2 bin 568'e çıkmış durumda. Yani orman yangında son 10 yıllık artış, 87 yıllık ortalamanın yüzde 80 üzerinde gerçekleşmiştir. Bugünkü iktidar ne yapıyorsa kadınlara, çocuklara, gençlere iyi gelmiyor. Görüyoruz ki ormanlarımıza da iyi gelmiyor. Temel olarak bu iktidarın iktidar oluş biçiminde, hükümet ediş biçiminde bir aksilik var. Bu aksilik temel parametrelere olumsuz yansıyor.

"YANAN ALANLARA DİKİLEN OTELLER AK PARTİ'NİN SATIR BAŞLARI"

185 yıllık geçmişe sahip OGM'nin içine düşürüldüğü durum da dikkat çekici. Ciddi bütçelere sahip olmasına rağmen ciddi zafiyetleri ve eksiklikleri var. Orman yangınlarını tespit müdahale ve sonrasında iyileştirme çalışmaları onların yetkisinde ancak yangınlar büyüyüp de yerleşim yerlerini tehdit etmeye başladığında Sayın Erdoğan ilk bulduğu kameraların karşısına çıkıyor ve muhalefet belediyelerini suçlamaya başlıyor. Oysaki orman alanı tamamen onlarla ilgili. Ege'nin neresinde bir orman yangını gerçekleşmiş olsa hele hele bu sene yeni aldığımız Balıkesir, Bursa, Manisa ve Denizli belediyelerinin de Aydın'ın ve Muğla'nın yardımına yetişmesiyle birlikte orman yangınlarıyla mücadele CHP'li belediyelerin en büyük dayanışma alanlarından bir tanesine dönüştü. Bunu herkes görüyor, bir tek Sayın Erdoğan görmüyor.

Kaldı ki kendi dönemlerinde orman yangınıyla mücadele noktasında belediyelerin havadan müdahale araçlarının tek bir yere devredilmesi, bunun tek bir şekilde kullanılacağına ilişkin aldıkları kararlar yaptıkları dayatmalar var. Sattırdıkları orman yangınıyla mücadele araçları var ve bundan sonra da sorun şehre dayandığında nerede bu belediyeler diye bir algı yönetimine girişme acziyetini gösteriyor her seferinde. Türk Hava Kurumu'nun (THK) uçaklarının hangarlarda çürütülmesi, bu da yetmezmiş gibi yangınlara yetersiz müdahaleleri ve bazı bilinçli çıkarıldığı çok açık yangınlar, yanan alanlara dikilen oteller AK Parti'nin orman politikasının satır başları.

"ATATÜRK'ÜN MİRASINA AYKIRI ŞEKİLDE SARAY VE UCUBE ANKA PARK DİKİLDİ"

Kurumsal yapı mutlaka yenilenmeli. Yasal ve idari yönden gözden geçirilmeli ve kalıcı çözümler üretilmelidir. İktidarda olanların ormanlara değer vermediğini, Atatürk'ün mirasına aykırı şekilde AOÇ'ye diktiği saraydan ve ucube Anka Park'tan başta söylediğim gibi zaten anlıyoruz. Bu yüzden çözümün bizde olduğunu biliyoruz ve atılacak tüm adımlara destek olmaya hazırız. Türkiye Ormancılar Derneği’nin çalışmalarını bu açıdan çok kıymetli buluyoruz.

Yangına hassas bölgelerimizde; Adana, Mersin, Antalya, Muğla ve İzmir Büyükşehir Belediyelerimiz Türkiye Ormancılar Derneği ile protokoller imzalayarak orman bölgelerindeki halkımızın eğitimi için çalışmalar yürütüyorlar. Yereldeki bu işbirliğini iktidar olduktan sonra tüm ülke çapına yaymaya kararlıyız. CHP, Türkiye’yi nasıl yöneteceğini ilişkin bir program çalışmasını yürütüyor. Bu program çalışmasının içinde hiç şüphesiz orman varlıklarının korunması, geliştirilmesi, bu konuda akılcı projelerin üretilmesi lazım. Bu konuda da en büyük yol gösterici yine orman mühendisleri ve Türkiye Ormancılar Derneği olacaktır.

"ALTINDAN DAHA DEĞERLİ"

Ormansızlaştırmanın en önemli etkenlerinden biri de maalesef madencilik sektörü. Ormanlardan verilen maden izinleri 2023 yılı sonuna kadar 179 bin hektara ulaşmış durumda. Şu anda Türkiye’de 179 bin hektar orman arazisine maden ruhsatı verilmiş ancak bunun 111 bin hektarı sadece 2012 yılında verilmiş. 2013 yılı verileri şu an elde yok. Yani verilen bütün madenlerin yüzde 60’ına yakını sadece bir yıl içinde verilmiş. Bu sene 31 Mart seçimlerinde birkaç kez, birkaç programa yetiştirmek üzere Ege’de, Marmara’da ve Karadeniz’de helikopterle seyahat etme zorunluluğu ortaya çıktı. Helikopter irtifasından ormanların içindeki madencilik çalışmalarını gördüğümde, gördüğümün onda birine yetmediğini hissettim. Türkiye’de elbette hiçbirimiz, hepimizin milli değerleri olan madenlerin çıkarılmasına karşı değiliz. Ama bunun akılcı olarak yapılması, doğru yöntemlerle yapılması ve ‘Ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor’ ona çok dikkatli bakılması lazım. Ormanlardaki bu vahşi madencilik çalışmaları, bu gözü dönmüş ranta açık ve kaynakların yüzde 98’inin yurt dışına taşındığı, yüzde 2’sinin devlete kaldığı bir noktada bu talana hızlı bir şekilde dur demek ve bazen yukarıdaki varlığın aşağıdaki altından daha değerli olduğunu görebilmek gerekiyor.

Siyaset Haberleri