İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda kürsüdeki yerini almadan önce, akademisyen Kürşad Zorlu, partiye katılımı kapsamında konuştu.
Zorlu, "Beşinci kuruluş yıldönümüne haklı bir gururla yürüyen İYİ Parti ailesine katılmaktan haklı bir kıvanç duyuyorum. Yıllarını Türkiye'nin her alanda yücelmesini ve Türk dünyasının bütünleşmesi için adayan bir akademisyen olarak bugün burada olmanın en önemli sebebi yüreğimdeki vatan sevdasıdır. Bu sebeple bugün, benim için yeni bir mücadelenin başlangıcı değil, aynı zamanda yaşamımda açılan bir parantezin geleceğe yürüyüşü anlamını taşımaktadır. Bildiğimiz gibi ülkemiz tarihinin en zorlu günlerini geçirmektedir. Milletimiz hayat pahalılığıyla boğuşurken gelir ve fırsat adaletsizliği kendisini göstermektedir. Yaşadığımız sorun çemberi yarınları kuşatan bir kültür şokuna dönüşmektedir. Dünyadaki gelişmeler ve bölgemizdeki ateş çemberi, çok yönlü ve millet eksenli bir duruşu gerekli kılmaktadır.
Bundan böyle temel gayem Türk milletinin bir arada refah ve huzur içinde yaşaması, adaletle yönetilmesi, bilimin önderliğine inanç ve insan sevgisi üzerinde yükselmesi olacaktır. Kendime her zaman örnek aldığım Türk düşünce sisteminin önemli isimlerinden merhum Prof. Erol Güngör hoca şöyle demektedir 'Hakikatte milliyetçilik bir kültür hareketi olmak, dolayısıyla ırkçılığı, halka dayalı bir siyasi hareket olarak da otoriter idare sistemlerini reddeder, böyle ki halka rağmen kişiler, hırslar, tercihler ve hevesler bir gün mutlaka milli iradenin kalpanına çarparak darmadağın olacaktır.' Çünkü son söz elbette Türk milletinindir. Milletimiz ise doğudan batıya kuzeyden güneye bütün vatandaşlarımızın ortak paydasıdır. Bu payda üzerinde her türlü ayrımcılığı reddederken, demografik geleceğimizi bir kırmızı çizgi olarak kabul ediyorum. Buradan hareketle milletimizi kaygılandıran ve her geçen gün daha büyük bir tehdit haline gelen sığınmacı sorununa bu çatı altında son verileceğine inanıyorum" dedi.
Akşener, Bartın'da meydana gelen, 41 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan maden faciasına ilişkin, parti içindeki hukukçulara talimat vererek "Maden şehitlerimizin ailelerinin hakkını hukukunu hiçbir şey almadan takip edeceksiniz" dedi.
Akşener, Erdoğan'ın maden faciası sonrası yaptığı 'kader planı' açıklamalarıyla ilgili "Kaderden bahsetti, tevekkül’den bahsetti. Gerçekten ibretlik…" diyerek faciadaki tedbirsizliklere vurgu yaptı. Akşener "Tedbir almayıp, sorumluluğunu yerine getirmeyip, üstüne de, tevekkülden bahsetmek, meseleyi kadere havale etmek, en hafif tabiriyle, terbiyesizliktir" dedi.
Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:
Bartın'daki maden faciası
Geçtiğimiz cuma milletçe büyük bir acı yaşadık. Ne yazık ki 41 madenci kardeşimizi kaybettik. Partimizin bünyesinde ne kadar hukukçu varsa, maden şehitlerimizin ailelerinin hakkını hukukunu hiçbir şey almadan takip edeceksiniz.
Sayıştay raporları
Yaptığımız inceleme ve çalışmalar sonucunda görüyoruz Amasra'daki felaket de maalesef adeta geliyorum demiş. Sayıştay uyarmış, raporuna yazmış, iş müfettişleri uyarmış, ocakta çalışan madenciler uyarmış. Sayın Erdoğan'ın atadığı yetkililer kıllarını kıpırdatmamışlar. Sonuç 41 kardeşimizi daha ihmale kurban verdik. Artık bu duruma şaşıramıyoruz. 17 Mayıs 2010'da 30 canımızı kaybettik, 13 Mayıs 2014'te Soma'da 301 insanımızı yitirdik. 28 Ekim 2014'te Ermenek'te 18 kardeşimizi kaybettik. Bilerek katliam diyorum çünkü bu kadar uyarıya rağmen tedbir almazsınız, yaşanan felaketin adı katliam olur.
'Gerçekten ibretlik'
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı ilgilere dönüp 'bu uyarıları neden dikkat almadınız?' diyeceğine, ne yaptı biliyor musunuz, 41 hayatın söndüğü bu felaketten bile başarı hikayesi çıkarmaya kalktı. Bu arkadaş, 8 sene önce de Soma'da utanmadan 'Ölüm bu işin fıtratında var' demişti. Bu defa 'Çok şükür 24 saat geçmeden 41. şehidimize de ulaştık' dedi. 'Biz kader planına inanmış insanlarız' dedi. Kaderden bahsetti, tevekkül’den bahsetti. Gerçekten ibretlik… Tevekkül nedir? Tevekkül; Her türlü tedbiri aldıktan sonra, bir işi, nihayetinde, Allah’a havale etmektir. Ancak, her tür tedbiri aldıktan sonra… Hamdolsun hepimiz, kadere iman edenlerdeniz. Hamdolsun hepimiz; 'Hayrıhi ve Şerrihi Min Allâhû Teâlâ' diyerek, hayrın ve şerrin, Allah’tan geldiğine inananlarız.
Tevekkül ve tedbir
Ancak, tevekkül, tembelliğe açılan bir kapısı değildir. Sorumsuzluğa uydurulacak bir kılıf, hiç değildir. Önce tedbir, sonra tevekkül. Dinimizin buyruğu budur. Yani Müslüman, her işin başında, önce tedbirini alacak, ötesini ise, Rabbine teslim edecek. Yaşadığımız felaketlerin altında yatan sorumsuzluğu, perdelemek için, imanımızı sömürmeye kalkmak, kimsenin haddi de, hakkı da değildir. Tevekkül ne kadar gerçekse, tedbir de o kadar gerçektir.
'Kadere bağlamak terbiyesizliktir'
Bir kazanın, tüm şartları oluşmuşsa ve sen tedbir almıyorsan, o kaza meydana gelir. Tedbir almayıp, sorumluluğunu yerine getirmeyip, üstüne de, tevekkülden bahsetmek, meseleyi kadere havale etmek, en hafif tabiriyle, terbiyesizliktir.
Kozlu Madeni patlaması süreci
Bakın, size bir örnek vereyim. 7 Ocak 2013’te, Kozlu Madeni’nde, metan gazı patlaması oldu. Kazada, 8 işçimizi kaybettik. Kazanın sebebini ve sorumlularını, tespit etmek için, soruşturma açıldı. Uzun süren bir yargı süreci başladı. Bilirkişi raporu, taşeron firmayı, müessese müdürünü ve yardımcısını, kabahatli buldu.
Taşeron firma, işi aksatmış. Göndermesi gereken ekipleri göndermemiş, tesisin güvenliğini tehlikeye atmış. Müessese müdürü de, taşerona yaptırım uygulamak yerine, işin üstünü örtmüş. Dava, 6 yılın sonunda, karara bağlandı.
Yargı dedi ki; 'Kozlu maden ocağının, müessese müdürü, ölüme sebebiyet vermekten, tali kusurludur.' 4 yıl hapis cezası verdi. Bunun üzerine, yaşamını yitiren madencilerin aileleri, karara itiraz ettiler. 'Bu kadar ağır bir kusurun cezası, nasıl 4 yıl olur?' diye, veryansın ettiler. 'Asli kusurlu olan biri, nasıl tali kusurlu sayılır?' diye, isyan ettiler. Peki mahkeme ne yaptı? 4 yıllık hapis cezasını, para cezasına çevirdi. Yaşadıkları acı yetmezmiş gibi, o ailelerin yüreğinde, bir de adalet yarası açıldı. Peki, o müessese müdürüne ne oldu biliyor musunuz?
'Bu da mı kader sayın Erdoğan'
Bay Kriz’in imzasıyla, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na, Genel Müdür olarak atandı. Yani, 8 canımızı kaybettiğimiz olayda, kusurlu bulunup, 4 yıl ceza alan bir kişi, kurumun, en tepesine oturtuldu. Bu da mı kader, sayın Erdoğan!
Bakanı atayan sensin. 4 yıl ceza alan adamı, TTK’ya genel müdür yapan sensin. Madene, yönetici atayan da sensin. Denetimlerin gereğini yapmayanlar da, senin bakanın ve senin yöneticilerin. İşine gelince, 'bakanıma talimat verdim' demeyi biliyorsun. İşine gelince, üzerine basa basa, 'benim bakanım' demeyi de biliyorsun. Hadi bakalım. Madem senin bakanın, hesap sorsana! 'Nerede tedbirler?' desene. Sayın Erdoğan; İşine geldiğinde 'benim bakanım', işine gelmediğinde, 'kader' diyemezsin. Beceriksiz yöneticilerinin hatalarına, iş bilmezliklerine, kader diyemezsin. 21’inci yüzyılda, bu teknolojik imkân ve altyapıyla, maden işçisine, ölümü, kader diye kabullendiremezsin!
Türkiye'deki maden ölümleri riski
Madencilik elbette riskleri olan bir sektördür, bu riskleri azaltmak mümkündür, Soma katliamı sonrasında geçen 6 yılda, madenlerimize çalışan her 100 bin işçimizden 53'ünü yitirmişiz. Dünya kömür madenciliği endüstrisinde yeni standartlar belirliyor. 20 yıl önce dünyada milyon tonluk üretime düşen ölüm oranı beşken bu rakam günümüzde birin altına indi. Türkiye'nin son 10 yıldaki oranı ise milyon ton başına 20 kişinin üzerinde. Türkiye'deki ölüm riski dünya ortalamasını 20 katından fazla. Sayın Erdoğan, buna 'fıtrat, kader' diyemezsin.
Hamaseti bırakıp işinizi yapacaksınız, irade göstereceksiniz, yapamıyorsanız da çekip gideceksiniz. Bartın'da yaşanan katliamda sorumlularla ilgili yapılacak işlemlerin takipçisi olacağız. İktidarın umurunda olmasa da kaybettiğimiz madencilerin hesabını soracağız.
'Bu işin fıtratında ölüm yok'
Bu arada ölüm aylıklarında ciddi bir adaletsizlik var, bunun giderilmesi için Meclis grubumuz plan bütçe komisyonuna önerge verdi. Her zaman olduğu gibi AK Parti ve küçük ortağının oylarıyla reddedildi. Milletvekili arkadaşlarıma talimatımdır, yolsuzlukla mücadele kapsamında vereceğiniz kanun tekliflerinizin yanında bu konuyla ilgili kanun tekliflimizi süratle Meclis gündemine taşıyın.
Bu işin fıtratında ölüm yok, bu büyük acıları yaşıyorsak bu iktidar ders almadığı için, ne kadar liyakatsiz varsa onları üst mevkilere taşıyan iş bilmezlik yüzünden, her olayda yandaşını kollayan kirli zihniyet yüzünden yaşıyoruz. Yemin olsun; Bartın'ı yeni bir adaletsizlik sarmalına mahkum ettirmeyeceğiz! Ensenizdeyiz.
Ekonomi tepkisi
Biliyorsunuz geçen yılın Eylül ayında açıklana orta vadeli programda 2022 yılı enflasyon hedefi 9.8'di. Duayen ekonomist sayın Erdoğan ile Türk akademisinin gözbebeği Dç. Dr. Nebati bakanın muhteşeme ekonomi yönetimi sayesinde Tüketici Enflasyonu eylül ayında yüzde 83.5'e ulaştı. Yani enflasyon öngörülenin 74 puan üzerinde çıktı. Ama gözünde ışıltı var adamın... Bu arkadaşları olağanüstü öngörü kabiliyetlerinden ötürü tebrik etmek istiyorum. Muhteşem ikilinin 2022 yılı için hedefledikleri dolar kuru 9.27 kuruştu. Şu anda 18.60 kuruş, yani iki katı. Benzer bir başarıyı da cari açıkta görüyoruz. 2022 yılı cari açık 18.6 milyar dolar olarak planlanmıştı. Ancak gelin görün ki, yılın ilk 8 ayında 40 milyar dolar cari açık verildi. Bu kadar yüksek cari açığa rağmen Erdoğan'ın zaman zaman hayali bir cari fazladan bahsettiğini görüyoruz. Nobel Ödülü'ne aday, büyük ekonomist sayın Erdoğan 'cari fazlamız var' diyor... Ne yapmak lazım?
2022 öngörüleri ve sonuçlar
Gerçekten olağanüstü yönetim becerisi. 2022 yılında bütçe açığının 278 milyar lira olmasını hedeflemişlerdi, bütçe açığı 461 milyar lira olacak diyorlar. Hazine ve Maliye Bakanlığı istatistiğine göre bütçe 33 milyar fazla vermiş. Çünkü eylülde 78,6 milyar lira açık verilmiş. Bütçe açıklarının şahlanarak devam edeceğini görüyoruz. 2022 bütçesinde toplam harcamalar için ödenek 1,751 milyar liraydı. Şimdi ise harcamaların 3 trilyona ulaşacağı ifade ediliyor.
Tarih yazıyoruz diye gezenlerin öngörüsüzlük kitabı yazdığına şahit oluyoruz. Toplam faiz ödemesi 640 milyar lirayı aşacak. İşte size Nass. Devletin bütçesinden 5 kuruş çıkmıyor diye pazarlanan KÖİ'lere ödenecek 43 milyar liranın 53 milyar lirayı bulması bekleniyor. Peki bunlar nasıl karşılanacak, daha fazla vergiyle karşılanacak. İçinde milletin hayrına hiçbir şey olmayan bu bütçe israf, yandaş bütçesinden ibarettir.
Sansür yasası
Tüm itirazlarımıza rağmen utanmadan sıkılmadan sansür yasasını Meclis'ten geçirdiler. Bu yasa bir utanç vesikası olarak kalacaktır. Tarihinin hiçbir döneminde esaret kabul etmeyen bir millete pranga vurmaya çalışan aymazlığı ne tarih ne millet unutmayacak.
Bu yasa bir istibdat yasasıdır. Aziz milletimiz ne darbeler ne baskılar gördü de susmadı, sizin bu uyduruk yasanızla mı susacak? Dün milletimizin hürriyetini gaspetmeye kalkan utanmazlar nasıl gittilerse siz de tıpış tıpış gideceksiniz. İstibdat meraklıları nasıl gittiyse siz de gideceksiniz. Emin olun, çok az kaldı.
Milletinden kopmuş, kendini devlet yerine koymaya cüret eden bir iktidarın ayakta durmak için sarfettiği son çırpınışlar. Artık milletimiz için eziyete dönüştü. Maalesef artık devletimiz akılla değil, Erdoğan'ın kişisel kaprisleriyle, zehirli diliyle yönetiliyor. Neden maden faciasını bile kader anlayışıyla yorumlayan, hatasını bulana hain, eleştirene terörist, kadına sürtük, gencine aşağılık diyen bir anlayışla devlet yönetilmez. Yüz kere girse Dışişleri Bakanlığı'nı sınavını kazanamayacak birini sırf aile dostunun oğlu olduğu için Dışişleri Bakan Yardımcısı atayan bir anlayışla devlet yönetilmez.