4 Kasım 2016'dan bu yana tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 17 Ağustos 2020'de yayımlanan "Güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir?" başlıklı yazısına ilişkin önerdiği "ittifak modeli" ve partisi HDP'nin yol haritası hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Demirtaş, kızlarıyla görüşememesiyle ilgili de tüm hapishanelerde aynı sorunun yaşandığını bunun sadece kendisiyle azımsanamayacağına vurgu yaptı.
Ruşen Çakır'ın Selahattin Demirtaş'a yönelttiği sorular ve verdiği yanıtlar şöyle:
"Bize düşen şey daha cesurca mücadele etmektir"
"Benden çok kızlarıma, ailemin geri kalanına yönelik bir haksızlık yapılıyor. Ama bu da bana özgü uygulama değil, tüm mahpuslara aynısı yapılıyor. Evet, kızlarımı çok çok özlüyorum ancak bu vicdansızlıklar, hukuksuzluklar mücadele azmimi artırıyor. Dışarısı bir tür açık hava işkencehanesine dönmüşken bize düşen şey şikayet etmek değil, daha kararlı ve cesurca mücadele etmektir."
'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' yazınız geleceğe yönelik. 'İttifak modeli' önerisi ise bugüne ait. Bugün ve geleceği aynı anda tasarlamanın zorlukları neler?
"Demokratik bir topluma ulaşabilmenin ilk adımları bunu kimlerle, hangi yöntemlerle, hangi ilkelerle yapacağımızı belirleyip hayata geçirmektir. Yani demokrasi ittifakı olarak sunduğum tartışma taslağı, gelecekte bir demokrasi kurmanın ön koşuludur, olmazsa olmazıdır. Benim sözünü ettiğim ittifak ve mücadele birliği kurulmadan da seçim kazanılabilir belki ama demokrasi kazanılamaz. Ben seçim kazanmanın tek başına demokrasiyi getirmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum. Seçimi, hangi ilkeler ve amaçlar etrafında yürüttüğünüz mücadeleyle kazandığınız da önemlidir."
Çağrısını yaptığınız demokrasi cephesini isimlendirmeniz mümkün mü? Örneğin İyi Parti, DEVA, Gelecek ve Saadet partilerini de potansiyel bileşenler olarak görüyor musunuz?
"Ben muhalefet cephesinde hiçbir ayırım yapılmadan, ön şart ve ön yargılara teslim olunmadan herkesin demokrasi ilkelerinde buluşması gerektiğine inanıyorum. Yoksa bagajı, eleştirel geçmişi olmayan siyasetçi ya da parti var mı ki? Bence tüm siyasetçiler olarak geçmişimize özeleştirel yaklaşarak geleceğe odaklanmamız dışındaki her türlü yol, muhalefete kaybettirir. Yaşanan sorunların büyüklüğünü, yakıcılığını, aciliyetini görerek her siyasetçi, demokrasi için yan yana durmak zorundadır. Bunu yapmayan veya yapamayanları halk da tarih de affetmez."
"Geçmişle yüzleşmeyi bir kenara atalım demiyorum, bunu kişiler üzerinden yapmayalım diyorum"
Demirtaş, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
"Sayın Davutoğlu ile siyasi duruşumuz, birçok meseleye bakış açımız elbette ki farklıdır. Hiçbir zaman da aynı olmayacağından eminim. Fakat şu yaşadığımız derin trajediden çıkmak için demokrasi ilkeleri etrafında yan yana gelinip konuşulması, halkın özgür yarınları için, huzuru ve refahı için kesinlikle katkı sağlayıcı olacaktır.
Ben bu gibi durumlarda, acı çeken, bedel ödeyen kesimleri düşünerek hareket etmeyi tercih ediyorum. Eğer bir çözüm imkanı varsa onu değerlendirmek ve halkın acılarını dindirmek siyasetçinin görevidir. Yoksa siyasetçiler kişisel kin veya intikam duygularıyla hareket ederlerse bu sadece halkın ödediği bedelleri arttırır. Bunu söylerken, geçmişle yüzleşmeyi bir kenara atalım demiyorum, bunu kişiler üzerinden yapmayalım diyorum
"Dışarıda olsaydım Meral Hanım’ın kapısını çalar ve 'Kahvaltıya geldik' derdim"
Demokrasi cephesinin muhtemel bileşenleri arasındaki geçmişten gelen sorunların nasıl aşılır?
"Ben, hapishanedeki siyasetçi bir rehine olarak dışarıya bir tartışma metni sundum sadece. Bunu eksiğiyle, gediğiyle tartışıp geliştirmek, hayata geçirmek dışarıdakilerin işidir. Ben buradan kimse adına karar da veremem pratik siyasete müdahale de edemem. Bunun için pozisyonum da imkanım da yok. Dolayısıyla “nasıl” sorusunun pratikteki cevabını dışarıdaki siyasetçiler bulacak. Ben elimden gelen desteği sunarak kolaylaştırıcı olabilirim ancak.
Örneğin, siyasi amaçla bir araya gelmeden önce tüm liderler, sırf aile ziyareti kapsamında ve insani ilişki çerçevesinde, bir kahvaltı için herhangi bir liderin evinde buluşarak birbirlerini daha yakından tanımaya, daha iyi anlamaya gayret edebilirler. Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve “Kahvaltıya geldik” derdim.
"Bir akşam Tayyip Bey’in evine neredeyse bu şekilde gidecektim"
Yıllar önce, Ankara’da, bir akşam Tayyip Bey’in evine neredeyse bu şekilde gidecektim. (Rahmetli Dengir Bey de bunu önermişti.) Ancak Sayın Erdoğan bizim açımızdan hep öngörülemeyen bir lider oldu. Bizimle insani, siyasi ilişki geliştirmede ketumdu. Çözüm sürecinde bile böyleydi. Normalde başkalarına karşı böyle olmadığı biliniyordu ama bize karşı hep ketumdu. Oysa ben şuna inanıyorum; önce birbirimizin insan yönüne odaklanalım ki, siyasi sorunlarımıza dair çözüm noktasında daha iyi anlaşabilelim. Hepimiz bu acılı coğrafyanın bahtsız çocuklarıyız, nasıl olur da birbirimize düşman gibi bakarız? Ben bunu kabul etmiyorum.
Akşener'den yanıt geldi
Akşener, Demirtaş'ın 'kahvaltı' sözleriyle ilgili olarak sıcağı sıcağına Fox TV'de katıldığı canlı yayında yorumda bulundu. Siyasette hoşgörü vurgusu yapan Akşener "Güneydoğu’da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız. Evin en yaşlısı tarafından karşılanır. Sonra kapıdan çıkıp gittikten sonra davanız devam eder" ifadelerini kullandı.