Kene ısırmasıyla ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) her yaz can alıyor. İnsanların yaz gelmesiyle bağda ve bahçede daha fazla vakit geçirmesiyle artan kene ısırmaları erken müdahale edilmediğinde ölümle sonuçlanıyor. Türk bilim insanları da KKKA'nın erken teşhisi ve tedavisine yönelik önemli bir çalışmaya imza atıyor.
Geçen hafta Arkeolog Murat Kurt hayatını kaybetti
KKKA, karaciğeri hedef alarak ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ve baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda ise kanama gibi bulgularla seyrederek can kaybına neden olan hastalık, geçen hafta Erzurum’un Şenkaya ilçesinde arkeolojik çalışma yaparken kene ısırması sonucu hayatını kaybeden 52 yaşındaki Arkeolog Murat Kurt’un ölümüyle tekrar gündeme geldi.
PCR testi geliştirmeye başladılar
En çok Doğu Avrupa ile Türkiye’de görülen hastalık, ülkemizde ilk kez 2002 yılında tespit edilmişti. Buna ilişkin 20 yıldır çalışmalar yürüten ve bu alanda dünyadaki söz sahibi bilim insanları arasında yer alan Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Araştırma Merkezi (KUISCID) Direktörü Prof. Dr. Önder Ergönül, KKKA’nın, Türkiye için hala önemli bir başlık olduğuna işaret ederek KUISCID araştırmacılarıyla birlikte hastalığın erken teşhisi için yaygın olarak kullanılabilecek PCR testi geliştirmeye başladıklarını, tedavide etkin ilaçların tespit edilebilmesi için de büyük bir çalışma yürüttüklerini söyledi.
KKKA araştırmaları, hastalığın en çok görüldüğü bölgelerden Çorum'daki Hitit Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları bölümüyle de işbirliği içerisinde yürütülüyor.
'PCR testlerinin her merkezde kullanılması hayati önemde'
Erken teşhisle semptomların görüldüğü ilk 3 gün içinde bazı antiviral ilaçlarla ölümlerin önlenebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ergönül, bu nedenle tıpkı Kovid’de olduğu gibi KKKA’da da PCR testlerinin yaygın olarak her merkezde kullanılabilir hale getirilmesinin hayati önem taşıdığına dikkat çekti.
'Koronadan 5 kat daha ölümcül'
Prof. Dr. Ergönül, dünyada en sık görülen ülkelerin başında geldiğimiz için hastalığın ilk başlarda ‘Tokat hastalığı’ olarak anıldığını söyleyerek "KKKA’nın ülkemizde en sık görüldüğü yerler Orta ve İç Anadolu'nun doğu kesimleri ile Karadeniz'in güney kesimleri. İlk yaz döneminde, haziran gibi vakalar yoğunlaşır, temmuz ağustos gibi azaldığını görürüz ama eylül gibi hasat döneminde tekrar artar. Çünkü bu aylar, tarımda çalışan insanların keneye maruz kaldığı zamanlardır. Son olarak üzücü bir şekilde bir arkeolog, Erzurum yakınlarında çalışırken hasta oldu ve kaybedildi. Kovid-19 ile karşılaştırdığımız zaman, KKKA’da ölüm oranı çok daha yüksek. Kovid-19’da en fazla yüzde 1-2 gibi ölüm oranı. Ama Kırım Kongo'ya yakalanan bütün hastalarda baktığımızda ölüm oranı yüzde 5, neredeyse 4-5 kat daha yüksek. Semptomları başlayıp hastaneye yatmış olanlarda ise ölüm oranı yüzde 10-15'leri buluyor" dedi.
'Korona akciğeri, KKKA karaciğeri turuyor'
KKKA’nın da tıpkı Kovid gibi virüs kaynaklı bir hastalık olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Ergönül, şu bilgileri verdi:
"Kovid-19 akciğeri tutuyor, Kırım Kongo ise karaciğeri tutuyor. Bu nedenle Kovid-19’da öğrendiklerimizi KKKA araştırmalarımız için de kullanacağız. Örneğin tedavide ve tanı testlerinde Kovid’den öğrendiğimiz teknolojinin Kırım Kongo’ya uygulanması çerçevesinde çalışmalar yürütüyoruz. Kovid tanısında PCR testleri çok yaygınlaştı, bilinen bir yöntemdi zaten ama bunu, KKKA için artık her yere girmesi gereken bir test olarak düşünüyoruz. Klasik bir test olmasına rağmen rahat ulaşılabilir, fiyat olarak da dolar-euro baskısından kurtulmuş, en azından bir kısmını yerli imkanlarımızla üretebileceğiniz bir test olması çok önemli. Çünkü bu tanılar halen belli merkezlerde yapılabiliyor Türkiye'de. Daha küçük ölçekli hastanelere tanı testini de taşıma şansımız var bu şekilde. Çünkü Kırım Kongo'da erken müdahale çok önemli."
'Daha geç safhada yararlı olmuyor'
Prof. Dr. Ergönül, KKKA tedavisinde tıpkı Kovid’de olduğu gibi belirtiler çıkar çıkmaz ilk 3 gün içinde verilirse etkili olduğu çalışmalarla gösterilen bir ilaç (ribavirin) olduğunu kaydederek şunları söyledi:
"Semptomlar başladıktan sonra ilk 3 gün içerisinde verilmesi durumunda veya maruziyet sonrası koruma amaçlı örneğin bir sağlık çalışanına iğne batması gibi durumlarda verildiğinde, etkili olduğunu biliyoruz. Daha geç safhada gerçekten yararlı olmuyor. Kovid de Kırım Kongo da RNA virüsü, çok benzerlikleri var. Bu açıdan da şu an Kovid tedavisinde kullandığımız molnupiravir, remdesivir, nirmatrelmir (paxlovid), ritonavir gibi ilaçların, KKKA tedavisinde kullanılan ribavirin’e göre üstünlüğü var mı yok mu bunlara bakacağımız bir çalışma da başlattık. Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Araştırmalar Merkezi’nde Kırım Kongo tedavisinde faydalı olabilecek muhtemel diğer antiviralleri gözden geçirerek, laboratuvarda ürettiğimiz virüsün üzerinde deneyeceğiz. Laboratuvar testlerinde hızlıca bir taramayla başlayacağız buna. Daha sonra bunlar açısından ümit veren ve anlamlı fark gösteren ilaçları da bu kez hem hayvan deneyleriyle, hem de olumlu sonuçlar alırsak insanlarda kullanımına yönelik klinik çalışmalar planlayacağız."