Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Erman Şentürk, pasif agresif kişilik bozukluğu bulunan kişilerin, çevresi ve yakınlarıyla uzun soluklu ve sağlıklı ilişki sürdürebilmelerinin güç olduğunu belirtti.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, karşısındaki kişiyle yüzleşmekten kaçınan pasif agresif bireylerin suçlanma korkusu, yetersizlik gibi duygularla boğuştuğunu dile getiren uzmanlar, bu kişilerin öne çıkmak ve sorumluluk almak istemediklerini belirtiyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Erman Şentürk, pasif agresif kişilik bozukluğuna ilişkin değerlendirmede bulundu.
Pasif-agresif davranışlar sergileyen kişilerin kendilerini güvenli şekilde ifade edemediklerini, isteklerini, olumsuz duygularını ve düşüncelerini konuşmak, paylaşmak yerine sessiz kalmayı, dolaylı ya da imalı şekilde ifade etmeyi tercih ettiklerini kaydeden Şentürk, bu bireylerin iç dünyasında yaşadığı agresif duygu ve düşüncenin dışa yansımasının pasif ve sessiz saldırganlık şeklinde olduğunu bildirdi.
"DUYGUSAL İSTİSMAR BİÇİMİNE DÖNÜŞEBİLİR"
Bu sessizliğin sonucu olarak kişinin düş kırıklığı, üzüntü, kızgınlık, sinirlilik, tahammülsüzlük gibi duygularının katlayarak arttığını ve karşı tarafa doğrudan ya da dolaylı olarak yansıttığını belirten Şentürk, "Bu durum, zamanla ilişkilerde bir duygusal istismar biçimine dönüşebilir. Pasif agresif kişilik özelliği olan bireyler, karşısındakinin kızgınlığını görmezden gelirken, sorumluluk almaktan kaçınma, daha çok karşı tarafı suçlama, sorumlu tutma eğiliminde. İletişimin bozulması kaygısını taşımazlar." değerlendirmesinde bulundu.
Pasif agresif kişilik özelliği olan bireylerin çevresiyle ve hatta yakınlarıyla dahi uzun soluklu ve sağlıklı ilişki sürdürebilmelerinin güç olduğunu vurgulayan Şentürk, "Abartılı alınganlık, mesafeli davranma, somurtkanlık, takdir görmeme hissi, sürekli mağdur olma düşüncesi, empati kurmakta ve başkalarının düşüncelerini anlamakta zorlanma, hazır ve bitmek bilmeyen mazeretler, bilinçli yanlışlar yapma, değişime direnç, yakın ve samimi ilişkilerden kaçınma bu bireylerde sıklıkla gözlemlenen diğer davranış örüntüleridir." ifadelerini kullandı.
ÇOCUKLUK DÖNEMİNDEN BAŞLIYOR
Pasif agresiflikte çocukluk döneminde ebeveynlerin, çocuğun duygularını ve düşüncelerini ifade etmelerine izin vermemeleri, baskıcı ve aşırı kontrolcü olmalarının önemli bir etken olduğunu anlatan Şentürk, aşağılanma ile cezalandırmanın bir müddet sonra pasif bir direnişe sebebiyet verebileceğini belirtti.
Şentürk, dış dünya ile güven bağını yeterince kuramayan bireyde yetişkinliğe geçiş döneminde onaylanma, yeterlilik ve takdir görme gibi ihtiyaçların ön plana çıktığını, bu ihtiyaçların şüphecilik ve kontrolcülük ekseninde yönetilmesinin kişinin pasif-agresif davranmasına sebep olabildiğini vurguladı.
Şentürk, pasif agresif kişilik bozukluğunun tedavisinde öncelikli olarak psikoterapi önerildiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Psikoterapide, kişinin duygularını ve düşüncelerini sağlıklı bir şekilde ifade etmeyi öğrenmesi hedeflenir. Ayrıca, kişinin çocukluk döneminde yaşadığı olumsuz deneyimleri ve bunlarla başa çıkma yollarını da ele almak gerekir. Bilişsel davranışçı terapi, şema terapi ve psikodinamik terapi yöntemlerinin, pasif agresifliğe karşı daha faydalı olduğu biliniyor."