Maymun çiçeği virüsü, klasik çiçek hastalığı virüsünün bir akrabası olarak bilinir ve bu virüse karşı en etkili korunma yöntemi olarak klasik çiçek aşısı öne çıkıyor. Çiçek hastalığı 1980'de dünya çapında ortadan kalktığı için bu tarihten sonra çiçek aşısı yapılmamaya başlandı. Ancak, eldeki mevcut aşıların maymun çiçeği virüsüne karşı %80 oranında koruma sağladığı belirtiliyor.
Son dönemde Afrika’da artan maymun çiçeği vakaları, Dünya Sağlık Örgütü'nün acil durum çağrısı yapmasına neden oldu ve bu durum, halk arasında "Yeni bir küresel salgın mı geliyor?" sorusunu gündeme getirdi. Virüsün ülkemizi nasıl etkileyebileceği ve bu virüse karşı nasıl korunabileceğimiz gibi sorular ise giderek daha fazla merak ediliyor.
Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Önder Ergönül, maymun çiçeği virüsünün son olarak 2022 yılında ciddi bir salgın oluşturduğunu ve bu salgının ardından virüsün Afrika dışındaki ülkelere de yayıldığını ifade ediyor. Ergönül, bu yayılımın insanların seyahatleri ve göçleri nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Avrupa'da da görüldüğünü belirtiyor.
Maymun çiçeği virüsünün belirtileri, çiçek hastalığına benzerlik gösteriyor. Prof. Dr. Ergönül, bu belirtiler arasında ateş, baş ağrısı, lenf bezlerinde şişme, sırt ağrısı ve kas ağrılarının bulunduğunu söylüyor. Hastalığın başlangıcından itibaren birkaç gün içinde ciltte suçiçeğine benzer döküntüler ortaya çıkıyor. Bu döküntüler genellikle yüz, el ve ayak tabanları gibi bölgelerde görülüyor ve zamanla değişim göstererek kabuklanıp dökülüyor.
Virüs, vücut sıvılarıyla veya enfekte bir kişiyle yakın temas sonucu bulaşıyor. Bu nedenle korunma için kişisel hijyenin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Ergönül, özellikle enfekte döküntülerin içerdiği iltihabın patlamasıyla bulaşma riskinin arttığını belirtiyor.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul ise, çiçek aşısının maymun çiçeği virüsüne karşı %80 koruma sağladığını ve 1980 öncesi doğanların bu aşının korumasından faydalanabileceğini ifade ediyor. 1980’den önce aşı yaptırmış olan kişilerde aşının etkinliğinin azalmış olabileceğini, ancak bu kişilerin virüsle karşılaştığında bağışıklık sisteminin virüsü hatırlayarak antikor üretmeye başlayacağını ve böylece hastalığın daha hafif atlatılabileceğini belirtiyor.
Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, Türkiye’de henüz tespit edilmiş bir vaka olmadığını fakat riskin tamamen göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Bu nedenle, bölgeden gelen kişilerde belirtilerin sorgulanması ve tedaviye yönlendirilmesi önemli. Prof. Dr. Önder Ergönül ise, Amerika’nın yenilenmiş çiçek aşılarını kullanarak koruma sağlamaya başladığını, Türkiye’nin bu konuda bir hazırlığı olup olmadığının ise belirsiz olduğunu dile getiriyor. Ancak, ülkemizde büyük bir salgın riski görülmediğini de ekliyor.