Modern tarımın kaçınılmaz bileşenlerinden bir tanesi olan tarım ilaçları, pestisit adı ile anılıyor. Ekinlerin; hastalıklardan, zararlılardan, yabancı otlardan korunmasını sağlamakta olan pestisitler, 1940’lardan bu yana ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Pestisitler, zirai mücadele metotları içinde %95 kullanım yaygınlığına sahip görülüyor. Pestisit kullanılmadığı durumlarda, ekin kalitesinde ve veriminde %60’lara varan oranda düşüş gözlemleniyor. Verimi ve kaliteyi etkileyen zararlıların kontrolü amacı ile dünyada en yaygın kullanılacak olan yöntem olan ilaçlamanın, sadece yoğun ve bilinçsiz kullanımının kayda değer seviyede zararlı olduğunun altı çiziliyor.
Meyve ve sebzelerin sağlığa gerçekten faydalı olmalarını sağlayabilmek için, mümkün olduğunca fazla tarımsal ilaçların (pestisit) kalıntılarını uzaklaştırmak önemlidir. Meyve ve sebzelerde pestisitler üç yerde konumlanır. Yüzeyde, kabuklarında ve meyve etinde. Mutfağımızda, yüzeyde ve kabukta olan pestisitlere etki edebiliriz, ama meyve etinde olanlara müdahale etmemiz mümkün değildir. Zararlı pestisitlerden kaçınmanın en iyi yolu, elbette, kendi ürünlerinizi büyütmek veya sadece kaynağını bildiğiniz ürünler satın almaktır. Bununla birlikte, kendi ürünlerinizi yetiştiremiyorsanız ve organik ürünler çok pahalıysa veya mevcut değilse, geleneksel ürününüzün olabildiğince sağlıklı olmasını sağlamak için yüzeydeki kalıntıları uzaklaştırmak için bazı ipuçları işe yarayabilir:
Tuzlu suda bekletmek. Araştırmalar, meyve ve sebzelerin, 20 dakika boyunca %10 tuzlu su çözeltisinde bekletilmesinin, en yaygın dört böcek ilacındaki kalıntıların çoğundan kurtulduğunu gösteriyor.
Sirke, meyve ve sebzelerdeki kalıntıları gidermenin başka bir yoludur. Çalışmalar, yaklaşık 20 dakika, 1 kaşık sirke için 3 kısım su çözeltisini önerirken, diğerleri de pestisitleri iyice uzaklaştırmak için tam kuvvetli sirke gerektiğini gösteriyor.
Kabartma tozu kullanılması. 30 gram kabartma tozunun 3 litre suya karıştırılarak meyve ve sebzelerin en az 15 dakika bekletilmesi ve sonra suyla durulanması, pestisitlerin etkisini yok edecektir.
Sadece soğuk su ile yıkamak yapılan bir çalışmada, soğuk su altında durulama işleminin test edilen 12 pestisitten 9’u için pestisit kalıntılarını azaltabildiği saptanmıştır.
Pestisit kalıntılarını kabuklardan uzaklaştırmanın önemli bir diğer yolu ise yukarıda belirtilen yıkama işlemleri sonrası meyve ve sebzelerin kabuğunun soyularak tüketilmesidir. Ayrıca meyve ve sebzeler mevsiminde yani kışın kışlık, yazın yazlık meyve ve sebzeleri tüketilmelidir.
Konserve, haşlama ve buharda pişirme gibi gıda hazırlamada yer alan çeşitli ön adımlar da gıdadaki bu kimyasalların azalmasını sağlar. Öğütme ve demleme gibi tekniklerin de bu kimyasalları daha da azalttığı biliniyor. Diğer hasat sonrası arıtma prosedürlerinin de gıdalardaki pestisit içeriğini azaltmada etkili olduğu kanıtlanmış durumda…
Örneğin, yapılan çalışmalarda, bamyanın buharda ve açıkta pişirilmesi sonucunda tarımsal ilaç olan malthion içeriğinin %86,82’den %75,97’ye düştüğü tespit edildi. Çin’den gelen bazı lahanalarda yaklaşık 30 dakika kaynatıldıktan sonra tarımsal ilaçlar olan dieldrin, fenitrothion ve diazenon’un %72 ila %99 aralığında bozulduğu gözlemlendi.
Soyma, yıkama ve pişirme gibi gıdaların işlenmesinde yer alan çeşitli adımların, mahsullerdeki pestisit kalıntısı içeriğinin azalmasına katkıda bulunabileceği de anlaşıldı. Gıdayı işlemeden önce, kurutma, ısıl işlem, fermantasyon adımları, meyve suyu sıkma, öğütme, pişirme, depolama gibi bu kalıntıların içeriğini de etkileyen başka ön faaliyetler var.
Ayrıca tüketiciler ve devlet kurumlarının gıda güvenliği konusundaki endişeleri nedeniyle, gıdalardaki pestisit kalıntılarının tespiti ve miktarının belirlenmesi ile sıkı kontrolü çok önemlidir.
Gıdalarda pestisit kalıntılarında risk nasıl belirleniyor?
Gıdalardaki pestisit kalıntılarına ilişkin risklerin değerlendirilmesinden sorumlu bağımsız kuruluşlar bulunuyor. Bu değerlendirme, küresel olarak çeşitli ulusal pestisit kayıtlarından derlenen verilerin yanı sıra hakemli dergilerde yayınlanan bulgular temelinde yapılır.
Risk seviyesinin değerlendirilmesinden sonra, güvenli alım için bir limit de belirlenir. Bu, bireylerin yaşamları boyunca tüketimleri sonucunda maruz kaldıkları bu kalıntıların miktarının zararlı bir etki oluşturmamasını sağlar.
Uluslararası risk yöneticilerinin yanı sıra hükümetler ve kurumlar da kabul edilebilir risklerden yararlanır. Ayrıca hükümetler ve kurumlar, gıdalardaki pestisitlerin maksimum kalıntı limitlerinin (MRL’ler) belirlenmesi için kabul edilebilir günlük alım miktarlarını kullanır.
Pestisit yönetimi için bir davranış kuralları, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından toplu olarak geliştirilmiştir. Belgenin özü, düzenleyici kurumlara, özel kuruluşlara ve ayrıca çeşitli paydaşlara pestisit kullanımında kabul edilebilir uygulamalar konusunda rehberlik sağlar.
Tarımsal gıda ürünlerinde pestisit kullanımından önce, ülkelerin yasal düzenleyicileri bunların insan için güvenliğini makul düzeyde sağlamak için bir değerlendirme çalışması yapmalıdır. Bu risk değerlendirmesinin ardından bu pestisitin toleransı da değerlendirilir. Bu, belirli bir gıdada kalabilen ve yasal olarak kabul edilebilir kalıntının en yüksek dozunu ifade eder. Benzer şekilde, hükümetler, işlenmiş gıdalarda olduğu kadar ham tarım ürünlerinde de pestisit toleransını izleme ve uygulama sorumluluğu ile görevlidir. Yerli ve ithal gıdaların tümü bu düzenlemelere tâbidir.
Türkiye’de durum ne?
Küresel olarak ve Türkiye’de pestisitler tarımsal üretimde yaygın olarak kullanılıyor. Ülkelerin pestisitlerin kullanımı ile ilgili yasal düzenlemeleri bulunuyor. Türkiye’de de yasal düzenleme 31611 sayılı Resmi Gazete’de (27 Eylül 2021) yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Pestisitlerin Maksimum Kalıntı Limitleri Yönetmeliği ile yapılmış durumda.
Yönetmeliğin 1037 sayfayı bulan eklerinde, ürün bazında kullanılmasına izin verilen pestisit aktif maddeleri belirlenmiş. Bu yönetmelik hükümlerini Tarım ve Orman Bakanlığı yürütüyor.
İnsan için gıda sağlamak amacıyla tarımı güçlendirmede pestisitlerin rolü önemlidir. Pestisitlerin çevreye bulaşmasını azaltmak için kaynaklar, dağılım, toksisite ve stratejiler bilimsel gelişmeler çerçevesinde sürekli olarak gözden geçirilmelidir.
Kimyasal pestisitlerin insanlar üzerindeki toksisitesinin yanı sıra çevre üzerindeki zararlı etkileri de göz önüne alındığında, çevreye zararlı etkisi olmayan, işlevleri yeşil olan biyolojik kaynaklardan elde edilen çevre dostu pestisitlere acil ihtiyaç var; bu amaçla da kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor.