Atalarımız koştu biz oturuyoruz: Ayağa kalkın!

Bugün teknoloji çağında yaşıyor olsak da, bizi ekranlara ve koltuklara zincirleyen bu düzenin içinde bile beden ve zihin hareketin yollarını arıyor. Günlük hayatın stresinden sıyrılmak, kendini yeniden bulmak ve kendi iç dünyasında özel bir alan yaratmak için insan, en temel ihtiyacına dönüyor: Hareket etmek

Yaşam var olduktan beri hareket, bedenimizin ve zihnimizin ayrılmaz bir parçası. İnsanlık, yüzyıllar boyunca hareket etmeye evrildi. Bu da atalarımızın aktif bir yaşam tarzına sahip olduğu anlamına geliyor. İşleri onları hareket etmeye ve genellikle fiziksel olarak yoğun işler yapmaya zorluyordu. Bugün çoğumuz bilgisayarlarımızın önünde oturuyoruz. Yaşam tarzındaki bu büyük fark, bizi rahatsız eden birçok hastalığın büyük ölçüde sorumlusudur. Ancak modern yaşamın en büyük paradokslarından biri, hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin aynı zamanda bizi hareketsizliğe mahkûm etmesidir. Gün boyu bilgisayar başında, televizyon karşısında veya direksiyon başında geçirilen saatler, farkında olmadan sağlığımızı tehdit ediyor. En kötüsü de bu duruma çok çabuk alışıyor ve konfor alanı oluşturarak ordan çıkmak istemiyoruz . Oturdukça oturasımız geliyor. Uzmanlar artık bu durumu “oturma hastalığı” olarak tanımlıyor ve hareketsizliğin yaşam süresini kısaltabileceğini söylüyor.

Ne zaman durağanlaşsak içimizi tarif edemediğimiz bir huzursuzluk kaplıyor; adını koyamadığımız bir boşluk hissiyle karşılaşıyoruz. Beden hareketsiz kaldığında kaslar ve eklemler sızlıyor, hastalıklar baş gösteriyor. Zihin ise unutkanlık, odaklanma güçlüğü ve bulanık düşüncelerle bulanıyor. Peki, gerçekten sandalyeye bu kadar bağlı kalmak ömrümüzden yıllar götürüyor olabilir mi?

Wall Street Journal'da yayınlanan bir makalede, "günde üç saatten fazla oturmanın bir kişinin yaşam beklentisini iki yıl kısaltabileceği" bulgusunu ortaya koyan bir çalışmaya atıfta bulunuldu. Bu rastgele bir rakam gibi görünse de, bunun sağlam nedenleri var. Bu, günümüz modern toplumunda derinden kök salmış bir yaşam tarzı sorunudur. Teknolojideki gelişmeler sayesinde yaşam kalitemiz iyileşti ve kültürümüz büyük ölçüde hareketsiz (pasif) hale geldi.

Yukarıda bahsedilen 2 yıllık yaşam beklentisinin yanı sıra, genel olarak oturma ve hareketsizlikle ilgili birçok ciddi sağlık sorunu vardır. Çalışmalar, hareketsiz davranışların “tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalık kaynaklı ölüm ve tüm nedenlere bağlı ölüm” ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu, farkında olmamız gereken bir konudur.

Oturmak kendi başına kötü bir aktivite değildir ancak sorunun kökeni, oturarak geçirdiğimiz zamanın miktarıdır. Birçoğumuz modern ofisin gerekliliklerine maruz kalıyoruz ve günde 8 saat, bazen daha fazla masalarımızda oturuyoruz. Bunun üzerine, işten sonra veya hafta sonları evde oturarak geçirdiğiniz zamanı düşünün.

Oturma hastalığının sadece ofiste bir gün geçirdikten sonra tembellik eden insanları etkilediğini düşünüyorsanız tekrar düşünün. Çalışmalar, oturma hastalığının etkilerinin fiziksel aktivitenin etkilerinden bağımsız olabileceğini öne sürüyor. Bu nedenle, her sabah koşuya çıksanız veya hafta içi spor salonuna gitseniz bile, ofiste uzun bir gün oturmak sağlığınızı olumsuz etkileyecektir.

Bu, çalışma alışkanlıklarımızda hepimizin biraz iyileşmeye ihtiyacı olduğu anlamına geliyor. İşte bizi harekete geçirecek bazı basit alışkanlıklar:

• Telefonla konuşurken ayağa kalkın veya ileri geri yürüyün.

• Daha uzakta bir park yeri seçin

• Bir sorunuz olduğunda bağırmak yerine birinin yanına gidin.

• İmkanınız olduğunda merdivenleri kullanmayı tercih edin.

• Sabah, öğle yemeğinde veya işten sonra kısa bir koşu veya yürüyüş yapın.

• Bir arkadaşınızla veya meslektaşınızla konuşurken ya da okuma, çamaşır katlama veya enstrüman çalma gibi basit işleri yaparken ayakta durun.

• Temizlik yapın ve bahçe işleriyle uğraşın; bunlar pratik egzersiz sağlar.

Mayo Kliniği'nde endokrinolog ve tıp profesörü olan Dr. James Levine'e, oturma hastalığından kaçınmak için insanların ne sıklıkla kalkması gerektiği soruldu. O da şu cevabı verdi: "Kimse kesin olarak bilmiyor ancak bir saattir oturuyorsanız çok uzun süredir oturuyorsunuz demektir... Her saatte 10 dakika kalkmalısınız.

Bu fikirleri hayata geçirmek bazılarımız için zor olsa da, kontrolümüz altındaki zamanı en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Şunu düşünün: Araştırmacılar, televizyon izleme süremizi günde 2 saatten az bir süreye indirerek ömrümüze yaklaşık 1,5 yıl daha ekleyebileceğimizi söylüyorlar. Hiç de küçümsenecek bir oran değil.

Bu yazıyı okuduktan sonra harekete geçme planınınızın düğmesine basın. Abartmaya gerek yok her gün düzenli minik adımlarla başlayabilirsiniz. İnanın sonra müptelası olacaksınız. Şimdi ayağa kalma zamanı…

Sağlıcakla kalın…

Sağlık Haberleri