“Terörün ve teröristin her türlüsünü lanetledik, lanetliyoruz” diyen Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
Irak’ın Gara bölgesinde yürütülen askeri operasyonda, hain bölücü terör örgütü, yıllardır rehin tuttuğu, askerlerimizi, polislerimizi, kamu görevlisi 13 yurttaşımızı, 13 silahsız insanımızı, bir mağarada acımadan vurdu. Alçakça şehit etti. Terör bir insanlık suçudur, nereden ve kimden gelirse gelsin, terörden fayda ummak ya da terör karşısında suskun kalmak da bir insanlık suçudur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bölücü terör örgütünün rehin aldığı kamu görevlilerimizin durumunu TBMM gündemine defalarca taşıdık. Yine arkadaşlarımız bu konuda çok sayıda önerge verdi. Erdoğan’ın şahsım hükümetinin neler yaptığını, hep öğrenmeye çalıştık. Bu konuda kamuoyunun bir an önce aydınlatılmasını bekliyoruz.
Bölücü örgütün rehin aldığı görevlilerin tamamı, 2015 ve 2016’da kaçırılmış. Yani şahsım hükümetinin yürüttüğü “çözüm sürecinde”. Şimdi o süreçte yapılan hataların bedelini, şehitlerimizin aileleri ve milletimiz ödüyor. Terör bir insanlık suçudur. Mücadele buna göre, ve bu ciddiyetle yapılmalıdır. Hatalardan ders çıkarmak bir erdemdir.
"Ulusal yas ilan edilsin"
Milletimiz derin bir yasta ama bugün Erdoğan’ı izledik. Partisinin il kongrelerinde espriler, sloganlar, tezahüratlar… Gerçekten içimiz sızladı. Milletin içi kan ağlarken, bu görüntüleri üzüntüyle karşıladık. Erdoğan’ın bugünkü sözlerinden öğrendik ki 13 kamu görevlisi, başarısız bir kurtarma operasyonu esnasında şehit düşmüş. Üzüntümüz, bu haberle daha da katlandı. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ulusal yas ilan edilmesini istiyoruz. Suudi Arabistan’ın müteveffa kralı için yas ilan edip, bayrağımızı yarıya çekenler, en azından 13 şehidimiz için ulusal yas ilan edebilir.
Mahir Ünal'a tepki
Bu arada dün Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal ve Sarayın iletişim memurunun, milletin aklıyla alay eden açıklamalarını kınıyoruz. Beyler bir kendinize gelin, 13 aslan parçamız mağaralarda rehin tutulurken, sizler bölücü elebaşından mektup dilenip, kardeşini devlet televizyonlarına çıkarıyordunuz. Kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ı, devletin televizyonuna çıkaran, “Gerekirse Karayılanı ’da TRT’ye çıkarırız” diyerek savunan, bunlar değil miydi? Yine çözüm sürecine “Yeni Türkiye’nin Kuruluş Sözleşmesi” diyen, bunlar değil miydi? Riyakârlığın bu kadarına da pes! Daha fazla rezil olmadan, edebinizle susmayı bilin. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Terörün üstesinden elbette geliriz. Akılla, yürekle, azimle ve güçlü bir iradeyle, bu terör belasını alt ederiz. Bundan kimsenin şüphesi, kuşkusu olmasın. Biz bir kez daha, bölücü terör örgütünün bu hain eylemini lanetliyoruz. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerimizin acısını paylaşıyoruz.
Koronavirüs salgını
Erdoğan’ın şahsım hükümeti, milletimizin ne canını ne de sağlığını koruyabiliyor. Salgın da günlük vaka sayıları, kritik seviyelerin üzerinde geziniyor. Buna karşın, geçtiğimiz günlerde, 180 binleri bulan günlük test sayısı, şimdi 104 binlere düştü. Düşük test sayısı eşittir, düşük vaka sayısı. Bu gerçeğe rağmen, dünyada toplam vaka sayısında ilk 10 ülke arasındayız. Salgınla mücadele denerek lokantalar kapatılıyor ama ülkeyi yöneten AK Parti Genel Başkanı, sosyal mesafe dinlemeden, çalgılı, çengili kongreler yapıyor. Her gün 1 milyon 100 bin kişiye aşılayacağız diyenler. Bunun onda birini ancak yapabildiler. Bir ayda yaptıkları toplam aşı 3 milyon 900 bin. Amerika Birleşik Devletleri’nde her 100 kişiden 15’i, İngiltere’de 22’si, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 51’i, İsrail’de ise 73’ü aşılandı. Bizde ise her 100 vatandaşımızdan ancak 4’ü aşıya ulaşabildi. Bu hükümet salgını yönetemedi. Şimdi de aşılama sürecinde patinaj yapıyor.
En yüksek bütçe açığı
Erdoğan’ın şahsım hükümeti ise bildiği en iyi işi yaptı. Vatandaşlarımıza destek yerine, faiziyle borç verdi. Tefeciyi sevindirdi, vatandaşı üzdü. Millete beş maskeyi bedava dağıtamadı, 40 yıl vergi veren esnaflarımıza, salgında 40 gün bakamadı. Türkiye, G-20 kulübünün üyesi. 1999’dan beri dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biriyiz. Kulübün diğer üyeleri, milli gelirlerinin ortalama yüzde 7’sini, yurttaşlarına gelir desteği olarak dağıttı. Bunu bizim gelirimize uyarlarsak, destek tutarı 335 milyar lira yapar. Erdoğan’ın şahsım hükümeti ne kadar destek verdi? Bütçeden vere vere 6,5 milyar lira verdi. İşçinin kumbarası İşsizlik Sigortası Fonu’ndan, ve milletten toplanan bağışlardan da 45,5 milyar lira. Hepsini topladığınızda 52 milyar lira.
MHP Çiftçi Borçlarının yapılandırılması için bir teklif getirsin. Biz, verdiğimiz teklifleri geri çekeriz. MHP’nin getireceği teklifi de destekleriz. Yeter ki çiftçinin derdine derman olalım. Bugün çiftçi inim inim inliyorsa, tarlalar, traktörler hacizliyse, çiftçi girdi maliyetiyle ürün fiyatı arasına sıkıştıysa, kanunun emrettiği desteği alamıyorsa bunun sorumlusu kim? Elbette Erdoğan’ın şahsım hükümeti…
Kayınpeder, damat bir oldular, Merkez Bankası kasasındaki 128 milyar doları buhar ettiler. Şimdi millet yüksek faiz, yüksek kur arasına sıkıştırıldı. Merkez Bankasının hini hacette kullanılacak akçeleri bile tüketildi. Merkez Bankasından para gelmeyince, ocak ayında bütçe açığı da arşa ulaştı. Ocak’ta bütçe 24 milyar lira açık verdi. Bu da tüm Ocak ayları itibariyle en yüksek bütçe açığı.
"20 üniversite rektörü doğrudan AKP'li"
Erdoğan’ın şahsım hükümetinde en çok acı çekenlerin başında gençlerimiz geliyor. Üniversitelerde bilimsel özerklik rafa kalktı. Bilim yuvası olması gereken üniversiteler, Erdoğan yandaşlarına arpalık oldu. Üniversitelerde bile liyakat yerine, saraya sadakat esas oldu. 68 üniversite rektörünün, hiçbir “uluslararası yayını” yok. 71 rektörün, “uluslararası atıf almış” çalışması yok. 20 üniversite rektörü, doğrudan AK Partili. Ya eski vekil, ya da AK Parti’den aday adayı… Erdoğan şimdi az sayıdaki nitelikli üniversitemizi de, siyasi atamalarla diğer okullara benzetmeye çalışıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde olmadık işler yapıyor. Gençlerin sesini dinlemiyor. Saray’ın Pogrom medyası, yani linç makinesi, gencecik yavrularımızı bugün de hedefine koymuş. Uludağ’da sosyal mesafesiz tatile izin verip, bir de oradaki eğlence resimlerini “Boğaziçililer eğlendi” diye servis etmek, düpedüz alçaklıktır. Bugün üniversitelerimiz bilim üretemez hale geldiyse, yandaşlar üniversitelere doldurulduysa, intihal, yani akademik hırsızlık yol olduysa, iyi yetişmiş gençlerimiz linç ediliyorsa, bunun sorumlusu kim? Ülkeyi kim yönetiyor? Erdoğan’ın şahsım rejimi.