Haber: Ali Isıyel
Anadolu 64’üncü Asliye Ceza Mahkemesi, Üsküdar’daki Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin haçını söküp kıran Mazlum Serin ile ilgili dikkat çeken bir karara imza attı. Mahkeme, Serin’e 1 yıl 4 ay hapis cezası verirken gerekçeli kararında En’am Suresi’nin 108’inci ayetini kaynak gösterdi.
Hukukçu Hatemi: Öğretici bir karar verilmiş, aksi bir sonuç çıksaydı o zaman eleştirilirdi
halktv.com.tr’ye konuşan hukukçu Kezban Hatemi, kanunların vardığı sonucu dini gerekçelerle doğrulamanın sakıncası olmadığını belirterek, “Tenkit edilecek bir durum yok ortada, burada halkı uyandırma ve bilgilendirme açısından son derece öğretici bir karar verilmiş. Aksi bir karar çıksaydı o zaman eleştirilirdi” ifadelerini kullandı.
Hatemi, “Olayda bir dini kurum, kuruluş ve inanca saygısızlık var. O madde üzerinden geliyor zaten. Bir kanun hazırlanırken, onun bir gerekçesi olur. İsviçre’den aldığımız için biz kanunlarımızı, onlarda da Mehas kanunu denir. Yani kanunun gerekçesi. Olaydan örnek vererek, ‘Bu olay oldu, biz de bu nedenle bunu savunuyoruz’ diyerek kanunu Meclis’ten çıkarırlar” diyerek kararda sureye yer verilmesini yerinde bulduğunu belirtti.
İlahiyat uzmanı Ay: Ayete gönderme yapılıp gerekçeli karara uygulanması seküler yaşama saldırıdır
İlahiyat uzmanı Nazif Ay, gerekçeli kararda En'am Suresi'nin 108'inci ayetinin yer almasını pozitif hukuka ve seküler yaşama bir saldırı olarak değerlendirdi.
halktv.com.tr'ye konuşan Ay, Danıştay 10'uncu Dairesi'nin Ayasofya'nın müze statüsünün kaldırılarak cami statüsünde ibadete açılmasının önünü açan kararında da Osmanlı miras hukukuna atıf yapıldığını hatırlattı. Ay, "Son zamanlarda seküler yaşama ve pozitif hukuka sistemli bir saldırı var. İslam hukukuna vurgu yapmanın gayreti içindeler. Bu ayete gönderme yapılıp gerekçeli karara uygulanması da bu anlayışın son örneklerinden" diye konuştu.
Hukukun, insanların vicdanıyla ilgili bir alan olduğunun altını çizen Ay, "Bunu belki Batı’da yapabilir, bir mantığa da oturtabilirsiniz. Fakat biz, her an laikliğin ruhuna saldırıların olduğu bir toplum içerisinde yaşıyoruz biz. Bunu “Batı’da uygulanabilir” mantığıyla Türkiye’ye şamil kılamazsınız. Bu nedenle, dini bir hüküm gerekçeli kararda kullanılamaz" diyerek hukuk normlarının toplumun içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurularak uygulanması gerektiğini vurguladı.
Ay şöyle devam etti:
Bakara Suresi 256’ncı ayet, dinde zorlama yoktur diyor. İslam hukuku artık kalkmıştır. Şer’i hukukun özlemcileri var Türkiye’de. Her konuda, adeta dini geveze hâline getirdiler. Dini her konuda konuşur durumda bırakmayacaksınız. O zaman dinin saygınlığına da dinamit koyuyorsunuz. Geveze bir din de bıktırır, bu zorlamadır aynı zamanda.
Avukat Ülgen: Hukuki değil dini, hatta biraz daha siyasi bir gerekçe
Laik bir hukuk devletinde böyle bir gerekçeli karara imza atılamayacağını belirten Avukat Celal Ülgen, “Burada, bir tarafta bir başka dinin kutsal saydığı ögelerin hakaret amacıyla yerlere atılması var; bunu yaparken laik hukuk sisteminin yasalarındaki düzenlemelerin ve onların gerekçelerinden söz etmek yerine, bunu yapan kişinin mensubu olduğu dinin kurallarıyla karar vermek laiklik ilkesini zedeler” diyerek böyle bir gerekçenin hukuki olmadığı kanısında olduğunu ifade etti.
Ülgen, bunun başka bir karara emsal teşkil edip edemeyeceğini sorduğumuzda ise “Bu karar emsal teşkil edemez çünkü hukuki değil, dini bir gerekçe. Hatta biraz daha siyasi bir gerekçe. Yargıçlar, son günlerdeki Diyanet İşleri Başkanı’nın söylemleri, arkasından Ayasofya’nın ibadete açılması ve bunun hukuk devleti üzerindeki etkileri nedeniyle hukuki argümanlara dayanmak yerine siyasi iktidarı ve onun temsilcilerini mutlu edecekler gerekçelerle böyle bir karar vermeye itmiş kendisini” yanıtını verdi.
Gerekçeli kararda ayet
Mahkeme gerekçeli kararında En’am Suresi’ne yer vererek şöyle dedi:
En’am Suresi 108. Ayet, Diyanet tefsirinde başkalarına, onların inançlarına ve kutsal saydıkları değerlere hakaret etmenin İslami edep ve ahlakla bağdaşmadığı gibi, İslamı’ın izzetine de zarar getireceği, Müslümanların bu durumlara imkan verecek söz ve davranışlardan kaçınmaları emredilmektedir. Ayette, İslam’ın tebliğ ve davet metoduna da işaret vardır. Buna göre bizim gibi başkalarının inanç ve kanaatleri de onlara göre değerlidir. Diyalog ve ikna etmenin yolu saygı ve nezaketten geçer. Hakaret ve küfür ise sadece muhatabın düşmanlık duygularını kabartır. İnatlaşma, sertleşme ve giderek çatışmaya yol açar.
En’am Suresi 108. Ayetinin tefsirinde açıklandığı üzere inançlara saygı esas olup, sanığın kilisenin dış kapısı üzerinde bulunan ve bulunduğu yerde kaynakla sabitlenmiş olan haçı söküp kaldırıma atması eyleminin sadece haça zarar vermek kastıyla değil, ilgili dini inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla gerçekleştirildiği kanaatine varılmıştır.